Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Su gibi dostlarım, su gibi çırpınıyoruz hepimiz, ama arınabiliyor muyuz tevbelerle, işte bütün mesele bu."
O derin
susma vaktine vardıysanız, ki buradaysanız varmamışsınız demektir, artık geriye
dönüşü olmaz sesinizin dostlarım; gerek duymazsınız, küsmüşsünüzdür sonsuza dek
sesinize... İnsan değildir artık sizi alakadar eden, olaylar değildir, dertler,
kederler, sevinçler, umutlar değildir; küskünlüğünüzdür artık her tarafınızı
kuşatan; asla farkında olmadığınız o derin küskünlük artık sizin için bir hayat
biçimidir.
Bakın şu
suyun sessizliğine... sessiz değil hayır, küskün de değil; tıpkı sizin gibi
çalkanıyor sonsuzca kez, bazen küçük bazen büyük çırpınışlarını görüyorsunuz
onun sadece... O da sizin gibi çırpınıyor bu okyanusta... Her su damlasında
milyonlarca geçmiş var taşındığı dağlardan, ovalardan kaçıp gelen.
Size
benzer su, her şeyiyle tıpkı sizin gibidir, o da sizin gibi göklerden gelmiştir
yeryüzüne hayat vermek için. Sonra buharlaşır yağmur olup, kar olup, dolu olup
dağlara, ovalara, ırmaklara dönüşerek tüm canlıları beslemek için akar akar
akar, aktığı her zerresinde bir şeyler yaşar yeryüzünün...
Sonra
yıpranmış, acılarla yüklenmiş, rengi değişmiş bir halde denizlere, okyanuslara
sığınır, dinlenmek, arınmak ve yeniden hayat vermek için, buharlaşmak için
çırpınır buralarda. Fakat su sizin gibi bencil değildir.
Sustunuz
mu gerçekten, susturdunuz mu içinizi gemi seyrederken bu sonsuz okyanusta?
Yoksa, buraya gelirken ruhunuzda taşıdığınız her şeyi baştan sona yeniden
hatırlayıp çiğnediniz mi acımasızca?
İnsan
unutmaz dostlarım, ama affeder eğer affedilecekler listesinde kendisi de varsa.
Affetmek için kendinizi de affa değer bulmalısınız, çünkü sizden ne kadar çok
şey istedilerse insanlar, siz de onlardan o kadar çok şey istediniz. Evet;
onlar değil siz kaçtınız oralardan, bu sizi daha sorumlu yapıyor olabilir, ama
bu sizi daha haklı yapmaz dostlarım. Siz de kaçtığınız yerdeki insanlar kadar
bencilsiniz, benliğinizin size dayattıklarını önemseyerek ötekilerle birlikte bulundunuz,
onlarla yaşadınız her şeyi ve artık onlarla ilgili hiçbir şeye tahammül edemez
hale geldiniz.
Tahammül
zor iştir dostlarım, eğer iş 'tahammül'e dayandıysa, birlikte olmak sizin için
hayatta olmak demek değildir o vakit. Bir işkence aletinde, bir mengenede gün
doldurmak, ceza tüketmek demektir; beklerken belirsiz bir geleceği, kendinizi
yiyip bitirmek demektir.
Dikkat
edin; o beklediğiniz odalarda öfkeyle yiyip içtiğiniz şey sabır değildir asla,
çünkü Hak'ka dayanmayan bir bekleyiştir o; sebepleriniz Hak'ın emrettiği
sebepler değildir, bizzat içinizdeki şeyin, iblis'in ya da artık bir tanrı
haline getirdiğiniz nefsinizin emrettiği sebeplerdir.
Oysa
insan o kadar çabuk doyar ki, o kadar çabuk tatmin olur ki, o kadar kolay
hastalanır, o kadar kolay iyileşir ve o kadar kolay yorulur ve ölür ki; bu
kibrin, hırsın, ihtirasın, hükmetme çabasının gerçekten bir anlamı yoktur. Sizi
huzursuz kılan, bir yere sığmaz hâle getiren işte budur dostlarım, hem farkındasınız
âcizliğinizin hem de içinizdeki volkanların patlama sınırları yok; hem her an
durdurulabilir nefslerinizle karşı karşıyasınız hem de birbirinizi anlamaktan
fersah fersah uzaktasınız. Oysa birbirinize yardım etmelisiniz tamamen saf
niyetlerle, birbirinizi kollamalısınız öfkelenseniz de...
Gün
çabuk geçer dostlarım, üstelik bir su damlası gibi çırpınırken bu okyanusta. Ömrünüz
de öyledir, siz paldır küldür dalarken olayların içine bir de bakmışsınız ki
geçmiş hızla okuduğunuz küçücük bir kitap ve siz her an toprak olacak kadar
yaşlı. Oysa o kadar çok günahkarsınız ki... o kadar çok pişman olmanız gereken
şey vardır ki yaptığınız; bence en iyisi kendinizi affedilecekler listesine
dahil edip Allah'tan bağışlanma dilemeniz...
Sizce de
öyle değil mi dostlarım?
Bu
suyun, bu okyanusun, bu yeryüzünün, bu gökyüzünün, bu evrenin tanrısı olan Allah, sizin de tanrınız değil midir ki sizi
bağışlamasın?
Hepimizin
ihtiyaç duyduğu en büyük şey kaçmak, başımızı alıp gitmek değildir dostlarım;
kalmak ve Allah'tan bağışlanma dileyerek hayata devam etmek ve bu güçle diri
ölüleri hayata döndürmeye çabalamaktır.
İşte su
bu yüzden dolanır gelir gökyüzünü ve yer yüzünün kıvrımlarını... gelir
okyanusta arınır bazen küçük bazen büyük çırpınışlarla ve sonra buharlaşır
tekrar hayat vermek için dolaşır gökyüzünde, her an Allah'ın bağışladığı
yerlere inmek üzere emir bekler.
Su gibi
dostlarım, su gibi çırpınıyoruz hepimiz, ama arınabiliyor muyuz tevbelerle,
işte bütün mesele bu.
Yaşlı Bilge, 03.09.2016, 21:50, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 39
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.