"Üç gün sonra 12 Ağustos 1953 günü nihayet fermanlar geldi. Ama İran’ın hafta sonu perşembe ve cuma başlamak üzereydi. Darbe 15 Ağustos Cumartesi gününe ertelendi. Roosevelt ve arkadaşları villadan çıkıp daha güvenli bir eve geçtiler. Parti çoktan başlamıştı, favori şarkıları bir Brodway müzikalinden "Şans Bu Gece Kadın Ol"du. Şarkıyı Ajax Operasyonu’nun şarkısı ilan ettiler."
“Soğuk Savaş’ın ortasında, Birleşik Devletler, demokratik yollardan seçilmiş İran hükümeti'nin devrilmesinde rol oynadı.”
Bu tek cümlelik itirafın arkasında, 53 yıl önce tarihin akışına yapılmış ceberut bir müdahaleyle bir ülkenin ve bir bölgenin geleceğinin nasıl karartıldığını anlatan uzun bir hikâye vardı.
O gece BBC radyosu yayınını her zaman olduğu gibi “Şimdi gece yarısı” diye değil, “Şimdi tam gece yarısı” diye bitirdi. Tahran’daki Sarayı'nda radyonun başına oturmuş Şah Muhammed Rıza dışında muhtemelen kimse bunun farkına varmadı. Şah’ın beklediği güvence gelmişti. Bu kez garanti istemekte haklıydı.
1951 yılının sonlarında Şah’ın atadığı Kavam’ın dört gün süren Başbakanlığını bitiren kanlı halk ayaklanmaları sonunda Musaddık’ın koltuğuna yeniden oturması Tahran’daki Britanyalı istihbaratçıların kafasında bir şimşek çaktırmıştı; Tahran’da iktidar sokakta değişebiliyordu.
MI6’ın atası olan SIS, (Secret Intelligence Service) Tahran’da halk, medya, din adamları ve siyasetçiler arasında çok güçlü bir ağ kurmuştu. Her yıl milyonlarca pound bu ağa ödeniyordu.
Örgütün başında da daha sonra Chatham House’un ve Penguin Kitapları’nın Antik Yunan üzerine yazan tarihçi yöneticisi bir Lord olarak karşımıza çıkacak yetenekli bir istihbaratçı oturuyordu; Monthy Woodhouse.
Woodhouse’un Tahran’daki şebekesinin merkezinde İngiliz hayranı armatör ve banker bir babanın oğulları olan Raşidiyan Kardeşler yer almaktaydı; Müzisyen ve filozof olan büyük kardeş Seyfullah, Şah’ın sırdaşı ve siyasi aktivist olan Asadullah ve iş adamı olan küçük kardeş Kudretullah…
Aileye SIS, her ay 10 bin pound ödüyordu. Bu, hizmetleri düşünülünce küçük bir meblağ sayılırdı. Kardeşlerin güçlü ilişkileriyle Britanya, milletvekillerinden gazetelere, mafyadan dinî liderlere kadar herkesi etkileyebiliyordu.
Raşidiyan kardeşler, 1952’in ortalarından itibaren gazete editörlerini kâh rüşvet dağıtarak kâh da ikna ederek Musaddık’a karşı çevirmeyi başarmışlardı. Ülkenin en büyük gazetesi Keyhan artık Başbakan’ı beceriksizlikle suçlayan manşetlerle çıkıyordu.
Aynı anda Batı medyası da Musaddık’ı yerden yere vuran haber ve yorumlarla dolmaya başladı. Musaddık’ın altı ay olağanüstü hâl ilanı üzerine New York Times gazetesi “Diktatörlüğe davet” başlıklı bir başyazıyla çıktı. Gazete Musaddık’ı Hitler’e benzetti ve hukuksal bir darbeyle ülkeyi diktatörlüğe götürdüğünü iddia etti.
Musaddık’ın İngilizfobik ve yabancı düşmanı olduğu yazılıyor, hastalığı yüzünden sık sık bayılması ve konuşmaları sırasında bazen duygulanıp ağlamasıyla dalga geçiliyordu.
1952 yılının Eylül ayında yine New York Times gazetesinde çıkan bir yazının başlığı ise şöyleydi; "Musaddık: Peygamber mi şarlatan mı?" Haberdeki dil de çok tanıdıktı;
“Bugüne kadar dünya İran’ın diktatör Başbakan’ı Musaddık hakkında şöyle bir resme sahip; hastalık derecesinde zayıf, histerik, yatalak bir yaşlı adam olarak İran’ın acılarını temsil ederken, ülkenin kendi kendini imhası pahasına da Batılı büyük güçlere karşı öfkesiyle nefes alıyor”
Ama sadece medyayı ve sokakları Musaddık’a karşı çevirmek yeterli değildi. Bir alternatif lider bulunmalıydı. Ajan Woodhouse’un bulduğu isim 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerle birlikte hareket ettiği için Britanya zindanlarında kalmış, Musaddık’ın göstericilerin üzerine ateş açma talimatı verdiği için görevden aldığı eski İçişleri Bakanı emekli General Zahidi’ydi.
Zahidi, darbe için görüşmelere başladı. O temaslardan biri Musaddık’ın da kulağına gitti; En başından itibaren Musaddık’ı desteklemiş olan Meclis Başkanı Kaşani’yle bir araya gelmesi...
Komployu fark eden Başbakan hemen harekete geçti. Raşidiyan kardeşlerden ikisi ve üst düzey generaller tutuklandı. General Zahidi, vekil olduğu için dokunulmazlık zırhının arkasına saklandı.
Dışişleri Bakanı Fatimi, "kumpasın içinde bazı yabancı elçilikler olduğunu, Meclis’teki bazı isimlerin o elçiliklerin çıkarlarına göre hareket ettiğini” açıkladı. Ve 16 Ekim günü İran, Britanya ile bütün ilişkilerini kesip, ülkedeki bütün İngiliz diplomatların ülkeden çıkarılmasına karar verdi.
Ertesi gün New York Times, kararı “İran petrol anlaşmazlığı yüzünden Britanya ile ilişkileri kesti” diye verdi.
Ülkeden gönderilenler arasında yıllardır ilmek ilmek bir ajan ağı örmüş Woodhouse da vardı. Artık İran’da Musaddık’ı koltuğundan edecek İngiliz istihbaratçı kalmamıştı. Britanya’nın Musaddık’tan kurtulmak için tek çaresi ABD’yi ikna etmekti.
Britanya için 1950’ler kötü başlamıştı. Hindistan’ın bağımsızlığı, ardından ABD Kore Savaşı’yla meşgulken İran petrolünü kaybetmek. Adanın emperyal iddiasından vazgeçmek istemeyen Winston Churchill’in dünya vizyonu Truman’ınkiyle uyuşmuyordu. Ama Truman’ın da sonu gelmişti.
Kasım ayındaki seçimleri 2. Dünya Savaşı’nda Birleşik Devletlerin Genelkurmay Başkanı olan IKE lakaplı Eisenhower kazanmıştı. Onun yakın ekibi İran konusunda Londra’yla hemfikirdi.
O yakın ekibin içerisinde de iki kardeş ise ateşli Musaddık karşıtıydı; Eisenhower’ın Dışişleri Bakanı yapacağı John Foster Dulles ve CIA’in başına getireceği Allen Dulles...
Bütün İngiliz istihbaratçılar İran’dan ayrılmıştı ve meydan Amerikalılara kalmıştı. O Amerikalılardan biri Başkan Eisenhower’ın seçildiği gün Tahran’daydı. Büyükbabası da bir ABD başkanı olan Office of Strategic Services’ın (OSS) tecrübeli ajanı Kermit Roosevelt. İkinci darbe için herkes hazırdı...
Harvard Tarih Bölümü’nde genç bir akademisyenken, varlığından çok az insanın haberi olan ABD’nin en gizli istihbarat servisine katılan (OSS) Roosevelt, Tahran’daki darbe keşfinin ardından Londra’ya uğramış ve burada MI6 ve Dışişleri Bakanlığı’nda Musaddık’ı devirmekten başka bir şey düşünmeyen eski dostlarıyla buluşmuştu.
ABD’de seçimleri kazanan Dwight Eisenhower henüz yemin etmemişti ki, Tahran’dan kovulan MI6 ajanı Woodhouse elinde bir dosyayla Washington’a geldi. Bu kez Amerikalıları hiç ilgilendirmeyen petrol meselesi üzerinde durmadı. Sıkı bir antikomünist olan Einsenhower’ın yakın çalışma arkadaşlarına Musaddık’ın eğer durdurulmazsa İran’ı Sovyetlere doğru kaydırdığını, komünist TUDEH partisinin ordudaki yapılanmasıyla her an darbe yapabileceğini anlattı. Woodhouse’un cebinde bir de plan vardı:
“Planın iki ayrı bileşeni vardı. Çünkü elimizde iki farklı kaynak vardı. Biri Raşidiyan kardeşlerce yönetilen şehir organizasyonu diğeri ise güneydeki birkaç aşiret lideriydi. Her ikisini aynı anda harekete geçirmeyi planlıyorduk. Şehir organizasyonunda; üst rütbeli subaylar ve polisler, vekiller, senatörler, mollalar, tüccarlar, gazete editörleri, yaşlı devlet adamları ile tabii ki çete liderleri bulunuyordu. Kardeşlerin yönettiği bu kuvvetler mümkünse Şah'ın desteğini alarak, değilse onsuz, Musaddık ve bakanlarını tutuklayıp, Tahran'ın kontrolünü ele geçireceklerdi. Aynı anda aşiret liderleri de güneydeki belli başlı şehirlere yönelik bir güç gösterisinde bulunacaklardı. Hem Dışişleri'nin hem de Amerikalıların onayladığı on beş politikacının listesini yaptım. İçlerinden herhangi biri başbakan
olabilirdi.”
Listenin başına ise General Zahidi’nin adı konmuştu. Woodhouse’u dinleyenler arasında Dulles kardeşler de vardı. Yeminden hemen sonra harekete geçmek üzere anlaştılar. Başbakan adayı Zahidi olacaktı, operasyonun başında ise Kermit Roosevelt.
Ama esas mesele hiçbir zaman komünizm tehdidi olmamıştı. Daha sonra ortaya çıkan dokümanlarda bu net olarak ortadaydı. Zaten Sovyetler, 1953 Şubat’ında ölen Stalin’in ardından kendi dertlerine düşmüştü.
O yüzden petrol diplomasisi son dakikaya kadar sürdü. Yeni yönetim İngilizlerle darbe pazarlığı yaparken, Churchill de Truman’ı Musaddık’a ortak bir mektup göndermeleri konusunda ikna etti. Mektup, aslında Anglo-Iranian şirketinin İran’a geri dönmesini öngören bir anlaşmayı içeriyordu. Musaddık mektubu Meclis’te okuyup açıkladı ve dalga geçti. İpler kopma noktasına geliyordu.
Eisenhower, 20 Ocak 1953 günü yemin ederek göreve başladı. Dışişleri Bakanlığı’na beklendiği gibi büyükbabası (John Watson Foster) ve amcası ( Robert Lansing) da aynı koltukta oturmuş Dulles kardeşlerden John Foster Dulles oturdu, Allen Dulles da CIA’nin başına getirilmişti.
Geriye ikna edilmesi gereken sadece Eisenhower kalmıştı. "Ezilen ülkelerin halklarının bir kısmının bizden nefret etmek yerine bizi sevmesini neden sağlayamıyoruz?" diye soran Başkan’ı ikna etmek de istihbaratın göreviydi. Başkan seçilmesinin hemen ardından Washington’a gelen Churchill’in anlattıkları da onu Musaddık’ın devrilmesine ikna etmemişti çünkü…
Önce 1953’ün Şubat ayında General Zahidi’ye yakın, İngiliz istihbaratından maaş alan aşiretler bir isyan başlattılar. İsyanın arkasında Şah’ın olduğunu düşünen Musaddık, Şah’tan bir süreliğine tatile gitmesini istedi. Şah tatile çıkacakken yine Amerikan ve İngiliz istihbaratıyla bağlantılı isimler gazetelerde, hutbelerde Musaddık’ın Şah’ı kovduğu şayiasını yaydılar. Sokaklar hareketlendi.
Saltanat yanlısı kalabalıklar, İngiliz istihbaratının adamı, “Beyinsiz” lakaplı bir haydut olan Şaban Caferi’nin liderliğinde Musaddık’ın evini kuşattı. Musaddık evden kaçtı. Şah tatile gitmekten vazgeçti. İlk deneme başarılı olmuştu.
Başkan Eisenhower’un önüne bu isyanda istihbaratın rolünden bahsedilmeyen bir rapor gitti. Allen Dulles imzalı raporda İran’ın elindeki petrol zenginliğiyle önce bir Musaddık diktatörlüğüne ardından Sovyetler’e doğru hızla kaydığı anlatılmaktaydı.
Başkan’ı ikna için kardeş Dışişleri Bakanı Dulles İngiliz mevkidaşıyla bir hamle daha yaptı. İki Dışişleri Bakanı İran’ın kendi petrol politikasını tayin etmesini kabul eden bir teklif sunduklarını açıkladılar. Başkan Eisenhower bu iyi niyet nedeniyle memnun olmuştu. Hâlbuki teklif eski tekliflerin başka bir kapla sunulmasından ibaretti. Bunun farkında olan Musaddık teklifi reddetti.
Bu arada Raşidiyan kardeşlerin çabaları Musaddık’ın Ulusal Cephesi’ni parçalamıştı. Musaddık’ın vârisi kabul edilen, Abadan rafinerisinin millîleşmesinde en önemli rollerden birine sahip Hüseyin Mekki ve Amele Partisi başkanı Muzaffer Bagai muhalefet cephesine geçmişti. En büyük kırılma ise Kaşani’nin Musaddık karşıtı cephede yerini alması oldu. Kaşani, Musaddık’ı zor durumda bırakmak için Şah’ın atadığı eski Başbakan Razmara’nın katilinin serbest bırakılması için Meclis’te kanun tasarısı verdi.
Musaddık’ın zayıflaması, İran’ın çatırdaması Eisenhower’ın ikna edilmesine yetti. 18 Mart 1953 günü, Tahran’daki CIA merkezine darbe için 1 milyon dolarlık ilk ödeme gönderildi. CIA’deki resmî adıyla TPAJAX Operasyonu başlamıştı. İngiliz istihbaratının taktığı ad ise Çizme’ydi. MI6, Tahran’daki baş müttefikleri Raşidiyan kardeşlere artık CIA’yle çalışacaklarını bildirdi.
Artık İran’da şartlar darbeye hazır hâle getirilecekti. Bunun için en iyi yöntem siyasi suikastlardı. Tahran’ın Musaddık’a çok yakın ve sevilen polis şefi General Mahmud Afşartus kaçırılarak infaz edildi.
Hava ısınmıştı. 16 Nisan’da CIA’in “Factors Involved in the Overthrow of the Mussadeq” başlıklı darbe planı hazırdı.
Nisan ayının sonunda CIA ve MI6 arasında darbe hazırlıkları için Kıbrıs’ta toplantı yapıldı. Toplantı için Kıbrıs’a gelenlerden biri görünüşte Princeton’da arkeoloji doktorası yapmış, İran tarihi ve arkeolojisi üstüne kitapları olan bir yazar olan Donald Wiber’di.
Ev sahibi ise Tahran’dan kovulduktan sonra Kıbrıs’a yerleşen MI6’ın büro şefi, Norman Darbyshire’di. O da Oxford Üniversitesi’nde mistisizm, zerdüştlük ve Hinduizm üzerine çalışan bir profesör olarak İran’da görev yapmış, büyük bir çevre edinmiş MI6 ajanı Robin Zaehner’in yakın dostuydu. Toplantıdan darbe öncesi yapılacaklara ilişkin kararlar çıktı:
- Musaddık komünist, din düşmanı ve rüşvetçi olarak resmedilecek
- Musaddık taraftarı gibi görünecek kiralık katiller bazı dinî liderlere saldırılar düzenleyecek.
- General Zahidi’ye mümkün olduğunda çok subayı yanına çekmek için 200 bin dolarlık bir bütçe verilecek.
- Darbe gününün sabahı, büyük bir gösteri düzenlenecek. Ardından Meclis’te Musaddık’ın düşürülmesi için bir oylama yapılacak. Musaddık direnirse devreye General Zahidi girecekti.
- Haberleşme için Kıbrıs’ta bir radyo istasyonu kurulacaktı.
3 Haziran günü Tahran’daki ABD elçisi Henderson hazırlıklar için Washington’a geldi. Kermit Roosevelt ve CIA yöneticilerinin yapıldığı toplantılarda planın ayrıntıları görüşüldü. Roosevelt, Londra’ya uçup İngilizlerle de bir kere daha görüştü.
25 Haziran günü darbe planı, Washington’da Dışişleri Bakanı Dulles’ın odasında masaya serildi. Eisenhower dışındaki bütün üst düzey yöneticiler oradaydı. Ev sahibi Dışişleri Bakanı John Foster Dulles planı eline alıp “İşte deliden böyle kurtulacağız” dedi.
Operasyonu yönetecek Kermit Roosevelt, temmuz başında Beyrut üzerinden, Suriye ve Irak çöllerini aşarak İran’a girdi ve Tahran’da darbe hazırlıklarını yöneteceği villaya yerleşti. Onun varlığından İranlı yöneticilerin haberi yoktu. Birlikte çalıştığı Amerikalılar tarafından bile James Lockridge adıyla tanınıyordu. Bir keresinde Türkiye Büyükelçisi’yle tenis oynarken, topu kaçırınca “Ah Roosevelt” diye bağırmıştı. Potunu, “Roosevelt adını bir küfür olarak kullandığını” söyleyerek toparladı.
Elinde İngiliz istihbaratından miras içinde siyasetçiler, din adamları, çete liderleri, askerler ve gazeteciler olan geniş bir ağ vardı. Aylardır Musaddık, o ağdan siyasetçiler tarafından Meclis’te, gazeteciler tarafından gazetelerde, din adamları tarafından camilerde yerden yere vuruluyordu. Komünist, Yahudi, hatta gizli İngiliz ajanı olduğu iddia ediliyordu.
Propaganda argümanları bile CIA tarafından üretiliyordu. Harvard Üniversitesi’nde doktora yazmış, İran politikası üzerine kitapları olan Richard Cottam CIA adına o propagandayı üretenlerden biriydi.
Onun tespitine göre Tahran'da yayınlanan beş gazeteden dördü CIA etkisi altındaydı. Cottam, anılarında "Yazdığım her yazı hemen ertesi gün İran basınında yer alıyordu. Bu da insana güçlü olduğu duygusu veriyordu” diye yazmıştı.
(Daha sonra CIA tarafından bu malzemelerden bir kısmı açıklandı. Bu metinde İranlı birinin ağzından Musaddık ve komünistler yüzünden İranlıların yabancılara karşı geleneksel misafirperverlik karakterinden uzaklaştığından şikâyet edilmekteydi. Bu metinde ise Musaddık’ın yakın aşiretlerden kendine bir özel istihbarat servisi kurması eleştiriliyor)
Fakat, darbe planın işlemesi için hâlâ çözülmesi gereken bir sorun vardı: Şah…
Şah Muhammed Rıza, böyle bir kumpasın içine girmeyecek kadar çekingen ve korkaktı. Eğer, Zahidi’yi Başbakan olarak atadığını açıkladığı fermanı imzalamazsa darbe planı çökerdi. Tahran’daki bürosunda Kermit Roosevelt önce bu sorunu çözmek zorundaydı.
(Roosevelt, gün gün ABD’ye yaptıkları ile ilgili telgraflar çekiyordu. O telgrafların bir kısmı da açıklandı:
1- http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB435/docs/Doc%208%20-%201953-07-17%20Majles%20deputy%20on%20resignations.pdf
2- http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB435/docs/Doc%206%20-%201953-07-15%20Roosevelt%20Majles%20plan.pdf)
İlk çözümü yine Raşidiyan Kardeşler buldu. Şah’ın Avrupa kumarhaneleri ve gece kulüplerinin müdavimi olan sürgün ikiz kız kardeşi Prenses Eşref, Şah’ı ikna edebilirdi. Asadullah Raşidiyan, İngiliz ve Amerikalı istihbaratçılarla birlikte Prenses’i ziyaret etti. Yanlarında para da getirmişlerdi. Prenses ikna oldu ve sessizce İran’a getirildi. Saatlerce baş başa kaldı iki kardeş. Haşin ve sert olan Prenses’in sesinin yükseldiği duyuldu. Şah’ı ikna edememişti. Apar topar pek sevilmediği ülkeden çıkarıldı.
Roosevelt’in ikna turları için aklına gelen ikinci isim, 40’lı yıllar boyunca Şah’a hizmet etmiş General Schwarzkopf’tu. Şah onu odasındaki bir masanın üzerine çıkardı ve dinlenme kaygısıyla kısık sesle böyle bir ferman yayınlarsa kimsenin onu dinlemeyeceğinden duyduğu endişeyi anlattı.
Şah ikna olmaya yaklaşmıştı. Sıra bizzat gidip Roosevelt’in konuşmasındaydı. Ama Şah, İran’da böyle birinin varlığından bile habersizdi. Önce Asadullah Raşidiyan, yakın arkadaşı olan Şah’a gidip başka çaresi olmadığına onu ikna etti. Şah da Eiesenhower ve Churchill adına konuşmaya yetkili bir Amerikalıyla konuşmayı kabul etti. Roosevelt, Şah’ın gönderdiği bir arabanın arka koltuğunda bir battaniyenin arkasına saklanarak gece Saray’a girdi.
İlk görüşmede Roosevelt Şah’a Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütlerine adına Tahran’da bulunduğunu, bunu ispat için ertesi gece BBC radyo yayını biterken “Şimdi gece yarısı” yerine “Şimdi tam gece yarısı” dedirteceğini söyledi. Şah, belki de o sesi duymak için ilk gece ikna olmadı. Ertesi gece ve ardından birkaç gece daha Roosevelt, aynı yöntemle Saray’a geldi.
Şah’a Ajax Operasyonu’nu anlattı:
“Önce camilerde, basında ve sokaklarda yürütülen kampanya ile Musaddık'ın popülaritesi azaltılacaktı. İkinci aşamada Şah'ın askerî yetkilileri görevden azledilme emrini Musaddık'a tebliğ edeceklerdi. Üçüncü aşamada çeteler sokakların kontrolünü ele geçireceklerdi. Dördüncü aşamada da General Zahidi muzafferane bir şekilde ortaya çıkıp, Şah'ın onu başbakan olarak atamasını kabul edecekti…”
Bunun için Şah’ın Zahidi’yi Başbakan olarak atadığını açıkladığı o fermanları imzalaması gerekiyordu. Sonunda Şah ikna oldu. Ama fermanları imzalar imzalamaz Hazar Deniz’i kenarındaki köşküne gidecekti. Plan başarısız olursa da ülkeden çıkışına yardım edilecekti. Roosevelt ve arkadaşları zaferlerini villada bir partiyle kutladılar.
9 Ağustos 1953 sabahı uyandıklarında Şah’ın imzaladığı fermanı gidip alacak kişinin geç kaldığı ve Şah’ın çoktan Saray’dan çıkıp, Hazar Denizi’nin kenarındaki köşküne gittiği ortaya çıktı. Fermanları almak için Şah’a yakın bir albay olan Nasiri, uçakla Ramsar’a gönderildi. Dönüş yolunda uçak hava muhalefeti yüzünden kalkamayınca fermanlar bir arabayla Tahran’a doğru yola çıkarıldı. Roosevelt ve arkadaşları villanın havuzu başında limonlu votkalarını içerek sabırsızlık içinde fermanların gelmesini bekliyorlardı. Darbenin zamanlaması sarkmıştı.
Üç gün sonra 12 Ağustos 1953 günü nihayet fermanlar geldi. Ama İran’ın hafta sonu perşembe ve cuma başlamak üzereydi. Darbe 15 Ağustos Cumartesi gününe ertelendi. Roosevelt ve arkadaşları villadan çıkıp daha güvenli bir eve geçtiler. Parti çoktan başlamıştı, favori şarkıları bir Brodway müzikalinden "Şans Bu Gece Kadın Ol"du. Şarkıyı Ajax Operasyonu’nun şarkısı ilan ettiler.
Musaddık, ertesi gün olacaklardan habersiz evinde uyuyordu.
Yıldıray Oğur, 12.09.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yıldıray Oğur Belgeselleri
Yıldıray Oğur Yazıları
Takip et: @yildarado
Sonsuz Ark'ın Notu: Yıldıray Oğur Beyefendi'den yazılarının yayını için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 05.07.2015
Yazının ilk yayınladığı yer: Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/593179.aspx
Kaynaklar:
1- Şah’ın Bütün Adamları/Stephen Kinzer
2- Patriot of Persia: Muhammad Mossadegh and a Tragic Anglo-American Coup/ Christopher de Bellaigue