"İşbu soysuz-sopsuz ve dahi zihinsel kuraklık karşılığı “Aydın” kelimesinin soy şeceresine bakmam gerekti. Zira ben muharririmiz gibi her şeye zihnen vakıf değilim, her şey hafızamda, ezberimde değil. Mesela “Aydın” kelimesi muharririmizce uyduruk ve bu uyduruk kelime de “Mütefekkir” karşılığı kullanılıyor. "
İdrakinde bulunduğumuz şu Ulvi Şehr’de böyle kitabın ortasından başlanmış ve dahi meseleyi bütün cihetleriyle halletmiş bir tahrirle karşılaşınca doğrusu hâzdan ne yapacağımı şaşırdım. İçtimâi tezelzülümüzün esbabı muciblerini mi görmedim, ferdi inkirazımızın menşeine mi duhul etmedim.. bahusus bunlar vücud buldu, vücud bulmasına buldu da zihni münbit içre oluşumuza dair daha ne delaile ihtiyaç olunduğunu tam manasiyle kesbedemedik.
Hattı zatında mezkur tahrire ilk evvel tabir tahrir eden bir kardeşimiz meseleye itiraz ederken zımnen neyin ne olması gerektiğine “Aydın: Münevver” diyerek işaret buyurmuşlar ise de muharririmiz “Ben tahrir eyledim oldu! Ve dahi böyle olacak!” itirazıyla işaret olunan cihete dönüp bakılmamasını ibraz etmiş ve engin selahiyet ve malumat ile meseleye nokta koymuştur.
Bize dahi susmak düşer. Kimin haddine “Mütefekkir: Aydın” diye zapt-u rapt altına alınmış bir hadiseyi “Aydın: Münevver” olması iktiza eder demek? Hem Aydın’ı Münevver karşılığı yaparsak nasıl “fark ediş”e oradan tefekküre, “tefekkür”den “Furkan”a gideriz?
O zaman umulan Maksad-ı Azime’ye nasıl ulaşılır? Gerçi bir takım bedbahtlar çıkıp “İyi de Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet vb. aydın kelimesini kullanmayıp tefekkür kelimelerini kullandıkları halde nasıl zülmet içre kalmışlardır?” deyu sual edebilir, böylesi bedbahtların çıkması meselenin halline dair muharririmiz tarafından vaz’edilmiş akli ve zihni kaziyelerin sıhhatine helal getirmez herhalde.
İmdi gelelim işin bir başka cihetine. Hani bir fıkra vardır, taaccüpten bunalmış bir halde bir kişi muhatabına seslenir: “Efendi söylediklerinin neresini düzelteyim? Bir kere Denizi geçen peygamber İsa Değil Musaydı, Kurban edilmek için gönderilen hayvan deve değil koç idi, kurban edilmek istenen evlat da kız değil erkek, adı da Fatıma değil İsmail idi”.
Efendim her ne kadar “Aydın” kelimesinin kökü aranarak, kökü bulunmadığından mütevellit uzak durulması, soysuz-sopsuz bir kelime oluşundan ötürü “zihinsel kuraklık”ın (kelime uydurma gayretlerinin mahiyetini açıklayan muharririmiz bu “sel” ekini kullanmakta bir beis niye görmemiş bu da bir merak.. bir ilm-i dil mensubu “Türk dilini “sal”a bindirip “sel”e verdiler, deyu mühim bir iş yapmıştı) bir karşılığı olduğu söylense de her kelimenin bir kökü olması gerektiğine dair bir kaziye bilmediğimizi ilam etmemizde bir beis görmüyoruz.
Mesela “Ayak” kelimesinin, “El” kelimesinin, “Kap” (daha da çoğaltırız) kelimesinin kökleri nedir ben ilm-i dil kitaplarında bulamadım. Demek istediğim bir kelimenin kökü olup-olmayışı soyluluk-soysuzluk vermese gerek. Kelimelerin cins-i insan gibi hassalara sahip olduğunu doğrusu ben bilmiyorum.
İşbu soysuz-sopsuz ve dahi zihinsel kuraklık karşılığı “Aydın” kelimesinin soy şeceresine bakmam gerekti. Zira ben muharririmiz gibi her şeye zihnen vakıf değilim, her şey hafızamda, ezberimde değil. Mesela “Aydın” kelimesi muharririmizce uyduruk ve bu uyduruk kelime de “Mütefekkir” karşılığı kullanılıyor.
Böyle olup-olmadığını bana söyleyecek en iyi vasıta D. Mehmet Doğan’nın “Büyük Sözlük”ü olacaktı. "Niçün?" Deyu sual olunursa merkum mezkur eserinde kelimelerin şeceresini de veriyor, yani “Uyduruk mu değil mi?” sözlükte var.
Açıyorum sözlüğü (Lugat derdim demesine ancak merkum kitabını sözlük diye adlandırmış o yüzden, bir de mezkur kitap 1988 basımı, Beyan yay. Dördüncü baskı) sayfa 71:
AYDIN [s.] Işıklı, aydınlanmış, Açık, anlaşılır, aşikâr, vazıh. Mesut, sevinçli, Gözün aydın, Kültürlü, bilgili, MÜNEVVER
AYDIN:[İ] Türk musikisinde, yürük aksak usulü.
Bu soysuz-sopsuz kelime sonradan uydurulmuş bir kelime değilmiş. Ve mütefekkir karşılığı değil MÜNEVVER karşılığı kullanılıyormuş. Mütefekkir karşılığı kullanılan kelime de “DÜŞÜNÜR” imiş. Ben D.Mehmet Doğan’ın ravisiyim..
Cemal Çalık, 18.09.2016, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme