"Ölüyle, diri arasındaki farkı anlayamayacak kadar aptallaştırılmış topluluklar elbet başkaları tarafından yöneltilmeye, esir alınmaya mahkûmdurlar.."
Tarih üzerinden yapılan tartışmaların sonu gelmez.. Aslında tüm tartışmaları besleyen şey tarafgirliktir.
Osmanlı'dan yana taraf olanlar Cumhuriyete ve onu kuranların her yaptığını yanlış, hatalı veya kasıtlı görürken, Cumhuriyetçilere göre de Osmanlı dönemi bir fecaat dönemidir. Bazı padişahlar delidir, satılmıştır haindir bunlara göre..
Şimdi bu tartışmalardan bir yere varmak mümkün mü? Elbet değil..
Öncelikle günümüzü anlamak zorundayız.
Eğer günümüzü anlarsak tarihi de daha objektif değerlendirir ve taşları yerli yerine oturturuz...
***
Ölmüş, cesedi toprağa, doğaya karışmış insanlar üzerinden ideoloji/din üreten toplumların bilimi ve dolayısıyla demokrasiyi geliştirme imkanı olamaz.
Çok garip ki ülkemizin çoğunluk dindarları da, dinsizleri de taşları yarıştırarak düşüncelerini hakim kılmaya çalışıyor.
Ölüyle, diri arasındaki farkı anlayamayacak kadar aptallaştırılmış topluluklar elbet başkaları tarafından yöneltilmeye, esir alınmaya mahkûmdurlar..
***
Atı alan Üsküdar'ı geçiyor..
Aldanmalar, aldananlar, aldatanlar..
Hayat, her dönem güçlünün değirmenine su taşıyanlarla uğraşmakla menzile doğru akıp gidiyor.
Zaman oluyor o değirmende umutlarınız öğütülüyor.
Zaman oluyor, değirmen bekçiliğini güvenli sanıyorsunuz..
Pasifist olmak; boynu şaklabana teslim etmek..
Aktiflik ise şaklabanın cengaveri olmak..
İşte böylesine kirlenmiş bir atmosferin havasını soluyoruz sürekli..
Çoğu kez ağız dolusu küfretmek yani küfürbaz bir çocuk olmak istiyor insan..
Ancak, sonu gelmez karanlık örseliyor hiddetimizi..
Bu büyük sirkte yaşamak öyle zor ki;
Bu kirlenmiş dünyada tükürüğünüz kime yetsin?!
Adnan ONAY, 30.09.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Takip et: @adnanonay