"Ak Parti'nin Erdoğansızlaştırılması 2010'dan bu yana süren bir proje anlaşıldığı üzere, 15 Temmuz Askerî Darbesi de Halkın Erdoğan tercihini değiştiremedi; çünkü Erdoğan halkın özgürlüğünün bir simgesi..."
21.04.2016 tarihinde yazmışım son
yazımı, başlığı da net: SA2784/AŞ72:Erdoğan-Davutoğlu; İkilem mi Uyum mu? Yazımdan iki hafta sonra 5 Mayıs 2016'ta
Davutoğlu Başbakanlık'tan ve Ak Parti Genel Başkanlığı'ndan istifa etmek
zorunda kaldı. (Bense son yazımdan beş
buçuk ay sonra 15 Temmuz darbesinden iki buçuk ay sonra yeni bir yazı yazmaya
odaklanabildim. Savaşın bizzat içinde iken analiz yapmak mümkün değildir çünkü,
savaşıyorsun, saldırıları püskürtüyorsun, ânın dehşetini defetmeye
odaklanmışsın.)
O son yazımdan
dört parağraf alacağım;
"Her olayın, kişileri,
zamanı, yeri ve yaşandığı psikolojik-sosyolojik ve siyasî ortamı aynı değildir,
dolayısıyla tarihteki herhangi bir olayla günümüzdeki herhangi bir olay
arasında analoji yaparken çok dikkatli ve özellikle uzman, tarafsız ve iyi
niyetli bir sorgulayıcı olmak gerekir. Bugün, aslında bugün başlamayan,
2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden çok önce başlayan, başlatılan ve sık sık
gündeme sokulan yapay ve kasıtlı bir tartışmanın son demlerini yaşıyoruz."
"Medya’nın oynak
karakterinden üreyen her olay ile devlet katlarında yaşanan ‘ihanet’ değişmeyen
yapılarından dolayı hakkında çok kolay söz üretilebilen ve kasten yanlış kıyaslarda
kullanılan iki olaydır ve bugün aslında biz bu iki değişmez sefaletin
sıkıştırdığı bir zamanda yaşıyoruz. İki yüz yıl önce III. Selim’e, yüz yıl önce
II. Abduhamid’e, altmış yıl önce Menderes’e, yirmi-otuz yıl önce Özal’a, yirmi
yıl önce Erbakan’a, bugün Erdoğan’a karşı her türlü saldırının bu iki sefil
alanda yapıldığına ve ilk beş sıkıştırmada da tarihi değiştirecek sonuçlar
alındığına dikkat edilirse, Erdoğan ve biz çok dikkatli olmak zorundayız; ancak
Davutoğlu bin kere daha fazla diken üstünde olmalı."
"2012’den beri defalarca
yaşanan organize saldırıların neden başarısız olduğunu anlayamayanların da
sözlerinin kıymeti yoktur. Erdoğan’ın şahsında Türkiye Halkı bir direniş
yolunda hızla ilerlerken önüne çıkacak her engeli bir tekmeyle kenara
fırlattığını defalarca gösterdi; ötekiler bunu görmek istemeyebilirler, ancak
Erdoğan’ın seçip bir görev verdiği başbakan, bakan, vekil ve bürokrat bunu
görmeye mecburdur, hatta Erdoğan’ın kendisi bile bu seçimleri yaparken çok
dikkatli olmak zorunda olduğunu unutmamaya mecburdur; cemaate karşı gösterdiği
sonsuz ihmalin cezasını yatak odasının mahremiyetine dokunulması ile ödedi
çünkü."
"Yaşadığımız direniş Büyük
Bir Başkaldırı’dır; doğal olarak Erdoğan’ın bu Büyük Başkaldırı’yı Kurtuluş
Savaşı’na endeksleyerek değerlendirmesi temelsiz değildir, bu olayın, kişileri,
zamanı, stratejik yeri ve yaşandığı psikolojik-sosyolojik ve siyasî ortamı
önceki olaylarla aynı değildir ve aynı tali ve esas sonuçları doğurma olasılığı
şimdilik yoktur. Kurtuluş Savaşı başka bir formatta olsa da günümüz Büyük
Başkaldırısı ile ortak tek yönü, Küresel Soyguncular'a karşı verilmiş olmasıdır."
Times'ın,
Türkiye'deki muhabiri Hannah Lucinda Smith, "Erdoğan sınırsız güç sahibiolma amacıyla başbakanını görevden almak için komplo kuruyor" başlıklı
alçak bir haber geçiyordu 5 Mayıs'ta.
Alıntıladığım
ikinci parağrafta "Erdoğan ve biz
çok dikkatli olmak zorundayız; ancak Davutoğlu bin kere daha fazla diken
üstünde olmalı." cümlesi ile uyardığım Davutoğlu 4 Mayıs'taki Erdoğan görüşmesi sonrası 5 Mayıs'ta şu
sözlerle istifasını açıklamıştı: "Kimseye
sitem, öfke, kırgınlık taşımıyorum. Hakkımı helal ediyorum. Genel başkan
değişimi daha doğru, kongrede aday olmayı düşünmüyorum... (..)..Benim için
yoldan önce önemli olan yol arkadaşıdır. Yol arkadaşlarımın benimle
olmadıklarını anladığım anda bunu bana söylemelerini isterim. Hedef önemliyse,
refik önemliyse hepimizin bir muhasebe yapması gerekiyordu. İstişareler
neticesinde AK Parti’nin birliği için refik değişmesindense genel başkan
değişmesinin gerektiği bende hasıl oldu."
Açıklamadaki
Refik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı. Ancak işin daha tuhaf olan kısmını Bülent
Arınç çok sonra 17 Haziran'da BBC'ye verdiği "BülentArınç: Bu parti Tayyip’in partisi değildir " başlığı ile yayınlanan mülakatta açıklayacaktı: "Ama Sayın Başbakan (Davutoğlu, 4 Mayıs 2016 akşamı) bir akşam
köşke gitti ve dönüşünde bana 'Allahaısmarladık' dedi ve hepimiz şaşırdık."
Anlaşılan
Davutoğlu, 15 Temmuz Darbesi'nden 27 gün önce BBC'ye, tamamen Erdoğan karşıtı,
yeni Başbakan Binali Yıldırım'la alay eden bir dil ve ruhla çok sert, meydan
okuyan bir profille mülakat veren Bülent Arınç'la diyalog-istişare hâlindeydi,
ama Arınç'ın, "Burada iki büyük
engelimiz var. Sayın başbakan sebepleri kendisi söylememiştir, hatta üzerini
örtmüştür. Sayın Cumhurbaşkanımıza bağlılık yeminleri yapmıştır, onun namusunu,
ailesinin namusunu kendi namusu bilmiştir, onun hukukunu koruyacağını
söylemiştir" şeklindeki şikayetinden de anlaşılacağı üzere Arınç'a her
şeyi anlatmamıştı.
Arınç'ın
15 Temmuz Darbesi'nden hemen önce ," Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
genel başkan olması, başbakan olması eşitler arasında onu birinci gördüğümüz
için olmuştur. Yoksa Allah’ın özel olarak gönderdiği, tek başına her şeyi ifade
eden, herkesten daha güçlü, herkesten daha akıllı, herkesten daha bilgili,
herkesten daha sorgulanmayan bir insan olarak kendisini görmedik." şeklinde Erdoğan'a meydan okuyan
bir cesarete nasıl sahip olduğu başka bir analizin konusu olacak elbette, ama
bu hadisenin tek başına bir hadise olmadığını şu an hemen herkes net bir
şekilde biliyor olmalı. Çünkü 15 Temmuz Darbesi net bir şekilde püskürtüldükten
sonra siyasi figürlerin ne tür bir sürece dahil olduklarını herkes yavaş yavaş
öğreniyor.
Arınç,
bahse konu mülakatta, " Gazeteciler
Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı vs ama iddianamelerine bakarsanız, gizli
sırları ifşadan, devlete zarar veren faaliyetlerden ve casusluktan bahseden
garip, inanılması mümkün olmayan birtakım iddianameler yazılmaya başlandı. Bunu
zannediyorum paralel devlet yapılanmasıyla mücadele kapsamında bir gizli
silahlı terör örgütü kapsamına sokabilecek faaliyetler olarak görüyor savcılar.
Böyle dava açıyor. İddianamede suçlamalar korkunç. Bir de tutukluyorlar."
diyordu. 15 Temmuz saklanan bütün her şeyi açığa çıkardı ve Bülent Arınç
kendini bu yapıdan vareste tutmak için videolarla, tweetlerle açıklamalar yaptı;
muhtemelen Gülen Cemaati'nin FETÖ-Silahlı Terör Örgütü olarak iddianamelere
girmiş olmasına artık itiraz etmeyecektir.
Davutoğlu
konusu halen bir muamma, ancak Başbakan ve Genel Başkan değişiminin 15 Temmuz Darbesi'nin
püskürtülmesinde ne kadar etkili olduğu da net bir şekilde görüldü. Başbakan değişimi
konusu ciddi bir şekilde irdelenmeli ve 2010-12 Eylül referandumu sonrası
devletin hemen tüm kurumlarının tepelerini kendi elemanları ile dolduran ve Erdoğan'ı
süpürme harekatlarına başlayan Fetullah Gülen'in Mayıs 2016'da ve öncesinde ne
tür hamleler yaptığı açığa çıkarılmalı. Davutoğlu bu husustaki sırları bu Gâzi
Halk'a izah etmeye mecburdur. Üstelik ABD Büyükelçisi ile aynı tarihlerde
Artvin'de bulunmuş olmasının da henüz bir açıklaması yok...
Erdoğan,
kızının nikah törenine Gül ve Davutoğlu'nu davet etmiş, 15 Temmuz Darbesi
sonrası da Binali Yıldırım eski-yeni bakanları davet etmiş bir birlik gösterisi
yapılmıştı.
Arınç'ın,"Bu AK
Parti’nin başarıları tek başına Recep Tayyip Erdoğan’ın başarıları değildir.
Sayın Bekir Bozdağ’ın da kulağını çınlatalım. Bu parti Tayyip’in partisi
değildir. Bu parti milletin bize bir emanetidir, hepimizin partisidir. Bir
kişinin şahsi memaleki haline getirilemez." şeklindeki meydan
okumasının, Ak parti'de çok şeyi temsil ettiğini iddia ettiği günden bu yana
ciddi bir arka plan cesareti ve gücü taşıdığı muhakkak.
Hepimiz
merakla bekliyoruz, susan Arınç ve Davutoğlu ile birlikte Gül de tarihe karşı hep birlikte sorumlular... "Su akacağı yolu
mutlaka bulur." diyenin, suyun akacağı yolu, halkın değil de
kendisinin ve ABD-AB'nin istediği şekilde tanklar, uçaklar, helikopterle bu
milleti öldürerek açmaya çalışan Câni Fetullah Gülen'e soracağı sorular da
olmalıdır.
Ak
Parti'nin Erdoğansızlaştırılması 2010'dan bu yana süren bir proje anlaşıldığı
üzere, 15 Temmuz Askerî Darbesi de Halkın Erdoğan tercihini değiştiremedi; çünkü
Erdoğan halkın özgürlüğünün bir simgesi...
Su Erdoğan'la yürümeyi seçerek akacağı
özgürlük yolunu buldu; bakalım buna ne diyeceksiniz?
Arif Şahin, 03.10.2016, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 73