"Bu ülkede ayakta durmak ve var olmak savaşını veriyorsak, bunu hep birlikte birbirimize dayanışarak vermeliyiz, kendimizden başkalarına hayat hakkı tanımayarak değil."
Nedense bizim ülkemize özgüdür Sendikaların, Belediyelerin ve Kamu Görevlilerinin vatandaşı yolunacak kaz gibi görmeleri.
Bir zamanlar bir sendika başkanının söylediği bir cümle vardı, birçok insanımızı uyudukları uykudan uyandırmış, neler oluyor dedirtmişti. O ünlü söz “Biz maaşımıza artış isteriz, hükümet nereden bulursa bulsun, bizi ödesin”di.
Ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen kendileri hiç bir sıkıntıya girmek istemeyen, vergi vermeyen, emekli maaşı primi ile emekli ikramiyesi primini vatandaşın sırtına yüklemiş olan bu kişiler ve temsil ettikleri kamu görevlileri, vatandaşın sırtına yeni yeni vergiler konmasını talep ediyorlardı hükümetten, hiç utanmadan ve sıkılmadan kendi maaşları artsın diye.
Sanki de bu ülkenin vatandaşlarının hiç başka işleri yoktu ve onların maaşları için çalışıyorlardı ve yaşıyorlardı sadece. Varsındı vatandaş açlıktan ölsündü ama söz konusu kamu görevlileri maaşlarına artış alsınlardı.
Belediyelerimiz de, bu sendika başkanına bu sözleri söyleten mantıktan nasiplerini almışlar maalesef. Vatandaşlarımız, Belediyelerimiz için hizmet verilecek kesim, yolunacak kaz konumunda. Aynı mantık ve düşünceden dolayı her fırsatta, mantıklı veya mantıksız olsun, gelir elde etmek için vatandaşın cebine el atmanın yolunu arıyorlar ve fırsatını da bulunca uygulamaya koyuyorlar.
Belediyelerimizden bir tanesi bir dönem, Belediye sınırları içinde satılacak olan sigara ve alkolden ilave vergi alacağını açıklamıştı. Devletin Maliyesi ile Gümrük Dairesine ilave olarak kendisi de bir haraç mekanizması kurmaya yeltenmişti. Kendi giderlerini azaltacağına, vatandaşın cebine el atmak daha kolay gelmişti herhalde Belediye Başkanına ve Meclis üyelerine.
KKTC’ye Anadolumuzdan borularla su gelmeden evvel, suyun az olduğunu bahane eden Belediyelerimiz, akıllarınca su tüketimini azaltmak için hayranı oldukları Avrupa’daki uygulamanın tam tersine, su tüketimi arttıkça, birim başına alınan ücretin de kademeli olarak arttığı bir sistemi devreye soktular.
Maksat avantadan ve ilave hizmet vermeden vatandaştan daha fazla para söğüşlemek olduğundan, belli ve kullanım miktarı asgari yaşam koşullarına yetecek kadar olan su tüketimi birim fiyatı mantıklı bir ücret iken, bu miktar geçilir geçilmez birim miktar neredeyse iki misline, sonra da üç misline çıkan bir tarifeyi vatandaşa zorla kabul ettirmişlerdi. Ve bu uygulama yıllarca devam etti, halen de devam etmekte.
Kademeli artış su tasarrufunu özendirmek için birçok yerde yapılır ancak Anadolumuzdan su geldikten sonra ve de gelen bu suyun miktarı bizlere önümüzdeki 50 yıl daha yetecekken, Belediyelerimizin su tüketimi arttıkça, fiyatı da artan su tarifesinden vaz geçmesi gerekmektedir.
Sadece vatandaş bazında bakılırsa belki mantıklı gelebilir, ama ülkenin lokomotif sektörlerinden turizm ve üniversiteler için bu karar tam anlamıyla bir yıkım ayarlaması. Turizm ve Üniversiteler ülkenin ekonomisini ayakta tutarken ve onbinlerce istihdam yaratırken, otellere ve üniversitelere kademeli su tarifesi uygulamak çok büyük haksızlık zira en fazla da otellerin ne kadar suya ihtiyaç duydukları açık.
Neredeyse 150 evlik bir mahalle ile eşit miktarda su tüketen bir otele veya da üniversiteye, toptancıların toptan fiyata mal satmak prensibine uygun olarak en düşük tarifeden su vermek yerine, yolunacak kaz gibi görüp yükseğin de en yükseği tarifesinden su vermek, hem çok büyük bir haksızlık, hem de ekonomiye vurulan büyük bir darbe.
Gelişmek ve büyümek, ekonomiye daha çok katkı koymak, daha çok istihdam yaratmak çabasında olan bu kuruluşları, yasaların arkasına saklanıp suyu bahane ederek haksızca sömürmek hiçte hakça ve doğru bir uygulama değil. Zaten su boruları orada, sistem orada, Anadolu’dan düzenli ve fazla miktarda gelen suyu, tüketimi arttıkça birim fiyatı da artan bir uygulama ile değil, sürümden kazanmayı teşvik edecek bir yöntem ve uygulama ile vermeleri gerekir Belediyelerimizin.
Bu ülkede ayakta durmak ve var olmak savaşını veriyorsak, bunu hep birlikte birbirimize dayanışarak vermeliyiz, kendimizden başkalarına hayat hakkı tanımayarak değil.
Hükümetimiz bu konuda yeni bir düzenleme yapmalı ve su tarifesini kullandıkça birim fiyatı artan değil, azalan bir sisteme dönüştürmelidir. En azından işletmelerin ayrı bir tarifesi olmalıdır. Aynı şekilde Anadolumuzdan elektrik gelince de bu sistemi uygulamaya koydurmalıdır...
Ata Atun, 24.10.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri