"Hem bize hem misafirimize hem komşumuza hem üzerinde yaşayan insandan başka ayrıca bitki hayvan demeden bütün canlılara yaşadıkları hayatı daha huzurlu daha mutlu daha emin geçirecekleri ömürler vermesini sağlamaktan başka ne amacımız olabilir?"
Belki sadece Anadolu değil bir cennet bir cehennem gibi görünen. Başka yerleri pek bilmiyoruz ve o yüzden tek tek insanlar ne yaşıyor ne düşünüyor gün yirmi dört saat içinde fikir yürütmek kolay değil.
Ben kendi bildiğimle amel etmeye çalışıyorum. O bildiğim de bu toprakların ayrıcalıklarına dair.
Osmanlı tarihi üzerine ve hele ekonomisi hakkındaki çalışmalarda ara ara değişik anekdotlara yer verilir.
Bir tüccar bir başka tüccara mektubunda “Bildiğin her şeyi unut, burada başka bir sistem var” diye yazar mesela.
Veya bütçe kalemlerinin neredeyse bir yüzyıl boyunca üstelik orta halli bir enflasyona rağmen kuruşu kuruşuna değişmeyen bitip tükenmek bilmeyen bilançolardan oluşması gibi bir tuhaflığın anlamını çözmek hala pek mümkün olmamaktadır.
Para Vakıfları garibanın derdine derman olurken bir yanıyla da bildiğin faiz uygulamasının ta kendisi değil midir?
Bir yanı iyi bir yanı tatsız, bir yanı eğri bir yanı doğru, altı sağlam üstü kırık on binlerce şeyin yan yana gelmesiyle oluşuyor hep hayat denilen şey.
O yüzden Anadolu topraklarını, bu yaşadığımız vatanı bu hayat içinde ayırt edici hale getiren şey ne olmalı, buna dair hem ipucu hem fikir hem özgeçmişimizden hatıralar toplamaya çalışıyorum.
Çünkü belli ki alt üst olmuş ve daha da olmaya devam edecek bir dünyanın içinde yol alacağız epey bir süre daha.
O yüzden ne Birleşmiş Milletler'in ne Kızılhaç'ın ne herhangi bir sivil toplum ya da devlet kuruluşunun yanına yaklaşamayacağı kalite ve yoğunlukta bir uluslararası yardımın öncüsü olduğunu ispatlamış Türkiye'de;
Aynı anda kız çocuklarının saçma sapan bir kilit ve o kilidin mantığı yüzünden yanarak, boğularak hayata veda etmesi hem bu kadar çelişkili can yakıcı bir gerçek hem aynı anda cennetle cehennemin tasviri hem ayıklamamız gereken iki özellik.
Bu topraklar ve üzerinde yaşayan bizler ne kadar başkalarına da kendimize de hayırlı yararlı işler yapabiliyorsak bir o kadar da küçük hatalar, büyük yanlışlarla zarar verebiliyoruz işte.
O yüzden belki bu dünyanın an itibariyle hali ve gidişatının resmini çekip sonra bütün mekanizmaları, kurumları, yöntemleri, alışkanlıkları gözden geçirmemiz gerek.
Ayıklamamız.
Seçmemiz.
Küresel krizin yeni bir derinlik kazanarak süreceğinin anlaşıldığı şu günlerde ekonomiden, bize ait üretim çeşitliliği ve küçük orta sanayi potansiyeline güvenirken sıcak para akışı yani borçlanma imkanlarının daralma ya da pahalı hale gelmesinden sabretme ve tüketim alışkanlıklarındaki değişime kadar onca şeye hazır olmayı da tartışmamız gerek.
Başa çıkılamayacak sorunlarımız olduğunu düşünmüyorum.
Dünyadaki gidişat ve istatistik ve yöntemlerin değeri kadar her ülke gibi ama hele bizim şüphesiz kendi imkanlarımız potansiyellerimiz avantajlarımız da değerli.
Olup bitenler konusunda bir tasvir ve tahmine sahip olup sonra ekonomi, sosyal, kültürel, siyasal alanlarda yol haritalarını belirleyip en sonra da hep birlikte zorlukları göğüsleyecek bir dizi kararlar almak şu zorlu geçiş döneminden daha güçlü çıkmanın emin bir yolu gibi görünüyor.
Bütün bu akıl yürütme analiz karar almaları da ta başta dediğim gibi bu toprakların nasıl bir vatan olmasına karar vermek için yapmamız gerekiyor.
Hem bize hem misafirimize hem komşumuza hem üzerinde yaşayan insandan başka ayrıca bitki hayvan demeden bütün canlılara yaşadıkları hayatı daha huzurlu daha mutlu daha emin geçirecekleri ömürler vermesini sağlamaktan başka ne amacımız olabilir?
Başka hangi amaç bundan daha kıymetli olabilir?
Şimdi benim penceremin karşısında ta uzaklardaki küçük dağ silsilesi karlarla kaplı artık.
Kara kocaman kuşlar sürüler halinde geçip duruyor.
Sonra o karla kalınlaşacak, sisten fırtınadan o dağlar görünmez olacak hatta.
Kuşlar eğer hala sığınacak bir yer bulamadılarsa nereye gideceklerini bilemeden dolanıp duracak bir ara.
Ve nihayet bahar gelecek, karlar eriyecek, manzara yeniden net, canlı, parlak olacak.
O arada ne yapacağımız bu manzarayı ne kadar hak ettiğimizi, öyle bir manzara doğduğunda kalbimizin buna müsait hale gelip gelmediğini de gösterecek.
O manzarayı göremeyecek yanmış boğulmuş çocuklardan başlayarak nicesinden ders almak, iyi yaptığımız başarılı hayırlı bereketli şeyleri artırarak.
Süre az, ama bu kısa süre bile tam şu sıra büyük bir imkan.
Yaşar Taşkın Koç, 04.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak,
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/nasil-bir-yol-2034550