"Boldlardaki şifreleri çözmek artık size kalıyor. Bir de bu yazıyla şantajı yapılan şeyin ne olduğunu tahmin etmek. Umarım bu insanlar gerçek değil. Hararetle savundukları cemaatle hiçbir ilgileri yoktur, bunlar istihbarat değil onların halüsinasyonlarından ibarettir. Aksi büyük bir karanlıkla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir."
Yıldıray Oğur, 29.12.2013
Karanlık bir dehlizin kapısını aralamıştık. "Paralel devlet", (ya da herkesten önce cesurca karşı karşıya olduğumuz durumun adını koyan) Ali Bayramoğlu'nun tabiriyle "otonom yapı"nın belki de kumanda merkezine, aklına açılan bir kapı bu.
"Haliç'te Yaşayan Simonlar" da Hanefi Avcı'nın söylediklerini tekrar hatırlayalım: "Cemaatin gizli imamları bu sitelerde gerçek ve farklı adlarla köşe yazıları yazmakta ve geniş cemaat sempatizanı kitleleri yönlendirmektedir. Yusuf Gezgin, Y. Derinsoy gibi sahte isimler altında makaleler ve Derin Yapı ve Türkiye gibi kitaplar yazılmaktadır. Sanki birbirinden ayrı kaynaklarmış gibi gözüken şeyler aslında tek bir kaynaktan yönlendirilmekte, hatta zamanla resmî bilgiye dönüşmektedir..."
(İlginçtir. Avcı'nın kitabından 4 ay sonra AktifHaber yazarı Yusuf Gezgin ve HaberVaktim yazarı Yavuz Derinsoy'un yazıları aynı anda aniden kesilivermiş. Neyse ki bu izleri takip eden, bu gizemli, şifreli yazıların peşine düşmüş harika bir site var: arsivlemesemolmazdı.blogspot.com.)
Gerçekten karşımızda karanlık komplo teorileri, içinde bol bol kripto, Pers geçen, eski Türkiye jargonu, korkutan çıkmış öngörüler, tehditler, şantajlardan oluşan bir külliyat var.
Önce Aktihaber sitesi yazarı Yusuf Gezgin'e bakalım. Aktif Haber adlı uzun süredir Emniyet ve cemaat çevrelerinin sesi olan (Nedense o kadar emek verip bu siteyi güncelleyenlerin ortalıklarda gözükmediği) sitede yıllardır analizler yazan Yusuf Gezgin'den elimizde internetten alınmış, çözünürlüğü düşük İngiliz beyaz yakalı orta yaşlı adam fotoğrafı ve bir de "Aktifhaber Yayınları"ndan çıkmış "Derin Yapı ve Türkiye" adlı bir kitabı var. Kitabın tanıtımında geçen ilk cümlesi Gezgin'in dünyasını anlamak için yeterli:
"Türkiye'nin bir büyük projeye maruz kaldığı, kripto ecnebilerin memleketin bütün sinirlerini işgal ettiği..."
Gezgin'in iki büyük düşmanı var: Kripto ecnebiler dediği ve bütün kötülükleri (Ergenekon, PKK) onlardan bildiği devleti ele geçirmiş gizli Ermeniler, Sabataycılar, Yezidiler. İkinci ise "Pers" diye neredeyse ırkçı bir tonla geçen İran.
Bu satırlar 2012'in başlarında yazdığı bir yazısından: "Türkiye İran ilişkilerinde 2. Beyazıt dönemini yaşıyoruz, Anadolu delik deşik ve sorumlular-yetkililer bundan gafil. Umarım bir Yavuz çıkana kadar geç kalmış olmayız"
Bu da Kripto Ecnebilerle ilgili yazdıklarından:
"Türkiye'de Beyaz Türklerin hâkimiyeti, kripto ecnebilerin kumpası bir realitedir. Türk milleti son 100-150 yılda büyük bir tasfiyeye maruz bırakılmıştır. İnsanımız sofistike, profesyonel bir proje ile karşı karşıyadır. Sağlıklı bir durum tespiti yapmadan, millet aleyhine kurulan tuzakları görmeden, kanımızı emen vampirleri tanımadan, sinirlerimize yapışmış sülükleri teşhis etmeden bu virüslerden kurtulmak mümkün değildir. Bünyenin tedavisi için önce cerahatin kurutulması, irinlerin temizlenmesi lazım..."
Ne var bunda, internette buna benzer ne manyaklar var, komploculuk milli sporumuz olmuş diyebilirsiniz. Bence o kadar erkenci olmayın.
Yusuf Gezgin, kendi anlatımına göre "Kökeni belirli bir Türk'üm, Yörük'üm. İlaveten 1980 öncesinde sağ-sol çatışmalarının yoğun olduğu, her gün birkaç kişinin öldürüldüğü bir ilde ülkücüydüm".
(Cemaatin Emniyetteki imamı olarak geçen Kozanlı Ömer'le hemşeri olma ihtimali yüksek)
Müstear adlı ama anlaşılan protokolde bir yeri var. 2005 yılında yazdığı "Doğu'dan izlenimler" başlıklı seri yazılarından küçük bir bölüm okuyalım şimdi de:
"...Bölgede valilerle ve kaymakamlarla görüştüm. Mülki idare amirlerini büyük bir çaba ve heyecan içinde gördüm. O coğrafyada iyileşmenin ve normalleşmenin devam etmesi için canla başla çalışıyorlar."
Ve Yusuf Gezgin'in şifreli, istihbarat dolu yazılarına sürpriz bir atıf. 4 Ocak tarihli Taraf Gazetesi'nde bir köşe yazısı:
"Yusuf Gezgin'in dediği gibi, hükümet, güçlerinin zaaflarından, tevazularından ve halka dayanmaktan geldiğini unutup, güçlerinin esiri olmaya başlamıştır. 2014 senaryolarının başladığı noktada siyasetin ve bürokrasinin içine uzanmış; sinsice, ama planlı ve stratejik bir şekilde yol alan ekip Acem oyunu oynuyor." (4 Ocak 2012- Emre Uslu)
Bu da bugün olan biteni Şubat 2012'de tahmin ettiği müthiş öngörü yazısından:
"Ustalık döneminde oldukça kirlenen, mücahitlikten müteahhitliğe sıçrayan, gemicikleri çoğaltan, havuzları dolduran Hükümet ve Başbakanın çevresi bu durumun biliniyor olmasından ve bir şekilde karşısına çıkabilecek olmasından rahatsızdı. Bu tür davaları açabilecek, hükümetin usta siyasetçilerini ve bakanlarını veya onların yakınlarını sorgulayabilecek en önemli merci 250 denilen organize suçlarla ve terörle uğraşan özel yetkili mahkemelerdi. Hükümetin temel endişesi yargının ve bazı birimlerin hükümet üyelerinin ustalık faaliyetlerinden bir şekilde haberdar olmasıydı."
Yusuf Gezgin'e artık ulaşılamıyor. Yazılarının bir anda kesildiği Aktifhaber dışında kendi adını taşıyan yusufgezgin.com sitesi kapanmış durumda, numannuh.com, irantehditi.com adlı istihbarat ağırlıklı gizemli sitelerdeki yazıları çıkarılmış, bazı eski yazılarına ise kamugüvenlik.net adlı başka bir siteden ulaşılabiliyor.
Onun gibi yine ismi cismi belli olmayan bir başka gizemli yazarın adı Rauf Atilla Polat. Haberx sitesinde yazdığı şifreli ve bol istihbaratlı yazılarıyla epey bir hayran kitlesi oluşmuş.
2011 yılında yazdığı yazılar AK-cemaat çatışmasının erken tarihi gibi. Tepkiler üzerine kaldırılmış bir yazısında şöyle diyor:
"Balyozcuları serbest bırakmak için askerle anlaşacak ve bazı bakanlara emir verdireceksin, o emre itaat edilmediği zaman da bakanın telefonda o hakimlere arkadan ana avrat dümdüz gidecek...
Aslında yazacak çok pislik ve ihanet var da, ne acıdır ki devletin geleceği adına ciğerimizden kalemimize kan çekerek sadece aktif sabır ve dua ile bu işin gerçek sahibi olan ''HU'' esmasının sırrına sığınıyoruz.
Zira bir noktadan sonra ölüm HAKK'TIR... Menderes öldü, Özal öldü, Türkeş öldü ve Ecevit öldü, Yazıcıoğlu da öldürüldü...Bu isimlerden bazıları bir dava için öldürüldü. Eğer birileri şuanda yaşıyor ve öldürülmediyse insaf edip, oturup neden yaşıyorum diye tefekkür etmeli değil midir? "
Manyak işte demeyin. Yazarımızın kulakları büyük ve elleri uzun. Aynı yazıdan başka bir bölüm:
"Bir kardeşimiz yakın bir tarihte 5 önemli devlet adamının yaptığı gizli toplantının -kısa bir süre sonra- seslerini farklı yerlerde duyunca, resmen devletin ırzına geçmisler diye içten bir haykırışla dert yanıyordu."
Ve yazının neredeyse bugünleri muştulayan sonu:
"Şimdi de de bazı makam sevdalıları, devleti kimseye vermemeliyiz..Bu adamların pisliği yok...Bizim pisliklerimiz ise henüz ortaya çıkmadı, devlet tamamen bizden giderse bizim de pisliklerimiz ortaya çıkar diye.. Sağda solda acizce propagandalar yapıyor...
Evet, bu kaset ortada gözüken bütün tezlerin dışında başka bir amaca hizmet edecektir.
Bunun ortaya çıkması için de biraz zamana ihtiyaç vardır. Aslında burada önemli olan bu kasetin ortaya çıkması değil..Üstad Fazıl'ın dediği gibi 'Ayasofya açılacak, öylesine açılacak ki, bu millete iyilik etmiş sanılan kötülerle, kötülük etmiş sanılan iyilerin gizli dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek'' düşüncesinden hareketle açılacak mahsenlerdeki -özellikle hiç gündeme gelmeyen bazı kirli mahsenlerdeki- kaset, belge ve vatana ihanetlerin ortaya çıkması ile çok daha büyük sırların deşifre olacağı hakikat çağının kaçınılmaz bir gerçeğidir...
Umarım, kardeş katlinin vacip olduğu her zaman akılda tutuluyordur..."
Ve en favorim. Çorum'da bir sendikacı olan Lokman Erdoğan. Aynı zamanda Medya Konseyi adlı Ankara merkezli bir kurumun da genel sekreteri.
"İnsanların çoraplarında namaz izi arayan bazı kurumların yöneticileri acaba neden bazı önemli görevlerdeki kişilerin maruldan nefret ettiğini hiç düşündü mü?"
Bu satırlar ondan. Marul yemeyenlerden kasıt Ezidiler. Yargı başta olmak üzere devletin pek çok kurumunu ele geçirmiş durumda Ezidiler yazara göre. Komplocu deyip geçmeyin bir de şunu okuyun:
"Ellerindeki fişleme kayıtları ile cadı avına başlayan iktidarın Kadir gecesi viski içerek kandil kutlama mesajı atan isimleri bilmelidirler ki karşılarında -kaynağı belirsiz bir şatafat imparatorluğunun sahibi- Uzan ailesi yoktur. Lider'de bilmelidir ki "örgüt, paralel devlet, in, karşı taraf" kelimeleri ile tanımladığı neslin kodlarında seksen küsur yaşında atına kendini bağlatarak peygamber övgüsüne nail olmak için yollara düşen mihmandar-ı nebevî yani Ebu Eyyûb El-ensarî muhabbeti vardır."
Bu son dönem yazılarından. Tehdidin şiddeti artıyor:
"Karşılarındaki organizeyi hafife alan seçilmişler, bu gücün şartlar değiştiği zaman onlara dünyayı zindan edeceğini unutmuş görünüyorlar ve seçilmiş bir başbakanın başına gelenleri anımsamıyorlar. Hiç kimsenin iki asırlık çalışmasını kolayca teslim etmeyeceğini düşünmüyorlar ya da düşünmek istemiyorlar. İktidarın bu ülkenin yargısında, ordusunda, dâhiliyesinde, hariciyesinde, mülkiyesinde yıllardır fırfır tur atan gücün neler yapabileceğini iyi hesap etmeden bu işlerde başarıya ulaşamayacağı artık bir gerçektir."
Bence en acayibi. 14 Şubat 2013 sevgililer Günü'nde yazılmış bir yazı:
"Yakında bir televizyon kanalında Pana Film tarafından yapılan 'Ben onu çok sevdim' adlı dizi ile Menderes'in hayatını ekrana getirecek. Filmde Adnan Menderes'in insani özellikleri ön planda olacak yani aşkı. Bakalım film hangi projenin sesi ve öncüsü olarak tasarlanmış bekleyip göreceğiz. Saçın teli önemli mesele Muta nikâhı meselesi ise imani bir meseledir.
Unutmadan CHP'nin ara sıra torunları ile namazına giden Genel Başkanı da bir kardelen projesi ile gitmişti. KÖZ bir saçın teline, Veren adam sermayenin ve yeni aşkının büyüsüne kapıldı, Avcı'ydı Küçük bir ava yem oldu. Lakin bu sefer durum başka sipariş çok özel... Başvekilin aşkı sıradan bir aşk olamaz tabi ki dizi olmalı. Sürprize hazırlan sevgili ülkem."
Boldlardaki şifreleri çözmek artık size kalıyor. Bir de bu yazıyla şantajı yapılan şeyin ne olduğunu tahmin etmek. Umarım bu insanlar gerçek değil. Hararetle savundukları cemaatle hiçbir ilgileri yoktur, bunlar istihbarat değil onların halüsinasyonlarından ibarettir. Aksi büyük bir karanlıkla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir.
Biz yine de duamızı tekrarlayalım: Allahümme ecirne min şerril İstihbarat....
İlk yayın tarihi: 29.12.2013
İlgili haber: 05 Aralık 2016/Hürriyet: "FETÖ’nün Balyoz, Ergenekon ve Şike soruşturmaları sürecinde kullandığı ‘Dönemin Fuat Avni’si’ Rauf Atilla Polat’ın kimliği deşifre oldu. 2011 yılına kadar bir internet sitesinde köşe yazarlığı yapan Polat’ın, FETÖ’nün eski emniyet imamı ‘Kozanlı’ olarak adlandırılan firari Osman Hilmi Özdil’in adamı olduğu ortaya çıkarıldı."
Yıldıray Oğur, 02.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yıldıray Oğur Belgeselleri
Yıldıray Oğur Yazıları
Takip et: @yildarado
Sonsuz Ark'ın Notu: Yıldıray Oğur Beyefendi'den yazılarının yayını için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 05.07.2015
Yazının ilk yayınladığı yer: Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/577509.aspx