17 Aralık 2016 Cumartesi

SA3765/KY20-MEK50: Doğu’'nun Dramı

"Batı kabul edelim ki bizden evvel kavradı bu işleri. Ve işte Bosna’da, Ruanda da ölüm tarlaları oluştuğunda biz doğulular doğulu iktidarlardan değil batıdan bekledik müdahaleyi ve olmadığında batıyı suçladık."

  
Biz doğuluların garip huyları vardır.

Küsmeyi biliriz mesela, küfür etmeyi biliriz, abartarak acı çekmeyi biliriz, bütün bedenimizle gülmeyi… ve bunlar insan soyundan çok az milletin hala sahip kalabildiği oldukça organik meziyetler. Şimdi biz doğuluların bu meziyetler babında sahip olduğumuz bir meziyet daha var, onu Türkçe'de nefis bir atasözü ile ifade ederiz: ‘Kol kırılır yen içinde’

Şimdi Libya ve Kaddafi mevzuunda doğu mahallesinde en çok dile getirilen kabaca budur. Başbakan ‘Diktatör ise bizim diktatörümüz kime ne?’ havasında. Muhalefet ‘Bu iş aile içinde çözülür kardeşim size ne?’ melodisi çalmakta. Bir bütün olarak Arap iktidarlar ‘vur dediysek öldür demedik kardeşim’  demekte ve en kaba hatları ile doğu sokağı ‘niye karışır bu adamlar bize’ isyanında…

Kanımca biz doğulular (İslam dünyasına ek olarak Çin/Rusya/Hind dünyasını da katarak doğu) bu gün üzerinde rahatça gezindiğimiz kavramsal temeller üzerinde biraz daha ciddi düşünmeliyiz. 

Mesela bir bütün olarak iktidar kavramı bizde neye tekabül etmektedir ve ama arzumuz nedir? Bunu en küçük iktidar alanlarımızdan itibaren sorgulamak gerek sanırım. Kaddafi eğer Kaddafi ise bir Kaddafi olmak arzusu ile yanıp tutuşanların varlığını ve derin gücünü görmezden gelemeyiz. Bunu sadece zorbalık ve şiddet ile izah edemeyiz. Doğudaki güce tapıcılığın bu zorba iktidar figür ve süreçlerinin oluşumuna katkısı üzerine artık bir literatür mevcut. Ve o zorbalıkların nasıl da kâğıttan kaplan oldukları işte kalabalılar yürüyünce orta yere çıkıverdi.

Ayrıca sürekli olarak Batı ile ilintili idareler teranesi artık kabak tadı veriyor. Kaddafi'nin neresi batılı? Esad ailesinin neresi batılı? Bütün olarak Arap emirlerinin neresi batılı Allah aşkına? 

Denebilir ki batıya muhalefetin en berrak figürüdür Kaddafi. 1969’da bir darbe ile iktidara geldiğinden itibaren Albay, Doğu için epeyce bir zaman bir kurtarıcı kahraman olarak algılandı ve korkarım bu algıya kendisi de içten inandığı için bu gün ailesini de içine alacak bir felakete doğru gitmektedir. Benzer şeyler geçmişte Saddam içinde ifade edildi. İsrail’e füze yağdırdığında milletin camilerde adına dua okuttuğu masal değil.

Ama biz başa dönelim. İslam dünyasının, Saddam kendi halkına katliam yaşattığında tepkisi ne olmuştu anımsayan var mı? Eline silah alıp kardeşim bunu yapmaya hakkın yok diyebilen bir babayiğit çıkmış mı idi? Çıkmamıştı çünkü hemen her iktidar sahibinin muhtemel böyle katliam gerekleri var/vardı. Veya Esad, Hama’da kendi halkına katliam uyguladığında ve 40 gün boyunca bütün ülkeyi basına kapattığında (70 bin günahsız sivilin katledildiği felaketin büyüklüğünü dünya aylar sonra öğrenebilmişti) hangi doğulu iktidar odağı ve doğu iktidarlarının kurduğu hangi kurumlar ses vermişti anımsayanınız var mı?  

Bütün bunları Sarkozy karikatürünün ve batılıların ikiyüzlülüğünü, fırsatçılıklarını, çifte standartlarını, acullüklerini  ve kibirlerini meşrulaştırmak için yazdığımı düşünen varsa bundan sonrasını okumasa da olur.

Şimdi sokak demokrasinin tadını aldı. Demokrasi sıradan insan olma sürecidir. Doğuda bizler evimizin kralıyız, toplumumuzun içinde öyle böyle bir hiyerarşi içinde ağırlığımız vardır vs. önemli adamlarızdır esasen. Ama demokrasi sıradanlığın, basitliğin rejimidir. Hiyerarşinin üzerimize gerdiği yüklerden, yükümlülüklerden kurtuluruz ve tabi imtiyazlardan da var ise.  Şimdi doğulu iktidar sürecinin zihni bunu alamamaktadır. 

Şener Şen’in Kibar Feyzo’daki ‘ağa’ figürü gibidir durum. Bu adamlar çok ulu insanlardır, bizleri kurtarmışlardır, ayağımızda ki donu da onlara borçluyuzdur ve şimdi sefiller çıkmış hesap sormaya kalkışmaktadır. Bunu Kaddafi'nin aklının havsalasının alması mümkün mü sizce? 

Hasbelkader iktidara gelmişlerin sınırsız layüsel bir iktidar süreci işletebileceklerine dair algı sona ermektedir. Bunu anlamamız ve bu zemin üzerinden konuşabilmeyi başarmamız gerekmektedir. Bu yeni tür iktidar süreci kabul edelim ki doğu için, yönetenler ve yönetilenler için alışılması bir zaman alacaktır. Ama temelde bu süreç sadece doğu dünyası değil insanlık içinde yeni bir süreçtir. 

Batı kabul edelim ki bizden evvel kavradı bu işleri. Ve işte Bosna’da, Ruanda da ölüm tarlaları oluştuğunda biz doğulular doğulu iktidarlardan değil batıdan bekledik müdahaleyi ve olmadığında batıyı suçladık. Süreç içindeki hesaplardan, kirli planlardan haberdar olarak kuruyorum bu cümleyi. Evet dünya bu müdahaleyi doğudan değil batıdan bekledi. Bunun üzerinde düşünmeliyiz. Baştanbaşa doğu dünyası dikta karikatürler eliyle yönetilmekte ise bunun üzerinde tekrar düşünmeliyiz.

Libya Kaddafi’ye bırakılmaz. Suriye Esad ailesine bırakılamaz. Bu komşunuzun evinde her gün inanılmaz zulümlerin işlendiğine şahit olmanız ve fakat ‘adamın evi kardeşim bana düşmez’ demenizden farklı değil. Ve kabul edelim ki bu tavır caridir. Her gün eşini/çocuğunu döven komşunuza ne yapıyorsanız doğunun Kaddafi’ye yaptığıdır sizin yaptığınız.

Çok uzak olmayan bir gelecekte insan soyu birçok konuda ulusal iktidar kavramını parçalayacak bazı kurumlar geliştirecektir, geliştirmelidir. Birkaç başlık olarak; nükleer ve devam teknolojilerin kurulumu ve işletilmesine dair standartlar ve kararlar, küresel ölçekte kirlilik yaratacak sanayi üretimleri, tarımsal üretim sürecinin tümü, su kaynakları, gezegenin güvenliğine dair kurumlar, deprem ve diğer küresel etkili olayların yönetilmesi, kültürel varlıkların korunması, insan soyunun sağlığı konusunda ki bütün süreçler, bir bütün olarak azınlık hakları, temel ekonomik kararlar vs…

Bütün bu ve benzeri başlıklarda insan soyu bir ortak nokta üzerinde mutabık kalmak zorunda kalacaktır. O zaman devletlerin sıradan uygulayıcılara dönüşeceğini ve bu günkü iddialı konumlarını yitireceğini düşünüyorum. Doğunun ve özel olarak İslam dünyasının bu işe öncülük etmesi hiç değilse katkı sunan bir aktör olmasını umuyorum.

Son olarak Kaddafi’nin de ‘batıya giden ve kaybolan bir doğulu babanın çocuğu’ olduğu gerçeğinin yüreğimde yarattığı sızıyı, Saddam’ın ipte kopan başını gördüğümde hissettiğim kirlenmişliği ifade etmeme sevgili okur anlayış göstermelidir. Bu zavallı adamların sırtına bu kadar büyük yükler vurmamalıyız toplumlar olarak. Libya ve diğer doğulu toplumlara sabır ve güç diliyorum.


Mustafa Ekici, 17.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 



İlk Yayınlandığı Yer: Haber 10

Seçkin Deniz Twitter Akışı