"Rumlarda ve özellikle de Rum siyasilerde yalan çok."
Evvelki gün yaptığı açıklamada, “En kısa zamanda çözümü isteyenler Kıbrıslı Rumlardır. 42 yıl geçti ve geçen zaman olumsuz olgular yarattı” diyerek hem Rum siyasiler arasında en çok yalan söyleyen Tassos Papasopulos’un yalan söyleme rekorunu egale etti, hem de tüm müzakere sürecini başından beri günbegün yaşamış olan bizleri de enayi yerine koydu.
Tassos Papadopulos, Rum Yönetimi Başkanlığı döneminde Kıbrıslı Türklerin gözlerinin içine baka ve yüzü de hiç kızarmadan “1963-1974 yılları arasında hiçbir Kıbrıslı Türk, Rumlar tarafından öldürülmedi” diyerek asrın yalanını patlatmıştı.
Tassos Papadopulos’un Makarios Yönetiminin Kıbrıs adasındaki yaşayan Türkleri yok etmek için 1962 yılında hazırlattığı “Akritas Planı”nın mimarı olduğunu bilmesem, Rumların Türklere saldırdığı 21 Aralık 1963 tarihinden 4 Mart 1964 tarihine kadar 103 Türk köyünü yakıp yıktıklarını, evlerini yağmaladıklarını, tüm zahire ve hayvanlarına el koyduklarını ve yüzlerce kardeşimizi şehit ettiklerini kitaplar yazmasa, BM temsilcisi Ortega’nın yazdığı Raporda yer almasa kendisine inanacağım ama attığı yalanın tutar tarafı yok.
Makarios, 12 Şubat 1977 tarihinde BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim başkanlığında rahmetlik Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş ile Ledra Palas otelde Kıbrıs’ta Federal bir Cumhuriyet kurulacağına dair I. Doruk Anlaşmasını imzaladıktan sonra kahrından ölünce, yerine vekâleten Meclis Başkanı olan Spiros Kyprianou, ertesi yıl da seçimleri kazanarak Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı seçilmişti. Kabinesine Dışişleri bakanı olarak aldığı, sonraki dönemlerde de Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanlıkları görevinde bulunan Nikos Rolandis, Kyprianou ile “Türklerle anlaşma yapmaktan kaçındığı, müzakereleri uzattığı ve sonuçlandırmamak için elden geleni ardına koymadığı” sebepleriyle önce kavga etmiş, sonra da Bakanlık görevinden istifa etmişti.
Açık sözlü bir kişi olan Nikos Rolandis, 2013 yılında yaptığı açıklamada “1948'den başlayarak bugüne kadar Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik 15 inisiyatifi reddettik ve sonra kalkıp ödünler verdik diyoruz” diyerek bugüne değin müzakerelerde çözüme yaklaşılan her seferde, Rumların olumsuz yaklaşımı ve Türkleri kurulacak yeni devlete ortak etmemek için çeşitli bahaneler üreterek masadan kalktıklarını, çözüm önerilerinin her seferde Rumlar tarafından reddedildiğini dile getirmişti.
Rumlarda ve özellikle de Rum siyasilerde yalan çok.
Aynen, Kıbrıs sorununun 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere saldırması ile başladığını, BM Temsilcisi Ortega’nın 1964 tarihli Kıbrıs Raporunda belirttiği gibi 103 Türk köyünün yakılıp yıkıldığını, Türklerin taşınır ve taşınmaz mallarının yağmalandığını ve 25 bin Kıbrıslı Türk’ün göçmen olduğunu ağızlarına asla almadan, “Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs adasına ayak basması ile başladığı” gibi her konuda kendi çıkarları doğrultusunda bir dizi yalan söyleyerek, Batı dünyasını ve dünya medyasını inandırmaya çalışmaktalar.
Bizler ise, bir dönem göreve gelen yeteneksiz ve ıskarta politikacılarımızın aldıkları ve uygulamaya koydukları “Milli mücadele tarihimizi tarih kitaplarımızdan çıkarmak” kararı nedeni ile günümüzde, geçmişini bilmeyen gençlere sahip olmanın acısını ve olumsuzluklarını yaşamaktayız maalesef.
Şimdi bu gençlerimiz, kendilerine bu bilgileri aktaran bazı öğretmenlerimiz ve bir kesim insanımız, tarihi bilgi yoksunluğu ve bilgi eksikliği nedeni ile Rumların yıllardır söyledikleri yalanlara ister istemez kanmak durumunda kalmışlar ve Kıbrıs sorununun da 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs adasına ayak basması ile başladığı inancı içindeler.
Artık bu ayıbı düzeltmenin ve de Rumların da yalan propagandalarının önüne geçmemizin zamanı geldi de geçiyor bile.
Ata Atun, 23.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri