"Kalıcı olan hayata dair diğer şeyler ve özellikle yenilikçi projeler, akla gelmeyen fikirler, hayata insanlara dokunan her şey."
Bu olup bitene teslim olmamak, sizi de teslim etmemek amacıyla, temennisiyle, umuduyla o bembeyaz sayfayı bembeyaz teslim etmenin peşindeyiz epeydir.
Kolay değil. Zor. Ama imkânsız da değil. Kaç kere “Bu da geçer Ya Hû” diye bitirdim ya da balık attım veya içinde geçirdim yazıların.
Şimdi geriye dönüp bakınca o zaman yazdıklarımız nasıl hafif kalıyor bugün. Nasıl küçük, nasıl başa çıkılabilir…
Ama yine, inanarak yazıyorum ki bunlar da geçecek elbet.
Bir yandan kara kötü uğursuz haberler gelecek bir yandan umudu çoğaltan canlı somut olaylarla devam edecek hayat.
Kötüyle iyi, üzüntüyle sevinç, hayırsızla hayırlı iç içe devam edecek işte.
Beklentimizi, derdimiz bunların oranlarının birbirine yaklaşmaması. Kötü, olumsuz, hayırsız, hüzünlü olanın azalması.
Bu ara azalmıyor işte, artıyor hatta.
Ama geçecek.
Bu da geçecek.
Bugünler de geçecek.
El Bab operasyonundaki dört şehit haberinin on dört olduğunu öğrendiğimiz anlarda Hacettepe Üniversitesi'nde Rektör Haluk Özen, yardımcıları ve toplantının amacı olan projenin aktif çalışanı doktorlarla birlikteydik.
Basından çok sayıda arkadaşımızla beraber kadın ve çocuk sağlığı ile ilgili çalışmanın detaylarını dinliyorduk.
Konu açıldıkça sorularımız da arttı.
Uluslararası bir fonun birçok ülkedeki benzer çalışma örneklerinden birini Türkiye'de daha etkili ve yenilikçi bir bakışla hayata geçiren çalışma, kadınların internet üzerinden kendileri ve çocuklarıyla ilgili sağlık sorularına canlı yayında cevap verilmesiyle hayata geçiriliyor.
Proje sayesinde sadece çocuk ve kadın sağlığı konusunda Türkiye'nin en yetkin doktorlarından bilgi almıyorlar, bir yandan da böylece internetle tanışıyorlar. Bu tanışma sayesinde gurbetteki çocuğuyla, askerdeki torunuyla görüşmeye başladıklarını da öğreniyoruz.
Bir iş, bir proje yeni pencereler açarak yayılıyor böyle böyle.
Rektör Özen, niyetlerinin fonun amaç ve kaynaklarının dışında da bu yeni yolu açmaya, genişletmeye devam etmek olduğunu söyledi.
Ve maalesef toplantı salonunda bir televizyon vardı ve alışıldığı gibi bir haber kanalı açıktı.
Ve dört şehidin yoluna on arkadaşlarının daha katıldığını orada geçen altyazıda öğrendik.
Bir yanda insanlara dokunan yeni bir projenin umut veren açıklamaları, heyecanlı yaşanmış örnekler bir tarafta sesi kısık da olsa yürekleri dağlayan o televizyon ekranının kırmızı buz gibi harfleri.
Sohbetin seyri ister istemez başka yerlere de kaydı.
Karşımızda toplumun en mahrem noktalarının sorunlarının şahidi doktorlar vardı her branştan.
Hiç aklımıza gelmeyen şeyleri orada öğrendik önceki akşam.
Şehitler, terör kurbanları, trafik kazası sonrası veya aile içi şiddet ya da sokaktaki bir saçmalığın sonunda hayatını kaybedenler değil, onlardan sonra kalanlardı doktorların, psikiyatrların, psikologların, çocuk ruh sağlığı hekimlerinin.
Önceki gece yeni, heyecan verici, ufuk açıcı ve belli ki katlanarak gelişecek bir projenin koyulaştırdığı sohbetin ortasına on dört şehidin haberi böyle düştü.
Ta başta söylediğim gibi.
Bu da geçecek.
Kalıcı olan savaş ya da müdahale ya da ölüm, saldırı olmayacak… olamaz da olması hayatın akışına ve gerçeğine aykırı zaten.
Kalıcı olan hayata dair diğer şeyler ve özellikle yenilikçi projeler, akla gelmeyen fikirler, hayata insanlara dokunan her şey.
Şu ara kurşun şarapnel de değiyor ama bu da geçecek inşallah.
İnşallah…
Yaşar Taşkın Koç, 25.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak