"İlânihaye hangi hain muvaffak olmuştur ki? Elli sene yüz sene sonra da olsa hangi ihanet saklı kalabilmiştir?"
Uzun
zamandır memleketimizdeki, dünyadaki hadiselere bakıp durmama rağmen yazıp çizmek içimden ve elimden
gelmiyor. En son 29.03.2015 tarihini attığımı gördüm, taslak olarak dosyalarda
duran ve öylece bıraktığım olmayan yazının altına. Berbat bir dört sene geçirdi
bu memleket, her yerinden sarsıldı; hepimiz de bu sarsıntıların bizzat içindeydik,
kaçamadık, kaçamazdık; müdahil olduk, çaba sarf ettik ve nihayetinde binbir
beladan en büyüğü olanı 15 Temmuz Darbesi'ni def ettik ve geldik, yeniyi eskiyle mukayese ederek yazmaya, anlatmaya devam etmeye karar verdik.
İnsan nasıl aldanır? Bu soruya cevap verirsek herhalde meselelerimizin tamamını anlamaya başlarız gibime geliyor. İnsan iki şeyden aldanır, samimiyetinden ve güveninden... Elbet; herkes herkese güvenmez, elbet herkes herkesle samimi olmaz, ama eğer insanlar baskı altındaki bir toplumda yetişmişlerse, kendilerine özgürlük vaat eden herkese ilk anda samimiyetle yaklaşırlar, çünkü baskı var olandır, özgürlük vaat olunan. Hangi esir hürriyet istemez?
İnsan nasıl aldanır? Bu soruya cevap verirsek herhalde meselelerimizin tamamını anlamaya başlarız gibime geliyor. İnsan iki şeyden aldanır, samimiyetinden ve güveninden... Elbet; herkes herkese güvenmez, elbet herkes herkesle samimi olmaz, ama eğer insanlar baskı altındaki bir toplumda yetişmişlerse, kendilerine özgürlük vaat eden herkese ilk anda samimiyetle yaklaşırlar, çünkü baskı var olandır, özgürlük vaat olunan. Hangi esir hürriyet istemez?
Bu
milletin evladı, iki yüz senedir kendi memleketinde esirdi, hor görülendi,
kazancı binbir hile ve desise ile elinden alınandı; devlet dairelerinde kılığı,
kıyafeti ve inancı ile ezilendi. Kendisine gizlice teşkilatlanarak ülkede
hakkı olanı almayı vaat eden herkese inandı. Sağcıya, solcuya, tarikatçıya,
dernekçiye, her türlü örgütçüye ve Hocaefendi titri, kendisine kölelerinden verilmiş olan
bir yaratığa.
Bir yaratık bu memleketi ana-babasından oğluna-kızına, kocasından karısına, siyasetçisinden
askerine, polisinden öğretmenine, doktorundan savcısına-hakimine, bürokratından
hademesine kadar herkesi birbirine düşürdü.
Bu yaratığın adı Fetullah Gülen'di. Rus Büyükelçisi'ni Ankara'nın göbeğinde öldüren polis kılıklı bir teröristin annesi, katliam gününe dek nasıl bir çocuğa sahip olduğunu bilemez haldeydi, bugün cenazesini kabul etmiyor oğlunun... "Anneler hain doğurmaz, hainler sonradan yetiştirilir" diyor. Bu acının tarifi yok; namazında-niyazında, sessiz-zararsız diye bildiği kendi çocuğunu bir haine dönüştüren ve kendi ülkesine, halkına silah sıkar hâle getiren bir örgüt nasıl bir örgüt olabilir, bu neyle izah edilebilir? Bunun karşısında aldanmamak nasıl mümkün olabilir?
Bu yaratığın adı Fetullah Gülen'di. Rus Büyükelçisi'ni Ankara'nın göbeğinde öldüren polis kılıklı bir teröristin annesi, katliam gününe dek nasıl bir çocuğa sahip olduğunu bilemez haldeydi, bugün cenazesini kabul etmiyor oğlunun... "Anneler hain doğurmaz, hainler sonradan yetiştirilir" diyor. Bu acının tarifi yok; namazında-niyazında, sessiz-zararsız diye bildiği kendi çocuğunu bir haine dönüştüren ve kendi ülkesine, halkına silah sıkar hâle getiren bir örgüt nasıl bir örgüt olabilir, bu neyle izah edilebilir? Bunun karşısında aldanmamak nasıl mümkün olabilir?
O
anneyi nasıl anlamak lazımsa işte bu memleketi de öyle anlamak lazım. Olan
biten her şeyin farkında olan bu memleketin insanı hain desteklemedi, hain
beslemedi, buna karşılık hain herkesi Allah rızası ile, din ile aldattı,
başından beri hizmet ettiği şeytanın kölelerine kölelik etti, şeytanın köleleri
hem bu memlekette esir halk inşâ ettiler hem de o halka hürriyet vaat eden
birçok hain. Sağcısı, solcusu, hocası, hacısı, şeyhi, profösörü, gazetecisi,
savcısı, hakimi, askeri, polisi, doktoru, öğretmeni artık ne tür bir maske
takmışlarsa halen mebzul miktarda görmeye devam ettiğimiz yüzlerce hain.
Gezi Terörü'nde
uç verdi bu şer şebekesi, ama gün geçtikçe daha iyi seçmeye başladığımız yüzlerce
yalan daha pompalandı zihnimize, "ABD'de esir, şantaj yapıyorlar, kendi
memleketinin aleyhine iş yapmaz, bu memlekete bir sürü meslek erbabı adam
yetiştirdi" gibi inanılabilir mazeretlerle birçok insan güvenini muhafaza
etmeyi seçti, ben sorguladım, hiçbir zaman kendim için bir fikir, din adamı,
önder vs telakki etmediğim halde, bu yaratığın diğer birçok benzeri gibi bir yol tutturduğunu düşünen milyonlarca kişiden biriydim sadece. Allah
için çabalayan hiç kimseyi ayırmayan herhangi bir kimseydim, üstüme düşen
uyarmaktı, yazdıklarımla, söylediklerimle; 2012'deki edepsizliği ile Mit Müsteşarını
tutuklamaya yeltendiğinde herkes neyin ne olduğunun farkında değildi, ama zaman
geçtikçe hepimiz daha dikkatle bakmaya başladık bu şer şebekesine.
Devletin neresine ne kadar yayıldıklarını elbette bilemezdik, ki daha sonra gördük ki devlet de bilmiyormuş ya da bildiği halde felç edildiği için tedbir alamaz hale getirilmiş. Fakat fark ediyorduk, dilleri zehirliydi, edepsizdi, pervasızdı, hiçbir ölçü tanımadan her türlü ahlaksızlığı yayıyor, meşrulaştırıyor, gözlerimizin önünde hiç arlanmadan her türlü melanetlerini ifşa ediyor, bu milleti Erdoğan'ın şahsında tehdit ediyorlardı. Şaşkınlıkla izliyorduk, nasıl bu kadar ölçüsüz olabiliyorlardı?
Devletin neresine ne kadar yayıldıklarını elbette bilemezdik, ki daha sonra gördük ki devlet de bilmiyormuş ya da bildiği halde felç edildiği için tedbir alamaz hale getirilmiş. Fakat fark ediyorduk, dilleri zehirliydi, edepsizdi, pervasızdı, hiçbir ölçü tanımadan her türlü ahlaksızlığı yayıyor, meşrulaştırıyor, gözlerimizin önünde hiç arlanmadan her türlü melanetlerini ifşa ediyor, bu milleti Erdoğan'ın şahsında tehdit ediyorlardı. Şaşkınlıkla izliyorduk, nasıl bu kadar ölçüsüz olabiliyorlardı?
Tehditlerinin yaslandığı birçok güç varmış meğer. Millet
adına sızdıklarını iddia ettikleri devletin her yerindeki maskeli haydutları ve NATO dedikleri darbeci kurum... Her kılıkta sızmışlardı;
sağcı, solcu, alevi, laik. Sızmadıkları tek kılık vardı müslüman. Bir türlü
müslüman olarak görünmemişlerdi devlete... Ki esasında zaten bir müslümanın
yapamayacağı şeyleri bugün yapıyor olmaları, bu kılığa girilemeyeceğinin
farkında olmalarıydı, müslümanlık bir kılık değildi, bir iman biçimiydi.
Müslümanlık onları kabul etmedi, bugün gördüğümüz bu.
İhlas dediğimiz, takva dediğimiz imana dair olanı takiyye ile hile ile, yalan ile her seferinde köleleştirdiği insanları hem ruhundan hem de imanından silip atan bu yaratık bugün ABD'de bir köşkte mel'un işlerine hiç rahatsız edilmeden devam ediyor. 15 Temmuz'daki vahşetin emrini verdiği halde, kölesi olan asker, polis, savcı, hakim, öğretmen, bürokrat, akademisyen, esnaf, tüccar kim varsa neredeyse hepsi tek tek yakalanıp içeri tıkıldığı halde, o yaratık hiçbir şey olmamış gibi çirkeflik yapmaya devam ediyor. İşte bunu başka türlü düşünmedikçe kaç kişi anlayabilirdi?
İhlas dediğimiz, takva dediğimiz imana dair olanı takiyye ile hile ile, yalan ile her seferinde köleleştirdiği insanları hem ruhundan hem de imanından silip atan bu yaratık bugün ABD'de bir köşkte mel'un işlerine hiç rahatsız edilmeden devam ediyor. 15 Temmuz'daki vahşetin emrini verdiği halde, kölesi olan asker, polis, savcı, hakim, öğretmen, bürokrat, akademisyen, esnaf, tüccar kim varsa neredeyse hepsi tek tek yakalanıp içeri tıkıldığı halde, o yaratık hiçbir şey olmamış gibi çirkeflik yapmaya devam ediyor. İşte bunu başka türlü düşünmedikçe kaç kişi anlayabilirdi?
Dünyayı
idare eden masonların efendileriydi ve biz sıradan insanlar her gün yeni
belgeler, bilgilerle bu şer şebekesinin bütün efendilerini, ortaklarını tek tek
görüyoruz. Peki bunları bildikleri halde saklayanların hesabı ne olacak? Bu
ifrit insanları aldatırken olup biteni bilen insanların hesabı ne olacak? Bunu
bilen o gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, siyasetçiler, kendilerine hoca-şeyh
dedirten münadiler ve daha niceleri nasıl sessiz kalabildiler, bu hain tek
başına bu kadar büyük ihaneti nasıl 50 yıl sürdürebildi? Ortakları kimler, bu
memleketin harcanmış emeği, harcanmış parası bir yana harcanmış evladının
hesabını kim verecek?
İnsana
tabi olanın eğer Allah'ın Kitabı Kur'an ile alakası yoksa aldanmaması mümkün
müdür? İnsana tabi olunur, olunmaz değil; muhtara, valiye, kanun namına iş yapan
her meslek erbabına lazım olan hususlarda tabi olunur, ama Allah adına peygamber dışında kimseye tabi
olunmaz, çünkü insan, yiyen, içen ve zaruri ihtiyaçları olan bir fanidir,
şeytana uymak gibi zafiyetleri haizdir. İşte bu memlekette masum halkın
aldanmasına vesile olan ve buna hizmet eden ya da müsaade eden herkesin hesaba
çekilmesi de zarurettir.
Erdoğan'a
sahip çıktık, çünkü Erdoğan karanlık bir çağdan çıkışımızın sesiydi, eğilseydi
ona da sahip çıkmazdık. Yaratık Gülen ne kadar eğildiyse Erdoğan o kadar dik
durdu, bu sonradan olma garabet ne kadar yalan söylediyse Erdoğan o kadar doğru söyledi ve günler,
yıllar böyle geçti, hepimiz bu mücadelede her şeyi ayan beyan gördük, ki başka
türlüsü olsaydı kim bu derin aldanmışlığı üstünden kolayca silip atacaktı,
bunu da düşünmek lazım.
Ben vaktiyle sorduğum sorumun cevabını 2013 Gezi Terörü'nde
aldım. Seneler evvel sormuştum, okullar
açan, dünyaya güzel ahlakı yaymayı, ülkemize itibar kazandırmayı amaçladığını gözümüze
soka soka reklam yaparak anlatan bu yaratık, "Bütün bunları niye
yapıyor?" diye... Cevap basitmiş; bir uşak efendisi ne derse onu yapar.
Gülen uşağına efendileri ne demişse o da onu yapmış, Allah rızasını bir maske
olarak kullanmış; hepsi bu...
Merakımı
mazur görün, bugün bu merhalede bu millet aldanmadığını da ispat etmiş midir, etmemiş midir? Sen, ben, hepimiz, bu ifritin şer çarkına girmeyen herkes
samimiyetinden vurulmuşsa güvenini de alıp çekmemiş midir bu haysiyetsizlerden?
İlânihaye
hangi hain muvaffak olmuştur ki? Elli sene yüz sene sonra da olsa hangi ihanet
saklı kalabilmiştir?
Her
gün bir tane yaratık çıkıyor, meşrebini ifşa ediyor... Zira her birinin mamul
olduğu maksat bilfiil budur ve başka türlü nihayetlenmesi beklenmemelidir bu
işin. Bir tane vaaz minderi kapmış bir başka münadi, mevzuyu bir türlü Gülen yaratığı ve benzerlerinin
hazmedemediği İmam Hatiplerin hanesine sürmüş yine...
Bakalım
hele daha neler çıkacak o derin sürülmüş tarlalardan.... Hepimiz hazırlıklıyız
artık, nasıl geliyorlarsa öyle gelsinler... Bu türden yaratıklar bu milletin iki yüz yıllık direnişinin sırtındaki kamburlardan başka bir şey olmadılar ve şimdi bu kamburlar tek tek cerahatleriyle birlikte temizlenecek...
Allah
büyüktür.
Alper SELÇUK, 25.12.2016, Antiseptik
Anafor 68