"Neden Türkiye’nin garantörlük hakkının kaldırılması ile TSK’nın adadaki varlığının son bulmasını kapısını araladılar, Rumlar bizleri keserken ve katlederken, aynen 1963-1974 döneminde olduğu gibi kimseler müdahale edemesin diye mi?"
Bırakın silahlı saldırıları, yoldan aldıkları Türkleri canlı canlı kuyulara atıp üzerlerine sönmemiş alçı dökerek işkence ile şehit etmelerini, ellerindeki her imkanla bizlere soykırım uyguladı Rumlar. 1960-1963 yılları arasında Maliye Bakanlığı Rumların elinde olduğundan, Kıbrıslı Türklerin de kurucu ortağı olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Türk yerleşim bölgelerine bir tek kuruşluk yatırım yapmadılar, Türklerden her tür vergiyi toplamalarına rağmen.
1963-1974 döneminde ise Türk bölgelerine yatırım yapılmasını bırakın bir kenara, Türklerin can korkusu ile terk ettikleri bölgeler yerle bir edildi, adadaki Türk varlığını haritadan silmek için. Baf şehrinde Cami-i Cedid yani Yeni Cami'nin yerle bir edilip, yerine park yeri yapılması gibi…
Bu soykırım yılları içinde Türkiye'den gönderilen para, yiyecek ve giyecek ile yaşamlarını sürdürmeye çalışan Kıbrıslı Türklerden, gümrük, harç, ücret gibi dolaylı vergilerle para tahsil eden Makarios hükümeti bunların hepsini yine Kıbrıslı Türklerin insanca yaşamlarına katkı koymak yerine, Kıbrıslı Türkleri yok etmek için silaha yatırdı. İşte, Karaoğlanoğlu Şehitliği yanındaki "Açık hava Müzesinde" teşhir edilen silahlar, Kıbrıslı Türklerinden zorla sağılan paralarla gene Kıbrıslı Türklere karşı kullanmak amacı ile alınmış olan silahlardır.
Karaoğlanoğlu Şehitliğine yolunuz düşerse, şehitlikten çıktıktan sonra 1974 Mutlu Barış Harekatında Rum Milli Muhafız Ordusundan (RMMO) ele geçirilen silahların, araç ve gereçlerin sergilendiği "Açık Hava Müzesi"ni de ziyaret edin lütfen.
Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ortaklaşa kurdukları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan günü olan 16 Ağustos 1960 tarihi ile Mutlu Barış Harekatının son günü olan 15 Ağustos 1974 tarihleri arasındaki 14 yılda dünyanın çeşitli kredi kuruluşlarından, Kıbrıslı Türklerin yüzde 30 oranında kurucu ortağı olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ne Kalkınma amaçlı gönderilmiş paraların, hibelerin ve kredilerin Kıbrıslı Türklere verilmeyen yüzde 30’luk kısmı ile alınmış olan silahlardır bunlar.
Bu inceleme gezisi esnasında bu ateşli silahların, zırhlıların, tankların, topların, tüfeklerin, havanların ve diğer askeri silahların kime veya da kimlere karşı kullanılmak üzere, kimin parası ile satın alındığını düşünün, beyninizin içinde bir beyin fırtınası yaratıp sorgulama zinciri kurun. Yıllardır bizi her tür baskı yöntemi ile ortak bir devlet kurmaya zorladıkları Rumların, yani katillerimizin, bizler Kıbrıslı Türkleri yok etmek için aldıkları ve acımasızca bize karşı saldırılar başlattıkları 21 Aralık 1963 tarihi ile egemenliğimizi ve özgürlüğümüzü kazandığımız Mutlu Barış Harekatının bitim tarihi olan 15 Ağustos 1974 arasındaki dönemde yoğun bir şekilde ve de kalleşçe bizlere karşı kullandıkları silahlardır bunlar. Tek bir hedefleri vardı Rumların bu tarihler arasında, “Türkleri yok etmek.”
Ben gerçekten şimdi anlayamıyorum, Cumhurbaşkanımız niçin bu katillerle Dört Rum’a Bir
Türk oranında nüfus anlamasını kabul etti. İleriki yıllarda gene nüfus çoğunluğu olduklarına güvenip bizlere saldırmalarına zemin hazırlamak için mi?
Niye katillerimizin adına “Dört Özgürlük” denen, ada içinde serbestçe “Dolaşım, Yerleşim, İş Kurmak ve Çalışmak” önerisini kabul etti. Kontrolsüz bir şekilde KKTC topraklarına yerleşsinler ve ellerine fırsat geçince topluca bize saldırabilsinler diye mi?
Neden Türkiye’nin garantörlük hakkının kaldırılması ile TSK’nın adadaki varlığının son bulmasını kapısını araladılar, Rumlar bizleri keserken ve katlederken, aynen 1963-1974 döneminde olduğu gibi kimseler müdahale edemesin diye mi?
Ben Rum lider Anastasiadis ile KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı arasında varılan, güvenliğimizi tehlikeye atan bu ve benzeri mutabakatların hiç birini, kim ne derse desin asla kabul etmiyorum…
Ata Atun, 30.12.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri