"Bütün farklılıklarımızla beraber tek bir milletiz işte."
Sonra serçe cesetleri yollarda hep. Ekmeğinin peşinde koştururken en az yüz kilometre hızla giden araçlardan kaçamıyor hepsi. Hafta sonu gidiş geliş toplam yedi yüz elli kilometre yol boyunca kaç serçe ölüsü saydım bilmiyorum. 39 mu? Kim bilir…
Kamyonlar TIR'lar özel otomobiller otobüsler ve serçelerdi bütün yolun yolcuları.
Hep beraber o uzun uçsuz bucaksız ufuk çizgisiyle birleşip dünyayı yabancı bir gezegene benzeten yollarda bir yerden bir yere çoğunlukla da ekmek parasının peşinde, payına düşen ömrünün o an elindeki parçasını yaşanmaya değer kılmaya çalışıyorduk.
Kuşlar ölüyordu.
Hangisinin gagasında bir buğday tanesi ya da rüzgârın sürükleyip getirdiği bir minik parçası vardı acaba can verirken…
Dönüş yolunda da farklı değildi hiçbir şey. Bozkır baştan ayağa bembeyaz, içinde kıvrılan simsiyah otobanları yollarıyla kar altındaydı yine.
Yolların yolcuları değişmemişti yine.
Güneşin arada kendini gösterdiği sahteliği eksi bilmem kaç derecelik soğuk için tamamen yalandı.
Bir yerden bir yere ulaşmaya çalışan araçlar ve içinde insanlarla onlardan kaçarak açlığını bastırmaya çalışan serçelerdi geriye kalan.
Giderken kurtulmak istediğimiz kan revan içinde bir yıl dönerken yılın ilk katliamının radyo haberlerindeki detayları vardı eşlik eden matem sessizliğinde.
Araçların içindeki insanlar Sünnî, Alevî, Türkmen, Kürt, Laz ve daha isterseniz nice etnik mezhebi ayrıma tabi tutabileceğiniz insanlardı.
Memleketin modern tanımlarla bakarsan kocaman bir koalisyon olduğunu istediğiniz noktada çevirme yapıp tek tek sorgulayıp öğrenmeniz mümkün her zaman.
Tarihte, kendilerine başkaları tarafından “Türk” üst adı verilmiş bir millet özetle.
Yılbaşı kutlayanı, içki içeni, briç satranç tavla seveni, beş vakit namazını aksatmayanı, faizden neredeyse şeytandan bile çok korkanı, borsada oynayanı, parasını bankada tutanı da yastık altında kırlent içinde saklayanı da, yılda en az bir defa millî piyango bileti almayı adet haline getirmişi, sağcısı solcusu muhafazakârı, laiki, modernisti, Cumaları kaçırmayanı, Kemalisti, sosyalisti, İslâmcısıyla koca bir bütün olarak “millet”.
Yaşadığı Anadolu bu ara karlar içinde.
Aynı toprağı paylaştığı ansiklopedik tanımıyla Passeridae familyasından, insanlara yakın çevrelerde yaşayan, göçücü olmayan, konik gagalı kuşlarla beraber bu ağır kar örtüsü altında yaşamaya çalışan bir millet işte.
O yüzden belki bu milleti serçelere benzetmek daha mümkün.
Serçeler de göçmüyor, eldekiyle hayata tutunmaya çalışıyor.
Biz de göçe göçe gelip tutunduğumuz vatan eylediğimiz bu topraklardan bir yere gitmiyoruz artık.
Onlar gibi büyük sürüler halinde yaşıyoruz; birbirimizden ayrılmayı sevmiyoruz.
Şu sert iklime girmiş dünyada hayata toprağa tutunmak için dişimizi tırnağımıza takıp hayatta kalmaya çalışıyoruz.
Bütün bu mücadele içindeyken tabiî ki kar yağıyor, boran esiyor, saklanacak yer yenecek bir parça ekmek daha zor bulunuyor, bombalarla patlatılıyor, kalaşnikoflarla taranıyoruz.
Her kar yağışında bomba patlamasında mermi sıkılmasında kökenlerimiz, alışkanlıklarımız, meşrebimiz, eğilimlerimiz, siyasî ve dinî görüşlerimizi hatırlatmak isteyenlere gün doğuyor.
Elimizden geleni yapıyor, onların istediği olsun diye çırpıyor aramızdan bazıları.
Ama değil…
Bütün farklılıklarımızla beraber tek bir milletiz işte.
Asfalt üzerindeki o tek darıyı kapmak için son model araçlarla ölüm kalım mücadelesi yapan serçe ötekini aracın altına itmiyor. Ölen arkadaşlarının arkasından gülmüyor. Onun etini yemiyor.
Biz de iki bin yıla yakındır aynı isimle çağrılan bir millet olarak yeni icat edilmiş yeni yetmelere lâyık şablonlar üzerinden birbirimizin ölüsünü yemeyeceğiz elbet.
Ne olduğumuzu, nereden gelip neler yaşayıp nasıl millet olduğumuzu unutturamayacak bombalar sloganlar kurşunlar twitler…
İnadına…
Yaşar Taşkın Koç, 05.01.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak