"Hesap edemedikleri; Türk milletinin her şarta uyum sağlama, kenetlenme kabiliyeti."
"Yurt dışındaki vatandaşlarımızdan sadece kendileri gelmekle kalmayıp, yaşadıkları ülkelerdeki komşularını, dostlarını, arkadaşlarını da ülkemize davet etmelerini istiyorum" diyor Erdoğan. Hatta adını da koymuş: "Komşunu Al Gel Kampanyası"
Dış güçlerin Türkiye’yi “güvensiz” ülke konumuna getirip, dışarıdakilere, -terör olaylarının medyada yansıtılış şekliyle- Türkiye deyince Suriye, Irak, Mısır gibi ülkeler tahayyül edilmesini hedefleyen hıyanet planlarına ayak direyen Türk milletine yol haritalarını da sunuyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Aklın yolu bir, yapılması gereken de tam da bu…
Erdoğan’ın sözleri evimizde eşimle konuştuklarımızın geniş kesimlere ulaşmışı. Türkiye’nin 2016 turizm istatistiklerine bakınca eşimle aynı şeyleri konuşmuş, aynı kararı almış olmamız tesadüf değil.
Dövizin yükselmesiyle paramızın değerinin düşmesi ve turizmde yaşanan duraklama bizim de mecbur olmadıkça yurtdışına gitmeme kararı almamızın nedeni…
Kararlıyız; Seminer, konferans gibi mecburiyetler olmazsa Avrupa ülkelerine gitmeyeceğiz. Bunun yerine Türkiye’de görmediğimiz yerleri görmeyi planlıyoruz. Türkiye vatandaşlarının da tatil planlarını kendi ülkeleri ve aynı para birimini kullandıkları, aynı dili konuştukları KKTC’den yana kullanmalarını tavsiye ediyoruz.
KKTC’ye gelin… Yerimiz çok, komşunuzu da getirin. Molehiyamız, magarina bullimiz, bullezimiz, humusumuz, fırın kebabımız, hellimimiz, Kıbrıs köftemiz sizi bekliyor. Biz de buradan komşularımızı alıp Türkiye’ye geliyoruz. Gaziantepli baklavamızı hazırlasın, Ispartalı gül reçellerimizi, su böreğimizi hazırlasın, Karadenizli kara lahana dolmamızı hazırlasın, Konyalı etli ekmeğimizi hazırlasın, Adanalı kebabımızı hazırlasın, Eğirdirli kızarttığı balıkları göl kenarındaki masamıza getirsin, Egeli çiçek dolmamızla birlikte balığımızı sunsun binbir mezeyle. Karslı kaşarımızı, Vanlı kahvaltımızı hazır etsin bize…
Aynı anda dört mevsimi yaşayan Anavatanın her bir insanı, Türk misafirperverliğini göstersin cümle aleme.
***
“Övünmek gibi olmasın ama Türküm”
Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Belki de tarihinin en zor dönemlerinden biri… Düşmanda plan çok. Binbir entrika ve enstrümanla karşımıza dikiliyor, bir ülkeyi zora sokacak ne kadar hamle varsa hepsini yapıyorlar.
Terörü tırmandırıyor, ekonomik yaptırımla uyguluyor hainler. Tüm bu hamleler, Türkiye’ye diz çöktürmek, bir korku atmosferi oluşturup, halkı canından bezdirecek noktaya getirmek, Türkiye’yi, Arap Baharı adı altında karıştırdıkları Ortadoğu ülkelerine benzetmek ve bölme planlarına meşruiyet temin etmek için…
Hesap edemedikleri; Türk milletinin her şarta uyum sağlama, kenetlenme kabiliyeti.
O yüzden bu milletin belini ekonomik kriz bükemiyor.
Etkileniyor, sendeliyor elbet ancak ayağını yorganına göre uzatmayı biliyor Türk halkı.
Son dönem o kadar çok kullanılıyor ki klişe oldu ama ben yine de kullanacağım: Şimdi siyasi farklılıkları bir yana bırakarak kenetlenme zamanı.
Aynı gemide gittiğimiz Hükümete kızıp, geminin altını delmek pek akıl işi olmadığından, genlerimizde bulunan her sıkıntıdan güçlenerek kalkma kabiliyetinden ötürü bunu da atlatacağız Allah'ın izniyle.
Hem ben size daha İngiltere’deki bakımevlerinde her gün iki bakıma muhtaç yaşlının bakımsızlıktan öldüğünü, bir Afrika ülkesinde tedavi gören 97 akıl hastasının hayatını kaybettiğini anlatmadım. (İngiliz The Sun gazetesi, 2015 yılında hastanelerdeki 297 kişinin açlıktan ve 429'unun da susuzluktan öldüğünü öne sürerken, bakımevlerinde açlıktan ölenlerin sayısının 54, susuzluktan ölenlerin sayısının da 76 olduğunu kaydetmişti.)
Bir daha ki sefere ben bunları yazacağım, siz de eminim “övünmek gibi olmasın ama Türküm” diyeceksiniz.
Yurdagül Atun, 03.02.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya,