19 Şubat 2017 Pazar

SA3995/KY35-YTK160: Kuyu, Raybüs, Robot, Yemen

"Tarih, günlük üzüntü, umutsuzluk, karamsarlıkların da geçici olduğunu defalarca ispatlıyor işte."


“Kuyuya düşen köpek niçin ölmesin?”

Soru benim değil, 2017 yılında artık hiç kimsenin değil. Ama sorunun atıf yaptığı şiirde İsmet Özel “ölür kuyuya düşen çocuk/çocuğun mercan saati çatlar mutlaka” diyordu Jazz şiirinde.

Ve şiirin finalinde “niçin, niçin, niçin/kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin” diye bitiriyordu modern şehir hayatına tam cepheden en ağır saldırıları yaptığı seri içinde ayrı bir yeri olan bu eseriyle.

Ve adı bilmem hangi ironiye dair, kuyudan çıkarılan köpek yavrusunun adı Kuyu oldu. Sosyal medyada başlayıp basının büyük ilgiyle takip ettiği macera on gün sonra mutlu bitmişti işte.

Ulaştırma Bakanını konuk ettiğimiz TRT'deki yayın sonrası demiryolları üzerine sohbet ederken bunların kamu hizmeti olduğunu ve önceliğinin kâr olmadığından bahsederken son zamanlarda sık sık karşıma çıkan Japonya'da tek bir öğrenci için yapılan tren seferini hatırlattığımda bizde de benzer bir şeyin olduğunu kendisinden öğrendim. 

Bakan Arslan, Kars'ta seferleri kaldıran bir tren nedeniyle bir öğrencinin “Okuluma nasıl gideceğim?” feryadı üzerine Raybüs denilen tek vagonlu, lokomotifsiz araçla o öğrencinin okuluna gitmesini sağladıklarını söyledi. O sıra haber de yapılmış ama unutuyoruz, dikkat etmiyoruz belli ki.

Ertesi sabah Sanayi Bakanı Faruk Özlü'nün gazetecilerle yaptığı kahvaltılı sohbette konuşulan çok konu vardı, detaylarını yarın gazetelerden okuyacaksınız zaten. Ama benim en çok ilgimi çeken ve sevindiğim husus Bakan'ın biz gazetecilerin popüler konulardan yerli otomobil gibi meseleler üzerindeki ısrarlı sorularımıza rağmen onun da ısrarla yeni teknolojilere yatırım, yaygın ve Türkçesi olduğu halde gereksiz kullanımıyla “inovasyon” dediğimiz 'yenilikçilik' ve sanayideki 4. Nesil yani robot işçiliği üzerindeki hassasiyetiydi. 

Almanya'nın bu konudaki gelecek projeksiyonunda robotların işsizliği artırıp, bazı iş kollarını yok edeceği ama toplam büyümeyi yüzde 6 artıracağını vurgularken “Birçok sanayi hamlesini belki bir asır geriden takip ettik ama bu son aşamayı 3-4 yıl gecikmeyle yakalamak istiyoruz” dedi.

Şu sıra, bilmem neden, çok moda olan entelektüalizm düşmanlığının aksine tam da böyle bakan bir yaklaşımdı gördüğümüz.

Dünyaya gözümüzü çevirince Trump'ın bütün itirazlarına rağmen sistemin içine çekilmeye devam ettiğini, canının istediğini yapamayacağını yavaş yavaş anladığını görüyoruz. Ulusal Güvenlik Danışmanının istifa etmek zorunda kalması, Müslümanlara yönelik yasaklamalarının mahkemeden dönmesi, İsrail'in o geldi diye bayram ederken Filistin konusundaki hiç olmazsa yeni açıklamaları her şeyin korktuğumuz kadar kötüye gitmeyebileceğine dair bir umut veriyor.

Bir yandan çevremizdeki her sınırda ama küçük ama orta halli savaş ve çatışmaların artma ihtimali büyürken bir yandan da canların en çok yandığı arazilerde barış veya ateşkes ihtimalleri artıyor.

Hakkında türkü yazdığımız Yemen'de, hani en küçüğünden en yaşlısına hemen bütün erkeklerin ama silah ama süs olarak yöreye özgü hançeri beline sardığı kuşakta taşıdığı Yemen'deki El Ordi Kışlası'nı gezerken Selimiye Kışlası'na benzerliği kadar böyle güçlü bir karargâha rağmen yenilmemize şaşırmıştım.

Şimdi Yemen başka bir iç savaşın pençesinde işte.

Tarihe türkü olarak kalmayacak ne acılar yaşanıyor kim bilir şu anda bile.

Tarihe Hicaz-Yemen Cephesi olarak geçen 1. Dünya Savaşı'nın bu coğrafyadaki çarpışmaları savaşı kaybettiğimizde bile en çok direndiğimiz topraklardı.

Kutü'l-Ammare'de İngiliz ordusu tarihinin en büyük utancını yaşasa da 100 yıl önce bugün, 17 Şubat 1917'de dersini almış ve ödevine iyi çalışmış olarak Kutü'l-Ammare'nin 20 kilometre güneyine gelmişlerdi işte yeniden.

Kutü'l-Ammare tekrar düşecek ama Yemen, Medine, Asir Mondros Mütarekesi'nden sonra bile 7. Kolordu tarafından savunulmaya devam edecekti, ta 1919'a kadar üstelik…

Umut ve sevinç de taşıyan aktüel gündemimizden zihnin tekrar tarihe girip çıkması boşuna değil muhtemelen.

Tarih, günlük üzüntü, umutsuzluk, karamsarlıkların da geçici olduğunu defalarca ispatlıyor işte.

Yazıyı tekrar okurken fark ettim, klavyeye eksik basmışım demin, gözümüzü yerine özümüzü yazmışım.

Ne güzel…

Gözümüzden daha önemli oldu tarih boyunca özümüz.

Gözümüzle özümüz aynı şeyi görmüyorsa özümüzdekine sarılmayı sevmişiz, doğru bellemişiz.

O yüzden onca soruna, yaşadığımız içinden geçmekte olduğumuz zorlu yolculuğa rağmen belki onlardan fazla iyi şeyler de oluyor.

Kuyudan çıkan Kuyu veya yenilikçi teknolojileri gözümüzden kaçırmak istemeyişimiz, Japonya'da olunca hayret ettiğimiz şeyin bu topraklarda da yaşanmışlığı veya endişelerimizi artıran Tump'ın her şeye rağmen belli bir çizgiye, çatışmaların artık sona doğru geldiği umuduyla, temennisiyle Cumanızı tebrik ederim.


Yaşar Taşkın Koç, 19.02.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak

Seçkin Deniz Twitter Akışı