"Bu toprakları anlatıyordu, her dilden, her ırktan, her dinden insanını doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kadar tanıyor ve anlatıyordu. Değerlerle bağları sıkıydı ve bu toprakların acılarının içinde kendisine benzeyen herkes gibi acı çekiyordu. 'Sana Benzemek' adlı kitabında da bunu görebilirsiniz, yaşayan, yaşamak için gerekli olan mineralleri elleriyle tutup yaşadığı topraklara ikram eden bir ruhtu sadece. Bu toprakların ruhunun bir parçasıydı Mustafa Ekici."
Bu toprağın çocukları, bu toprağın hem hizmetkârı hem de
hükmedenidirler, öyle olmalıydı, olmalıdır da... ancak iki yüz yıllık bir
esaret sürecinde bu böyle olmadı, olamadı, oldurmadılar; olmaya başladığı her
seferinde de küreye efendi, insanlığa hâkim olmak isteyenler bırakmadılar. Bu
topraklar 15 Temmuz 2016'da bütün öfkesiyle kükredi ve bu yapışkan, sömürgen,
eriten, adım adım yok eden kanseri kolları ve damarlarıyla söküp attılar.
Bu toprakların verdiği incelikle, asaletle, merhametle, direniş
ruhuyla, imanla ve artık sabrın son sınırında dünyaya ders verecek nitelikte bir
şahlanışla başkaldıran halk artık bu topraklara kendisinden başka efendi, hâkim
tayin edilemeyeceğini sömürgen yerli yabancı herkese öğretmiştir; gerektiğinde
tekrar öğretmeye devam edecektir.
Bunu 25 Şubat 2017 tarihli Hürriyet gazetesinin 'Karargah Rahatsız' başlıklı çarpıtılmış haberine halkın verdiği tepki ile ölçebilir herkes, savcılığın açtığı soruşturma, Başbakan Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiç sekmeden Genelkurmay Başkanı'nı çağırarak görüşmesi ve olayın tümüyle kontrol altına alınması, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeninin görevden alınması, artık medyanın darbelerin ön hazırlayıcısı olma özelliğini de ortadan kaldırmıştır. Medya da artık darbeci olmanın bedelini ödemesi gerektiğini öğrenmiştir ya da öğrenmeye devam edecektir.
Bunu 25 Şubat 2017 tarihli Hürriyet gazetesinin 'Karargah Rahatsız' başlıklı çarpıtılmış haberine halkın verdiği tepki ile ölçebilir herkes, savcılığın açtığı soruşturma, Başbakan Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiç sekmeden Genelkurmay Başkanı'nı çağırarak görüşmesi ve olayın tümüyle kontrol altına alınması, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeninin görevden alınması, artık medyanın darbelerin ön hazırlayıcısı olma özelliğini de ortadan kaldırmıştır. Medya da artık darbeci olmanın bedelini ödemesi gerektiğini öğrenmiştir ya da öğrenmeye devam edecektir.
Medya bu topraklardaki deformasyonun en büyük aracı olarak 200
yılı halkın zararına dönüştürdü, çünkü medya halktan olmayanların kurduğu bir
nifak ağı olarak vücut bulmuştu bu topraklarda. İngiliz, Fransız, Alman, Rus
emperyalizminin temsilcileri, yerlilerden devşirdikleri ile çok uzun bir yol
aldılar insanların bilinçlerinde, insanları uyuşturdular, kışkırttılar,
değerlerinden uzaklaştırdılar, çünkü amaçları buydu, çünkü bu toprakları
parçalamak, yönetmek ve sömürmek istediler. Osmanlı gibi dev bir imparatorluk,
medya kanalıyla çökertildi, bu bizim en büyük zaafımızdı ve o zaafımızdan vurulduk,
yenildik.
Şimdi yaşanan çağda, medya dev kartellerin elinden kayıp
gidiyor, çağ sosyal medya çağı; sosyal
medya gibi kontrol edilmesi güç iletişim kanalları üzerinden insanların
aldatılması, uyutulması artık mümkün değil, buna karşılık klasik medya halen
etkili durumda ve Türkiye'de klasik medyanın yöneticileri henüz bu toprakların
vatansever çocukları ile tanışıyorlar, bu toprakları anlatmak için, korumak ve
güçlendirmek için de çalışmaya devam edecekler.
Medya yöneticilerinin bu toprakların çocuklarından seçilmesinin
başlangıcı çok da belirgin değil, bunu geçmişe doğru uzatmak da çok fazla mümkün değil,
buna karşılık 2002'den sonra bürokrasinin halka doğrudan açılması ile bir çağ
kapandı, yeni bir çağ başladı. Mustafa Ekici bu yeni çağın bu topraklardan
seçtiği bir medya yöneticisi ve konuk yazarımız.
Mustafa Ekici ile sosyal medya aracılığı ile tanıştık, o
dönemlerde Anadolu Ajansı İstanbul bölge müdürlüğündeydi, sonra TRT Kürdi genel
koordinatörlüğüne getirildiğini de sosyal medyadaki haberlerden öğrendik,
kendisinden duymadım, bunu söyleyemeyecek kadar mutevazıydı çünkü. Ki;
iletişimimiz onun dikkatli okumaları ile başlamıştı, ben de onun ince ince
örülmüş, duygu, düşünce ve inançla yoğrulmuş dünyasını yazılarıyla tanımıştım.
Bu toprakları anlatıyordu, her dilden, her ırktan, her dinden insanını
doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kadar tanıyor ve anlatıyordu.
Değerlerle bağları sıkıydı ve bu toprakların acılarının içinde kendisine
benzeyen herkes gibi acı çekiyordu. 'Sana Benzemek' adlı kitabında da bunu
görebilirsiniz, yaşayan, yaşamak için gerekli olan mineralleri elleriyle tutup
yaşadığı topraklara ikram eden bir ruhtu sadece. Bu toprakların ruhunun bir parçasıydı
Mustafa Ekici.
Sonsuz Ark çıktığı sonsuza doğru yolculuğunda kişiliğine,
kimliğine ve mesleğine olan saygısı net olan dostlarla yürümeye devam edecek.
Bu vesile ile Mustafa Ekici Beyefendi'ye ve ailesine sağlıklı,
huzurlu ve başarılı bir hayat diliyoruz.
Seçkin Deniz, 28.02.2017, Sonsuz Ark, Eleştiri,
Teşekkür