2 Mart 2017 Perşembe

SA4042/TG219: İran-PKK Yakınlaşması ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG)

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz, PKK-YPG ile açıkça Komutan-asker, amir-memur ilişkisi yaşayan ABD'ye bundan sonraki süreçte Suriye ve Kuzey Irak Kürt politikalarının nasıl olması gerektiğine dair önerilerde bulunmaktadır. Barzani'nin Şubat 2017'deki Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım'la ayrı ayrı görüşmesi, konu ile ilgili tüm devletleri ve aktörleri tedirgin etmiştir.  Analiz'den anlaşılması gereken en temel şey ABD'nin PKK'yı siyasi bir aktör olarak tanımak üzere önce orduya sonra toprakları olan bir devlete sahip kılmayı amaçladığı gerçeğidir. Kuzey Irak'ta ABD'nin bu politikasına karşı duran tek aktörün de Barzani olduğu artık tartışılmazdır.
Seçkin Deniz, 02.03.2017


Iran's Warming Relations with the PKK Could Destabilize the KRG

ABD’nin desteğiyle Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı ilerlemesini sürdürmekte olan Kürdistan İşçi Partisi (PKK), kazanımlarını en üst seviyeye çıkarmanın yollarını arıyor. PKK, IŞİD güçlerine karşı elde ettiği askeri ilerlemeye ilaveten Irak Kürdistanı’nda siyasi anlamda toprak kazanıyor; Türkiye ve Suriye’de potansiyel bir tırmanışı destekleyerek bölgedeki iç çatışmalardan çıkar sağlıyor. 

Grubun (PKK) çıkarları, uzun zamandan beri Türkiye’nin Erbil’de bulunan Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) üzerindeki nüfuzunu azaltırken, Bağdat’ı destekleyen İran’ın çıkarları ile giderek örtüşüyor. Ankara ise KRG içindeki en güçlü hizip olan Kürdistan Demokrasi Partisi (KDP) ile aralarındaki iyi ilişkileri korumanın yollarını arıyor.  

Aralarındaki rekabet nedeniyle kendilerinin bölge güçleri tarafından vekâleten kullanılmalarına izin veren PKK ve KDP, Kürtlerin birleşmesi ve KRG’nin istikrarlı bir yapıya kavuşmasının gecikmesine neden olmuştur. Bu arada Iraklı diğer Kürt partilerinin KDP’nin tek taraflı yönetimine karşı kızgınlıkları giderek artmış ve bu durum PKK tarafına geçmelerine neden olarak, PKK’nın yerel popülaritesini daha da artırmıştır. 



PKK-KDP Rekabetinin Bölgesel Bağlamı

IŞİD’e karşı gerçekleştirilen savaş başlangıçta ulusötesi Kürt hareketine yeni bir soluk kazandırmıştı. IŞİD, 2014 senesinde Erbil’e saldırdığında Türkiye ve Suriye’den PKK savaşçıları şehri savunmak için gelmiş, bu sırada KRG Peşmerge güçleri, PKK’nın Suriye kolu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD)’ye IŞİD’in Kobane’den kovulmasında yardımcı olmuştu. Olayların sivil cephesinde ise İran, Suriye ve Türkiye’den pek çok Kürt genci, Irak Kürdistan’ında iş bularak ailelerine para gönderiyor ve farklı ülkelerde yer alan Kürt toplumları arasında ekonomik bağlar kurulmasını sağlıyordu.  

Bununla birlikte, İran ve Türkiye’nin KDP ve PKK ve KRG içi rekabeti artırmaya başlaması Kürt ulusöteciliğine yönelik iyimser bakışın kısa ömürlü olmasına neden oldu. Tahran ve Ankara’nın bölgesel menfaatleri Suriye’deki savaş, Türkiye-PKK barış görüşmelerinin 2015’te sona ermesi ve IŞİD’in Irak’a saldırıları sonucunda giderek birbirinden ayrışmaya başladı. 

Türk hükümeti, IŞİD’in kendisine yönelik tehdidi giderek tırmanmasına rağmen PKK ve PYD’yi bir numaralı düşman olarak görmeye devam ediyordu. Ankara şimdi, Irak’ı kontrol altına almanın ve Suriye’deki Kürt bölgelerini konsolide etmeye yönelik herhangi bir çabanın önüne geçmenin yollarını arıyor.     

İran ise tersine, PKK ve KDP’nin esas düşmanı Kürdistan Yurtsever Birliği (PUK) ile arasındaki tarihi bağlantıları yeniden canlandırmıştır. Tahran diğer yandan KRG ile üzerinde oldukça büyük nüfuza sahip olduğu Bağdat’ta yer alan Irak merkezi hükümeti arasındaki bağları koparmanın yollarını arıyor. Diğer yandan PKK’nın İran’daki kolu olan Kürdistan’da Özgür Hayat Partisi, 2011 senesinde İran rejimine karşı düşmanlığını sona erdirerek Tahran’la bir çeşit balayı yaşamayı teklif ediyor.  

Kuzeyde yer alan Sincar kasabasında hâlihazırda görülen durum bu eğilimleri gözler önüne sermektedir. İran, Irak-Suriye sınırının sadece KDP ve Sünni Arap milisleri gibi Türkiye yanlısı hiziplerce kontrol edilmesini istemiyor ve Sincar’da PKK/PYD’nin kalıcı varlığı bu amaca hizmet etmekte. 

KDP, Sincar’ı 2014 senesinde IŞİD’e kaptırdığında, PKK/PYD tarafından Yezidilerin çoğunlukta olduğu kasabalardaki halkın kaçması için güvenli bir koridor açılmıştı. Sincar daha sonra KDP tarafından geri alınmasına rağmen PKK burayı terk etmeyerek bunun yerine yerel bir Yezidi güç olan Sincar Direniş Güçlerini oluşturdu. 

2015 senesinde Irak hükümeti tarafından Halk Mobilizasyon Birimi (PMU) olarak kabul edilen Sincar direniş Güçleri, bu sayede Bağdat’tan mali yardım alabilecek duruma geldi. İran’ın tüm PMU komutanlıkları üzerindeki hâkimiyeti düşünüldüğünde bu Yezidi gücün de Tahran’ın himayesinde olduğu söylenebilir.     

Irak’ta PKK ve KDP

PKK’nın KRG bölgesindeki askeri varlığı yeni bir durum değil-grubun Kuzey Irak’ın dağlık sınır bölgelerinde senelerden beri güçleri bulunuyor. 2016 Nisan’ında Rudaw tarafından yayınlanan tahmini rakamlara göre; PKK, KRG bölgesinin doğudaki kesimlerinde yer alan ve KDP’nin yetki alanındaki 650 civarında köyü kontrol altında tutuyor (bununla birlikte kış aylarında bu köylerin boşaldığını belirtmekte fayda var).

Yakın zamandaki gelişmeler bu iki Kürt hizbini birbirlerine karşı daha dikkatli olmaya sevk etmiştir. PKK, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki üslerine saldırılarında KDP’nin ona yardım edeceğinden endişe etmektedir; Erbil ve Ankara arasındaki güçlü ekonomi ve enerji işbirlikleri bu endişeyi daha da körüklemektedir. Kendi tarafından bakıldığında KDP, PKK gerillalarının batıda Sincar’a konuşlandığını görerek, PKK tarafından giderek daha fazla kuşatıldığını düşünmektedir. PKK’nın Sincar’da bulunmasının siyasi etkileri de bulunuyor; zira KDP’nin Irak Parlamentosunda bulunan 26 üyesinden 6 tanesi, Sincar’ı da kapsamakta olan Ninova eyaletinden geliyor.     
  
Gerçekten de Sincar’daki açmaz, daha geniş kapsamlı bir milliyetçi Kürt hareketi ile alakalı sembolik bir liderlik üzerindeki rekabeti daha da karmaşık hale getiriyor. Hem PKK hem de KDP Suriye’de oldukça geniş bir gruba komuta ediyor olsalar da, Türkiye ve Irak’ta birbirlerinin nüfuz alanlarında bir tutunma noktası oluşturmayı başaramadılar. 

Suriye’de PKK ve Esad rejimi arasındaki ilişki uzun süreden beri devam ediyor ve Şam yönetimi, savaşın başlangıcından itibaren YPG’nin kuzey sınırlarındaki bölgeleri kontrol etmesine izin verdi. Bu noktadan sonra PYD, Suriye’deki KDP güçleri ile güç paylaşımını reddetti ve bu durum Iraklı Kürtleri kızdırdı. Sonuç olarak, PKK şimdi Türkiye’nin Suriye’deki Kürtleri zayıflatma çabalarına, KDP tarafından verilebilecek destekten dolayı endişe duyuyor.  

İran’la menfaatlerin kesiştiği bu noktada, gittikçe tırmanmakta olan Kürt milliyetçiliği, PKK’nın KRG bölgesinde özellikle de KDP karşıtı Süleymaniye ve Kerkük’te, siyasi bir varlık kazanmasına yönelik yeni fırsatlar sunuyor. İran’ın, 1990’ların sonunda Türkiye tarafından desteklenen KDP ile savaşında PUK’a yardım ettiği Süleymaniye’de coğrafi ve tarihi anlamda sahip olduğu nüfuz oldukça büyük. Daha sonra bu iki Kürt grup kendi bölgelerinde oldukça güçlü idareler oluşturmuşlardır. 

Ancak 2014’te ortaya çıkan düşük petrol fiyatları, Bağdat tarafından uygulanan bütçe kesintileri ve IŞİD’le savaş gibi birçok sorun, KRG’nin yönetim eksiklerini gözler önüne sermiştir. Bu nedenlerle ortaya çıkan mali şok, Kürt ekonomisine ve hükümetin kamu maaşlarını dağıtma kabiliyetine zarar vermiştir. O zamandan beri Kürt halkının büyük kesimi, KRG’nin yolsuzluklarından ve ekonominin iyi olduğu zamanlardaki gelirin sürdürülebilir bir gelişim için sonraki yıllara aktarılamamasından şikâyetçidir.  

Gorran (Değişim) Partisi önderliğindeki Iraklı Kürt muhalefet, tüm bu kamuoyu öfkesini, geniş maddi imkânlarını ve organizasyonel yapısını KRG siyasetini domine etmek, zaman zaman da rakiplerini ezmek için kullanmış olan KDP’ye doğru yönlendirmekten mutluluk duyuyordu. 

Ekim 2015'te süresi dolan başkanlık dönemini sona erdirme çağrılarıyla karşı karşıya kalan KDP lideri Mesud Barzani, Kürt parlamentosunu kapattı ve Gorran bakanlarını kabineden çıkardı. Gorran bugün Süleymaniye ile sınırlı kalmış, söz verdiği daha geniş kapsamlı reformları gerçekleştirememiştir. Bu durum sonucunda, muhalefet PKK'nın KRG içinde artan varlığını kabullenmiş, hatta desteklemiştir.

Duruma halk açısından bakıldığında ise; ütopyacı sosyalist hedeflerini yönetişim gerçeklikleri ile uyumlu hale getirememiş olan PKK’ya karşı romantik bir bakış açısı olduğu görülmektedir. Bu nedenle popülerlik kazanan PKK, PUK ve Gorran’ın maddi desteğiyle üye kazanmış, KRG merkezli Roj Haber Ajansını kurmuş ve birçok gençlik grubu oluşturmuştur. Eylül ayında, Kerkük’teki politikacılar tarafından Halkın Demokrasi Cephesi adını taşımakta olan PKK bağlantılı yeni bir siyasi parti kurulmuştur.  

Kürtler arasındaki iç çatışmanın bölgesel jeopolitik etkileri de bulunmaktadır. KDP’nin rakipleri, Ankara'nın PKK / PYD politikalarını çeşitli vesilelerle kınamış ve Türkiye’deki seçimlerde milliyetçi Kürt fraksiyonlarını desteklemiştir. Aynı zamanda PUK yetkilileri ve Tahran arasında, Süleymaniye'den İran'a petrol ihracı için bir boru hattı kurulması konusunda görüşmeler gerçekleşmektedir. Siyasi ve coğrafi anlamda kendini sıkışmış hisseden KDP, IŞİD’in ilk saldırısında Ankara Erbil’i kurtaramamış olmasına rağmen Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmiştir.   

Hizipçiliğin Maliyeti

Iraklı Kürtler, daha fazla özerklik için tarihi bir şansa sahip olmasına rağmen, bölücü siyaset, başarısız yönetim ve amaçlarına engel olan komşu ülkeler nedeniyle bir kez daha bu şansı kaybetmek üzeredir. KRG, demokratik kurumlara ve devlet kurumlarına yatırım yapmamanın ve yeterince şeffaf ve hesap verebilir bir yönetime sahip olmayışının bedelini ödemektedir. 

PKK’nın, KRG içinde İran’ın aşikâr himayesi altında büyümekte olan askeri ve siyasi varlığı, yıkıcı bir özelliğe sahiptir ve çatışmaya neden olabilir. Sinjar gibi yerel bölgelerde yaşanan gerginlikler azalsa bile, PKK bağlantılı bir parti formunda yeni bir aktörün KRG siyaseti içine dâhil olması, Iraklı Kürtlerin birliği için belirsiz sonuçların ortaya çıkmasına sebep olabilir. 

Sonuçta KRG'nin güvenlik ve istikrarı, demokrasi yolunda ilerleyerek kurumsal gelişmeye bağlıdır. Bu kurumsallaşma olmaksızın Kürtler kendilerini sürekli kendi menfaatlerini gözeten aktörlere hizmet eder halde bulacaklardır ki; bu durum, yıllarca mücadeleden sonra kazanılan otonom yönetimlerine zarar verecektir. Bu anlamda yükün büyük kısmı öncelikle, kapsamlı bir yönetim için çok az şey yapmış olan KDP üzerine düşmektedir. 

ABD kendi tarafında çeşitli Kürt hizipler için önemli bir manivela vazifesi görmektedir. Eğer Washington İran’ın nüfuzunu kırmak ve başka bir Kürt iç savaşına engel olmak istiyorsa KRG’nin demokratik kurumlarına ve ekonomik reformları gerçekleştirmesine yardım etmelidir. 

İşleyen kurumlar, KDP-PKK gerginliğini de hafifletecek ve belki de KRG ile Suriyeli Kürtler arasında ticaret yollarının açılmasını sağlayacaktır. Tersine, KRG bölgesinden Türkiye’ye yönelik bir PKK saldırısı, ABD’nin IŞİD’e karşı savaşta PYD’ye verdiği desteği dinamitleyecektir. 

En önemlisi;  konu ile alakalı aktörler, Türkiye ve PKK arasındaki barış sürecinin yeniden başlaması yönünde ve Irak-Suriye’de IŞİD sonrası yönetim konusunda bütüncül bir yaklaşım takip edecekleri hususunda istekli olduklarını ispatlamadıkça, ABD'li müttefikler arasında muhtemelen daha da fazla istikrarsızlığa neden olacaklardır.


Bilal Wahab-6 Şubat 2017



Tamer Güner, 02.03.2017, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri






Makalenin Orijinali:
http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/irans-warming-relations-with-the-pkk-could-destabilize-the-krg



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı