"Biz güzel ölürüz burada..."
Kol geziyor ölüm,
Yerin altıdan üstüne doğru ve üstünden altına,
Ölüm sert ve keskin bıçkılarıyla tepeliyor,
Savurup ölülerimizi sağa sola, aynalara, ceplere, damarlara açılan küçük dar yollara,
Savurup ölülerimizi darmadağın evlere, dağlanmış yüreklere,
Çocuklara, eşlere, şehirlere, kasabalara...
***
Ekmek davası derler buna sebep,
Yer altında yollar, delikler, cepler açarak çıkardığımız ekmek,
Kara, ıslak ve soğuk taş tadında ekmek,
Geniz yakan, ağız kanatan, dil yaran keskin uçlarıyla kömür ekmek,
İnsanın ekmek davasına bir çözüm bulamadık ya,
İnsanın aşağılanmadan, korkmadan,
Yarına dair bir endişe duymadan,
Ama en önemlisi ölmeden ekmek için,
Bir yaşam kurmanın yolunu bulamadık ya...
***
Ondan sebep derler bu kör kuyularda,
Bu kör yüreklerde, kafalarda kayıp oldu hayat,
Ellerimizden kara taşa düşen elmasımız paramparça...
***
Siz aldırmayın öyle asansörlere, elektronik kontrollü güvenlik gibi büyük laflara.
Somada biz kömür madeninde çalışıyoruz aylık 1.100 liraya,
Hanıma bir manto almaya birkaç yılda bir,
Oğlana yazın en ucuzundan havalı plastik pabuç,
Kâğıttan ve plastikten biraz ıvır zıvır, markasız çikolata, miniğe,
Anneye belki bir hırka, babaya bu bayram alabilirsem bir keten gömlek yazın giyer püfür püfür,
Kiradan, elektrikten arttırabilirsem, oğlan yaza İstanbula gitmek istiyor ya kaç zamandır,
Belki iki yüzlük harçlık ekerim cebine, dayısı halası hal eder gerisini...
***
Kömürün içine doğru sürdüğümüz Başyukarı o yola girebileydik,
Canavar düdüğü çaldığında o Bagere atlayabileydik,
Ah Çancı, ah Kampanacı, sen o çanı çaldığında biz bu nefesliği olmayan Çuval Dibine düştüydük zaten,
Gaz Drenajı dedi Formen ama nafile olduğunu zaten anladıydık.
***
Ölüm usul usul geldi, gözlerimi ağırlık bastığında miniğin ellerini gördüm ilk,
Kirli sakallarımı hoyratça okşuyor, şikâyet ediyordu sert diye,
Küçük bir yanak busesine yine çikolata pazarlığı yapıyordu.
***
Bu fare gibi yerin dibine itildiğimize yanmıyorum hayır,
Dışarda Mustafaaa!!! Mustafaa!!! diye ortalığı yıkan hanımın düştüğü duruma da kızamıyorum,
Şu hiçbir şekilde söz geçiremediğim ve artık bir pelte gibi yere yığılan bedenime,
Elime, koluma, ayağıma da kızmıyorum hayır,
Ama bu, bu böyle yer altında, böyle saygısızca ölmek,
Kahpece ölmek, böyle elin kolun soğuyarak,
İçinde zerre umut kalmadan, bu façeta edilmiş damarın yanı başında,
Şlam içinde, debelenmeye bile fırsat verilmeden ölmek...
***
Öyle demişti değil mi,
Burada biz usul usul ölüyoruz, rahat rahat ısının siz,
Lambalar devam edecek yanmaya korkmayın,
Biz güzel ölürüz burada...
Mustafa Ekici, 04.03.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
İlk Yayınlandığı Yer: Haber 10
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.