Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz ilginç bir şekilde Türkiye'nin doğru anlaşılması adına yapılmış görünmektedir ve daha da ilginç olan böyle bir analizin açık Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı yapan Washington Post gibi bir neocon yayın organında yayınlanabilmiş olmasıdır. İlgiyle okuyacağınızı umduğumuz bu çalışma Cumhuriyet tarihinin dışarıdan okunduğunda nasıl algılandığına dair bazı temel sorgulamalara temas eden bir içeriğe de sahiptir.
Seçkin Deniz, 22.03.2017
Five Myths About Turkey
No, its president isn’t a dictator, and the country isn’t secular.
"Hayır, cumhurbaşkanı bir diktatör değildir ve ülke laik değildir."
Geçtiğimiz hafta Hollanda ve Türkiye arasında diplomatların sınırdışı edilmesi ve engellenmesi ile alakalı bir çatışma yaşandı. Konu Türk yetkililerin gurbetçi Türkler arasında liberal olmayan bir anayasaya yönelik kampanya yapıp yapamayacakları ile alakalıydı. Türkiye uzun zamandır Batı'nın önemli bir müttefiki olmuştur, ancak tüm diplomatik, siyasi ve askeri bağlantılara rağmen Amerikalılar bunun çok az farkındadır. Tüm bildikleri, hiçbir zaman doğru olmamış ya da zamanla anlamını yitirmiş muğlak argümanlara dayanıyor görünmektedir. Aşağıda bu katı efsaneler(mitler)den beş tanesi yer alıyor:
Efsane 1: Türkiye Bir Demokrasidir
Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde otoriter bir hale geldiğine yönelik yaygın bir kanaat bulunmaktadır. 2015'te Türk yazar Mustafa Akyol, New York Times gazetesinde yayınlanmış olan bir yazısında ülkesinin "otoriter sapmasına" değindi. Birkaç ay sonra, sosyal bilimci Jason Brownlee, bu sayfalarda "Türkiye'nin otoriter kökenleri" hakkında bir yazı yazdı.
Ancak gerçek şu ki, Türkiye 1946'dan bu yana sürekli olarak gerçekleşen özgür ve adil çok partili seçimlerine rağmen asla bir demokrasi olmamıştı. 1960-1997 yılları arasında, Türkiye'nin üst düzey askeri yönetimi, beğenmediği dört hükümeti devirmişti.
Genelkurmay, siyasi ve sivil hakların güvence altına alınmasından ziyade devleti halktan korumak için devreye sokulan 1982 anayasası da dâhil olmak üzere, anti-demokratik anayasa değişikliklerini kontrolü altında tutmuştur. 1997 senesinde, dönemin başbakanı, ifade özgürlüğünü dinamitleyen, basın özgürlüğünü zayıflatarak düşünceyi suç haline getiren kuralları uygulamayı reddettiği için Türkiye’nin ilk İslamcı hükümeti ordu tarafından devrilmiştir.
Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 2002'de iktidara geldiğinde ordunun siyasetteki rolünü azaltarak Türklere kişisel özgürlükler vaat etmiş ve siyasi partilerin kapatılmasını ve siyasetçilerin yasaklı hale gelmesini daha zor hale getirmiştir.
Efsane 2: Türkiye Cumhurbaşkanı Bir Diktatördür
Geçen Temmuz ayında gerçekleşen başarısız darbe girişiminin ardından Erdoğan, polis memurlarından akademisyenlere, bürokratlara kadar yaklaşık 200 bin kişinin benzeri görülmemiş bir şekilde tasfiye edilmesini yönetti. Der Spiegel, Independent, Guardian, Telegraph, Newsweek, Huffington Post ve New Yorker gibi haber kaynaklarının tamamı Erdoğan’ı bir diktatör olarak tanımladı. Hatta kendisi bir sınıflandırma yaparak şöyle dedi: “Eğer Batı birisine diktatör diyorsa benim indimde o iyidir.”
Başa geçtikten sonra 2003’ten 2014’e kadar başbakanlık yapmış olan Erdoğan’ın Türk halkı ile arasında, eski Tunus cumhurbaşkanı Zine el-Abidin Ben Ali ya da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad gibi teneke diktatörlerinkinden (Çev: Teneke diktatör, güvenilirliği ve inandırıcılığı kalmayan fakat kendisinin muhteşem özelliklere sahip olduğunu düşünen diktatörleri tanımlamakta kullanılıyor) çok daha komplike bir ilişki bulunmaktadır. Ak Parti Erdoğan sayesinde art arda gerçekleşen on seçimi de kazandı. Türkler önceki zamanlarına göre daha zengin, sağlıklı ve hareketli hale geldi.
Erdoğan, önceki hükümetlerin asla izin vermemiş olduğu şekilde Türklerin dini kimliklerini keşfetmelerini sağladı. Taraftarları için Erdoğan’ın görev başında gerçekleştirdikleri, kişisel haklar ve özgürlükler noktasında bir devrim niteliği taşıyor.
Türk kadınlarının daha önce yasaklanmış olan yerlerde başörtüsü kullanmaları artık serbest; dindar Türkler artık güvenli bir şekilde siyasete katılım sağlayabiliyor. Seçim sonuçları eğer bir gösterge olarak kabul edilirse; Türk seçmeninin yaklaşık yarısı yolsuzluk, kibirlilik ve güç gaspı nedeniyle Erdoğan’dan hoşlanmazken, diğer yarısı kendilerine verdiği özgürlüklerden dolayı ona karşı büyük bir saygı duyuyor.
Efsane 3: Türkiye Laik Bir Ülkedir
Medyadaki yorumcular sıklıkla, seküler bir Türkiye çağrısında bulunuyor veya yanlış fikirlere neden olacak şekilde sekülerliğe sadık ordunun yardımını istiyor.
Amerikalıların Birinci Anayasa’daki kuruluş hükmünde yer alan ve bir din devleti kurulmasını ya da bir kişinin inancını özgürce yaşamasının engellenmesini yasaklayan sekülerlik düşüncesine uyacak şekilde bir sekülerlik anlayışı Türkiye’de hiçbir zaman var olmamıştır.
Türkiye'de devlet, kamusal alanda dini inançların ifadesini uzun zamandır kontrol altında tutmaktadır.
Devlet tarafından onaylanmış dini yorumların üretilmesi için kurulmuş, tamamen hükümet kontrolünde bir kurum bulunmaktadır. Türk liderler dini inançları kendi politik gündemleri için bile kullanabilmektedir.
İktidarda bulunan Ak Parti İslamcı bir partidir. Muhalefet grupları, 2014 yılındaki seçimlerde Erdoğan'a karşı İslam İşbirliği Örgütü eski başkanını getirerek üstünlük sağlamaya çalıştığında başarısız oldu; bunun sebebi kısmen, Erdoğan’ın gerçek anlamda bir dindar olarak görülmesiydi.
Laikliğin kalesi olarak görülen Türk ordusu bile İslam ile derinden bağlantılıdır. 1980 darbesinden sonra ülkenin yönetimini ele alan cunta, aşırı bir şekilde cami inşaatına yöneldi ve devletin eğitim müfredatına dini enjekte etti. Askeri müdahalenin lideri General Kenan Evren, sık sık Kur’an’ı ezberlemiş olmakla övünüyordu. Bunların yapılmasının nedeni, on yıldan beri yoğun anlamda politik kutuplaşma yaşayan toplumun din tarafından depolitize edileceğine olan inançtı.
Efsane 4: Türkiye’de Bir Kürt Problemi Vardır
Türkiye hakkında, "Kürt sorunu"na atıfta bulunulmayan herhangi bir şey okumak son derece zordur. Kürtler, baskın Türk etnik grubunun etnik-milliyetçi mitlerini paylaşmayan bir azınlıktır. Hükümet ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında on yıllardır süregelen savaş sadece, Kürtlerle ilgili bir sorun olduğu fikrini güçlendirmeye yaramaktadır.
Ancak, ülke nüfusunun yüzde 20'si etnik olarak Kürt kökenliyken, bunların büyük çoğunluğu kendilerini Türk olarak değerlendirmektedir. Ankara'nın sorunu PKK'yla ve onunla bağlantılı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) adı verilen grup iledir. PKK aslında Sovyetler Birliği’ne yakın bölücü Marksist bir gruptu; 1984 senesinde Türkiye ile savaşmaya başladı. 33 yıllık süreç içerisinde 30.000-40.000 civarında insan öldü. TAK da yakın zamanda Ankara ve İstanbul’da gerçekleşmiş olan saldırılardan sorumludur. Bu saldırılara yanıt olarak Türk hükümeti, ülkenin güneydoğusunda yer alan düşük seviyedeki isyanı bastırmak için ordu ve polisin tüm gücünü kullandı. Bu korkunç şiddet henüz Türkiye’nin geniş Kürt nüfusunu içine çekmemiştir.
Kuşkusuz Kürtler acı çekti. Yıllardır etnik kökenleri, dilleri ve kültürleri reddedildi. Bütün bunlara rağmen, Türkiye'deki 15 milyon Kürtün çoğu ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel yaşantısına çok iyi entegre olmuştur. 1980’lerde başbakanlık, 1990’ların ilk yıllarında cumhurbaşkanlığı yapmış olan Turgut Özal Kürt kökenliydi, şimdi başbakan yardımcısı olan Mehmet Şimşek gibi.
Kürt seçmenler Ak Parti için güvenilirdir ki bu durum sadece dindar Kürtler için geçerli değildir. Ak Parti ağırlıklı olarak Kürtlerin bulunduğu güneydoğuya yatırım gerçekleştirmiş ve Partinin dini değerlere ve Müslüman dayanışmasına yapmış olduğu vurgu, PKK'ya olan desteğin azalmasına yardımcı olmuştur. Bu grubun (PKK) Kürtleri temsil ettiği söylenemez.
Efsane 5: Türkiye Kadim Bir Güçtür
Uzmanlar Ortadoğu hakkında yazarken, sömürge öncesi tarihleri olan ülkeler arasına, Mısır ve İran'ın yanında Türkiye’yi de dâhil ederler. Neticede bu ülkeler, Ürdün, Suriye veya Irak gibi I. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmış devletlerden farklı olarak, büyük medeniyetlerin mirasçılarıdır.
Türkiye’nin Avrupalılar tarafından çizilen bir haritayla ortaya çıkmadığı doğrudur. Ancak ülke tek bir adamın hayal gücünün ürünüdür: Mustafa Kemal, daha yaygın olarak bilindiği isimle Atatürk veya Türklerin Babası. Atatürk, çok uluslu ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezinde, hiçbir zaman var olmamış etnik-milliyetçiliğe dayalı bir devlet yaratmıştır.
Atatürk ve arkadaşları başarılı olmak için Anadolu insanının değer ve mensubiyetlerini değiştirmek zorunda kalmışlardır. Atatürk, politik ve dini meşruiyetlerini İslam'dan alan liderlere bağlı, ağırlıklı olarak Müslüman bir toplum yerine, devlet inşa projesini gerçekleştirirken Türk etnisitesi, dili ve Türkler ile vatan arasındaki bağlar ile alakalı efsaneleri (mitleri) kullanmıştır.
Bundan sonra, cumhuriyetin 1923'te kurulduğu tarihten itibaren, Anadolu halkı; prestiji ve yetkileri, Türklükten ve cumhuriyetin ilk yıllarındaki Osmanlı alfabesini terk ederek Türklerin nasıl giyinmeleri gerektiğini dikte eden, dinin bir otorite kaynağı olma durumunu sona erdiren reformların sürücü gücü olan ilerlemeci idealler ve bilime bağlılıktan kaynaklanan bir ulus devlete adanmış Türkler olarak yeni bir kimliğe sahip olacaktı.
Bununla birlikte, bu tedbirlerin birçoğu tüm Türklerin zihnine sokulamamıştı, bu yüzden başarılı olmaları kuvvet kullanımı ve baskıya bağlıydı.
Geçen doksan yıl boyunca Türkler, kendilerine has bir Türklük bilinci geliştirmiştir. Ancak bu bilinç, Orta Doğu'nun diğer bölgelerindeki ülkelerde daha yaygın bir şekilde görülen istikrarsızlık ve bölünmeye karşı savunmasızdır. Kürtlerin kültürel özerklik idealine veya 1.5 milyon Ermeni’nin 1915 senesinde Anadolu’da katledilmesinin soykırım olarak tanınmasına karşı Türkiye’nin söylemlerinde çok hassas olma sebebi tamamen bu nedenledir.
Steven A. Cook / 17 Mart 2017
Tamer Güner, 22.03.2017, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
Takip et: @Trrguni
Makalenin Orijinali:
https://www.washingtonpost.com/opinions/five-myths-about-turkey/2017/03/17/0bfa9206-0546-11e7-ad5b-d22680e18d10_story.html?utm_term=.10036a3935a6
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.