"Şaşkınların
Tarihi bu kez vahşi Batı'ya, yobaz Doğu'ya doğru derinleşerek ve genişleyerek
yaşanıyor, ama artık Anadolu'da Farkındalıklar Tarihi yazılıyor."
Anadolu
tarihi insanlık tarihinin büyük çoğunluğunu teşkil ediyor. Sümer, Asur, Hitit,
Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Doğu Roma (Bizans), Selçuklu, Safevi, Moğol ve
Osmanlı gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapan bu verimli toprakların
sürdürülebilir bir hayat alanı olduğu gerçeği açıkça ortada iken, çok boyutlu
bir kaos hâli yaşadığımız 21. yüzyılın ikinci on yılının sonunda, yeni bir
hayat algısı üretmemesi beklenemezdi, beklenmiyor da.
Anadolu'da
yaşayan insanlar değişimin gerekliliğini yılın dört mevsiminde yaşadıkları
ekstremum doğa olaylarıyla sosyolojik olarak biliyorlar ve durağan
coğrafyaların yaşadığı travmatik çaresizlikleri de bu yüzden anlayamıyorlar.
Cilalı
Taş Devri'nden bu yana tarihi inşa eden savaşların, buluşların, dinlerin,
ticaretin ve insan hırsının karşısında durağanlaşmış, sıradan ve sadece kaba
kuvvete dayalı baskıcı yönetimlerin duramayacağını en iyi bilen insanların
yaşadığı topraklara deniyor Anadolu.
Anadolu
21. yüzyılda tarihi yeniden değiştiriyor, şimdilik bu topraklarda bizler
yaşıyoruz ve değişimin doğayla gelen zorunluluğunu bizler algılıyor ve artık
tiksinti verici düzeye ulaşmış ABD-Avrupa baskısına karşı hem yerel hem de
küresel bir başkaldırının temellerini yine biz atıyoruz. Bu eksiksiz olarak
böyledir, çünkü hep böyle olmuştur. Bu topraklarda zulümle yol yürümeye
başlayan tüm siyasi figürler ve kurumlar yok olup gitmeye mahkum olmuştur. ABD'nin
kontrolündeki NATO da buna mahkumdur, çünkü NATO bu topraklardaki zulmün 65
yıllık sahibidir.
Piyasada
bol miktarda "CIA-NATO Erdoğan'a 16 Nisan'dan önce suikast yapacak"
mesajları dolaşıyor. Okuyoruz,
düşünüyoruz; bunu defalarca yaptılar gördük; 2012 öncesini saymıyorum, çünkü bu
daha başka bir süreç ve daha derinlikli bir analize muhtaç, 2012 Mit Müsteşarını
tutuklama girişimi, Gezi Terörü, 17-25 Aralık yargı-emniyet darbesi, sonraki tüm
seçimlerde yapılan 7 Haziran gibi terör ittifakı, 15 Temmuz Askerî Darbesi
hepsi birer suikast bohçası içinde yapılan saldırılardı ve hepsini de bu aziz
millet cesaret ve suhuletle atlattı; başarısız oldular, Allah bu millete yardım
etti, çünkü bu millet kendisini düzeltmeye kararlıydı, başındakini
değiştirmişti.
20 Mart
2013 tarihli 'Normaller ve İlkeler Çatışmasında Batı ve Türkiye' başlıklı analizimde
NATO-ABD ve Avrupa'dan gelen 15 Temmuz FETÖ Askerî darbesine sahip çıkan açıklamaları
değerlendirmiştim. Dün (31 Mart 2017) NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrası NATO Genel
Sekreteri Stoltenberg'in yaptığı açıklamaları okurken, bu vahşi, saygısız ve
küstah açıklamaların arkasındaki tehdidi net bir şekilde görmüştüm. Ve tabi
yine dün, Fırat Kalkanı Operasyonu'nun amacına ulaştığı ilan edilmiş,
gerektiğinde başka operasyonlar yapılacağı açıklaması yapılarak operasyonun
bittiği duyurulmuş, bir mahkeme FETÖ'nün medya ayağına dair bir yargılamada
tutuklu 21 ismin tahliyesine karar vermiş, Erdoğan'ın açılış mitinglerinde bazı
tehirler ve iptaller yapılmıştı. Önceki gün de Halk Bankası genel müdür
yardımcısı ABD'den Türkiye'ye dönerken gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Bütün
parçalarını bir arada görmediğimiz için çoğunlukla tam olarak anlayamadığımız
kumpasları kurmaya devam ediyor NATO ve gördüğüm kadarıyla devleti idare
edenler de bazı kararlar alıyorlar. Referandum öncesi ve sonrasına dair her
türlü gelişmeyi dikkatle incelediklerine ve tedbir aldıklarına inandığım devlet
yetkililerinin kararlılığını sadece Anadolu'nun ruhuna bağlamıyorum, bu tam
olarak bir inanç meselesi, uzun soluklu bir direniş yolunun yürünmesi demek; gerektiğinde daha geniş tedbirler alabilmek için dinlenmek ve düşünmek
gerektiğini de bilen tecrübeli insanların varlığı bu anlamda önemli. Ki Erdoğan
ve ekibi bu anlamda 15 yıllık özel, 300 yıllık genel tecrübenin, en az 8000
yıllık Anadolu tecrübesinin net olarak farkında. Allah yardım ediyor ve
edecektir diye düşünüyorum.
"NATO, demokrasi, hukukun egemenliği, kişisel özgürlükler gibi bazı temel değerler üzerine kurulu" yalanıyla tarihe geçen NATO
Genel Sekreteri Stoltenberg şöyle demişti dün:
"NATO,
demokrasi, hukukun egemenliği, kişisel özgürlükler gibi bazı temel değerler üzerine kurulu. Bu değerlere
büyük önem verdiğimi daha önce bir çok
kez ifade ettim. Aynı zamanda, Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki şiddet ve karışıklıktan en çok etkilenen müttefikimiz
olduğunu anlamamız gerekiyor. Birçok kez
terör saldırısına maruz kaldılar. Yüzlerce insanın öldüğü bir darbe
girişimi yaşadılar. Milletvekilleri
içerideyken Meclis bombalandı. Elbette ki Türkiye'nin kendini savunma ve darbe girişiminin
arkasında olanları yargılama hakkı var.
Ancak bunun hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yapılması gerekiyor.
Bunu daha önce birçok kez söyledim.
Ayrıca Avrupa Konseyi ile Türkiye arasında diyalog kurulmasını memnuniyetle karşıladığımı ifade
ettim. Çünkü, Avrupa Konseyi,
Türkiye'nin üyesi olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde
araç ve sorumlulukları olan bir Avrupa
kuruluşu. Bu yüzden de bu sorunları ele almak için Avrupa Konseyi ve Türkiye arasında doğrudan
diyalog kurulmasını memnuniyetle
karşılıyorum."
NATO
Genel Sekreteri Stoltenberg önceki gün de (30 Mart 2017) ABD Dışişleri Bakanı Rex
Tillerson Türkiye ziyareti ile ilgili benzer şekilde konuşmuştu:
"İki
müttefikimiz ABD ve Türkiye'nin bir araya gelip DEAŞ'la mücadelede en iyi
yöntemi ve Suriye'nin kuzeyinde mümkün olan en iyi şekilde beraber
çalışmalarını temin etmek için görüşmelerini memnuniyetle karşılıyorum."
NATO
genel sekreteri Stoltenberg, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Türkiye'ye
gelen ABD Dışişleri bakanı Rex Tillerson'dan istediği şeyleri gözardı ederek
sadece DAEŞ'le ilgili yaptığı açıklama alışılageldik ve değersizdi.
Türkiye ABD'den yaptırdığı darbenin maşası Gülen'i istiyor, Suriye ve Irak'ta PKK'ya verdiği desteği kesmesinde ısrar ediyor, DAEŞ'le Rakka ve Musul'da birlikte mücadele etme teklifinin kabul edilmesi konusunda alternatifler üretiyordu, ancak Stoltenberg FETÖ-PKK konusunda sağır ve kör olmayı tercih ederek Türkiye'den darbe yüzünden tepki gösterdiği ABD-NATO ve Avrupa'ya karşı daha boyun eğer olmasını istiyordu. Darbecilerin hukukunu korumak adına gösterdiği istikrar göze batacak kadar sertti: "Elbette ki Türkiye'nin kendini savunma ve darbe girişiminin arkasında olanları yargılama hakkı var. Ancak bunun hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yapılması gerekiyor. Bunu daha önce birçok kez söyledim."
Türkiye ABD'den yaptırdığı darbenin maşası Gülen'i istiyor, Suriye ve Irak'ta PKK'ya verdiği desteği kesmesinde ısrar ediyor, DAEŞ'le Rakka ve Musul'da birlikte mücadele etme teklifinin kabul edilmesi konusunda alternatifler üretiyordu, ancak Stoltenberg FETÖ-PKK konusunda sağır ve kör olmayı tercih ederek Türkiye'den darbe yüzünden tepki gösterdiği ABD-NATO ve Avrupa'ya karşı daha boyun eğer olmasını istiyordu. Darbecilerin hukukunu korumak adına gösterdiği istikrar göze batacak kadar sertti: "Elbette ki Türkiye'nin kendini savunma ve darbe girişiminin arkasında olanları yargılama hakkı var. Ancak bunun hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yapılması gerekiyor. Bunu daha önce birçok kez söyledim."
NATO
genel sekreteri Türkiye'ye ne yapması gerektiğini dikte mi ediyor, dikte ediyorsa bunu hangi tehdide binaen
yapıyor ve Türkiye'nin ABD ve Avrupa Konseyi ile kurduğu ilişki yüzünden sevindiğini
belirtiyor, bunu sorgulamamız lazım. Nihayetinde gerilimli süreçlerin bu toprakların
insanını çok fazla korkutmadığını en iyi onlar biliyor; kavgaysa kavga barışsa
barış, ama asla eskisi gibi değil, asla Köle-Efendi gibi değil, olacaksa iki Efendi
gibi.
Düşünmeye
devam edeceğiz, çünkü değiştirmek için hep düşündü bu toprakların insanları.
Ama hiç korkmadılar, gelenleri değiştirdiler ve onlara medeniyyet öğrettiler,
çünkü medeniyyet inşa etmek bu toprakların geleneksel alışkanlığıdır ve bunu da
daima barbarları, vandalları terbiye ederek, birer medeniyyet savaşçısına
dönüştürerek yaptı, NATO'yu da, ABD ve Avrupa'yı da, Rusya ve İsrail'i de
İran'ı da dönüştürecek o güç bu topraklarda var... Allah'ın izniyle de olacak.
Yarın ne
olur, elbette bunu sadece Allah bilir, ama biz de biliyoruz ki, Allah kendisine
güvenenleri ve samimiyetle o yolda yürüyenleri asla yalnız bırakmamıştır,
bırakmayacaktır... Buna hepimiz en güçlü ve emin oldukları zamanlarda Allah'ın zalimlere
15 yıldır yaşattığı yenilgileri görerek şahit olduk., sonrasını da bu şekilde
inşa edeceğine inanıyoruz.
Şaşkınların
Tarihi bu kez vahşi Batı'ya, yobaz Doğu'ya doğru derinleşerek ve genişleyerek
yaşanıyor, ama artık Anadolu'da Farkındalıklar Tarihi yazılıyor.
Arif Şahin, 01.04.2017, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 77
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.