"Afrika’nın anlatılmayan bir tarihi var. Afrika tarihi hep beyazların tarih anlayışı ile aktarıldığı için yaptıkları katliamlara yer verilmedi. Artık Afrikalıların tarihte bir rönesans gerçekleştirmeleri gerekiyor. Hatırlama üzerine bir tarih anlayışı geliştirmeleri lazım."
19.yüzyıl sömürgeciliğin tavan yaptığı bir dönemdir. İngilizler, Fransızlar, Portekizler, İtalyanlar, Belçikalılar hatta İspanyollar Afrika topraklarını sömürmek için kendi aralarında anlaşarak bu bakir topraklarda sömürge devletleri kurdular. Şu anki Afrika ülkelerini belirleyen sınırlar da bir bakıma bu sömürge devletlerin devamından kalmış bir mirastır.
Afrika’daki etnik ve toplumsal savaşların temelinde de bu yapay sınırların önemli bir etkisi vardır. Benin, Togo da dahil hiç bir Afrika devleti ulus devleti değildir. Her Afrika devletinde birbirine çok uzak ve yakın etnik topluluklar bir arada yaşamaktadır. Bugün ulus devlet diyebileceğimiz Ruanda ve Burundi’de bile en az 4 farklı etnik topluluk yaşıyor. Özellikle Ruanda’da görünürde etnik yapıya dayalı bir yönetim olmasa da her an iç savaşı körükleyecek bir kıvılcım çıkacak gibi. İnsanlar etnisiteye bakılarak değerlendirilmiyor olsa da yönetim ve ekonominin, azınlık Tutsilerin elinde olduğu gerçeği gerilim oluşturuyor.
Afrika’da katliamların tarihi beyaz adamın Afrika’ya ayak basması ile başlar. İlk defa Güney Afrika’da Koi Koi yerlileri katliamın ne olduğunu beyazlar 100 binden fazla kişiyi öldürdüklerinde öğrenirler. Bugün hala Bergriver’de bu katliamın izlerine tanık olursunuz. Beyaz insan topraklarına ayak bastığında onların gıda ihtiyacını karşılayan Koi Koi yerlileri, bu tuhaf adamların sadece topraklarını, kerestelerini, mallarını değil, canlarını da istediklerini fark ederler.
Bugün Koi Koi yerlilerinin sadece hatıraları kaldı Güney Afrika topraklarında, dilleri ve kültürleri unutuldu bile. Apartheid rejim yakıldıktan sonra siyahların ve beyazların konuştuğu dil resmi dil olurken Koi Koi yerlilerinin dilleri unutuldu. Herkes Güney Afrika topraklarının siyahların toprakları olduğu gibi yanlış bir fikre sahiptir. Güney Afrika’nın gerçek yerlileri ne Koza ne de Zululardır. 400 yıl önce bu toprakların sakinleri Koi Koi ve San yerlileri olup “çalı insanı” olarak adlandırılan topluluklardı.
Beyaz adam Afrika’daki katliamlarından birini de Namibya’da yapmıştır. Bugün 1915 olaylarını gündeme getirmek isteyen Alman yetkilileri yaptıkları Nama ve Herora katliamlarını hatırlamak bile istemezler. Sembolik olarak katliamı kabul ettiklerini söyleseler de gerçekte yaptıklarını sıradanlaştırmak niyeti gösterirler.
Almanya 1885’ten 1915’e kadar Namibya’yı işgal etti. Almanların bu işgali ne Portekizlilerin ne de İngilizlerin işgaline benziyordu. Kolonicilik tarihinde Avrupa ülkelerinin Afrika işgalleri birbirinden farklılıklar içerir. İngilizler sömürgeciliği yerel kabilelerin hayat şekillerine dokunmadan yaparken Portekizliler ekonomi merkezli bir kolonicilik izlemişlerdir. Fakat Almanlarınki daha değişik bir kolonicilik anlayışı üzerine kuruludur. Hükmetme veya benimsetmeye yönelik bir sömürü düzeni yerine yok etmeye, katliama yönelik bir modeli tercih etmişlerdir. Bu bir entegrizm de değildir, Fanon’un deyimi ile maskeleştirerek varlığını ortadan kaldırma çabasıdır.
Almanların işgaline karşı Herero ve Nama yerlileri direnişe geçtiler, ellerindeki ilkel silahlarla Alman işgalcileri iki kez yenilgiye uğrattılar. 1904’de Alman general Lothar von Throtha Namibya’dan Botswana’ya kadar olan bölgede yaşayan bütün yerlilerin öldürülmesi talimatını verdi.
Yüz binden fazla Nama ve Herero kadın, çocuk yaşlı demeden öldürüldü. Kalahari çölünde yerlilerin cesetleri aslan gibi vahşi hayvanlar tarafından günlerce yenildi.
Hayatta kalan yerlileri öldürmek için de içme suları zehirlendi, otlakları yakıldı. Almanlar katliamın bilançosunu 65 bin olarak belirtseler de gerçekte bu sayı 250 bine yakındır. 1885’den 1915’e kadar ise öldürdükleri yerli sayısı 600 binin üzerindedir. Nerdeyse bölgede yaşayan yerli halkın yüzde 70’ni katletmişlerdi. Bu katliamların sebebi de Nama direnişçilerinin 100 kadar Alman askerini öldürmesiydi.
Alman yetkililer 2015’de katliam yaptıklarını sembolik olarak kabul etseler de bu felaketin faturasını ödemediler. Hatta özür dilemeye bile yanaşmadılar. Oysa ki İkinci Dünya Savaşı yıllarında Yahudilere uyguladıkları katliamlarından ötürü binlerce kez özür dilemişler ve Yahudi ailelere tazminat dahil, her türlü cezayı kabul etmişlerdi.
Tuhaftır; Almanlar ve Hollandalılar, Arapları beyaz kabul etmezken Yahudileri beyaz olarak görürler. Bu katliamı yapanların torunları hala Namibya yerlileri siyah olduğu için onlardan -özür dilenmez- gibi ırkçı bir anlayış içindedir.
İronik olan katliamı durdurmak için misyonerlerin gösterdiği çabalardır. Katliam sonrasında Hıristiyanlık yerliler arasında hızla yayılır. Sanki gerçekte katliamı önleyen bu misyonerler gibi gösterilmek istenmiş ve yerli halk katliamdan kurtulmak için kiliselere sığınmak zorunda kalmışlardır. Askerler kötü adam rolü oynarken misyonerler iyi adam rolü oynamaya devam etmişlerdir.
Katliam yalnız öldürme ile son bulmamış kamplarda bir çok yerli kadın Alman askerlerin tecavüzüne uğramış, hamile kalmıştır. Bugün melez diye ifade edilen topluluk bu vahşi Alman askerlerinin mirasından başka bir şey değildir. Kamplarda hayatta kalanlar ise zorla beyazların tarla ve madenlerinde ucuz işçi olarak çalışmaya mecbur bırakılmış, yaşadıkları yerden zorla göç ettirilmişlerdir.
Namibya 1990’ların başında ırkçı Güney Afrika yönetiminden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Siyasal bağımsızlık sağlandı ama hala ekonomi beyazların elinde. 130 yıl önce nüfusun yüzde 50’den fazlasını oluşturan Nama ve Herore yerlilerin oranı ise yalnızca yüzde 12.
Afrika’nın anlatılmayan bir tarihi var. Afrika tarihi hep beyazların tarih anlayışı ile aktarıldığı için yaptıkları katliamlara yer verilmedi. Artık Afrikalıların tarihte bir rönesans gerçekleştirmeleri gerekiyor. Hatırlama üzerine bir tarih anlayışı geliştirmeleri lazım.
Tarih, insanlığın hafızasıysa; tekrar tekrar hatırlamak gereklidir. Hatırlamak kimlik için de belirleyicidir. Bir millet olmanın yolu ortak bir geçmişten geçer. Namibyalılar ya da Koi Koi yerlileri millet olarak ayakta kalmak için tarihi geçmişlerini sürekli hatırlamalılar ve hesaplaşmalılar. Bazı halklar unutmak isterlerse de başaramazlar; Çünkü onları farklı kılan tarihte yaşadıklarıdır.
İbrahim Tığlı, 04.05.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları
Takip et:@ibrahimtigli
Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016
Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.