Osmanlı’nın gözbebeği Kudüs, birçok tarihi olayın yıl döneminde tarihe ışık tutacak nitelikte bir sempozyumla masaya yatırıldı. Dünyanın birçok yerinde Osmanlı Kudüs’ü üzerine çalışma yapan akademisyenlerin ve araştırmacıların bildiriler sunduğu sempozyumda, Kudüs kadar kadim ve işgal altında olan Halilürrahman da ele alındı.
Bu çerçevede Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Güler, “Hz. İbrahim’den Bugüne Uzanan Tarihi ile Halilürrahman vakfı bir Filistin köyü: Halhul” başlığı ile bir bildiri sundu. Güler, hem tarihi vesikaları ortaya koyarak bu konuyu gündeme taşımak hem de daha öteye götürülmesi kuvvetle muhtemel olan işgale karşı bir alt yapı oluşturmak için bu çalışmayı yaptıklarını söyledi.
El Halil
İhtiyaçtan fazlası vakfa gidiyor“Hz. İbrahim El Halil’e yerleştikten sonra orada bir imaret tesis ediyor. Halil İbrahim sofrası da denilen bu imaretin ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla da çevresindeki verimli arazileri de satın alarak veya takas yaparak, bu külliyenin gelir kaynağı olarak tesis ediyor. Bunlardan bir tanesi bugün de aynı verimli arazilere sahip Halhul Köyü. Bizim takip edebildiğimiz tarih içerisinde Eyyubiler döneminden itibaren burası Halilürrahman Külliyesi ve Halilürrahman sofrasına vakıf olarak tekrar iade ediliyor ve aynı durum Osmanlı döneminde de muhafaza ediliyor. Bu köyden elde edilen gelirler halkın ihtiyaçları karşılandıktan sonra vergileri ve diğer fazla olan gelirleri Halil İbrahim vakfına (cami, türbe ve külliyenin içinde bulunduğu) tahsis ediliyor ve insanlar bu köyden elde edilen paraların sağladığı hizmetten istifade ediyorlar.
Bu durum Osmanlı’nın Kudüs’ten ayrıldığı 1918 tarihine kadar devam ediyor. Bunu Osmanlı Arşivindeki belgelerden ve Filistin Milli Arşivindeki belgelerden takip edebiliyoruz. 1918 yılında Osmanlı devleti oradan çekilince İngiliz işgali ve ardından 1947’de İsrail işgal devletinin işgali başlıyor. Bu işgal devletinin işgali sırasında ilk etapta köy çevresindeki Müslümanlar Filistin’den Ürdün’e göç etmek mecburiyetinde kalıyorlar. 1967 sonrasında gelişen dönemde de Halhul Köyü işgale karşı kendini en iyi muhafaza eden köylerden biri. Ama yüksek verimi, tarıma elverişli arazileri sebebiyle şu anda 1500 dönümlük bir arazi ne yazık ki işgal edilmiş durumda. 4 bin dönümlük bir araziye de işgal devleti askeri birlik kurmuş.”
Köyün nüfusu tek tek tespit edildi
Halilürrahman Vakfı’nın sağlam bir gelir kaynağı olduğunu tespit ettiklerini söyleyen Güler, bu köyde yaşayanların isim isim listesine ulaştıklarını söylüyor.
“1525’ten 2009’a kadar bu köyde yaşayanların nüfusu elimizde var. Burası bütün Filistin gibi Müslüman Arap toprağıdır, herhangi bir oldubitti veya bariz hukuksuzluk ile elde edilebilecek veyahut el değiştirecek bir alt yapısı yoktur. Ama tabii bunun arkasını takip ederek hukuki bir mücadele başlatmak gerekir. O köyde yaşayan bir avukat bana ulaşıp, burayla ilgili hukuki bir mücadele başlatmak istediğini söylemişti. Biz çalışmamızı tamamladık, şimdi onunla irtibat kuracağız. Onların elindeki belgeleri de tespit edip sağlam bir alt yapı oluşturmaya çalışacağız.
Tapulu Müslüman mülkü
Etrafındaki 7-8 köyle beraber Halhul, köyden ziyade belediyenin idare ettiği bir belde oldu artık. 22 bin civarında nüfusu var. Tamamında Araplar yaşıyor. Belli bir bölgesinde ne yazık ki İsrail işgal devletinin istilası sonucunda getirilen Yahudiler var. Buradaki en önemli husus, Filistinliler ne yazık ki Osmanlı döneminde aldığı tapuların tamamını ya zayi etmişler ya da bir şekilde ortadan kaldırmışlar. Ellerindeki en sağlam tapu 1918’le 1947 arasında kendilerinin verdikleri ve maalesef dünya tarafından tanınmayan devletin tapuları. Bizim bu çalışmalarla yapmak istediğimiz şey, bu bölgelerin tapulu Müslüman mülkü olduğu tezini belgelerle ortaya koymak. Bu şekilde hassas Filistinlileri ve hassas Müslümanları harekete geçirip hukuk mücadelesi başlatmak için elimizde önemli bir vesika olacak. Onun ötesinde işin meşru muhatapları olarak Filistin yönetiminin ve Filistinlilerin buna sahip çıkması gerekiyor.”
Müslüman olacağına Yahudi olsun dediler
Filistin topraklarını işgal eden İsrail’in işgalleri gerçekleştirirken kullandığı en güçlü argümanın karşılarında siyasi bir muhatap bulamamak olduğunu vurgulayan Prof Dr. Mustafa Güler, Rusya’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasını, Trump’ın ise büyükelçisini Kudüs’e göndererek İsrail işgal devletine meşruiyet kazandırma çabalarını şu ifadelerle yorumladı:
“Kudüs’e gittiğim zaman Hristiyan dünyasının neden bu topraklara Yahudi toplumu gibi fanatik bir toplumu yerleştirmek için çabaladığı hakkında çok düşündüm. Öyle ya, İngilizler kendi elleriyle Kudüs’ü Yahudilere teslim etmişti. Halbuki oralar kendileri için de çok kutsal. Hatta Hristiyanların mukaddes mekânları Yahudilerden daha fazla, Yahudilerin mukaddes mekanı yok zaten orada. Sonra anladım ki, bu topraklarda Müslümanların bulunmasındansa Yahudilerin bulunmasını tercih ettiler. Müslümanlar kültür ve medeniyeti koruyorlar ama bizim düşündüğümüz mantıkla hareket etmiyorlar dediler. Yahudiler talan ediyorlar ama olsun, bizimkiler de talan olsun onlarınkiler de talan olsun diye düşündüler. Yerli Hristiyanlar öyle değil, özellikle Ortodokslar biraz daha farklı bakıyor duruma. Ama dış dünyadaki Ortodoks veya Katolikler ‘Müslüman bulunacağına Yahudiler bulunsun’ diyor. Yaptıkları her hamleyi ona göre yapıyorlar.”
***
Osmanlı döneminde Kudüs
Kudüs’ün Osmanlı himayesine girişinin 500. yılı, Osmanlı himayesinden çıkışının ise 100. yılı olması ve buna benzer tarihi olayların tesadüf ettiği 2017 yılı içerisinde Kudüs Platformu birçok etkinliğe imza attı.
Bu etkinliklerle Kudüs’ü şanına yakışır bir şekilde anmayı hedeflediklerini söyleyen platform üyeleri, Kudüs sempozyumuyla da Osmanlı Kudüs’üne dair bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarttı. 1516 yılı sonunda Osmanlı hâkimiyetine giren Kudüs, 1917 yılına kadar huzur ve güven içinde yaşadı.
Osmanlı İmparatorluğu Kudüs’te bu barış ortamını nasıl sağladı? O dönemde Kudüs’te hayat nasıldı? Kardeşler dahi aralarında anlaşamazken onca çeşitliğiyle Kudüs nasıl bir güven yurdu oldu? Bu barış ortamı ne zaman, nasıl bozulmaya başladı sorularına cevapların arandığı “Osmanlı döneminde Kudüs” sempozyumu 29-30 Nisan tarihlerinde Kudüs Platformu, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle Cumhurbaşkanlığımızın yüksek himayelerinde gerçekleşti.
“Tuvalde iz bırakan Kudüs” sergisi de sempozyum boyunca sanatseverlerle buluştu.
Sevda Dursun, 10.05.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları
Takip et: @sevdadur
Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015
İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.