"Söz konusu girişimler güvenlik ilişkilerine yeni ve çok taraflı bir katman eklese de, bu ilişkiler Körfez’deki ABD merkezli bölgesel güvenlik yapısını değiştirecek bir potansiyeli şu an için taşımıyor."
Körfez ülkeleri 2011’den sonra hem geçiş dönemindeki Orta Doğu hem de küresel finansal krizi atlatmaya çalışan uluslararası ekonomi için ağırlık merkezi olarak ortaya çıktı. Dünya genelinde jeo-ekonomik gücün yeniden dengelenmesine öncülük eden gelişmiş ve gelişmekte olan Asya ekonomileri, enerji bağımlılığı ve kaynak erişiminin güvenliği konularına özellikle ilgi duyuyor.
Söz konusu ilginin yeni stratejik politikaları beraberinde getirmesi beklenebilir – ancak şimdiye kadar bu ilgi ABD liderliğindeki bölgesel düzene yönelik ciddi bir tehdide dönüşmedi.
Orta Doğu’nun Asya Açılımı
ABD, son on yılda Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına olan bağımlılığını kademeli bir şekilde azalttı, ancak aynı süreçte Asya ithal enerjiye daha fazla bağımlı hale geldi. Hızlı nüfus artışı, şehirleşme ve sanayileşme, Güneydoğu Asya ülkelerinde iç enerji talebinin 1990 ile 2007 yılları arasında ikiye katlanmasına neden oldu. Söz konusu talebin 2030’a gelindiğinde 2007 seviyesinin üç katına çıkması tahmin edilirken, büyük bölümün KİK ülkelerinden karşılanması öngörülüyor.
Japonya ve Güney Kore’den sonra Çin ve Hindistan da, artık batıdan çok doğuya akan Körfez petrolü ve doğalgazının tüketicileri arasındaki yerini aldı. Nitekim Fransız düşünce kuruluşu IFRI’ya göre, Körfez devletlerinin Japonya, Güney Kore, Çin ve Hindistan’a yaptığı ihracat, ABD ve Avrupa Birliği’nden üç kat fazla ve içinde bulunduğumuz on yılın geri kalanında bu rakamın daha da büyümesi bekleniyor.
Petrol ve Gazın Ötesinde
Petrol ve doğalgaza dayalı ilişkiler, geçtiğimiz on yılda alıcılar ve satıcılar arasındaki basit para transferlerinin ötesine geçerek aşağı ve yukarı akım sektörleri de kapsar hale geldi. Bilhassa Abu Dabi hükümetinin sahibi olduğu Mubadala isimli şirket, Malezya Ulusal Petrol Şirketi (Petronas) ile yaptığı ortak doğal gaz arama çalışmalarının yanı sıra Vietnam, Tayland ve Endonezya’da petrol sahası geliştirilmesine katılarak Güneydoğu Asya yukarı akım sektöründe oldukça aktif hale geldi.
2013’te Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Malezya’nın Johor eyaletinde 60 milyon varil ham petrol kapasitesine sahip bir petrol depolama tesisi kurmak için 6,75 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı. BAE’nin ayrıca 6 milyon varillik Abu Dabi ham petrolünün Kore’nin Stratejik Petrol Rezerv’inde depolanabilmesi ek bir anlaşması bulunuyor. Abu Dabi, 40 yıllık petrol sahası imtiyazının önemli dilimlerini de Doğu Asya’daki ortaklarına verdi. Çinli, Japon ve Koreli firmalar 2017’de netleşen bu ortaklar arasında önemli yer tutuyor.
Katar ise, BAE’nin tersine Güneydoğu Asya ülkelerinde aşağı akım projelerine ciddi yatırımlar yaptı. Katar Holding’in yine Malezya’nın Johor eyaletinde bulunan Pengerang Entegre Petrol Kompleksi’ndeki 5 milyar dolarlık yatırımı bunlardan bir tanesi. 2013’te imzalanan proje, Güneydoğu Asya için bir bölgesel petrokimya merkezi olma konusunda Malezya’nın Singapur ile rekabet edebilmesi için tasarlandı.
Geçtiğimiz Şubat ayında Suudi Aramco şirketi de, Malezya’daki Petronas rafineri ve petrokimya kompleksine 7 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kral Selman’ın Malezya ziyareti sırasında açıklanan yatırım, Aramco’nun Suudi Arabistan dışındaki en büyük aşağı akım yatırımı olma özelliği taşıyor. Kuveyt Petrol Şirketi de, Vietnam’da 9 milyar dolarlık bir ortak rafineri projesi ve Endonezya’nın Pertamina Limited ile Doğu Java’da bir rafineri kompleksi geliştirmek üzere bir ortaklık yaparak Güneydoğu Asya enerji sektöründeki yerini aldı.
Körfez Ülkelerinde Gıda Kıtlığı
Büyük oranda ithal gıdaya bağımlı olan KİK ülkeleri, Güneydoğu Asya’nın çok nüfuslu, enerji fakiri ama gıda ihraç eden ülkeleriyle ticarete daha fazla ilgi duyuyor. Körfezli yetkililer, 2007 ve 2008 yılllarında olduğu gibi, emtia fiyatlarının tırmanması sonucu ortaya çıkabilecek toplumsal ve ekonomik öfke ihtimalinden endişeleniyor.
Nitekim artan gıda fiyatları 2008’de BAE ve Bahreyn’de göçmen işçiler arasında protestolar çıkmasına sebep olmuştu. Bu durum, ithal gıdaya bağımlılığın fiyatlarda dalgalanma ve arzdaki muhtemel aksaklıklara karşı Körfez ülkelerinin nasıl korunmasız olduğunu ortaya koydu.
KİK ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) devletlerinin 2009 yılında Bahreyn’de yaptığı ilk bakanlar kurulu toplantısında, ASEAN Genel Sekreteri Suring Pitsuan oldukça doğru bir noktaya parmak basarak şöyle söylemişti:
“Bizde olmayan sizde var, sizde olmayan da bizde bol miktarda var. Bu yüzden birimize ihtiyacımız var.”
Katar o tarihten beri Hindistan, Endonezya, Tayland, Vietnam ve Filipinler ile daha yakın ticaret ve tarım bağlantıları kurmakla meşgul.
KİK-Asya Altyapı Gelişmeleri
Bahreyn hariç, altı KİK ülkesinin beşi, Çin’in önerdiği ama ABD’nin karşı çıktığı Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurucu üyeleri olmak için 2015 yılında başvuruda bulundu. Hintli ve Çinli firmalar, Suudi Arabistan’da Mekke ve Medine’yi birbirine bağlayan Harameyn Hızlı Tren Bağlantısı gibi büyük altyapı projelerinde yer alırken, Hintli Larsen&Toubro firması, Riyad’daki milyarlarca dolarlık iki metro hattının inşaatında rol alıyor.
Hintli yetkililer ayrıca, Batı Asya’da Hindistan’ın ekonomik ve güvenlik çıkarlarını destekleme stratejisinin bir parçası olarak Umman’ın Dukm’daki yeni limanı ve serbest ticaret bölgesinde resmi bir mevcudiyet elde etmekle de ilgileniyor. Öte yandan Suudi yetkililer, ekonomiyi çeşitlendirmeyi hedef alan iddialı 2030 vizyonunu desteklemek üzere stratejik ve teknolojik partner olarak Japonya’yı seçti.
Bölgeler Arası Güvenlik
Taraflar arasında gelişen tüm bu bağlar, güvenlik alanında şimdilik sınırlı. Bölgeler arası güvenliğe ilişkin diyaloglar kapsamlı bir stratejik vizyondan ziyade, ortak çıkarların söz konusu olduğu belirli alanlara odaklanmış durumda.
Nitekim KİK ve Asya deniz kuvvetleri, Afrika Boynuzu çevresindeki korsanlıkla mücadele operasyonlarında bir dönem birlikte çalışırken; BAE, deniz güvenliği alanındaki işbirliğini genişletmek için 2008 yılında kurulan Hint Okyanusu Denizcilik Sempozyumu’nda aktif rol aldı.
Diğer işbirliği alanları arasında, radikalleşmeye karşı ortak girişimler ve IŞİD gibi uluslararası terörist gruplarla mücadele için tedbirler yer alıyor.
Söz konusu girişimler güvenlik ilişkilerine yeni ve çok taraflı bir katman eklese de, bu ilişkiler Körfez’deki ABD merkezli bölgesel güvenlik yapısını değiştirecek bir potansiyeli şu an için taşımıyor.
Kristian Coates Ulrichsen, 21 Nisan 2017, Washington Post
Feyza Gümüşlüoğlu, 12.05.2017, Doha - Katar, Gazeteci-Yazar, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri
Feyza Gümüşlüoğlu Yazıları
Takip et: @feyzasays
Çeviri Metin: Körfez Gündemi
https://korfezgundemi.wordpress.com/2017/05/04/korfezin-asya-acilimi-neden-onemli/
Orijinal Metin:
https://www.washingtonpost.com/news/monkey-cage/wp/2017/04/21/the-gulf-states-are-turning-to-asia-in-a-big-way-heres-why-it-matters/?utm_term=.1117d7bca5e8
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.