"Ülkemizin ekonomi, eğitim, demokrasi üçlüsünde atacağı her ileri adım uluslararası operasyonun en başarılı halini bile karikatüre çevirebilir."
Amerika Birleşik Devletleri ya da ABD Başkanı Trump demedim. Özellikle demedim. Pentagon, dedim.
Çünkü görünen o ki şu ara hele ki bu alanda kararları Pentagon alıyor.
Pentagon ne?
Türkiye, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da yeterli kaynak üreten, akademik çalışma yapılan bir ülke olmadığı için iyi kötü çeviriler veya biraz uzman olmuşların anlatımları en çok da bizzat Amerikan basınında çıkanlarla kim kimdir, hangi kurum neye karşılık gelir, güç dengeleri nasıl işliyor… gibi sorulara cevap bulmaya çalışıyoruz.
Görünen, Trump tıpkı seçildiği zamanki gibi yönetime tam hakim değil.
Suriye'de aslında çoğunluğunu PKK'nın oluşturduğu belirli bir grup Kürtlere silah yardımını onaylamasının ardından FBI Başkanını görülmemiş şekilde görevden alması bir güç gösterisinden çok içinde bulunduğu zafiyetten kurtulma çabasının adımlarından biri olarak yansıyor.
Artık yönetimi yavaş yavaş eline mi alır, başladığı gibi hep “topal ördek” olarak mı sürdürür, göreceğiz. Ve bu durum bizi yakından ilgilendiren bir süreçle kesiştiği için ilgi alanımızda.
Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'da kararları Başkan mı Pentagon mu verecek?
Kısa vadede görünen o ki Pentagon veriyor. Silahlı güç yani. Sadece silahlı değil bir planı ve stratejisi olduğu da görülen bir güç.
Olup bitenlere bakınca ister istemez Amerikalı gazeteci Seymour Hersh'in Suriye hakkında daha önce yazdıkları akla geliyor. Hersh çok önceleri Pentagon'un Obama'nın politikalarına karşı çıkıp ve kimi manevralarla bunları önleyip başka bir yol tutulmasına, ABD'nin politikasını radikal şekilde dönüştürmesine neden olduğunu yazmıştı.
O zaman spekülatif ve inandırıcılığı az argümanlarla desteklenen bu tez doğrusu dudak bükülmeyecek gibi değildi. Argümanlar, gerekçeler hâlâ inandırıcı değil ama sonuç onun dediği gibi çıktı; Obama'dan sonra Trump döneminde de yani 8 yıllık Demokrat yönetiminden sonra gelen Cumhuriyetçiler iktidarında da Pentagon'un sözü geçmeye, politikası, planı işlemeye devam ediyor.
Ve şimdi geldiğimiz noktada en kötü senaryo Suriye'deki (siz ister adına belli Kürt grupları ister doğrudan PKK deyin, ikisi de aynı anlama çıkıyor) silah yardımı meselesinin gerçekleşmesi. Bunun önlenememesi. Ardından Rakka operasyonunun bunlarla yapılması. ABD, Rusya anlaşması nedeniyle Türkiye'nin müdahale imkânlarının sınırlanması. 5 ile 10 yıl arasında bir takvim sonunda Suriye meselesinin öyle ya da böyle uluslararası mutabakat kazanmış bir çözüme ulaştığında ülkenin kuzeyinde ama yarı bağımsız ama federasyonun bir parçası olarak Ankara'ya rağmen bir Kürt bölgesinin kurulması.
Olabilecek en kötü senaryo devamındaki gelişmelerle iyice derinleşebilir; o da o kurulan yapının kısa zaman içinde Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından içeri, ondan parça almaya yönelik bir politika ve hatta belki çatışma içine girmesi.
Tabii ki bütün bunlara gücünün yetmeyeceği belli olduğu için bunları yine bazı ülkelerin şemsiyesi altında yapmaya çalışması.
İşte tam burada kimsenin gücünün yetmeyeceği bir yere gelmiş olurlar. Orası kesin çok şükür.
O zaman geriye böyle bir oluşumun cazibesi, çekim gücü doğurması, mikro milliyetçiliği zaten burada yeşertip oraya taşıyıp başarılı olmasının getirdiği taleple uluslararası desteğin göze hoş gelmesi kalır.
Bunu önlemek de bizim hepimizin işi.
Tarihsel olarak benzetmek şüphesiz doğru değil ama kabaca Güney Kore ile Kuzey Kore gibi her açıdan taban tabana zıt bir görünüm çıkacaktır ortaya.
Ülkemizin ekonomi, eğitim, demokrasi üçlüsünde atacağı her ileri adım uluslararası operasyonun en başarılı halini bile karikatüre çevirebilir.
Şüphesiz iç savaş, savaş, işgal vesaire gibi ihtimallerin baştan yok sayıldığı; bunların denenmesinin ya da başarılı olmasının imkân dışı olduğu bir ülke ve milletiz. Dahası en kötü ihtimale kadar eğer oyun kuramasak da oyun bozma yeteneğimiz gücümüz konjonktürel ve jeopolitik pozisyonumuzla dünyada tuttuğumuz ciddi bir yer var.
Velev ki en kötü ihtimal gerçekleşti… o zaman bile Anadolu'yu parçalanması, göçülmesi gereken değil birleşilmesi, kalınması gereken bir yer olarak tutmak, daha da yaşanılır bir vatan kılmak dahi bütün oyunları bozmaya yetecektir.
Oyunun bir parçası karşı tarafta da olsa diğer parçası bizim elimizde.
Bizzat biziz hatta…
Yaşar Taşkın Koç, 14.05.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz