"Kanımca soylu ve zengin bir aileden gelen iyi eğitimli bu kadının bir asır öncesinde kendisini orta doğu kültürüne bu derece adapte etmesi de, sonradan öğrendiği bir dilde sufi özelliği olan şairlere ilgi duyması, yıllarını vererek çeviriler yapması da bir tesadüf değildi."
Genellikle siyasi geçmişiyle bilinen bu aristokrat aile kızının orta doğuya olan bu ilgisini sadece casusluğuna ve politik amaçlara bağlamamak gerek. Çünkü Gertrude Bell Tahran’a gitmeden evvel Farsça öğrenmişti ve orada geçirdiği süre içerisinde ilerlettiği Farsçasıyla ünlü sufi şair Hafız-ı Şirazi’nin şiirlerinin ilk İngilizce çevirilerini de yapmıştı.
"Aşkın kölesi oldum ve iki dünyada da özgürlüğe kavuştum."
“Döndür kadehi ey sâkî, sun bana ve meclistekilere;
Çünkü aşk kolay göründü önceleri, ancak zorluklar çıktı sonradan.”
“Kalk ey saki, ver mey kadehini,
Şu bekleyen susamış dudaklara…”
“Ey konduğu yer Sidre olan yüce bakışlı doğan kuşu,
Senin durağın, mihnetlerle dopdolu olan bu bucak değil.”
“Halkı bir yana bırak yalnızlığı seç, Anka'dan ibret alda gör
Bir bucağa sığınıp gizlenenlerin adı sanı, Kaftan Kaf' a bütün dünyayı tutar.“
Dünya edebiyatını da derinden etkilediği söylenen şair “Lisanü’l Gayb” ve “Tercümanü’l Esrar” olarak isimlendirilmiş.
Hâfız, Osmanlı divan şiirinde, başta Ahmed paşa, Şeyhî, Fuzulî, Bakî, Nef’î, Şeyh Galip gibi birçok Osmanlı şairine de ilham kaynağı olduğu gibi, edebiyat dünyasında çok değerli bir yere sahip Goethe, hayat bilgeliğini, Doğu-Batı dinleri, tabiat, insanlık gibi konulardaki görüşlerini dile getirdiği Batı-Doğu Divanı kitabının (West- Östlicher Divan) ilham kaynağı, Farslı şair Hâfız’mış.
Seninle hâfız, sadece seninle
Girmek isterim müsâbakaya!
Tasada ve kıvançta
İkiz kardeş olalım!” (Goethe, doğu-batı divanı, s. 61.)
Bell’in Şirazlı’nın bir sufi olduğunu kavramasından ileri geliyordu. Bunu da Teachings of Hafiz (Hafız Öğretileri) çevirisi önsözünden anlıyoruz:
“Hafiz, Fars yazarlarının en meşhurlarından olan büyük bir mezhebe aittir. Sa'di, Jami ve Celaleddin Rumi ve diğerleri gibi, o bir Sufiydi. Tasavvuf tarihi henüz yazılmamıştır, onun ortaya çıkardığı kaynaklar belirsizdir. Grek mitolojisine dayandığı söylenir ve tüm dinlerin en az mistik olanı Muhammadanizm'de bir yer bulması gerekmektedir.”
Önsöz şöyle devam ediyor:
“Tasavvufta Kur'an'da anlatılan hikayenin Sufiler tarafından kabul edilmesi mümkün değildir; fakat yüreklerinde bunu bir alegori olarak ele alırlar. Dünya, yalnızca varlığının doğasında ve zamanında değil, Tanrı'nın arkasındadır: Sufiler, maddenin sonsuzluğunun öğretisinden çok uzak değillerdi. Bu kuram, yalnızca Kuran'ın öğretisine uyma zorunluluğu nedeniyle yasaklanmıştı.”
“Sufiler, Tanrı ile coşkulu birleşmeyi ima ettiğini beyan ediyor; Bedr'in zaferine ilişkin ayeti - "Onları sen öldürmedin, Tanrı onları öldürdü, vurduğunda ateş etmedin, ama Tanrı vurdu" -Peygamberin esaslı inancının bir kanıtı olarak alıyorlar.”
Casusluğuyla tanınmış ve “Çöl Kraliçesi” ünvanını almış Gertrude Bell çeviri notlarında ve önsözlerinde teolojik olarak da oldukça araştırmacı biri olduğunu göstermiyor mu?
Önsözünü Şirazlı ile ilgili şu sözlerle bitiriyor Bell:
“Zamanından çok ileride iyi ve cesur bir adam ve o "hafif ama büyük umuduna güven" duymaktaydı diye düşünüyorum.”
Kanımca soylu ve zengin bir aileden gelen iyi eğitimli bu kadının bir asır öncesinde kendisini orta doğu kültürüne bu derece adapte etmesi de, sonradan öğrendiği bir dilde sufi özelliği olan şairlere ilgi duyması, yıllarını vererek çeviriler yapması da bir tesadüf değildi.
Derya Beyaz, 18.05.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Eleştiri, Dilin İşledikleri-Kalemin Yazdıkları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.