"Sevgilinin adını besteleyip daha taşa kurda kuşa söylemekten ve söyletmekten daha önemli ne olabilir ki? "
Bölüm Üç
-2-
İkinci değişimi yahut ikinci adımı sevginin sevgilinin adının ünlenilmesidir fark eden tarafından. Fark edilen fark eden tarafından yeryüzüne, gökyüzüne duyurulmak istenir. Sevgilinin adını kazımak ister, nakşetmek ister dağa taşa mermere kendisi ve kendisi olmayanı fark eden. Suya yazmak ister.
Yıldızlara adından bir mahya asmak ister sevgilinin! Terennüm etmek için fırsat kollar, her vesileyle adını anar sevgilinin. Uykusunda anar, uyanıkken anar. Andıkça büyür içinde. Büyüdükçe anar daha da büyüsün diye. Yeni bir yaşam başlamıştır yeni bir evrende. Bu evrenin tek eğlencesidir yahut biricik eğlencesi sevgilinin adının terennüm edilmesidir.
Seven bu eğlenceye davet edildiğinde yaşamı kutsanır, kutsanmış bir yaşam sürmektedir şimdi seven. Fark etmişti sevileni. Görmüş ve işitmişti. Şimdi göstermek ve işitmek ödevidir. Sevginin ikinci adımı sevilenin görülmesini işitilmesini sağlamaktır yeni evrende. Bitimsiz bir türkü gece gündür dilinden düşmez artık. Eşlik etsin ister yeryüzünün gökyüzünün en güzel sesli varlıkları bu sessizce söylenen türküye.
Sevenin davet edildiği bu yeni evrenin tek ve biricik eğlencesinde belki tek görevi bu türküyü söylemesi, terennüm etmesidir. Belki değil kesin bu böyledir. Sevgilinin adını terennümden daha önemli ne vardır? Sevgilinin adını besteleyip daha taşa kurda kuşa söylemekten ve söyletmekten daha önemli ne olabilir ki? Adının her bir harfini evrenin her bir köşesine kazımaktan daha önemli ne olabilir? Belki sevenin tek görevidir sevgilinin adının kıyamete kadar söylenmesini sağlamak. Bu yüzden avazı çıktığı kadar sessizce haykırmalıdır seven. Haykıracaktır. Sevginin ünleniş adımını hakkıyla yerine getirecektir. Sevenin arzuları pek çok ve figanı-feryadı pek acındırıcı gelecektir ilkin. İlkin belki kendi kulağına bile böyle gelecektir kendi gönlüne söylediğinde, kendi kendine terennüm ettiğinde. Ve fakat o çokluk görünüşte bir çokluktur. Figan ve feryat göründüğünden daha acı olmasına karşın arzu ve hevesler tektir. Sevgilinin bilinmesi. Seven sevgilinin bilinmesini sağladığında bütün heveslerine, bütün arzularına kavuşmuş olacaktır. Hem kendi şaşkın bakışları altında olacaktır bu. Hani ne çoktu şu arzular? Bu fıkır fıkır kaynayan heveslere nereye gittiler? Diye soracaktır gönlüne, bir yanıt beklemese de. Adı terennüm edilmiş, adı her yerde yankılanır olmuş sevgilinin başa hangi heves var olmaya, hangi arzu ortaya çıkmaya cesaret edebilir ki?
Seven bu evrende var olmuşsa, var olması murat olunmuşsa sevgilinin adıyla devinecek, adıyla soluk alacaktır. Seven buraya sevgilinin adından bestelenmiş şarkıları, türküleri söylemeye geldi. Bu görevi yerine getirecektir. Getirmelidir. Yoksa ne anlamı kalır sevenin var olmasının? Yapraklarda adından bir im gizlidir sevgilinin. Sevgi bu imi gösterir sevene ikinci adımı ünlemede. Bulutları birleştirip adını yazdırır sevgi sevene ikinci adım olan ünlemede. Sigaranın dumanında, çayın buharında, portakalın buğusunda adını gösterir sevgi sevilenin ikinci adım ünlemede. Seven yürürken pek bir dikkat kesilir yerde, toprakta adı yahut adın harflerinden herhangi biri belirmiş mi? Diye. Çiğneyecek değil seven sevilenin adını herhalde yerde bile olsa. Dağın zirvelerinde adını arar ve haykırır sessizce adını sevgilinin. Bu bir ibadettir yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Her bir harf vird olmalı dilinde sevenin sevgilinin adı. Her bir harf durmadan yinelenmeli. Her bir harfe ayrı bir gün, ayrı bir saat vermeli. Her harfin ne zaman terennüm edileceği, zikredileceği bilinmeli böylece. Her hangi bir karışıklığa meydan vermemeli. Adın her bir harfi anıldıktan sonra bütünü durmadan, nefes almadan söylenmeli kazınmalı yere göğe. Gözler adını süzmeli her yerde. Her şeyden adını bulup çıkarmalı. Her şey de adından bir iz bulmalı. Bir iz yaratmalı. Adını anmadığı bir an bile olmamalı, nefes almamalı. Yoksa o anın ne anlamı kalır sevende? Evren ve içindeki her şey nasıl da anlamsızlaşır adı anılmadığında adı sessizce haykırılmadığında sevgilinin. Sevgi bunu ister bizden. Sevginin gümrahlaşması için zorunludur. Sevgi gümrahlaşacak ki zümrüdü anka gibi alıp götürsün bizi. Kanatlarına kramp girmesin! Nefesi kesilmesin! Adını çokça zikretmeli sevgilinin. Adını çokça zikretmem işte bu yüzden Füsun! Her şeyde adından bir iz, bir im bulmam bu yüzden Füsun. Kaldı ki her bir şeyde adının gizlendiğini gördüm. Bu gizi kendime olsun, kendi gönlüme olsun duyurmazsam gösterilişin ne anlamı kalır? Bu buluşun ne anlamı olur? Madem kimse hele de kendi gönlüm bilmedikten sonra? Bu keşif gizlenecek, olduğu yerde bırakılacak bir şey değildir. Öyle olmadığını bilmelidir seven. Ve bu bilişle adını terennüm etmelidir tüm şölenlerde, yortularda. Tüm törenlerde adını anmalı sevgilinin. Sessizce haykırmalı kendi gönlüne. Önce kendi gönlüne. Ve sonra tüm evrene usturuplu bir biçimde terennüm etmeli adını sevgilinin.
Adını anmak görevidir, ödevidir sevilenin seven için. hem savsaklanacak bir görev de değildir. Sorumluluğu ağırdır sevenin. Bu sorumluluğu yüksünmeden getirmelidir yerine. Kuşkusuz kendinden bihaberlerin şölenlerinde anıp da kirletmeyecektir adını sevgilinin. İğrenç şehvetlerin ortasına atmayacaktır bu ceylan yavrusunu. Böyle bir şey yapmayacaktır. Pek bir dikkatli olacaktır. Olmalıdır. Sevgilinin adı ulu orta söylenmeyecektir, anılmayacaktır. Küflü mahzenlerde, kirli evlerde, çakal inlerinde, akrep yuvalarında anılmasına fırsat vermeyecektir adının anılmasına sevgilinin. Sevgi sevenin adının pak ortamlarda, nezih varlıkların içinde anılmasını diler sevenden.
Sevgilinin adının ihtişamını muhteşem sözcüklerle bezemek ödevidir sevenin böyle yapmasını ister sevgi sevenden. Yoksa ihtişam ve muhteşem sözcükleri pek sönük kalır lügatlerde.
Sevgilinin yıldızdan yıldıza akseden adının arı ortamlarda anılmasını ister sevgi sevenden, sevenin vazgeçilmez ödevidir bu. ödevler içinde en öncelikle olandır, böyle der sevgi sevene.
Füsun, seven sevdiğinin adını anmalı ki gönlü ayaklarına değebilsin sevgilinin. Sevenin gönlü sevgilinin ayaklarına değebilsin, gönlü o ayaklara uzanabilsin ister sevgi sevenden. Uzakları yakın, elleri dost kılmanın dolaylı-dolaysız bir yoludur bu eylem. Sevgi uzaklar olmasın, uzak kalmasın el olmasın el kalmasın, hiçbir şey ötekine yaban olmasın, bunu ister sevgi, bu olsun için çırpınır.
Yeryüzünün de gökyüzünün de felahı bu eylemde yatmaktadır. Sevgi bunu işlemek için uğraşıp didinir. Bu uğraşının adımlarından biri de işte bu ünlenmedir. Sevgilinin adını ünlenmektir.
Bitkinlik, bitaplık bir yol bulmasın için anarken adını seven sevgilinin acele etmemelidir. Acelecilik tuzağına düşmemelidir. Böyle ister sevgi sevenden. Sevgi sevene sevgilinin şarkısını terennüm ederken düşülecek acilliğin her şeyin sonu olduğunu sezdirir. Güftesi sevgilinin adı nağmesi sevgilinin adı olan şarkının terennümünde yorgunluk bir yol bulmamalı sevende kendine. Ah bu gözü çıkası yorgunluk! Ah bu kahrolasıca bitkinlik! Ah bu ilençle yunmuş bitaplık! Ne yaman bir yağıdır seven için bin bir hilesi olan. Kim bilir hangi ifritin tezgâhında dokunmuştur yahut dokunmaktadır yorgunluk? Kim bilir hangi iblisin dergâhında yetiştirilmiştir, yetiştirilmektedir bitkinlik. Kim bilsin hangi büyücünün zehirli iksirinde gizlidir şu bitap oluş! Seven dikkatli olmalıdır ve hatta baştan ayağa dikkat kesilmelidir yorgunluk karşısıda. Bitkinliğe pirim vermemelidir seven Füsun!
Yorgunluğa karşı gözlerini yummamalıdır. Yorgunluk mezar olur sevgiye. Mezardır. Nice tarumar olmuş nice harap olmuş mezarda ne deli ne gümrah ne içten ne içli seviler vardır bir bilsen! Bitkinlik denen o ifrit çökmeye görsün üstüne sevginin ne kasvetli bir görünüme bürünür seven. Ne hüzünlü ezgiler dökülür dilinden sevenin, ne can çekişen hülyalar sızım sızım sızlatır sevenin içinde. Sevenin içi harap olur, aşikâr olan sevgi müphem bir hal alır, nağmeleri zehirler püskürtür gökyüzüne. Hülyası kararır. Hudutsuz acılar içine gark olur. Her dem mütebessim olan o ay yüzlü insanın yerini yeller alır. Bizar olmuş olmak çürütür seveni. Şikayetkâr kılar seveni. Sevenin nişanesi umut vermek değildir artık, seven umutsuzluk eken bir rençpere dönüşmüştür artık. Yorgunluk bir ayrık otu, bir sülükten farksızdır seven için. kene gibi yapışıp kalmaya görsün bir daha kurtuluşu imkânsızdır sevenin. Yorgunluk bir yol bulmamalı sevende. Sevgi böyle ister sevenden. Yorgunluk yol bulmasın için de sevgilinin adının nağmesini terennüm ederken acele etmemesi gerektiğini ihtar eder.
Ne mutlu o ihtara kulak veren sevene Füsun! Ne mutlu gönlü sevgilinin ayaklarına değene Füsun! Ne mutlu sevginin ikinci adımını sonuna dek atmasını sağlayana Füsun! Ne mutlu sevgilinin adını bıkmadan, usanmadan, diriliğini kaybetmeden anana Füsun! Ne mutlu sevgisini, sevdasını gözetip kollayana Füsun! Ne mutlu sevgilisinin adıyla ruhunu, gönlünü dağlayana Füsun! Ne mutlu o sevene ki sevgilinin adını anar ve andıkça yüzündeki tebessüm tüm benliğine yayılır ve orada tüm evreni sarar o tebessüm, o güleç yüz! Tüm evrende sevgilinin adı anılır. O adın şarkısı terennüm edilir. Güftesi sevgilinin adı olan nağmesi sevgilinin adı olan şarkı canlı-cansız tüm nesnelerin virdi olur mutluluğun zirvesidir artık! Ne hüzün ne herhangi bir yeis hülyalarını zehirleyemez. Hudutlarını işgal edemez hiçbir bizarlık, hiçbir bitkinlik, hiçbir bitaplık.
Sevgilinin adını anmaktan öte kendine bir heves, bir arzu aramayana ne mutlu Füsun!
Sevgilinin adını anmaktan öte bir şarap içmeyene ne mutlu Füsun!
Sevgilinin adını anmaktan öte hiçbir törene, hiçbir şölene, hiçbir eğlenceye katılmayana ne mutlu Füsun!
Sevgilinin adını anmaktan öte bir ödev bilmeyen ne mutlu Füsun!
Sevgilinin adını anmaktan öte bir görev görmeyene ne mutlu Füsun!
Seni bilene, seni söyleyene, seni anana ne mutlu Füsun!
Sevgilinin adını ünlenerek sevgilinin ayaklarına gönlünü yaklaştırana ne mutlu Füsun!
Gönlünü sevgilinin ayaklarına okşatana ne mutlu Füsun!
Gönlünü sevgilinin zülfüne bağlayana ne mutlu Füsun!
Açlığını, susuzluğunu, uykusuzluğunu sevgilinin adını anarak giderene ne mutlu Füsun!
Pak adını pak ve nezih ve aziz ve latif zaman ve mekânlarda huşu içinde ünlenene ne mutlu Füsun!
Senin adını anarak bilene, senin adını bilerek anana, senin adını düşünerek sen tahayyül edenlere ne mutlu Füsun!
Gözyaşlarında, dilinde adını anarak sen olana ne mutlu Füsun!
Mazi ile atiyi senin adını anarak sende buluşturana ne mutlu Füsun!
Adını anarak uzağı yakın, eli aşina yapana ne mutlu Füsun!
Gönlünü, dilini, ruhunu, tüm bilincini adın olan ırmakta yunana ne mutlu Füsun!
Cemal Çalık, 19.05.2017, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Kumpas, Roman
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.