"İşte Arsız Bal Ekonomisi, hırsızların, madrabazların ve ayıların ekonomisidir."
Küresel Krizle birlikte ABD ve Avrupa Birliği’ne ait ekonomik veriler, hayatımızın bir parçası oldu. Önceleri kendi krizlerimizde döviz kuru ve faiz gibi iki temel veriyi takip ederken, şimdi ABD’nin tarım dışı istihdam, haftalık işsizlik başvuruları, yeni başlayan konut inşaatları ya da AB ülkelerinin CDS’lerinin hangi seviyeden işlem gördüğü gibi bir çok veriyi takip ediyoruz. Ekonomi programlarında, gazete köşelerinde ve iş dünyasında bu veriler ışığında krizin ne yönde geliştiğine dair yorumlar yapıyoruz.
Son günlerde ekonomi çevrelerinde ABD’nin krizden yavaş yavaş çıkmaya başladığı, Avrupa’da ise çıkışın daha uzun zaman yayılacağı yönünde beklentilerin ağırlık kazandığını görüyoruz. Oysa ben, ne Amerika’da ne Avrupa’da ne de aynı ekonomik sisteme entegre olmuş diğer ülkelerde ekonomik krizden çıkış sürecinin başladığını düşünmüyorum. Hatta bazıları henüz krize girmediler bile.
Klişe ifadeyle, henüz krize zemin hazırlayan sistemik sorunların çözülmediğini görüyorum. Sözüm ona uzman görüşleri ve nerden nasıl hesaplandığını bilmediğiniz, doğruluğu şüpheli, her gün bir yenisi ile bilgi kirliliğine sebepolan, zaman zaman maksatlı piyasa verileri ile aranıza biraz mesafe koyarsanızsiz de görebilirsiniz.
Tamam bu kriz, bir borç krizidir.
Yani, bir yanda alacaklı, diğer yanda borçlu var.
İyi ya, borçlular bizim 2001’de yaptığımız gibi kıssınlar harcamalarını, bankalarını, sanayi kuruluşlarını şunu bunu satsınlar, özelleştirme falan yapsınlar ödesinler borçlarını! Alan da kaçan mı?
Tam da öyle: Alan da kaçan!
Arısız Bal Ekonomisini duydunuz mu hiç?
Bakın anlatayım:
Arıcılar, bilinen en sosyal demokrat üreticilerdir. Arıcılıkta koloninin ihtiyacı olan 8-10 çerçeve bal üretilip ikinci kat kovan çıkılmadan, kovandan bal alınmaz. Hatta verimi arttırmak için bahara yakın koloni, şurup ya da kek ile beslenmeye başlanır ki arı sayısı artsın, koloni güçlensin. Aksi takdirde sezonun büyük kısmı, kışın zayıflamış ve sayıları azalmış olan koloninin kendini toplayıp çoğalması ve kendi ihtiyacı olan balı üretmesi ile geçer. Arıcı da arıların kovandaki 8-10 çerçeve balı nasıl yiyip bitirdiklerine bakıp durur.
İkinci kat çıkmadan kovandan bal alınmaz dedim ya, bunun bir istisnası vardır: Ayılar! Onlar ne kovan düşünür ne de koloni, tarumar ederler mazallah.
Bir de mısır şurubundan sahte bal üreten madrabazlar var tabii. Tonlarca sahte balı piyasaya süren madrabazlar, kimse piyasadaki balın sahte olduğundan şüphelenmesin diye, bal rekoltesinin olduğundan çok yüksek bilinmesini isterler.
Hani biz her sene rekor büyüme oranları yakalıyoruz da kovanlarımız hala boş ya işte öyle. Çünkü arılar kayıt dışı çalıştıklarından (!) kaç kovan olduğu, her kovanda kaç çerçeve bal bulunduğu ya da kışın kaç çerçeve balın koloniye bırakılması gerektiği gibi verilerin derlenmesi imkansızdır.
Peki ne yapılır?
Kayıt içi madrabazların faturalarına bakılır. Kaç ton bal satıldığı üzerinden veri setleri oluşturulur.
Bu arada madrabazların mısır şurubundan yapılma sahte balları da baldan sayılır, ama o kadar kusur kadı kızında da bulunur!
Madrabazların ne kovana ne arıya ihtiyaçları yoktur. Haliyle, ayıların kovanlara dadanıp tarumar etmeleri de onları ilgilendirmez. Mısır şurubunun fiyatı artmasın yeter. Ancak rekoltenin sorgulanmasına sebep olacak bu tür haberin yayılmasını da istemezler.
Bir yandan ayıların talanını gizlenir. Diğer yandan Hayrettin'e müracaat edilir.
Hayrettin mi?
Yabancı değil; bizim köylü.
Geçimini arıcılıkla temin eder. Ancak paraya sıkışınca arılarını satar. Parayı yedikten sonra da komşularının ballarını çalıp satmaya başlar. Komşular ballarının çalındığını fark ederler ama hırsızı bir türlü yakalayamazlar.
Uzatmayalım; içlerinden biri, bir vesile ile komşu kasabanın pazarına gittiğinde Hayrettin'i bal satarken görür. Hayrettin de onu görür, bozuntuya vermez. Köylüsü gözden kaybolur kaybolmaz Hayrettin eve koşar. Kovanlarının içine yaban arılarını doldurup beklemeye başlar.
Köylüler kapıya dayanıp, "Hayrettin malum bizim ballar çalınıyor. Seni de pazarda bal satarken görmüşler!?" deyince, Hayrettin onları kovanlarının yanına götürür. Kovanlara yaklaşınca bir arı vızıltısı sormayın gitsin.
Köylüler özür dileyip uzaklaşırken, Hayrettin bir yandan kovanları okşar diğer yandan mırıldanır: "Siz vızılayın balı benden!"
İşte Arsız Bal Ekonomisi, hırsızların, madrabazların ve ayıların ekonomisidir.
Duyduğuma göre bu aralar kovanların parçalanıp, arıların telef olduğu konuşulur olmuş. İşin kokusu çıkmadan herkes, elindeki mısır şurubunu gerçek balla değiştirmeye çalışıyormuş. Ama piyasa mısır şurubundan üretilme sahte baldan geçilmiyormuş ki gerçek bal alınsın.
Alan da kaçan mı demiştik ya işte 2001 de bizim kovanlarımızda birkaç çerçeve balımız vardı. Kışın aç kaldık çok da telef verdik, ama borcumuzu ödedik. Şimdi piyasada bal da yok.
Nasıl?
Alan da kaçan mıymış?
Aklıma gelmişken; bu aralar sahte bal bünyeye dokunduğundan mıdır bilinmez, bizim aklı evveller de saçmalamaya başladılar.
Eloğlu 100 liraya beş kavanoz bal, yanında da arı sütü, polen falan veriyormuş. Bizim kolonide üç kavanoz balın maliyeti bu fiyataymış!
Yok efendim, bu verimlilikle arıcılık olayı bitmişmiş!
Verimsiz arılar birleşip, karkas et işine girsinlermiş!
Söylemedi demeyin; bu kafayla bir işler açacaklar başınıza…
İlker Erinç, 20.05.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Figürler ve Düşünceler
İlker Erinç Yazıları
Takip et: @ilkererinc
İlk Yayınlandığı yer:
http://ilkererinc.blogspot.com.tr/2012/04/arsz-bal-ekonomisi.html
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.