26 Mayıs 2017 Cuma

SA4377/KY31-FG10: Türkiye-Katar İlişkileri Stratejik Ortaklığa Evrilir mi?

"İki ülkenin liderleri arasındaki kişisel bağlar üzerinde yükselen bu iş birliğinin kurumsal temele oturtulması için iki ülkenin güvenlik bürokrasilerine, sanayi şirketlerine ve düşünce kuruluşlarına da büyük rol düşüyor."


Türkiye’nin son iki senedir Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleriyle ilişkisini artırdığı gözleniyor, bunların başında da Katar geliyor. Peki, Türkiye ile Katar arasında giderek savunma ve güvenlik alanına doğru kayan bu yakınlaşmanın sebepleri ve olası sonuçları nedir?

İki ülke arasındaki yakın iş birliğinin temelleri Katar Emiri’nin 2014’teki Türkiye ziyareti sırasında atıldı. Bu ziyaret kapsamında hem Türkiye-Katar Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kuruldu hem de askeri eğitim ve savunma sanayi alanında Katar topraklarında Türk silahlı güçlerinin konuşlandırılmasına da imkan veren bir iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın ardından Katar’daki Türk askeri üssünün yapımına başlandı.

Ekim 2015’te Katar’a konuşlandırılan, kara, deniz ve özel kuvvetlere mensup birliklerden oluşan 150 kişilik Türk askeri birliği ise Katar’a ait bir askeri üste inşaatın tamamlanmasını bekliyor. İnşaatın tamamlanmasının ardından Türkiye’nin ülkedeki askeri mevcudun iki senede 3 bine çıkarılması öngörülüyor.

Askeri üssün yanı sıra Ankara-Doha iş birliğinde başka alanlarda da son üç ayda büyük bir ivme gözleniyor. Bu ivmeye, birbirlerine “kardeşim” diye hitap eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad El Tani öncülük ediyor. Sık sık ikili görüşme gerçekleştiren liderler, son olarak El Tani’nin 18 Aralık’taki Trabzon ziyareti sırasında bir araya geldi. 

Bu ziyaret sırasında iki ülke arasında enerji, turizm, inşaat, savunma ve güvenlik alanlarında bir dizi yeni anlaşma imzalandı. Savunma alanında imzalanan anlaşmalar kapsamında, Türkiye’nin Katar’a zırhlı araç, radar, telsiz ve gece görüş sistemleri ile insansız hava araçları ve diğer askeri malzemeler de dahil toplam maliyeti 2 milyar doları bulan bir ihracat yapması planlanıyor.

Erdoğan’ın 15 Şubat’taki Katar ziyareti sırasında yaptığı konuşma iki ülke arasındaki iş birliğinin boyutlarına ışık tutuyor: 

“Katar her zaman, özellikle son dönemlerde Türkiye’nin kara gün dostu oldu. Biz Katar’la bölgedeki tüm sorunlara aynı pencereden bakıyoruz. Türkiye ile Katar’ın bu derece yakın iş birliği içinde olması bölgenin geleceği açısından da çok önemli.” 

Erdoğan’ın “kara gün dostu” ifadesi akıllara Doha’nın Ankara-Moskova ilişkilerinde patlak veren uçak krizi üzerine Türkiye’ye sıvı LNG satma önerisini getiriyor. Katar, kriz üzerine Doğal gaz alanında Rusya’ya bağımlı olan Türkiye’ye sıvı LNG satmayı önermiş ve iki ülke arasında bu kapsamda 2015’in aralık ayında bir anlaşma daha imzalanmıştı.

Türkiye ile Katar arasındaki iş birliğini Doha’nın nezdinde değerli kılan unsurların başında ise savunma sanayi alanında yapılan iş birliğinin AR-GE çalışmalarını ve yüksek oranda teknoloji transferini içermesi geliyor. Katar’ın uzun dönemli stratejik planlarını ortaya koyan Katar Ulusal Vizyon 2030 belgesi Doha’nın 2030 yılına kadar ABD gibi geleneksel müttefiklerinin yanı sıra savunma ve güvenlik alanında bir çeşitlenmeye gitmeyi planladığını ve yeni iş birliği alanları yaratmak istediğini gösteriyor.

Ne var ki, tüm bu gelişmelere rağmen gerçekçi bir yaklaşımla bakıldığında, Katar’ın Türkiye’den beklentilerinin, Türkiye’nin verebileceklerinden fazla olduğunu belirtmek gerekir. Zira Katar’ın savunma alanındaki vizyonu aslen yüksek teknoloji gerektiren İsrail’deki Demir Kubbe benzeri sofistike bölgesel hava ve füze savunma sistemleri, uydu ve uzay teknolojileri, insansız hava araçları ve fırkateynlere odaklanıyor.

Öte yandan, beklentiler tam anlamıyla paralel görünmese de Türkiye-Katar yakınlaşmasını destekleyen bir dizi önemli etmen söz konusu. Bunların başında ise müşterek tehdit algısı ve güvenlik açmazları geliyor.

Bu kapsamda ilk olarak, “müşterek bölgesel hasım” olarak tanımlanabilecek İran öne çıkıyor. İran’ın, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de artan nüfuzu, bölgede silahlı milis kullanabilme becerisi, nükleer programı ve balistik füze programı Türkiye-Katar iş birliğini zorunlu kılıyor. Arap ülkeleriyle İran arasında yaşanan kopukluk nedeniyle Katar ve diğer Arap ülkelerinin İran’ın tercihlerini Türkiye üzerinden etkilemeye çalışması mantıklı görünüyor. İran’ın yanı sıra aşırılık yanlısı Selefi ağlar da Türkiye ve Katar’ı iş birliğine iten ortak güvenlik tehditleri arasında yer alıyor.

Türkiye-Katar yakınlaşmasını destekleyen ikinci etmen ise Rusya’nın Orta Doğu ve Körfez bölgesine artan ilgisi. Rusya’nın bu ilgisi, 2008’deki Gürcistan savaşı ve Ukrayna’da yaşanan gelişmelerle birlikte düşünüldüğünde Körfez bölgesinde endişe yaratan bir konu. Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasında sarf ettiği “Batı sonrası dünya düzeni” ifadesi Moskova’nın endişe yaratan revizyonist tutumunu iyi özetliyor.

Üçüncü etmen olarak ise yeni ABD yönetimi ile Orta Doğu’da başlayan öngörülemezlik ve belirsizlik durumu öne çıkıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın altı ülkeye karşı uygulamaya koyduğu vize ambargosu ve Başkan’ın Baş Stratejisti Steve Bannon’ın Müslüman dünyasına ilişkin düşünceleri Türkiye ve Katar’ı yakınlaştıran gelişmeler oldu.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Dr. Nejat Tarakçı Türkiye-Katar ilişkilerindeki gelişmeyi Al-Monitor’a şöyle değerlendiriyor: “Başta inşaat, savunma, finans ve perakende sektörleri olmak üzere Katar’da iş yapan Türk şirketlerin yüklendiği işlerin büyüklüğü 2016 itibarıyla 15 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakam, Katar’ı Türkiye’nin Irak ve Suudi Arabistan’dan sonra Orta Doğu’da en çok iş aldığı üçüncü; dünya ölçeğinde sekizinci ülke yapıyor. 

Bence ekonomik ilişkilerin ulaştığı bu hacim aynı zamanda askeri iş birliğini de otomatikman dayatıyor. Henüz detayları tam belli değil ama Katar iki sene içinde 3 bin kadar da Türk askerini topraklarında barındıracak. Katar da eğer arzu ederse önümüzdeki yıllarda Türkiye’de askeri üs açabilecek.”

Katar Stratejik Askeri Çalışmalar Merkezi’nden isminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan bir güvenlik uzmanına göre ise Irak, Suriye ve Mısır’ın göreceli olarak Orta Doğu sahnesinden çekilmesi, Avrupa ülkelerinin iç işleriyle meşguliyetleri, ABD’nin bölge güvenliğine olan ilgisinin nispeten azalması ve Suudi Arabistan’ın İran’la mücadeleye odaklanması bölgede bir güvenlik boşluğu yaratmış durumda. Türk-Katar iş birliğinin böylesi bir ortamda hem Rus hem de İran etkisini dengeleme imkanı sunduğunu belirten uzman Katar’ın artık “tüm yumurtaları aynı sepete koymayı bırakıp” ortaklıklarını çeşitlendirmek durumunda olduğunu belirtiyor.

Tüm bu gelişmeler ve yorumlar ışığında Doha’nın bölge jeopolitiğinde tasarladığı stratejiyi iki ana başlık altında toplamak mümkün: Enerji gelirlerinden elde ettiği varlık fonlarını muhtelif uluslararası alanlarda kullanarak milli gelirini çeşitlendirmeye gitmek ve İran’dan kaynaklanan potansiyel güvenlik tehdidini bölge ve bölge dışı aktörlerle dengelemeye çalışmak.

Türkiye de Katar’ın bu iki ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahip iyi bir aday olarak öne çıkıyor. Ne var ki, iki ülkenin liderleri arasındaki kişisel bağlar üzerinde yükselen bu iş birliğinin kurumsal temele oturtulması için iki ülkenin güvenlik bürokrasilerine, sanayi şirketlerine ve düşünce kuruluşlarına da büyük rol düşüyor.

Metin Gürcan, 13 Mart 2017, Al Monitor


Feyza Gümüşlüoğlu, 26.05.2017, Doha - Katar, Gazeteci-Yazar,  Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri
Feyza Gümüşlüoğlu Yazıları




Çeviri Metin: Körfez Gündemi

https://korfezgundemi.wordpress.com/2017/03/30/turkiye-katar-iliskileri-stratejik-ortakliga-evrilir-mi/

Orijinal Metin:




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı