"Hadi bakalım, hodri meydan, şimdi hangi Ramazan Hocası bu sorunun cevabını verir?"
Bu sene de Ramazan’ın tartışmasız starları renkli simalarıyla Ramazan Hocaları. Ramazan boyunca iftar ve sahur programlarında en çok izlenenler listesine girdiler. Bu programların içeriklerinde her sene ufak tefek değişiklikler yapılsa da, genelde aynı minval üzere devam ediyor. Reyting uğruna içerik çoğu kez ihmal edilebiliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı, son iki yılın televizyondaki ramazan programlarını inceleyerek, eksik noktalar olduğunu bir raporla hocalara iletmiş ve “Reyting uğruna programın içeriğinin zayıflamasına izin vermeyin, ağlamalı dualardan kaçının” uyarısında bulunmuştu. Bir parça etkili oldu diyebiliriz.
Diyanet’in uyarısı üzerine ağlamalı duaların azaldığı Ramazan programlarında, beyin yakan sorular kısmı ise artarak devam ediyor. Alo Fetva Hattı’ndan alıştığımız bu ilginç sorular, bir zamanlar Cuma günleri televizyonlarda “İsmini Vermek İstemeyen İzleyici”ler tarafından sorulurdu.
Birkaç senedir iftar ve sahur programlarına terfi eden bu trajikomik sorular, Ramazan’ın ilk günlerinde haliyle oruçla ilgili oluyor. “Sakız çiğnemek, diş fırçalamak, arı sokmak, banyo yapmak orucu bozar mı hocam?” soruları bir Ramazan klasiği olarak raflarda yerini aldı bile. Hatta o kadar ki, Ramazan ayının başladığı ilk günlerde, sosyal medya kullanıcıları “Geçen ramazan orucu bozan şeyler bu ramazan da bozuyor, bozmayanlar bu ramazan da bozmuyor” şeklinde manifesto yayınlamak zorunda kaldı.
Fakat her yeni gelen sene, oruç bozanlar bâbına ilginç maddeler eklenmeye devam ediyor. “Denize girmeyi öğrendik de hocam, balık tutmak orucu bozar mı mesela?” Oruç tutmak kadar açmak da önemli tabii, o yüzden “İftar saatinde ezanla mı, yoksa topla mı orucumuzu açalım?” sorusunu da yabana atmamak gerek.
Günah deyince akan sular durur
Doğru ve güzel sorunun ilmin yarısı olduğunu bilmeyen yoktur. Çünkü öğrenmek, merak etmekten, araştırmaktan ve sormaktan geçer. Fakat sadece Ramazan ayına has bir şekilde, hiçbir zaman işimize yaramayacak saçma sapan şeyleri merak etmemize ne demeli? Erkeklerin kadınlar gibi babet çorap giymesinin caiz olup olmadığı sorusu Ramazan haricinde kimin aklına gelebilir ki? Veya “Dizilerde ölen kişilerin ruhuna Fatiha okunur mu?” gibi beyni iflas ettiren sorular…
İlmin yarısı olabilecek ve her birimizin ufkunu açmaya yardımcı olacak sorular yerine, böylesine pespaye sorularla güzelim iftar ve sahur vakitlerini neden heba ederiz? Buna bir “dur” diyecek yok mu?
Bu soruları soranlar belki gerçekten bilmiyor ve öğrenmek istiyor. Muhtemeldir. Gel gelelim bilmesiyle bilmemesi arasında pek de bir fark olmayacak soruları dile getirmenin dayanılmaz cazibesi nereden geliyor? Mesela “Mars’taki suyla alınan abdest geçerli mi?” sorusunu Mars’tan sorsa neyse. Üstelik birçok soru sadece kendisini ilgilendirirken, 80 milyonun izleme ihtimali olan TV’lerde dile getirmek de işin cabası.
Bir izleyicinin evlendikten sonra kocasının eş cinsel çıkması bizi niye ilgilendirsin? Bütün bunlara sabırla cevap veren hocaların da sabrının belli noktalarda taşması normal değil mi? Nitekim bir gün Mustafa Karataş Hoca’nın da sabrı taşar. Programa telefonla katılan bir kadın, “Ben evli biriyle eşi bildiği halde imam nikahıyla evliyim. Günah işliyor muyum?” şeklinde soru sorunca, hoca “Yok sevap işliyorsun” diyerek tepkisini dile getirir. Sahi günah işliyor muydu o kadın? Aman, işlemesin de…
İftarda kız istemek caiz mi?
Nihat Hatipoğlu’na sorulan sorular her Ramazan açık ara önde gidiyor. Büyük bir hayran kitlesi var Hatipoğlu’nun. Program sonrası tıpkı bir pop stara gösterilen ilgi gösteriliyor Hoca’ya. Ellerini sahneye uzatıp, Hoca’ya dokunmak için çırpınanlar, bebekleri elden ele uzatarak Hoca’nın kucağına vermeler işin ifrat boyutunu da ele veriyor. Belki de insanı çileden çıkartacak sorularda bile gülümseyerek yanıt vermesi, onun bu kadar sevilmesine sebep oluyor. Bir başka hocanın asla sabır gösteremeyeceği soruların Nihat Hoca’ya gelmesi de bundan herhalde.
“Sevdiğime kavuşmak için dua ediyorum, ama o da kendi sevdiğine kavuşmak için dua ediyor, kimin duası kabul olur?” sorusu Kabe imamına sorulsa, elinde sopayla kovalayabilir. “Kur’an’ın içine para saklıyorum bereketi olsun diye. Bu doğru mudur?” sorusu yine Nihat Hoca’nın sabrından geçen sorulardan. Saklanmazmış, doğru değilmiş. Ama parayı saklarken bereketi olsun diye dua okunabilirmiş.
“Ramazanda iftarda kız istemek caiz midir?” sorusunu soran bile var. “Sevdiğin mi var?” diyor Hatipoğlu gence. “Hayır, öylesine sordum, aklıma geldi” diyor genç de. “Orucun son saatlerinde istersen, kızın babası aç ve susuz olacağından vermeme riski var” diyor gülümseyerek. “İnternetten Kabe tavaf edilir mi?” sorusuna hiç girmiyorum zaten. “Allah bizi hangi çeşit topraktan yarattı hocam” sorusu da beyni iflas ettiren sorulardan. Killi mi, kilsiz mi, önemli tabii…
Biz nerede yanlış yaptık?
Nihat Hatipoğlu, yüzlerce izleyiciyle Sultanahmet Meydanı’nda yapıyor programını. İzleyicilerin en büyük derdi, kameraya bir kez görünmek. El sallayanı eksik olmayan konukların arasında çocuklar da var. Çocukların da merak ettiği şeyler… Nihat Hoca onların masum sorularına da yer veriyor.
Bir tanesi “Burada dondurma yiyince boğazım acıyor, cennette dondurma yiyince de boğazım acır mı?” sorusunu sordu tüm tatlılığıyla. “Karnım tokken annem yemek yediriyor, anneme günahı var mı?” sorusu da annelerin kulaklarına küpe. Çocuk haklı, zorla yemek mi yedirilirmiş?
“Odamın duvarına Justin Bieber posteri asıyorum, günah mı?” sorusuna Nihat Hoca’nın tepkisi güldürdü: “Bari Türk birini assaydın…” “İnternetten oyun indirmek caiz mi?” “İnternette kötü hesapları hackliyorum, bu günah mı?” “Sosyal medyada bazı kişiler popüler görünmek için takipçi satın alıyor. Bu doğru mu?” gibi günümüz meselelerine değinen sorular yine çocukların ağzından dökülüyor.
“Arkadaşlarımla maç ederken gol atıyorum, hakem saymıyor. Benim hakkım onlara geçiyor mu?” sorusu da bunların içinde en masum olanlarından. Bu çocukların anne-babalarına anlatamadıkları sorunlarını, 80 milyonun huzurunda Ramazan Hoca’sına anlatmaları için “biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormadan edemiyor insan.
“İsmini Vermek İstemeyen Bir Yazar”, bu sene Ramazan Hocalarını gördüğü yerde şu soruyu sorduğunu söylemişti: “Yanan sigaranın yanında otursam, dumanından orucum bozulur mu?”
Mantıken baktığınızda köftecinin dumandan orucu bozulmuyorsa, bundan da bozulmaması gerekir.
Hadi bakalım, hodri meydan, şimdi hangi Ramazan Hocası bu sorunun cevabını verir?
Sevda Dursun, 03.06.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları
Takip et: @sevdadur
Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015
İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.