31 Temmuz 2017 Pazartesi

SA4666/ÇY4-DB92: Rus Ordusu Yeni Nesil Savaş Uçakları İçin Füze Kayış Lazeri Planlıyor, İşe Yarayacak mı?

 "Uçak ve helikopter savunması için lazer sistemleri zaten var ve şimdi lazer vuruşları alanında çalışmayı tartışıyoruz, bu da saldıran roketin keskin başlıklarını fiziksel olarak yok edecek"


RUSSIAN MILITARY PLANS MISSILE KILLING LASER FOR NEXT-GENERATION WARPLANES. DOES IT WORK?

Rus silah tasarımcıları, ülkenin gelecekteki savaş uçağının füze uçlarını yalnızca ısı ile patlatarak gelen atışları yok eden yerleşik lazer savunmasıyla silahlandırmak istiyorlar - ancak gelişmeler 2030'ların sonuna kadar gün ışığı göremeyebilir.

Bu ayın başlarında ABD, yeni lazer silahının başarılı bir şekilde drone kullandığını açıkladı. Rusya'nın devlet radyo elektronik silah geliştiricisi KRET, lazer yetenekleri geliştirdiğini açıkladı; devlet haber ajansı Itar-Tass bunu haber yaptı.

SA4665/KY58-GÖKA17: “Kenti Dinlemek”

"Türlü bahanelerle bu görevden kaytarsak bile, tarih ve tabiat bizi mecbur kılıyor, dur, düşün, gerektiğinde korkmadan özeleştiri yap diyor." 


Bir medeniyet iddiamız ve siyasetimiz olduğundan bahsediyorsak mutlaka değişmeyen gündem konularımızdan birisi şehirlerimiz ve şehirliliğimiz olmalı. Türlü bahanelerle bu görevden kaytarsak bile, tarih ve tabiat bizi mecbur kılıyor, dur, düşün, gerektiğinde korkmadan özeleştiri yap diyor. 

Geçenlerde Doç. Dr. Alev Erkilet’in “Kenti Dinlemek” adında çok önemli bir kitabı yayınlandı.

SA4664/KY60-ES6: Avrupa 10 yıl Sonra Patlayacak

"Hayatın gitgide daha da zorlaştığı, ayrımcılığın arttığı, bu ayrımcılığın da çeşitli bahanelerle hukuksal hale getirildiğini görmeye başladık. Mesela başörtüsü kararı İslamofobinin normalleştiğini, yasalara girdiğini ve yasal olarak koruma altına alındığını gösteriyor."


Avrupa’da yükselen ırkçılık ve İslamofobi dalgası, Müslümanların hayatını zorlaştırmakla kalmıyor, geleceklerini de belirsiz hale getiriyor. Histerik bir şekilde artan milliyetçilik, ötekileştirme, İslam karşıtlığı 1930’lu yıllardaki Avrupa’yı çağrıştırıyor. Hemen hemen tüm Avrupa’da aşırı sağ partiler yükselişte, seçimi kazanmasalar bile söylemleriyle sağ ve merkez solu da etkilemiş durumdalar. 

Bunda elbette tarihi arka plan, küresel konjonktür, ekonomik kriz ve Trump’ın izleyeceği politikaların belirsizliğinin de etkisi var. Uluslararası ilişkiler ve İslami akımlar üzerine çalışan akademisyenlere Avrupa’nın geleceğinde bir dinler savaşı görüp görmediklerini, Müslümanların Avrupa’da bir geleceğinin olup olmadığını sorduk. 

SA4663/KY57-AHCZD31: Kur'an'da İnsan'ın Olumsuz Özellikleri

"İnsana verilen üstün meziyetler, Yaratıcıya kul olması, şeytanla olan ilişkilerinde başarıya ulaşması, mücâhede edebilmesi, tabiatı faydalı hale getirmesi, mutlu olması ve temiz kalabilmesi içindir."


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi hidâyete erdiren ve kendine imân etme şerefini nasip eden, küfür ve şirkten nefret ettiren, modern tâğutlara boyun eğdirmeyen âlemlerin rabbi olan Allah’a kâinattaki zerreler adedince hamd’u senâ, üsve’i-hasene olan Resûlü Muhammed Mustafa’ya salât u selâm olsun.


KUR’AN’DA İNSANIN OLUMSUZ ÖZELLİKLERİ

Kur’ân uygulamaya/hayata ve insanlığın dünya/ahiret mutluluğuna yönelik bir kitaptır. İnsana Rabbiyle ilişkilerinde yol göstererek, fıtrat çizgisinde tutmayı, (Buharî, Cenâiz, 80; Müslim, Kader, 23.) şeytan ve insanlardan gelebilecek tehlikelerden korumayı hedefler.( Tahrim, 66/6.) 

SA4662/KY28-ATA302: BM Kıbrıs Parametreleri Tabu mu?

"Cumhurbaşkanı Akıncı ve çalışma arkadaşları “Garantiler, Türkiye’nin Garantörlüğü ve Müdahale hakkı”nı müzakere masasında tartışmayan açmak yerine, “BM’nin Kıbrıs Parametreleri tabu değildir ve değişmelidir” açıklaması ile gündeme bu konuyu getirmesi ve tartışmaya açması gerekmektedir." 


KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu’nun 24 Haziran 2015 tarihinde yaptığı Basın Toplantısında dile getirdiği “Garantiler konusu tartışılmaz bir konu değildir. Garantiler tartışılacaktır ama önce Kıbrıslı Türkler ve Rumlar belli başlıklarda belli mesafe kat ettikten sonra” sözlerinin ne denli yanlış olduğu, birilerine yaranmak amaçlı söylendiği ve aceleyle dile getirildiği, aradan geçen iki yıl içinde bariz bir şekilde ortaya çıktı. 

Halbuki o şanssız günde Barış Burcu “BM parametreleri tabu değildir, gerektiği zaman tartışmaya açılmalıdır” deseydi günümüzdeki Cumhurbaşkanının, Müzakerecinin, Müzakere Heyetinin, AQB Özel danışmanının ve kendisinin düş kırıklıklarını içeren açıklamaların yapılmasına gerek kalmazdı.

SA4661/KY43-BRŞ21: Nikah Kıyılırken İlave Seçenekler ya da Demokratik Hak

"Kimse yok öyleydi böyleydi demesin boşuna. Bu bir hak idi ve bu hakkı kullanmak isteyenlere tanındı."


Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, müftülerin nikah kıymasına yönelik kanun tasarısına eleştirilere ilişkin açıklamalarda bulundu. Bozdağ eleştirilere karşı: "Değişiklik, hiç bir kimseyi il, ilçe müftülüklerinde resmi nikah kıymaya zorlamamaktadır. Sadece vatandaşımıza ilave seçenekler sunmaktadır" dedi.. (Açıklamanın tamamı için Sonsuz Ark'ın notuna bakınız)

Misal ben tercihimi Müftü'den yana kullanırdım.


Düşünsenize, bir tek cenazenizde en en en ön safta bir tabutun içerisinde sadece sizin için okunanlara amin diyor cemaat. Oysa sevdiğinle, En Sevgili'nin huzurunda diz çökmüşsün ve ardındaki cemaat sizin için okunan dualara amin diyor!

SA4660/KY62-HD1: AB Kıskacında Kıbrıs; Haklar ve Sorunlar

"ABAD Üye Ülkelerin özgürlüğünü örtbas pahasına entegrasyonu hızlandırmaya kararlı görünümündedir."


Tarihe baktığımızda Kıbrıs’ı Rumlaştırma çabalarını 1814’de Rusya’nın desteklediği ve Anadolu ile Kıbrıs’ı içeren bir Yunanistan genişlemesini amaçlayan gizli örgütün başlattığını görürüz. 1963 sonrası yoğunlaşan ve bugün dünya sorunu haline gelen Kıbrıs sorunu Şubat 1977 Denktaş-Makarios anlaşmasından beri iki yönetimli Federal Cumhuriyetin temel alınmasına ve çeşitli temsilcilerin katılımına rağmen çözümsüzlük çözümdür ilkesi kök almıştır. Her iki taraf Federal Cumhuriyeti onayladığına bakılırsa, Rumların Avrupa Birliğine (AB) niye ‘evet’ fakat askere ve garantiye ‘hayır’ dediklerini sormamız yerinde olur. 

Olası çözümde Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temelinde iki halklılık, iki bölgelilik ve tek vatandaşlık kavramları günümüze varan birikimlerde kalıcılık kazanmıştır. Fikir ayrılıkları olsa da senato üye sayısının eşitliğini, temsilciler meclisin üye sayısı ise toplumların ada nüfusuna oranıyla doğru orantılı şekilde olacağını dile getirebiliriz.  

30 Temmuz 2017 Pazar

SA4659/KY59-MLÖZ8: Bu Böyle Olmuştu; Kürtler

Verilere göre 1926 Laçin'de 48.000 civarında Kürt yaşıyordu, 1979’daki nüfus sayımından sonra Azerbaycan’da Kürtlerin yaşamadığı açıklandı. Yapılan araştırmalar sonucunda Stalin tarafından uygulanan tehcir politikası sonucunda 50.000 Kürdün hayatını kaybettiği söyleniyor. "


Kürtler 

SSCB’de yaşayan Kürt halkı Stalin döneminde iki sefer toplu tehcire uğradı. SSCB’nin kurulduğu yıllarda Kürtler genel olarak Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’da yaşıyorlardı. 16 Temmuz 1923 yılında Azerbaycan Sovyet Cumhuriyetinin sınırları içerisinde ilçe statüsünde olan ve başkentliğini Laçin’in yaptığı,  Kelbecer, Laçin, Kubatlı ve Zengilan bölgelerini kapsayan Kürdistan Uyezdi oluşturuldu. 8 Nisan 1929 yılında bu oluşum lağvedildi ve onun yerine 25 Mayıs 1930 yılında Sovyet Kürdistan Bölgesi oluşturuldu.

30’lu yıllarda Kürt özerkliğinin kaldırılma süreci başladı. Halka yönelik eğitim faaliyetleri durduruldu, okullar ve gazeteler kapatıldı, “Kürt” kelimesinin kullanımı yasaklandı. 

SA4658/SD731: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 210 (26-30 Haziran 2014)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)

(26-30 Haziran 2014)  (Haziran 2014: 3.237 Tweet+Önceki Toplam: 117.380+3.752=120.617 Tweet)

Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan beklediğim en önemli duruş din adı altında üniversitelerde ve diyanette pazarlanan molozları ayıklatmasıdır

 Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Bugünkü travma Türkiye'nin ve Erdoğan'ın bilişsel olgunluğu için bir fırsat olabilir;Kültür-edebiyat-sinema-sanatın önemi kavranabilir

SA4657/KY35-YTK204: FETÖ Kadar FETÖİZM'e de Kafa Yormak

"İlahiyatçılarla beraber felsefecilerin, onlardan önce sosyologların ama belli ki önümüzdeki süreçte dilbilimcilerin de oturup incelemesi gereken, tarihimizde olmamış bir vak'a analiz edilmeyi bekliyor."


Dünyayı fikirlerin değiştirdiğini anlamak zaman istiyor; açıkça ihtiyarlamanız gerekiyor.

Gençken de ateşli bir şekilde onca fikrin, ideolojinin peşinde gider insan ama çok azı yapmakta olduğu şeyin tarih içindeki geniş dalgalanmasını fark edebilir. O yüzden şu sıra dünya milletinin en uzağında kalmış görünen felsefenin tarihte diktiği köşe taşlarına ve o köşe taşlarında yazılı isimlere bakmak gerek. Gerek ki bir düşüncenin dünyanın gidişini nasıl zamana yayarak ama çok ciddi şekilde değiştirdiğini güneşin doğuş ya da batışını izler gibi uzaktan izlemek gibi bir anlamı göstersin. Hatta gözümüze soksun.

SA4656/KY37-AZ197: “Hz. Muhammed (sav)'siz İslam Zorlaması"na Savaşırız!..

"İslam, merkezine, “kul hakkı” kavramını yerleştirmiş dindir, bu nedenle, “vicdan” duygusuyla barışçı kimlik taşır. Vahşi kapitalizmin ve emperyalizmin, Soğuk Savaş’ın bitiminden hemen sonra İslam’ı bir numaralı hedef haline getirmesi asla tesadüf değildir."


Geçen hafta bir akşam, 24 TV’nin rejisindeki gençlere, “Çocuklar, bir gün buraya gelip, Hazreti Peygamber -haşa- biraz önce odamdaydı, bana, ‘Ardan doğru yoldasın ama şunlara da dikkat et’ dedi desem, ne yaparsınız” diye takıldım... Ortak cevapları, “Abi, önce güvenliği ararız, sonra da 112’ye haber veririz” oldu. Güldüm ve “İyi ama, Fetullah Gülen, etrafında halka olmuş insanlara yıllardır bunları söylemiş, aralarından biri de ‘hoca sen ne zırvalıyorsun, iyi misin?’ dememiş”diye sürdürdüm...

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kendisinden bir yıldır beklediğimiz açıklamayı yaptı, kendisi başta, ülkemizin aklı başında tüm ilahiyatçılarına teşekkür ediyorum.

29 Temmuz 2017 Cumartesi

SA4655/Sonsuz Ark-YD43: Hamas Suudi Arabistan’dan Tamamen Koptu mu?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Türkiye-Katar Ekseni üzerinden sürdürülen diplomatik gerilim stratejilerinin ana hedefi 'kaotik müslüman coğrafya' olgusunun oluşması, yayılması, derinleşmesi ve kemikleşmesi; bunun sonuçlarından biri de Siyonist İsrail'in daha özgür bir alanda dilediği şekilde Filistin-Gazze'yi işgal ve yok etme planlarını gerçekleştirmesi, Mescid-i Aksa'yı Süleyman Mabedi'ne dönüştürmesi. Bu stratejinin uygulanmasında en kolay yerel uşaklar elbette Mısır'daki darbede ve Türkiye'de uygulamaya konan ve halk tarafından durdurulan 15 Temmuz 2016'daki FETÖ darbesinde büyük rolü olan BAE ve Suudi hanedanının yönettiği Arabistan. Mısır ve Libya'daki sefalet bu iki ülkenin ihanetinin en büyük sonuçlarındandı bugüne kadar; eğer Türkiye'de başarılı olsalardı Katar'la uğraşmak zorunda kalmayacaklardı. Katar-Türkiye işbirliğinin elde ettiği güç büyüdükçe bu iki vahşi ülke -BAE, Suudi Arabistan-  müslüman coğrafyada mason efendilerinin emirlerini yerine getirmekte zorlanacaklardı.. Katar'a abluka'nın kalkmasının en önemli şartlarından biri Katar'daki Türk askeri üssünün kapatılması talebi idi... diğer talep de Hamas'a verilen desteğin kesilmesi... Aşağıdaki analiz Türkiye kamuoyunun pek fazla vakıf olmadığı Hamas-Suudi Arabistan ilişkilerine dairdir.
Seçkin Deniz, 29.07.2017


Hamas’la Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler kimi Suudi dini çevrelerin beklentisinin aksine soğukluğunu koruyor. Kral Selman Bin Abdülaziz El Suud ocak 2015’te tahta çıktığında Suudi Arabistan’ın Hamas gibi siyasal İslamcı gruplara açılacağı beklentisi kamuoyunda heyecan yaratmıştı. Nitekim Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal temmuz 2015’te Suudi Arabistan’a gelerek Selman’la görüştü. Ancak Suudi Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr, Meşal’in aslında umre ziyareti için geldiğini ve siyasi konuların görüşülmediğini söyleyerek ziyaretten beklentileri aşağı çekti.

SA4654/KY26-CA145: Söylem Yoksulluğu, Marka Bolluğu

"Samimi, iyi niyetli, diğergâm ve merhametliyiz. Fakat dolduruluşa getirilmeye açık bir yanımız bir türlü yaşananların muhasebesini yapmaya vakit bulamıyor. Kendi haklılık payını başkalarının hataları üzerinde görmekte ısrarın getirdiği bir tanımlama güçlüğü içindeyiz. Olguları asli gerçekliğiyle okumaya izin vermeyen bir sapma oluşturuyor bu güçlük, tarihsel sebepleri anlaşılabilir olsa bile."


Biz hâlâ kusuru ötekinde aramanın tesellileriyle avunmaktayken varlık alanımızı dağıtmaya dönük uzun vadeli plan ve programlar işlemeye devam etmiyor mu? Hiç de bir öncekinden farklı olmayan öfke yüklü mesajlarımıza rağmen Filistinlilerin durumunda iyileşme gerçekleşmiyor, Gazze rahat nefes almıyor, işgal altındaki toprakların genişlemesi durmuyor. Esed rejimi bütün cürümlerine karşılık düşmüyor, Avrupa’da kayıp binlerce mülteci çocuğa ulaşamıyoruz, Yemen kan kaybetmeye devam ediyor, zaten iş cinayetleri gündemimizde değil. 

Daha kötüsü ise başımıza gelen her belayı başkalarının elbette eksik olmayan kötülükleriyle izah kolaycılığı. Bize ait yanlışlığın sebeplerini soğukkanlılıkla konuşacak mahfillerden yoksunuz. Kaldı ki ekranlarla muhasara altına alınmış durumdayız zaten, tartıştığımızı sanıyoruz. Markalarla ve irili ufaklı dizilerle büyüleniyor olmamız da cabası.

SA4653/KY58-GÖKA16: Adalet ve Kötülük Problemi

"Macho’nun bu karman çorman konuşmasında haklı yanları yok değildi ama tektanrıcı olarak sadece Judeo-Hıristiyanlığı nitelemesi, İslamiyet’i görmezden gelmesi bağışlanabilir bir hata değildi." 


Adalete dair yapılan her düşünme, ister istemez, mutlaka “adli ilahi”, (teodise) diye bilinen “kötülük problemine de uzanıyor. Yaşadığımız dünyanın adil olup olmadığını, kötülüklerin kaynaklarıyla birlikte sorguluyoruz. Sağlıklı bir düşünce işleyişinde bu, bırakın sakıncalı olmayı gerekli ama elbette tutarlı, sağlıklı bir çizgide ilerliyorsa…

1820 yılında en zengin ve en yoksul ülke arasındaki fark 3’e 1 oranında iken, 1950’de bu fark 35’e 1’e, 1973’te 44’te 1’e 1992’de 72’ye 1’e yükselmiş. Zengin Kuzey ile yoksul Güney arasındaki sadece gelir düzeyleri değil ortalama yaşam süresi açısından da giderek büyüyen bir uçurum var. 

SA4652/KY38-SevDur71: Darbe Hayalleri Bin Yıl Daha Sürecek



Takdim

Hürriyet gazetesi 25 Şubat 2017 tarihli Hande Fırat imzalı haberi, birinci sayfada “7 eleştiriye 7 yanıt”, iç sayfada ise “Karargah Rahatsız” başlığıyla verdi. Hürriyet bu haberiyle, darbe dönemlerini tarihe gömecek olan referandum arifesinde, darbeler hafızasını canlı tutmak istercesine yine “askeri kaynaklar”dan edindiği bilgilerle, 28 Şubat dönemi haberciliğine imza attı.  

28 Temmuz 2017 Cuma

SA4651/KY28-ATA301: Rumları Sıkıntı Bekliyor

"Şimdi Türkiye’nin ve KKTC’nin eli geçmişe kıyasla çok daha güçlü ve Rumları sıkıntıya sokacak açılımlar da yolda..."


Kıbrıs adasının yakın geçmişi, özellikle de Makarios dönemi bana gerçekte birçok ipucu veriyor müzakerelerin geleceği ile ilgili.

Kıbrıs jeopolitik olarak yani hem coğrafik, hem de politik olarak dünyanın önemli kriz merkezlerinden bir tanesinin içinde yer alıyor. Gerek ABD’nin, gerekse de AB’nin yani Anglo-Sakson ve Batı dünyasının adaya gönderdiği diplomatik misyon şefleri ve personel, genelde hep ellerindeki en iyiler ve en seçkinler oldu bugüne değin. Rusya da aynı şekilde davranıyor ve aynı stratejiyi uyguluyor. En iyi diplomatları bir dönem Kıbrıs’ta görev yapıyorlar mutlaka.

SA4650/KY57-AHCZD30: İslâm'ın Kavramları: Âhiret'e İman

"Âhirete iman, insan davranışları için bir yön ve hedef belirler. İnsan ancak nereden geldiği ve sonuçta nereye gideceğinin bilgisine sahip olduğu ölçüde kendisine bir gaye ve hedef belirleyebilir. Âhiret inancı aynı zamanda insanı Allah'ın çizmiş olduğu hudutlar dahilinde yaşamaya zorlayan bir kontrol mekanizmasıdır."


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi hidâyete erdiren ve kendine imân etme şerefini nasip eden, küfür ve şirkten nefret ettiren, modern tâğutlara boyun eğdirmeyen âlemlerin rabbi olan Allah’a kâinattaki zerreler adedince hamd’u senâ, üsve’i-hasene olan Resûlü Muhammed Mustafa’ya salât u selâm olsun.


KUR'AN-I KERİM'E GÖRE ÂHİRET iNANCI

Bizi hidâyete erdiren ve kendine imân etme şerefini nasip eden, küfür ve şirkten nefret ettiren âlemlerin rabbi olan Allah’a kâinattaki zerreler adedince hamd’u senâ, üsve’i-hasene olan Resûlü Muhammed Mustafa’ya salât u selâm olsun.

SA4649/KY47-OE15: Türkiye- İstanbul'un Sembolleri





Doğa/Kent/İnsan
Set 7: Türkiye- İstanbul'un Sembolleri

SA4648/KY1-CÇ406: Vahşet

Yatak soğuk ise o evlilik donar, cehenneme döner, diye diretip durmuştu.


-I-

Mukaddes elinde kahve tepsisi oturma odasına girdiğinde kocasının sinirli sinirli konuştuğunu gördü. Güleç bir sesle;

- Hayırdır bey? Yine kime kızdın? dedi. Yetmiş yaşlarındaki kocası Adem’in önündeki sehpaya kahveyi bırakıp yandaki koltuğa oturdu. 

Kendisi kahve pişirmek için kalktığında kocası haberleri izliyordu. TV'de Adem’i sinirlendiren haberin detayları anlatılıyordu. Cinnet geçiren bir adam karısını, iki çocuğunu, kayınbabasını ve kayınvalidesini pompalı tüfekle öldürmüş sonra da kendi canına kıymıştı.

SA4647/KY31-FG20: Katar Bilmecesinde Türkiye’nin Yeri

"Bu kavga nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Ankara’nın, egemenlik ve bağımsızlığı konusunda görülmemiş, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan Katar’ın yanında durması ikili ilişkileri yeni bir boyuta taşıyor."


How Turkey fits into the Qatar puzzle

Haziran başında Katar’la ilişkilerini kesen Bahreyn, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) radikal ve terörist grupları desteklemek, ayrıca İran’a yakın durmakla suçladıkları Katar’a 13 maddelik bir talep listesi sundular. İlişkilerin yeniden kurulması için öne sürülen koşullardan biri, Katar’daki Türk-Katar ortak üssünün kapatılması.

Türkiye, Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki (KİK) en yakın müttefiki olan Katar’ın bu şekilde hedef alınmasının insani ve İslami değerlere aykırı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre üssün kapatılması talebi de uluslararası hukuka aykırıydı.

27 Temmuz 2017 Perşembe

SA4646/SD730: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 209 (21-25 Haziran 2014)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”

  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)

(21-25 Haziran 2014)  (Haziran 2014: 3.237 Tweet+Önceki Toplam: 117.380+3.752=120.617 Tweet)
Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Başbakan Erdoğan: "Biz bu yola millet için, ülke için, bayrak için ölmeye çıktık."

 Ebru Karalar @EbruKaralar_
Hukuk Araştırmaları, Siyaset Merkezi ve Arapça Medya Merkezine çok iyi seviyede arapça bilen bay ve bayanlar aranıyor. Maaş, şartlar çok iyi
@Seckin_Deniz retweetledi

SA4645/KY35-YTK203: Bu Kadarcık Parçalanma Yetmez!

"Var her bir şeyin kolayı, bunun da bulunur."


Kime yeter ki?..

Hepi topu şurada altmış küsur ülkeyiz ve yanyana gelmekte bazen zorlanmıyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatımız var mesela nur topu gibi. İyi kötü Sünni-Şii diye ikiye bölünmeyi ancak başarıyoruz. Şu son Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri falan bir tarafta Katar bir tarafta ne güzel oldu mesela. Sünniler kendi arasında niye bölünmesin?

Yetiyor mu bu kadarcık parçalanma savaş iç karışıklık tehdit işgal?

SA4644/KY49-İTIĞLI58: Hece’den Samora Machel’e

"Machel pirinç yetiştiren kadınlar adına, haksızlığa uğrayan yaşlılar adına, bir türlü iş bulamayan gençler adına konuşur. Onun sesi kendilerine Allah’ın verdiği hakkı vermeyen, kendilerini tanrı gibi görenlere, gasp ve hırsızlık üzerine hayatını kurmuş sömürü sistemlerine ve araçlarına karşıdır."


Hece dergisi, Ahmet Sait Akçay’ın editörlüğünde özel bir Afrika sayısı hazırlamış. Hece dergisinin yöneticileri “Cape Town Öyküleri” adlı kitabın yazarı Akçay’a bu özel sayının editörlüğünü vermekle isabetli bir karar vermişler. Çünkü Akçay ile Afrika arasında derin ve sürekli bir edebiyat ilişkisi vardır. Bu koca kıta ile edebiyat arasında nadir ilişki kurmuş Afrikalı olmayanlardan biridir Akçay.

Akçay’ı Cape Town’un sokaklarında yürürken tanımıştım. Uzun düzgün taranmamış saçları ile Abdülhak Hamit Tarhan’ın Paris’te yaşadığı bohem hayatının bir benzeri beyaz, renkli ve siyahların bir arada bulunduğu şehirde yaşıyordu. Yabancılar için Güney Afrika şehirlerinde yaşamak zordur; cesaret ister, kendine güven ister. Fakat o bu şehre galip gelmiş tanıdığım ender kişilerden biriydi.

SA4643/KY60-ES5: FETÖ Davalarında Alaycı Savunmalar

Polis memurlarından sorumlu imam olduğu iddia ediliyor. F.T. savunması da ilginç. Gündüz polis olarak çalışıp, iş çıkışı da terlik sattığını, yoğun tempoda terör örgütü üyesi olmaya fırsat bulamayacağını anlatıyor. 


Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları karşısındaki duruşma salonlarında FETÖ davaları hareketliliği yaşanıyor. Duruşmaları takip etmek isterseniz, nüfus cüzdanınız yeterli. İçeri cep telefonu ya da herhangi bir elektronik cihaz sokulması yasak. Bunları ‘İzleyici’ kartı alırken emaneten veriyorsunuz.

Duruşmalardaki havayı görmek için erken saatlerde ben de oradayım. Bugün (19 Temmuz Çarşamba), 1 No’lu Ana Salon’da kamuoyunda Mahrem İmamlar davası olarak bilinen, İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “mahrem” nitelikli sözde emniyet teşkilatı yapılanmasında yönetici oldukları iddiasıyla yargılan 198 sanığın duruşması var. Sabah erken saatte duruşma salonları koridorlarında sadece sanık yakınlarıyla karşılaşıyorum. Çocuklar, kundakta bebekler de anneleriyle birlikte mahkeme kapılarında. Babalarını, annelerini yargılanırken görmek bu çocuklarda travmalara yol açacak. Ancak bu ailelerinin pek umurunda olmasa gerek.

26 Temmuz 2017 Çarşamba

SA4642/KY26-CA144: Kültür Mekânları ya da ORA AVM

"Devasa ve hayatın pek çok birimini kapsama iddiasındaki tüketim ve oyalanma mekanları, etrafındaki insan unsurunu ve oturduğu zeminin tabiatını hesaba katmadığı ölçüde ıssızlığa mahkum oluyor."


Fiziki çevrenin çok çabuk değişebildiği bir dönemde şahitlik niyeti sergileyen eserler giderek daha bir önem kazanıyor. Köksal Alver ile Duran Boz’un hazırladığı “Mekân Hikayeleri” bu açıdan öngörülü bir çalışma. (İz, 2017) 567 sayfalık kitap, hatıralarda yaşayan veya hâlâ faal olan hatırı sayılır kültür mekanlarını unutulmaz kılan sebepleri açma amacını gözetiyor.

SA4641/KY37-AZ196: Kaçma... Gel Buraya

Türk savcı ABD Büyükelçiliği’ne basit bir soru sordu: 
"15 Temmuz’a karışmış şu FETÖ’cüler, şu tarihlerde sizlerle görüşmüş, kimlerle görüştü, ne görüştü?"
 Hepsi bu...


Selefi, Francis Riccardione de böyleydi... Parmakları uzun olanlar grubundan... Büyükelçilik ile “sömürge valiliğini” karıştıranlar sınıfı... Mesela, 17-25 Aralık’taki “Birinci FETÖ Darbe Girişimi”ni, nasıl destekleyeceğini bilememişti... Darbe girişiminden 10 gün önce FETÖ tarafından Washington’da sarılıp-sarmalanan Kılıçdaroğlu ile 18 Aralık 2013 günlü buluşması ise evlere şenlik bir gösteriydi...

Sonra...

SA4640/KY38-SevDur70: Öfkeni Yaşat Kudüs Yaşasın!

"Türkiye ayaklanırsa dünyaya önemli bir mesaj vereceğini biliyorlar. Türkiye herhangi bir ülke değildir." 


Takdim

Yarım asırdır İsrail işgaline direnen Kudüs, şimdi abluka altında. Mescid-i Aksa’nın da içerisinde bulunduğu Kudüs’ün etrafı surlarla çevrili Eski Şehir bölgesi 14 Temmuz Cuma günü itibariyle önce 3 gün boyunca giriş çıkışa kapandı. 16 Temmuz günü kapılar açıldığındaysa, mabedlerine girmek isteyen Müslümanlar X-Ray cihazı utancıyla karşılaştı. Müslümanların ilk kıblesi ve üç hareminden biri olan Mescid-i Aksa’da 1969’dan bu yana ilk defa cuma namazı kılınamadı.

“Metal arama dedektörleri” uygulamasına karşı çıkan Filistinliler, “Bizler, İsrail’in camimizde yaptığı değişiklikleri kabul edenler olarak tarihe geçmeyeceğiz” diyerek namazlarını Aksa surlarının dışında kılmaya başladı. İsrail İç Güvenlik Bakanı Gilad Erdan, Mescid-i Aksa’nın, İsrail’in egemenliği altında olduğu açıklamasını yaptı. 

SA4639/KY28-ATA300: Başpiskopos Hrisostomos Açıkça Yalan Söylüyor..

“Rumlar Türklere saldırmadı, Türkler isyan etti” diyen yalancı din adamı Başpiskopos Hrisostomos açıkça YALAN Söylüyor..


Aramızdaki nesebi belirsizlerin “1974 önce Rumlarla barış içinde yaşıyorduk” yalanlarını çürüten haberler, belgeler ve gazeteler Meclis Başkanı Sibel Siber’in hazırlattığı “KKTC Meclisi Kıbrıs Türk Gazeteleri Arşivi”nde bol miktarda bulunmakta. 

Başpiskopos Hrisostosmos’a, Rum Siyasilere ve Rumlara yalaklık yapmayı kendilerine görev edinmiş aramızdaki nesebi belirsizlere KKTC Meclisindeki bu gazete arşivine göz atmalarını tavsiye ederim…

25 Temmuz 2017 Salı

SA4638/SD729: "sonra, önceden sonra gelir" /27.08.2005/ 393. patika



...hataların özelliklerine baktığınız herhangi bir an, daima, o hataların önem düzeyini fark ettiğiniz değerli zamandır...
...ya değilse hata olduklarını dâhi fark edemez, hata düzeylerini belirleyemez ve sürekli aynı hataları yapmaya devam edersiniz...
...bu durum sizi gerer ve tekrarlanan sorunlardan sıkılırsınız...
...işte farkın önemli olduğu o 'temel hata'yı fark etme zamanı' söz ettiğimiz andır...
...sizleri etkileyen tüm detaylar kendi içlerinde kusursuz ağlarla birbirlerine bağlıdır...
...olumlu ve iyi detayların bağlı olduğu alt/üst ana bağlantı yerleri olduğu gibi, olumsuz ve kötü detayların alt/üst ana bağlantı yerleri de vardır...

SA4637/SD728: Telveler 58

"Siz öne çıkanlarla geride kalanları ve gelecek olanları görebilmelisiniz..."


Hastalarınıza iyi davranınız... yaşlılarınıza da...

Hasta ve yaşlı olmayı istemeyeceğiniz gibi, onlar da istemediler. Lâkin; bu gerçekleri değiştiremiyor...

Çocuklarınız ne kadar değerli ise, hasta ve yaşlılar da o kadar değerlidir... Aralarındaki tek fark zamandır ve onlar sizden sonra gelmemişlerdir...

SA4636/SD727: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 208 (16-20 Haziran 2014)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)

(16-20 Haziran 2014)  (Haziran 2014: 3.237 Tweet+Önceki Toplam: 117.380+3.752=120.617 Tweet)


 Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Bu memlekette eskiden her türlü icma, toplantı fatiha ile açılır fatiha ile kapanırdı; şimdi saygı duruşu ve borazan sesiyle...

 Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Bugün hâlâ her tülü bahaneyle antik yunan ibadetlerinden başka bir şey olmayan saygı duruşu, mezar ziyaretleri sürüyor olmazdı.

24 Temmuz 2017 Pazartesi

SA4635/KY51-HA8: Stratosfer'deki Zeplin; Dijital İstihbarat ya da Fransa Fısıltı'nın Peşinde

"Fransa, ses enerjisinin uzayda ve dünyanın atmosfer katmanlarında oluşturduğu 'Deformasyon'u çözmeyi başarırsa dünyada konuştuğumuz 'Fısıltı'nın bile farkında olacağı bir sistem peşinde..."


“Hiçbir şey yoktan var olmaz; varken de yok olmaz”, “Lavoisier’in Maddenin Sakımı Kanunu” adı altında ortaöğretimden başlayarak Genel Kimya kitaplarının ilk sayfalarında ve  kimyanın temel kanunları arasında yer alır.

1905 yılında, Alman Fizikçi Albert Einstein, maddenin yoğunlaşmış bir enerji olduğunu, enerjinin maddeye, maddenin de enerjiye E=mc² (E: erg-enerji, m: gram-kütle, c: cm/s-boşluktaki ışık hızı) basit formülüne göre dönüşebileceğini bilim âlemine kabul ettirmiştir.

Aslında bu iki kanunun kısaca özeti şu: “Her nesne enerjidir ve enerji yok olmayıp dönüşür”

SA4634/KY61-FÖ2: Şeytânî Aklın Pakistan Serüveni; Tahir'ül Kadri ve Siyasi-Askerî Piyonlar

Sonsuz Ark'ın Notu:
Pakistan Hakkında yayınladığımız SA700/ÇY3-BŞ9: Pakistan; Gözden Çıkarılmış Ülke 28 Mayıs 2014 tarihli analizi okumanızı öneririz.19 Temmuz 2017'de ABD Başkanı Trump ile Hindistan Başbakanı Modi'nin görüştüğü gün, ABD, Keşmir'deki en önemli Pakistan yanlısı gruplardan Hizbul Mücahidin'in lideri Seyyid Selahaddin'i terör listesine ekledi



Özel Yetiştirilip Müslümanların Başına Belâ Edilen Sahte Dini(!) Liderler

Mayıs ayında İmran Han'ın Pakistan Tahriki İnsaf Partisi'ne katılan Firdevs Aşık Han, "Navaz Şerif'in yeni adresi Adiala cezaevi" demiş..

(Sonsuz Ark'ın Notu: Navaz Şerif, 15 Temmuz Darbesi ve FETÖ ile mücadelede Türkiye'ye destek veren Pakistan Başbakanı (*), Seçkin Deniz, 19.07.2017)

SA4633/KY28-ATA299: Anastasiadis Yalanı Kabul Ettirmeye Çalışıyor; Kıbrıs Adası'nın Bölünmesinin Resmi Hikayesi

"1 Ocak 1964 sabahı Dr. Fazıl Küçük ve Makarios barikatların karşılıklı olarak kaldırılması anlaşmasını imzalamışlar. Rumlar barikatları kaldırmayınca da Mağusa, Larnaka, Limasol, Baf ve Girne şehirleri de tarafların kurdukları barikatlarla Türk ve Rum bölgeleri olarak bölünmüştür."



Rum lider Anastasiadis Cuma günü yaptığı açıklamada, müzakere masasına dönmek için masaya iki koşul koydu ve Kıbrıs’ın ana bölünme nedeninin “Türk askeri, garantiler ve müdahale hakları” olduğunu belirtti. Herhalde Anastasiadis, kendinden başka herkesi aptal zannediyor ve bıkmadan usanmadan Kıbrıs konusunun 1974 yılında, Türk Askerinin adaya ayak basmasıyla başladığı yalanını, ciddi ciddi iddia ediyor ve yaymaya çalışıyor.

Gerçekte 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatı, 15-22 Ocak 1950 tarihleri arasında yapılan Plebisitin (tek yanlı referandum) ve akabinde Makarios’un Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesine Başpiskopos olarak seçilmesiyle başlattığı Kıbrıs adasının Yunanistan’a katılması (Enosis) hayalinin yarattığı kanlı ve acımasız olayların sonucudur, Kıbrıs sorunun başlangıcı değil.

SA4632/KY57-AHCZD29: Kur'an'daki Mü'min Tiplemeleri

"Kur’an’da yer alan mümin tiplemeleri ve buna ilişkin davranış özelliklerinin kriter olarak ele alınması ile hem Müslüman tanımlamasında daha geniş özellikleri taşıyan hem de kendi içinde gerçekleşen davranışlarla çok boyutlu dindarlık özelliğini barındırabilen bir ölçek oluşturma imkanı sağlanabileceğini düşünmekteyiz."


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi hidâyete erdiren ve kendine imân etme şerefini nasip eden, küfür ve şirkten nefret ettiren, modern tâğutlara boyun eğdirmeyen âlemlerin rabbi olan Allah’a kâinattaki zerreler adedince hamd’u senâ, üsve’i-hasene olan Resûlü Muhammed Mustafa’ya salât u selâm olsun.


KUR’AN-I KERİM’DEKİ MÜMİN TİPLEMELERİ

Kur'an-ı Kerim’de belirtildiği gibi mü’min, “önde gidenler (es-sabikune’s-sabikun)”, ( Vâkıa 56/10) Allah emri ve ilahi mesajı her şeyin üstünde tutan (muttakî), tevhîdi “La ilâhe illallâh Muhammedü’r-rasülullah” kabul eden[1], kullara kul olmanın pençesinden kurtulup yalnız Allah'a kul olmayı başaran (İsrâ: 17/23; Enbiyâ: 21/25), ubûdiyet statüsünü ulûhiyet statüsüne karıştırmayan, imanlarına hiçbir zulüm bulaştırmadan (En’âm, 6/82.) her türlü küfrü, şirki reddeden (Nisa, 4/36; En’am, 6/14; Yunus, 10/105; Kasas, 28/87; Rum, 30/31.) kimsedir.

SA4631/KY13-AO134: Korunmuş Kur'an, Alimler, Hadisler ve Akıl

"Kur'an korunmuş olduğu için bizler onun değiştiğine inanmıyoruz, ancak hadisler için böyle bir şey denilemez."


İlahi kitapların insan eliyle değişip değişmediğine dair tartışmalar hep süregelmiştir. İnancımıza göre önceki dinler değişikliğe uğratılmış sadece Kur'an ebediyete kadar koruma altındadır.


Allah'ın neden öncekileri korumayıp, son kitabını koruduğu tartışmaları bir yana, sonuçta müslümanlar vahyin yani geçmişe dayalı vahyin değiştirilebilecek olduğunu kabul etmekteler.


Kur'an geçmiş vahiy kitaplarının/dinlerin değiştirilmesini anlatırken onların alimleri /dinde ileri gelenleri tarafından değiştirildiğini belirtir. Yani bunu yapanlar, bakıldığında yaptıklarını din adına yaparlar.

SA4630/KY58-GÖKA15: Başarılı Darbeler Dönemi Bitti!

"İradesi için şahlanan milletimizi gördükten sonra hiçbir darbeci artık bunu göze alamayacaktır. Milleti tanımayan bazı ahmaklar çıkacak olursa da hak ettikleri dersi alacaklardır!"


15 Temmuz gecesi olan biteni darbe olarak nitelemekte ve direniş çağrısı yapmakta erken davrananlardanım. Zira muhalefetin siyaset üretemediği, FETÖ’nün giderek sıkıştığı şartlarda darbe çılgınlığını göze alabileceklerini hep düşünüyordum.

28 Mayıs 2015’teki “Batı'ya rağmen demokrasi” yazımda Batılı talancıların Türkiye’de demokrasinin gelişmesini asla istemediklerine dikkat çektim: “Uzun zamandır Erdoğan’ı diktatörlükle, Ak Parti iktidarını ise IŞİD destekçiliğiyle özdeşleştirmeye çalışan bir propaganda yürüttüler. Şimdi seçimi Ak Parti’nin tekrar kazanma ihtimaline karşı, darbe için görev çağrıları yapıyorlar…Tabii bir derdimiz de içerideki açık veya zımni darbe destekçileriyle. 

SA4629/KY60-ES4: Erdoğan Korkusu Avrupa’yı Sarsıyor

"Avrupa, yürüttüğü örtük ve dolaylı politikayı terk edip, son dönemde açık açık Hayır propagandasına soyundu."


Yüksek Seçim Kurulu’nun son verilerine göre, yurt dışında oy kullanacak 2,9 milyon seçmen var. Bu seçmenlerin önemli bir kısmı Avrupa’da yaşıyor. Gerek bu seçmeni gerekse Türk kamuoyunu etkilemeyi hedefleyen Avrupa, yürüttüğü örtük ve dolaylı politikayı terk edip, son dönemde açık açık Hayır propagandasına soyundu.

PKK mitingine polis koruması 


Türkiye’nin bakan ve milletvekillerinin Türk seçmenle buluşması ve bilgilendirmesinin önüne geçmeye çalışan Avrupa ülkeleri, yeri geldi “salon küçük” gibi komik bahanelere sığındılar, yeri geldi Türk bakanı istenmeyen kişi ilan etmeye varan diplomatik cinayetlere imza attılar. Fakat diğer yandan Türkiye’den Hayır cephesi ve yanı sıra HDP ve Avrupa’da çöreklenmiş olan PKK, Dev Sol gibi yasadışı terör örgütlerinin, PKK, Abdullah Öcalan afişli mitinglerine kucak açtılar. Terör yuvası haline gelen Almanya, İsveç, Belçika, Fransa, İsviçre, İngiltere, İtalya ve Hollanda’da PKK’lı teröristler gösteriler yaptılar.

23 Temmuz 2017 Pazar

SA4628/KY59-MLÖZ7: Bu Böyle Olmuştu; Azeriler

"1918 yılına kadar şimdiki Ermenistan sınırları içerisinde 500.000’den fazla Azeri ikamet ederken, 1920 yılının sonunda bu sayı 12.000 civarındaydı."

Azeriler

Mayıs 1918 yılında ezelden beri Azerilere ait olan topraklarda Ermenistan Cumhuriyetinin kurulması Azerilerin topraklarından sürülmelerinin ve soykırıma uğramalarının başlangıç noktası oldu. Nitekim bu bölgede neredeyse hiç Azeri nüfus  kalmadı. 

1918 yılına kadar şimdiki Ermenistan sınırları içerisinde 500.000’den fazla Azeri ikamet ederken, 1920 yılının sonunda bu sayı 12.000 civarındaydı. Bir tek 1919 senesinde Erivan’da açlıktan 14.000, Eçmiadzin ilçesindeyse 6 ay içerisinde 4.000 kişi hayatını kaybetti. Bütün ölenler, evlerini terk etmeye imkanı olmayan Azerbaycanlılardı. 

SA4627/KY58-GÖKA14: Darbeciliğin Psikolojisi

"Darbeci, sisteminin ne pahasına olursa olsun korunmasına inanmış vesayetçidir! Darbeci, hepimizin yakından bildiği, gündelik hayatta örneğini çokça gördüğümüz bir kişiliğe sahiptir. En öne çıkan özelliği, her şeyi kendisinin bildiğini, toplumun güdülmesi gereken bir sürü olduğunu düşünmesidir."


Toplum olarak bir türlü başımızı kurtaramadığımız darbecilik, cumhuriyetimizin vesayet sistemi olarak kurulmasıyla yakından bağlantılı. Darbecilerin psikolojisini de vesayet sistemi belirliyor.

Cumhuriyetimizin meşruiyeti kesinlikle tartışmasızdır. Ama bu gerçek, kuruluş felsefemizde bir açmaz olduğunu söylememize mani değil. Bir yandan hem egemenliğin kayıtsız şartsız milletle olduğu ileri sürülüyor bir yandan da vesayetçi bir sistem öngörülüyor, cumhuriyetin ancak asker-sivil bürokratik vâsiler aracılığıyla sürdürülmesinin zorunluluğu kaziye olarak kabul ediliyordu. Tamamen topluma güvenilemezdi zira onu yönlendiren düşünce ve inançlar, geri kalmamızın esas nedeni olarak görülüyordu. Bir an önce asrın icaplarına uyum sağlanarak toplumun içine düştüğü gerilikten kurtarılması gerekir diye akıl yürütülüyordu.

SA4626/SD726: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 207 (11-15 Haziran 2014)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  (Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz)

(11-15 Haziran 2014)  (Haziran 2014: 3.237 Tweet+Önceki Toplam: 117.380+3.752=120.617 Tweet)


 Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Davutoğlu'nun şu an ihtiyaç duyduğu tek şey sağlıklı eleştiri ve destek... Aktif güç kullanımı gerekiyorsa omuz vermek...

 Seçkin Deniz @Seckin_Deniz
Davutoğlu'na istifa çağrıları yapanlar vatan hainleridir. Davutoğlu'nun şu an sağlıklı eleştiriye ihtiyacı var, ahmakça taleplere değil

SA4625/KY35-YTK202: Kıbrıs’tan Kudüs’e

"Belki de şu anda Mescid-i Aksa’nın da üzerinde kavurucu sıcağı bir nebze hafifleten küçük esinti geziniyor ta Akdeniz’in ortasındaki adadan beri uzun yoldan gelmiş."


İrlanda’nın sahil kasabası Drogheda’nın ambleminin hilal olması vesilesiyle Büyük Kıtlık’ta Osmanlı’nın iki gemi dolusu yiyecek göndermesine atıf yapılır sık sık.

İrlanda’da en önemli gıda maddesi olan patateste üst üste yaşanan hastalıklar nedeniyle meydana gelen kıtlık sonunda milyonlar ölmüş, kaçabilenler Amerika kıtasına kaçmıştı. Bu büyük insani drama yardım elini uzatan onca ülke arasında tek Müslüman ülke olan Osmanlı olduğu için ayrıca dikkat çekmişti. Hala da çekiyor; okullarda bu konuya değinilirken Osmanlı’nın yardımı da kısaca da olsa anlatılıyor. 

SA4624/KY37-AZ195: Dikkat! İhanet Büyüyerek Üzerimize Geliyor

"Emperyalizmin “yumuşak karın” olarak gördüğü “tepkici kimliği” aynı zamanda Erdoğan için önemli bir avantaj: Şaşırtabilir."


15 Temmuz’un nasıl bir “küresel planın” Türkiye’yi denklemden çıkarmayı hedefleyen saldırısı olduğunu son bir yılda yaşanılanlardan daha iyi anlıyoruz.

Mesele, yalnız Irak-Suriye hattı değil, anlamadınız mı, Amerikan derin devleti-İsrail hattında şekillendirilen genel saldırının tahminlerin çok ötesinde amacı olduğu her geçen gün biraz daha anlaşılıyor.

Bakın, Katar krizi, hemen devamında gelen Mescid-i Aksa baskınları...

15 Temmuz başarılı olsaydı, Katar bugün, abluka altında değil, resmen askeri işgal altındaydı ve sahibi olduğu 350 milyar dolarlık fon da Amerikan hazinesine irat kaydedilmişti!..

Seçkin Deniz Twitter Akışı