"Hey benim has Gardaşım! Güle güle güzel kardeşim güle güle! Ahiret yolun açık, mekanın cennet olsun inşallah. Biz senden razıyız inşaallah Rabbim de razı olur..."
Bilenler bilir şehrimizin "ostviertel" denilen doğu yakasında bir bakkal dükkanı işletiyordu Yaver Kardeşim. Bakkal dediğime bakmayın siz, bana kalsa eczane gibiydi! En güzel, en taze meyve ve sebzeleri onda bulurdunuz. Hemen hemen hangi meyve ve sebzenin ne işe yaradığını bilir ve hemen hepsi ile kalbi bağ kurduğu müşterilerine onlardan tavsiye ederdi. Falan meyve filan hastalığa iyi gelir vesaire...
Elsassstr.nin "bizim" olduğu zamanlar geldi aklıma O'nu düşünürken. Canımız meyve çekmiş ve vakit gece yarısı imiş ne gam. Yaver vardı orda. Bize bir telefon kadardı uzaklığı. Öyle bir meyve tabağı hazırlar getirirdi ki masamıza, kendimizi kral gibi hissederdik.
Alışverişte O'nu en sona bırakırdım hep. Bütün ihtiyaçlarımızı aldıktan sonra gelirdi Yaver'e sıra. Çünkü O, ya en son kapatırdı nöbetçi eczaneyi ya da bakkalı; kapatmışsa zile basar çağırırdık aşağı. Kaç kere benim için açmışlığı vardır dükkanı. Değil hayır demek yüzünü astığını bile görmedim hiç.
En pahalı turfanda meyveleri dizerdi gözümüzün önüne. Yoldan gelen geçen herkes bir avuç kiraz, bir tane mandalina, bir elma alıp yoluna devam ederdi. O zaten selam veren herkese ucuz pahalı demeden ikramda bulunurdu ama... Bir gün ismi lazım değil adamın biri bir avuç kirazı aldı ve selam bile vermeden çekti gitti. Kiraz mevsimi yeni başlamış ve kilosu en azından 7-8 euro.
Dayanamadım sordum: "Yaver bu adam senin müşterin mi?" Gülerek cevap verdi: "Bir gün bile alışveriş yapmadı!" Dedim: "Neden buna izin veriyorsun öyleyse?" "Tadına bakmak için izne ne gerek var?" gibi şeyler söylemişti.
İnsan hastaneye düşmeyi sever mi hiç? Yaver'in dostlarından iseniz seversiniz! Öyle bir "Obsteller"/meyve sepeti hazırlardı ki Yaver, hastaneye düşmek bile hoş görünürdü gözümüze, güzel gelirdi insana...
Benim Elsassstr.ye gelişlerimin en büyük nedeni idi. Genellikle onu görmek için gelirdim, çay kahve alışveriş bahane idi. Her geçen gün kendimi tek başıma hissetmelerimin tek tesellisi oydu. Öylesine candan, öylesine vefalı öylesine dost idi.
Bu satırların altına imza atacak bir sürü insan çıkar inanıyorum ki. Çünkü elinden geldiğince herkesin derdiyle dertlenir, yardımına koşardı. Belki gidemediği düğün olmuştur ama kaçırdığı cenaze olmazdı. İlk ondan alırdım cenaze haberini birilerinin ve gelemediğim cenaze namazı için de bir güzel fırçamı yerdim O'ndan. "Sen toplum adamısın, öndersin orada olman lazım" derdi her seferinde.
"Kaderde senin hakka yürüyüş haberini almak ve arkandan bir şeyler yazmak varmış. "Demek şimdi gidiyorsun!" demişti Şair. Demek sen de gidiyorsun sevgili Kardeşim? Laf olsun diye demiyorum ama sensiz bu mahalle harbiden öksüz kalacak bilesin. Sen bu mahallenin muhtarı gibiydin. Tam ortasında duruyordun gönül semtimizin. Sensiz daha da çekilmez olacak hem bu sokak, hem bu şehir hem de şu kahpe Gavuristan.
Yarın seni temelli göndereceğiz ata yurduna, Azerbaycan'ın Türkiye vilayeti Iğdır'ın bozkırlarına! Sana neden "köylü" dediklerini bilmiyorum ama köyünün toprakları ile buluşmaya gidiyorsun şimdi. Üstünde sefa süremediğin köy toprağının altında vefaya yatıracaksın cansız bedenini.
Hey benim has Gardaşım! Güle güle güzel kardeşim güle güle! Ahiret yolun açık, mekanın cennet olsun inşallah. Biz senden razıyız inşaallah Rabbim de razı olur..."
Not: Cenaze namazı 18.07.2017 Salı günü Aachen Yunus Emre Camii'nde kılınacaktır.
Naim Okur, 19.07.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları
Takip et: @nokur
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.