"İlahiyatçılarla beraber felsefecilerin, onlardan önce sosyologların ama belli ki önümüzdeki süreçte dilbilimcilerin de oturup incelemesi gereken, tarihimizde olmamış bir vak'a analiz edilmeyi bekliyor."
Gençken de ateşli bir şekilde onca fikrin, ideolojinin peşinde gider insan ama çok azı yapmakta olduğu şeyin tarih içindeki geniş dalgalanmasını fark edebilir. O yüzden şu sıra dünya milletinin en uzağında kalmış görünen felsefenin tarihte diktiği köşe taşlarına ve o köşe taşlarında yazılı isimlere bakmak gerek. Gerek ki bir düşüncenin dünyanın gidişini nasıl zamana yayarak ama çok ciddi şekilde değiştirdiğini güneşin doğuş ya da batışını izler gibi uzaktan izlemek gibi bir anlamı göstersin. Hatta gözümüze soksun.
Ama olmuyor.
İletişimdeki sıçramanın getirdiği, üretim ve dolayısıyla tüketim ilişkilerinin kendince dönüştüğü yerde açtığı yeni yollarda adına ister debelenme ister ilerleme diyelim, yuvarlanıp gidiyoruz hep birlikte; bütün insanlık olarak.
Ve 15 Temmuz’da billurlaşmış yoğun ve yaygın bir terör içeren darbe girişiminin arkasından yaşananları hep birlikte izliyor hissediyor tanık oluyor zaman zaman bizzat gerçekleştiriyoruz.
Yargılamalar, suçluların tespiti, vak'anın nasıl gelişip nasıl olgunlaştığı nasıl planlandığı ve daha bunlara bağlı binlerce alt başlık.
Tümü toplamda bir örgütün uzun on yıllar içinde büyümesinin nasıl mümkün olduğuna dair bir resmi de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Gittikçe flu alanlar kayboluyor, işin içindekiler ortaya çıkıyor ve suçlarına göre yargılanmaları sürüyor. Bütün bunlar nihayetinde bir kriminal, toplumsal, sosyolojik olaylar silsilesi.
Aradan geçen zaman içinde yine çok az kişinin tartıştığı, düşündüğü; özellikle 17/25 Aralık sonrası çok çok az sayıda aydının kafa yorduğu, seslendirdiği FETÖ’nün “tuhaflığı”, Anadolu’ya yabancılığı üzerine önceki gün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kamuya açıkladığı rapor bu yüzden önemli.
Raporda FETÖ’ye özel olarak vurgu yapılan sapkınlıklar, din adına aldatmaların, biliyoruz ki tarih içinde onlarca örneği var, yaşandı.
Aradan geçen süre henüz kısa olduğu için ve FETÖ tehdidi tamamen kazınmadığından dolayı işin kriminal, örgüt, vaka, olay, kişi ve benzeri bazlı mücadelesine yoğunlaşmak; küresel çaptaki örgütlenmenin analizi; muhtemel dış ve iç desteklerinin saptanması şüphesiz doğal ve mantıklı.
Ama nihayetinde raporda ayrıntılarıyla ve somut örneklerle gösterilen o sapkınlık, o Allah ile aldatmak temelli zihin ve kalp hastalığının yeşerme, yaygınlaşma, kitleler üzerinde etki kurabilmesinin önlenmesi, tekrarlanmaması gelecek için kritik önem taşıyor.
Bugün adı FETÖ olur yarın başka bir şey.
Bu topraklardaki yaşayış, eyleyiş, düşünüş, inanış biçimlerinde hangi görüş inanç mezhepten olursa olsun bu düzeyde bir savrulmanın toplum ve ülke hayatına etkileri üzerinde devlet mekanizmasının önlemleri madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünde ise bütün bu farklılıklarımıza, Orta Asya’dan getirdiklerimizden Avrupa’yla temasın etkilerine kadar onlarca ton farkının bu milletin en küçük bir topluluğunda bile kalp ve akıl arızasına yol açması/açmaması madalyonun diğer yüzü.
Farklılıklarımızı yok etmeden ama suç şebekesine dönüşmelerine de müsaade etmeden korumanın, bir inancı yaşamanın birlikte millet olmamıza engel olmadan sürmesine imkan vermenin sınırlarını belirlemeye çalışırken yapılacak çok iş var.
İlk cümlede kasten yaşlanmak değil ihtiyarlamak dedim.
İki kelime arasındaki fark, o farka yüklediğimiz anlam, derken mesele bizzat dil’in kendisine, felsefe kadar itilmiş Türkçe'ye ve onun çaresine nasıl bakacağımıza geliyor biraz daha deşersek.
Üstelik bu yazıda ele almaya çalıştığım, dikkat çekmeye çalıştığım şey yani FETÖİZM bizzat kendine ait bir dile, kelimelere yüklediği kendine has anlamlara, yazma ve konuşmaya dair bir ayrı sözsel birikime sahip.
Bu açıdan da belki esasen bu konuya da odaklanmak gerek.
Ama ne benim buna takatim ve bilgim yeter ne bu sayfanın hacmi bunu karşılar.
İlahiyatçılarla beraber felsefecilerin, onlardan önce sosyologların ama belli ki önümüzdeki süreçte dilbilimcilerin de oturup incelemesi gereken, tarihimizde olmamış bir vak'a analiz edilmeyi bekliyor.
Yaşar Taşkın Koç, 30.07.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz