Anayasa referandumu sırasında Türkiye’nin iç işlerine burunlarını sokmaktan çekinmeyen Alman siyasiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki genel seçimler için Türk seçmenlere “Türkiye düşmanlarına oy vermeyin” çağrısında bulunmasına çıldırdı. Üç milyon Türk’ün yaşadığı Almanya, 24 Eylül’de seçime giderken, seçim propagandalarını Erdoğan düşmanlığı üzerinden yürütüyor.
Başta Gezi kalkışması olmak üzere, Türkiye’de çıkan her türlü kalkışmada teröristleri ve vatan hainlerini açıktan destekleyip sponsor olan Almanya, Erdoğan’ın bu sözü üzerine iç işlerine karışıldığını belirterek üst perdeden alınganlık yapıyor. 16 Nisan referandumunda açıktan “Hayır” çağrısında bulunup, Erdoğan düşmanlığı yapan Alman siyasiler, “Hayır”cılara ve Türkiye karşıtı tüm terör örgütlerine verdiği desteği unutsa da tarih bunları hiçbir zaman unutmayacak.
Türkiye düşmanlarını desteklemeyin
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Almanya Şansölyesi Merkel’in “Gümrük Birliği” açıklamaları üzerine Almanya’da yaşayan gurbetçilere “Hataya düşüp bunlara sakın ola oy vermeyin. Sakın” diyerek şu ifadelerle uyarıda bulunmuştu: “Almanya şu anda işte 25-30 gün sonra yapılacak olan seçim için adeta SPD ve Hristiyan Demokratlar olarak ‘Türkiye’yi ne kadar hırpalarsak o kadar içeride fazla oy alırız’ havasına düşmüşlerdir. Ben de Almanya’daki bütün soydaşlarıma diyorum ki sakın bir yanlışa düşüp de bunları desteklemeyin. Ne Hristiyan Demokratları ne SPD’yi ne Yeşilleri. Bunların hepsi Türkiye düşmanıdır. Orada şu anda Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmayan siyasi partilere gerekli desteği verin. Birinci parti, ikinci parti olmaları önemli değil, onlara verin. Çünkü bu bir yerde artık Almanya’da yaşayan tüm vatandaşlarımın bir onur mücadelesidir.”
Terör Cumhuriyeti alarmda
İşte bu sözler başta Almanya Başbakanı Merkel olmak üzere Alman siyasileri kızdırdı. Merkel, “Türkiye kökenliler de dahil tüm Alman vatandaşlarının özgür seçim hakkı vardır. Hiçbir müdahaleye müsamaha göstermiyoruz” diyerek hem suçlu hem güçlü pozisyonunu korudu. 16 Nisan referandumu sırasında Türkçe ve Almanca, “Atatürk olsa HAYIR derdi” başlığını kullanan Bild gazetesine konuşan Hristiyan Sosyal Birlik Parti (CSU) Genel Sekreteri Andreas Scheuer ise, Erdoğan’ın katlanılmaz bir şekilde Alman iç politikasına karıştığını söyledi.
Başta FETÖ ve PKK olmak üzere besledikleri teröristlerle “Terör Cumhuriyeti”ne dönen Almanya’nın Dışişleri Bakanı Gabriel’in açıklaması ise teröre verecekleri desteğin artacağı yönünde. Gabriel, “Türkiye’deki pek çok kişinin Avrupa ve Almanya’dan destek beklediklerini, çaresiz olmadıklarını düşünüyorum” diyerek vereceği desteği açıktan ilan etmekten çekinmedi. Sosyal Demokrat Parti SPD’nin başkanı ve başbakan adayı Martin Schulz, referandum sırasında “Erdoğan ölçüyü iyice kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız” şeklindeki açıklamalarıyla kafadan Türkiye’nin iç işlerine daldığı halde, Erdoğan’ın uyarısı üzerine “Almanya’nın iç işlerine karışma” demekten çekinmedi.
Yüzde 41 oy kullanmayacak
FETÖ’ye kucak açan, PKK’ya silah veren, ajanlarıyla Türkiye’deki sözde aktivistleri eğiterek bölgesel eylemleri savaşa çevirmeye çalışan Almanya, işin ucu kendilerine dokununca “Türkiye iç işlerimize karışıyor” diyerek ağlıyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısının Almanya’da yaşayan Türkler arasında karşılık bulup bulamayacağı da merak konusu. 1 milyona yakın Türk seçmen olan Almanya’da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin 2017 siyasi katılım raporuna göre durum pek de parlak gözükmüyor.
Buna göre Sosyal Demokrat Parti Türklerden yüzde 50’lere yakın oy alırken, akabinde gelen Yeşiller Partisi yüzde 16 oy aldı. Ardından Sol Parti ve Hristiyan Demokrat Partisi geldi. Önümüzdeki seçimlerde kime oy vereceksiniz diye sorulduğunda ise, yüzde 50’lerde olan Demokrat Parti’nin oyları 22’ye, yüzde 16’da olan Yeşiller Partisi ise yüzde 6-7’ye düştü. Sol Parti ve Hristiyan Parti’de de belli bir düşüş yaşandığı araştırmaya göre, yüzde 41’lik bir kesim ise kendisini hiçbir siyasinin temsil etmeyeceğini düşündüğü için sandığa gitmeyi düşünmediğini belirtti.
Teröre destek verene oy yok
Cumhurbaşkanı’nın bu ifadesinden önce de Avrupalı Türk toplumunun kendisini siyaseten temsil edebilecek bir siyasi partinin varlığını görmediğini ifade eden Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkanı Zafer Sırakaya, Almanya’daki Türklerin, Türkiye- Almanya ilişkilerine katkı sunacak partileri destekleyeceklerini söylüyor.
“Özellikle PKK terör örgütüne bir şekliyle zemin hazırlamaya çalışan Yeşiller Partisi ve Sol Parti gibi PKK terör örgütünün paçavrası önünde demeç verebilen bir siyasi partinin Avrupalı Türk toplumu tarafından kabul görebilme ihtimali olabilir mi? Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi Türkiye-Almanya arasındaki ilişkiye katkı sunabilecek, bu saygı çerçevesinde bu ilişkiyi daha ileri bir zemine taşıyacak anlayışa muhakkak Avrupalı Türk toplumu sandığa giderek cevap verecektir.
Cem Özdemir şu an için Türkiye karşıtlığı üzerinden kendisine siyasi kimlik bulabilen bir siyasetçi. Türkiye karşıtlığı üzerinden bir siyaset anlayışı bitmiş olsa, öyle tahmin ediyorum ki Almanya’daki toplumda hiçbir şekilde esamesi okunmaz. Dolayısıyla şu anda popüler olan, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı siyaset gütmek, Türkiye’ye karşı tavır almak anlayışının en üst düzeyde temsilciliğini yapan bir tavır sergiliyor. Böyle bir yapının Batı toplumunda da herhangi bir şekilde siyasi anlamda bir karşılık bulacağını zannetmem. Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerinde tekrar gördük. Zaman zaman yüzde 5’lik seçim barajını geçemeyip, eyalet parlamentosuna girememe tehlikesinin varlığını gören Yeşiller Partisi’nin aynı akıbete federal seçimlerde de uğrayacağını düşünüyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Almanya’nın iç işlerine karışmasıyla ilgili düşüncelerini ifade eden siyasetçilerin Türkiye’deki referandum sırasında Türkçe videoyla oy vermek isteyen insanlara bizatihi seslenmiş olmasına sessiz kaldılar. Buradaki çifte standardı görmemiz gerekiyor. Bununla birlikte Cem Özdemir AK Parti’ye oy verenlerin Türkiye’ye gitmeleri gerektiğini söyleyerek, partisinin fikriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir anlayışın kendisi tarafından ifade edildiğini gördük. Yani benim gibiysen çok ideal bir demokratsın, benim gibi düşünmüyorsan, demokrasiye de karşısın anlayışı demokrasi değil bilakis faşist bir düşünce tarzının tezahürü olsa gerek.”
Türkiye’nin iç işlerine karışanlar bedelini ödeyecek
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkan Yardımcısı Filiz İşler ise referandum sürecinde Türkiye’nin iç işlerine karışan Alman siyasilere muhtemelen kötü bir fatura çıkacağını vurguluyor:
“Almanya’da yaşayan Türk kökenli insanlar tabi ki öncelikle özgür bireylerdir ve seçimde hangi partiye oy verip vermeyeceklerini de çok iyi bilirler. Referandum sürecinde görüldüğü gibi Türk kökenli seçmenin ezici çoğunluğu Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemiş ve onu bağrına basmıştır. Bu kesim gelecek Federal Parlamento seçimlerinde referandum sürecinde Türkiye’nin iç işlerine karışarak kötü niyetlerini ortaya koyan çevrelere muhtemelen bir fatura çıkacaktır. Gezi olaylarında Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen çevreler ile şimdi pişkin pişkin demokrasi dersi vermeye kalkan çevreler tabi ki bir bedel ödeyecektir.
UETD’nin bu yıl yapmış olduğu ‘2017 Siyasal Katılım Raporu’nda da bunu açıkça görüyoruz. Türkiye düşmanlığı üzerinden en çok siyaset yapan Yeşiller Partisi örneğine bakacak olursak, 2014 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 19 destek çıktığı görülüyor. Araştırmamıza göre son parlamento seçimlerinde Yeşiller, Türk kökenlilerden ancak yüzde 14 oy çıkarabilmiş. İşin püf noktası ise, sadece yüzde 6’sının gelecek parlamento seçimlerinde bu partiye oy vermek istediği. Bildiğiniz gibi Almanya’da yüzde beşlik bir seçim barajı mevcut. Anket sonuçları Yeşiller Partisi’nin artık tamamıyla marjinal bir harekete dönüştüğünü ortaya koyuyor. Yeşiller daha çok aşırı ve uç eğilimli kişiler tarafından destekleniyor. Cem Özdemir konusu da çok enteresan. Parti içerisindeki otoriter tavırları ile tepkileri üzerine çeken Özdemir özellikle gençler ve gelenekçiler tarafından istenmiyor. ABD’den Atlantikçi çevrelerin desteği ile siyasal hayatını sürdüren ve oportünist bir evrim geçiren Özdemir artık sermayeyi ve gücü temsil ediyor.
Özdemir referandum sürecinde sergilediği yaklaşımla Türk kökenli seçmen nezdinde bütün güvenilirliğini yitirmişti. Sürekli İslami derneklere sataşan, Türk kökenli kuruluşlara saldıran yıkıcı üslubu onu diskalifiye etti. Yapıcı önerilerde bulunmaması ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti ile sorunlu, hatta bölücü çevrelerle işbirliği Özdemir’in itibarını sıfırladı. Tabi birkaç yıl evvel isminin yolsuzluklara karışması ve kısa bir zaman evvel esrar kullanmasının ortaya çıkması da onun güvensizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Avrupa’daki toplumsal ve siyasal sorunları ve talepleri geride bıraktığımız birçok seçimlerde çok açık bir şekilde müşahede ettik. Seçimler geleneksel siyasi söylemleri değiştirdi. Irkçı ve popülist partiler yükselişe geçti. Avusturya, Fransa ve Hollanda’da popülistlerin seçimleri kazanmasından büyük endişe duyuldu. Şimdi merakla Almanya’daki seçimlerin sonuçları bekleniyor.”
Erdoğan’dan başka projeleri yok
Referandum sürecinde “Hayır” propagandası yapan, daha evvel de HDP’yi açıktan destekleyen Yeşiller Partisi’nin nasıl bir Türkiye istediğinin aşikar olduğunu söyleyen Siyasal Bilimci Yasin Baş, bu durumun birçok insanı aydınlattığını söylüyor:
“Yeşiller bu şekilde kendi bindikleri dalı kesti. Yeşiller terör örgütü PKK’yı açıkça destekleyen Sol Parti’den oy kapayım derken, kendi itibarını sıfırlamış oldu. Erdoğan düşmanlığı ise popülizmin en düşük seçim stratejisi haline gelmiş durumda. Artık konsepti olmayanların son çaresi Erdoğan’a saldırmak oluyor. Sormazlar mı, sizin başka projeleriniz yok mu diye?
Yeşiller görünür bir şekilde seçmen nezdinde kaybediyor. Federal çapta parti sadece yüzde 7 ila 8 oy potansiyeline sahip. Türkler arasında gittikçe itibar kaybeden partinin yüzde beşlik seçim barajına takılma ihtimali bile mevcut. Bu sebeple Yeşillerin bir kısmı sağ-muhafazakar seçmenin, Türkiye ve İslam eleştirmenlerinin oylarına ulaşmaya çalışıyor. Ayrıca bu partinin son yıllarda sergilediği siyaset eşitliği ve liberal hakları savunan bir parti olmaktan hızlıca uzaklaştığı izlenimini de veriyor. Örneğin partili Cem Özdemir ve Volker Beck’in 2015 sonlarında yayımladıkları bir belge var. Burada Almanya’daki mevcut İslam-i kuruluşların dini cemaat olarak tanınması reddediliyor. Almanya’da bulunan yaklaşık 2500 caminin 1800’ü bir şekilde Türkiye ile gönül bağı bulunan cemaatlere bağlıdır. Bunu tehdit olarak gören bazı çevreler, yeni icat ettikleri cemaatler ile burada bir toplum ve din mühendisliğine soyunuyorlar. Ayrıca Sözde Ermeni Soykırımı tasarısını destekleyen siyasetçilerin Türk kökenli seçmen nezdinde itibarları zedelenmiş durumda. Bazı partililer ise eleştirilere suç duyuruları ile cevap vererek insanları susturmaya çalışıyor.”
Sevda Dursun, 02.09.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları
Takip et: @sevdadur
Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015
İlk yayınlandığı yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.