"Ne yapabilirdim, ne yapabilirdik bu yalanların ortasında, bu azgın ve yok edici çölde?"
Yorgunum; bunu söylemem gerek. İnsanın kendisinden hızla uzaklaştığı bu riyâkâr dönemde 'yorgun' olduğumu söylemem, sanırım sıcak bir giriş için gerçek bir samimiyet yansıması olacaktı, oldu. 4999 yazıyı okumak, düzenlemek, yayına hazırlamak, yayınlamak ve bu 4999 yazıyı her gece 00:01'den itibaren Sosyal Medya'da, Google+, Pinterest, Twitter ve Facebook kişisel hesaplarımda ve Sonsuz Ark'ın Kurumsal Twitter ve Facebook sayfalarında paylaşmak gerçekten yorucu bir yayın işi... ama Allah yardım ediyor; bu işi kaç kişiyle yaptığımı soranlara da aynen böyle söylüyorum.
Yeryüzünde yaşayan insanların zihni bir çöle dönmüş diye düşünüyorum. Ve ben bir yerde 'su' var biliyorum, o suya doğru yürümeliyim diye karar veriyor ve o suya doğru yürüyorum. Su, hayatın temeli ve varoluşun anlamlı kalabilmesi için de en temel vazgeçilmez bir ihtiyaç... Bu su Kur'an'dan başkası değil, Hakikat'in tek ve kesin kaynağı olarak Kur'an orada duruyor, herkesin gözü önünde duruyor, ama yolları tıkanmış, üzeri örtülmüş...
"Sana da kendisinden önceki kitapları tasdik edici ve onları koruyucu olarak bu kitabı hak ile indirdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen bu gerçeği bırakıp da onların isteklerine uyma. Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Allah size hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.” (Mâide Suresi,5/48.)
Ne yapabilirdim, ne yapabilirdik bu yalanların ortasında, bu azgın ve yok edici çölde?
Anlatabilirdim sadece, düşünebilirdim, yazabilirdim; yapabileceğim hiçbir şey yoktu başka... belki benimle beraber o 'su'ya ulaşmak isteyenler olabilir diye düşündüm, samimiyetim tek başına yeterliydi... Ve oldu... o yolculukta benimle beraber yürümeye karar veren dostların birer birer arttığını gördüm... Yürüyoruz ve yorgunluğumuzu birlikte hissediyor, birbirimize bakarak direncimizi arttırıyoruz, sonsuzluğa giden bu yolculukta karınca gibi çalışarak etrafa yayılana, yayılacak olana iyilik yüklemeye çalışıyoruz, Allah da yardım ediyor.
Evet; yapabileceğimiz başka bir şey yok; samimiyetle yürümeye devam etmek... hepsi bu... Sonsuz Ark'ın yayına başladığı Temmuz 2012'de aylık sayfa tıklanma sayımız 1078'di... Bugün Allah'a şükürler olsun ki günlük sayfa tıklanma sayımız 1000 civarında... Daha fazlasının olması için insanların bu yolculuğu fark etmesi ve aynı şeye ihtiyaç duyması gerekiyor. Hiç kimseye zorla bunu anlatamazsınız, kolundan tutup beraber yürüyelim diyemezsiniz, başlangıçta sizi kırmazlar ama ansızın çekip giderler sonra...
“Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?” (Câsiye, 23)
Geriye dönüp bakıyorum sık sık; aldığımız yolu, bu yolda yaşadıklarımızı, söylediklerimizi düşünüyorum. Sonsuz Ark 1 Temmuz 2012'den bu yana 4999 yazı, analiz yayınlamış; bu 5000. yazı olacak.
Beş Bin yazı, dile kolay; her yazı için bir gün takdir edersek en az 5000 gün. Evet; biz Sonsuz Ark yazarları, konuk ve çırak yazarlarımız dahil 5000 gün vermişiz Sonsuz Ark'a ve siz okuyucularımıza. Bu az şey değil ve bunun karşılığında bir tek kuruş kazancımız olmamış, aksine cebimizden, kendimizden harcamışız; özel zamanımızı, dikkatimizi, bilgi birikimimizi, geliştirdiğimiz becerilerimizi bir şeyler anlatmak için Sonsuz Ark'a vermişiz. Karşılığında insanlardan hiçbir şey istemedik, okunsun isteği bir karşılıksa, evet bunu istiyoruz ve istemeye de devam edeceğiz.
Niçin vardı Sonsuz Ark?
Sosyal medyadan yazılı, basılı, görsel medyaya kadar her türlü iletişim aracı aktörlerinin ajandasına bağlı kalarak istendik algılar oluşturmak için kullanılırken, yerkürede yaşayan bizim gibi birkaç insan buna itiraz ettik. Bizim dev medya kartelleri ile yarışacak ekonomik kaynağımız yoktu, insan unsurumuz yoktu, devletin ya da herhangi bir kurumun, kuruluşun desteğini almıyorduk ve söyleyeceklerimiz vardı. Paraya ve güce karşı söyleyecekleri olan birkaç kişiydik biz.
Önce tek kişiydik, sonra çok kişi olduk. Parası olanın ürettiği algılara karşı algı üretmek ve bu algıyı mümkün olabildiğince 'gerçek' bir algı olarak inşa etmekti amacımız. Bizi bu benzersiz yolda fedâkârlığa sürükleyen tek etken buydu. Bir başkaldırı için gerekli olan unsurların en önemlilerinden biri samimiyetti, diğeri istikrardı. İşin maddi boyutlarından bahsetmiyorum, maddi güce sahip olanların istikrarından da söz etmiyorum, maalesef maddi güce sahip olanlar için eksik olan tek şey samimiyetti ve bu bizde vardı, ancak samimi olanların da istikrar sorunu vardı, biz istikrar sorununu da samimiyetimizle çözdük ve böylece 3. yılın ilk yarısını bitirirken 1000. yazıya ulaştık.
Yazdıklarımızla tarihe tanıklık ediyor ve tarihin yazılmasında da etkili olmaya çalışıyoruz. Medya kartellerinden daha güçlüyüz bu anlamda. Başarıya, huzura hasret kalmış bir toplumda yaşamak, inançlarıyla, al-üst kimlikleri, dilleri ve kültürleriyle sürekli tedirgin edilen ve sömürülen bireyler için en büyük istek özgürlük ve aidiyetliklere saygı isteğiydi ve biz bu isteği iliklerimize kadar hissediyorduk.
Bireyden topluma, toplumdan devlete, devletten dünyaya yönelen her bir bakış bizim bu saygı isteğimize hizmet edecekti ve etmeliydi. Bir Amerikalı'nın, bir İngiliz'in, bir Alman'ın, bir Fransız'ın, bir Rus'un, bir İsrailli'nin o küstah kibrinin yakıp kavurduğu bir dünyada ve bir coğrafî bölgede artık nesne olmaktan bıkmıştık ve bütün cümlelerde özne olmak istiyorduk; bu hakkımızdı, bu hakkı alacaktık.
İşte Sonsuz Ark bunun için var. Allah'tan bunun için yardım istedik yola çıkarken ve Allah bize güzel yol arkadaşları verdi; okuyucularımız yazarlarımız oldular, yazdılar, çevirdiler; yayınladık. Toplumsal hafızamızı bir 'ahır'a çeviren tüm artıklardan arınmak için çabaladık. Sorduk, soruşturduk.
Din'den, ekonomiye, terörden soykırımlara, stratejik analizlerden öykülere ve şiirlere kadar her türden sesimizle bir şiir yazıyoruz, buna Sonsuz Ark Şiiri de diyebilirsiniz. Her ne kadar biz şair değilsek de, şairlerin romantik kırılganlığından uzak olsak da, şiirin melodisi yaptığımız işin epik yönüne çok uyduğu için şiir diyoruz.
5000. yazı dolayısıyla tüm sevgili yazarlarımıza, konuk yazarlarımıza, çırak yazarlarımıza, çevirmenlerimize çok teşekkür ediyoruz. Sevgili okuyucularımıza da okudukça paylaşmalarını tavsiye ediyoruz.
Sonsuz Ark Şiiri yazılmaya devam ediyor; Allah'ın izniyle de devam edecek.
Seçkin Deniz, 12.10.2017, Sonsuz Ark Manifestosu
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.