2 Kasım 2017 Perşembe

SA5104/AŞ80: Entrikalara Karşı Öfke Kontrolü

"FETÖ'nün ürettiği profesyonel ve 50 yıllık deneyimli entrika gücü, gün geçtikçe etkisini kaybediyor olsa da, geride bıraktığı hasar, yeni nesle aktarılacak kötü hatıralar da biriktiriyor ve en çok %52'ye iş düşüyor bu zamanda..."


Kavşakta yeşil ışığın yanmasını beklerken, sağıma gelip duran arabadaki müzik sesiyle dönüp bakıyorum. Bir kadın, güneş gözlüklü, kafasını sallayarak, eliyle tempo tutarak çalan şarkıya neredeyse bağıra çağıra eşlik ediyor; kısa kesilmiş saçları dalgalanıyor öfkeden bağıran küçük bir kızçocuğunki gibi; muhtemelen kırka doğru yürüyen bir yaşı var... Şaşırdım; kendisine baktığımı da gördü, ama devam etti. Yeşil yandı ilerledik, birkaç yüz metre sonra trafik tekrar durdu, kadın biraz geride, yeniden başladı şarkıya eşlik etmeye... Düşündüm; bu umarsızlık, orantısız tepkisellik neden?

Zaman zaman toplumun farklı kesimlerine dair gözlemler yapıyorum; büyülenmiş, gerilmiş bir halde keskin davranışlarla, keskin sözlerle birbirlerine tepki veriyorlar. Yaşlısı, orta yaşlısı, genci ve çocuğu; toplumun hemen tamamı bu büyünün kollarında şaşkın bir halde günün getirdiği sorunlarla başa çıkmaya çalışıyorlar. Ve tabi içe kapanarak tepki verenlerin de sayısı epeyce fazla, ama bunun tam karşısında sürekli dedikodu yapan kadınlar ve erkekler de var. Düşünüyorum; bu neden böyle?

Gelişen teknoloji, her an iletişim kurma fırsatı, yayılan bilgiyle beraber her an dolaşıma sokulan yanlış, yalan, manipülatif ve provokatif bilgi kirliliği, gelişmekte olan bir ülkenin yaşadığı ekonomik ve sosyal gerilimler, aksayan ve gün geçtikçe kopan ebeveyn-kardeş-akraba ilişkileri, aşırı iş yükünün getirdiği stres, din eğitimindeki dengesizlik, tarihe hızla gömülen geleneksel ilişki çerçevesi, gelecek kaygısı, güven duygusunun zayıflaması, kaotik ölümcül hastalıklar, mevsim etkisi gibi çağın olağan sorunları dışında başka sorunları da var güzel ülkemin insanlarının. Bütün bunlar onları bu kadar derinden etkileyemezdi ve bu kadar umarsız ve orantısız tepkiselliğe sürükleyemezdi.

Batı'nın ve CHP ve yol arkadaşlarının sık sık dillendirmeye çalıştığı şekliyle 2002 Ak Parti İktidarı ile başlamadı bütün bunlar; tam aksine Ak parti hükümetleri 15 yıldır inanılmaz derecede yüksek bir performans ve mücadeleyle birikmiş iki yüz yıllık kamu problemlerini azalttılar, ülkeyi yeni bin yıla hazır hale getirmeye çalıştılar, halen de son Ak parti hükümeti bu çabasını  halkın verdiği büyük destekle sürdürmeye devam ediyor. Peki o halde sorun ne?

Sorun şu; 1960 askerî darbesi bu halkın demokratik tercihlerini mahvetti, zaten yüzeysel ve halktan kopuk olan 1923-1950 arası CHP Diktasındaki Tek Partili devletin ürettiği şiddeti ve gerilimi henüz üzerinden atamamış olan devlet, darmadağınık oldu ve halkla devlet arasındaki güven bunalımı derinleşti, 2002'ye kadar ABD'nin kontrolünde, şu anda bütün Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi askerî darbeler,  kapasitesiz parti liderlerinin ürettiği koalisyonlar, TÜSİAD üyesi zenginlerin yaptığı soygunlar, Sağ-Sol, Türk-Kürt, Müslüman-Laik çatışmaları ile altüst edildi.

Öfkeden-gerilimden başka hiçbir değer sonraki nesle doğru dürüst aktarılamadı. 1993-2002 yılları arasında da toplum en dip noktada isyan edecek hale getirildi, 2002 Kasım seçimlerinde Erdoğan liderliğindeki Ak Parti bu sürecin sonucu olarak halkın birikmiş öfkesini temsil ederek tek başına iktidar oldu, ama devletin derinliklerinin ürettiği gerilim ve güvensizlik Ak parti iktidarlarının tepesinde her an tehdit olarak durdu ve 15 Temmuz 2016 NATO-FETÖ askerî darbesine kadar bitmedi.

Halk kendi seçimleri ile iktidara getirdiği hükümetlerin özgürce çalışamadığını gördü, yargılaması FETÖ tarafından tam bir kumpasa dönüştürülen Ergenekon-Balyoz darbe tehditleri ve PKK, DHPC, FETÖ, IŞİD-DAEŞ terör örgütleri ile halkı her an her yerde herkesin öldürebileceği bir hayat alanına mahkum ettiler... Halkın geçmişten gelen tedirginliği, en son FETÖ-PKK-DAEŞ'ün ürettiği dehşet verici terör ve darbe saldırıları ile vatanını kaybetme korkusu ile zirveye ulaştı. Bu darbe ve terör organizasyonlarının tek patronu olan ABD'nin de istediği bu idi, halkın güven duygusunu yok etmek ve iç savaş çıkarmak...

O sabrıyla yüzyılları sağ salim deviren halkı paranoyak-şizofrenik bir ruh haline sokmak isteyen bizzat ABD'nin kendisi idi ve bunu kullandığı tüm kuklaları ile sağlamaya çalıştı. Ailelerde, akrabalar arasında, dostlar ve arkadaşlara karşı birbirine güvensizliği derinleştiren asıl faktör FETÖ oldu...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın personel arşivinden çıkan ve 15 Temmuz Komisyonu'na gönderilen, 2 Mart 1981 tarihli doktor raporuna göre Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nde İntoksikasyon Psikozları Seksiyonu'ndan Dr. Müfit Uğur'un psikotik bozukluk teşhisi ile Câni FETÖ lideri Gülen'e yazdığı aşağıdaki reçetede psikiyatrik hastalıklarda kullanılan ilaçlar var. 


Bu paranoyak, toplumu kendisi gibi paranoyak hale getirene kadar da durmaya niyetli değildi. FETÖ lideri gerçek bir şizofrendi, psikolojik olarak çevresinden topluma doğru yaydığı bu hastalık en son güç gösterisi olarak kendisine bağlı subaylar ve astsubaylarla birlikte 15 Temmuz 2016'da zirvede patladı.

Halk Allah'ın büyük yardımı ile bu şizofrenler dalgasını durdurdu, ancak halkın bu direnişle özgüveni artsa da, samimi insanlar yaşadığı derin güvensizliği bir türlü aşamadı, aşamaması için de her gün yeni bir tiyatro ile halkın gündemi meşgul edildi, askerî darbeden sonra ekonomik saldırılar, psikolojik harp teknikleri ile piyasaya sürülen yalanlar, CHP, HDP gibi partilerin meclis kürsülerinde ekranlarda ileri sürdüğü  gerçek dışı iddialar, medyadaki çarpıtmalar...

Halkın direniş noktalarını tahkim eden şey, 15 Temmuz NATO-FETÖ Darbesi'nde acımasızca şehit edilen 250 insanın cesareti ve  yaralanan 2196 gazinin verdiği güçtü. Halkı bu paranoyakça gidişe karşı her şeyini feda edecek bir kararlılıkla ayakta tutan da inancı oldu...

Elbette halktan 16 Nisan Referandumu'nda 'Özgür Demokrasi'ye Evet diyen %52'yi kastediyorum. Zaten toplumu bir arada tutan da her türlü hastalıktan korumaya çalışan da %52'lik halkın bu derin sabrı, feraseti. Kalan %48'in bu konuda herhangi bir fikri olduğunu da sanmıyorum, ama ne yazık ki paranoya %48'lik kısımda daha aktif bir şekilde sonuç alıyor ve gerilim işin bu tarafında daha fazla zemin bulduğu için sürüyor, %52 de bu kesimin fazladan ürettiği karşıtlık duygusuna karşı mücadele ediyor.

FETÖ'nün ürettiği profesyonel ve 50 yıllık deneyimli entrika gücü, gün geçtikçe etkisini kaybediyor olsa da, geride bıraktığı hasar, yeni nesle aktarılacak kötü hatıralar da biriktiriyor ve en çok %52'ye iş düşüyor bu zamanda...  Hayır diyen %48'e karşı bilinçli bir şekilde sabırlı davranacak ve kararlılığını muhafaza ederek onlardan farklı ve gerçekçi olduğunu kanıtlamaya devam edecek; vatanı gerçekten vatan olarak algıladığını hissettirecek bir duyarlılıkta yaşayacak. 

Sabrı ve Hakkı yaşamaktan ve tavsiye etmekten bir an bile geri durmayacak, öfkesini kontrol edecek ve değer olarak öğrendiği  hayati derecede önemli olan her şeyi çocuklarına aktarmakta ihmalkâr olmayacak.


Arif Şahin, 02.11.2017, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 80



 Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.


Seçkin Deniz Twitter Akışı