Dr. Amina Okuyeva anısına…
Tesettür ve Çifte Standartlar ya da Neden Ukrayna Avrupa’dan Daha İyi
Hayatımda hiçbir zaman vicdanımdan ödün vermemeye çalıştım. Her zaman doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri yapmaya ve yanlış olduğunu hissettiklerimi yapmamaya özen gösterdim. Bizim bir Hadisimiz var: “Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir.”
Kaderim o şekilde gelişti ki, Yaratan beni Ukrayna’nın en meşhur Müslüman kadınlarından biri yapmaya uygun gördü. Farklı dinlerden insanlar sıkça dinimin çeşitli yönleri hakkında sorular soruyor. Sahip olduğum asgari bilgilerime dayanarak her zaman onlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
İlk olarak dinimize göre ne Müslüman bir kadının ne de Müslüman bir erkeğin halk plajlarına gitmemesi gerektiğini söylemek istiyorum. Gerçek şu ki yabancı, çıplak insanlara sebepsizce bakmak günah olarak sayılır. Elbette bu ayrıntı Fransa hükümetinin Müslüman kadınların halk plajlarını kullanma özgürlüğüne getirdiği çifte standardın uygunsuzluğunu haklı çıkartmıyor.
Sonuçta Avrupa değerlerinin temel ilkelerine göre demokratik hak ve özgürlükler din özgürlüğünün ve ayrımcılığın yasaklanmasını öngörüyor. Örneğin, birçok Müslümanın yaşadığı İskandinav ülkelerinde böyle sorunlar çıkmıyor. Farklı inançlara sahip insanlar ilkelerinden ödün vermeden orada barış içinde yaşayabiliyorlar ve yaşadıkları ülkeye ve topluma fayda sağlayabiliyorlar. Dolayısıyla bu ülkelerde bu tarz konularla alakalı gerginlikler de çıkmıyor.
Elbette, yasadışı ve toplumun güvenliğini tehlikeye sokan yöntemlerle haklarını savunan radikal grupların eylemlerini haklı görmek mümkün değil. Ancak her etki tepki doğurur; bu doğanın ve özellikle de insanlar arası ilişkilerinin kanunudur. Ve bu tarz çatışmalarda kaçınılmaz olarak ortaya çıkan kısır döngü ne kadar ilerlerse, onu bozmak da o kadar zor olur.
Kendi deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: diğer Avrupa ülkelerinde nasıl olduğunu bilmiyorum ama Ukrayna'da neredeyse hiç kimsenin bulunmadığı, rahatça yüzebileceğiniz birçok yer bulmak mümkün. Elbette böyle yerlerde de yakınlarda olabilecek balıkçıları ve yoldan geçenleri göz önünde bulundurarak kıyafetlerimle yüzüyorum. Böyle yerlerde ruhen ve bedenen dinlenip yakınlarımla keyifli vakit geçirebiliyorum.
Genel olarak, Ukrayna'daki dini azınlıkların durumundan söz etmek gerekiyorsa, Ukraynalıların hoşgörüsünü vurgulamak istiyorum. Ukrayna için en zor dönemlerde bile şahsen ben dini gerekçelerle ne evde ne de sosyal alanda herhangi bir ayrımcılıkla karşılaşmadım. Elbette günlük hayatta özellikle yaz aylarında kapalı kıyafetlerimle dikkatleri üzerime çekiyordum ama bu ilgi genelde samimiydi ve beni rahatsız edecek boyutlarda değildi.
Kamusal alandaysa okulum ve çalışma hayatım sırasında Ukrayna’da geçirdiğim yıllar boyunca çok şükür dini gerekçelerle önemli bir ayrımcılıkla karşılaşmadım. Hatta Odessa Tıp Üniversitesi'nde eğitimim sırasında, pratik derslere giren birçok öğretim görevlisi, tamamen kapalı kıyafetimi ve cerrahi üniformanın altından gözükmeyen saçımı çoğu zaman örnek gösterirlerdi. Üstelik okuluma yeni başladığım zamanlarda bize Türkiye’den kız öğrenciler gelirlerdi ki o zamanlar, yaklaşık 2000’lerin ortasında, Türkiye’de (evet, evet Türkiye’de!) üniversitelerde başörtülü olarak okumak yasaktı.
Bu kızlar Ukrayna’da bu çok önemli toplumsal sorunun üstesinden gelerek Ukrayna'nın bütçesine gelir kazandırıp sorunsuz bir şekilde eğitim alabiliyorlardı. Umarım bu genç uzmanlar artık bu açıdan siyasi durumun önemli ölçüde iyileştiği ülkelerinde, Türkiye'de toplum yararına başarılı bir şekilde çalışıyorlardır.
Karşılaştığım tek sorun, o da teknik açıdan, şuydu; spor (sambo) yapmaya başladığım zaman öğrenci kategorisinde iyi gelişme göstersem ve umut vaadetsem de yarışmalara katılamadım. Antrenörümün o zaman çok üzüldüğünü hatırlıyorum. O zaman bana, kuralların başörtülü olarak müsabakalara katılmama müsaade ettiği karate bölümüne gitmem önerildi…
Çok fazla örnek verilebilir ancak genelleme yaparsak Ukrayna'da dinsel azınlıkların sosyalleşmesi konusundaki genel yaklaşım sağlıklı ve doğrudur. Eminim ki bu, devletin akıllıca tutumudur ve aynı zamanda halkın bilgeliğidir. Daha önce de zikrettiğim gibi her etki tepki doğurur. Elbette, ayrımcılıkla alakalı herhangi bir sorunu çözmek için radikal yöntemleri onaylamıyorum ama maalesef ölümlerin bile yaşandığı çeşitli toplumsal çatışmaların çoğunlukla farklı azınlıklara yönelik yetersiz politikalardan kaynaklandığını düşünüyorum.
Ayrıca her halükarda ülkede yaşamını sürdüren insanların resmi olarak çalışma ve toplum yararına hizmet etme imkânlarını ellerinden neden alalım ki? Böyle bir yaklaşım verimli olmazdı. Mesela benim durumumda, Ukrayna'da yaşarken, dini gerekçelerle ayrımcılığa maruz bırakılsaydım, yani öncelikle seçtiğim meslekte çalışamasaydım, o zaman bu konularda daha hoş görülü bir ülkeye göç etmeyi ciddi ciddi düşünmem gerekirdi.
Son olarak, en popüler güncel meselelerden birine dair görüşümü belirtmek istiyorum: Müslüman kadın kıyafetlerinin anlamı, önemi ve rahatlığı konusunda.
Bana göre tesettür teorik olarak feministler ve genel olarak toplumdaki kadın hakları savunucuları için ideal bir çözüm olabilirdi. Sonuçta bu akımların en büyük amacı kadınların dış görünümüne göre değil, zekâsına, eğitim seviyesine, yeteneğine ve profesyonelliğine göre eşit olarak değerlendirilmesidir.
İşe girme sürecinde bile, takdir edilmesi gereken bambaşka şeyler olduğu halde, kadının görünüşü üzerinden pazarlanmaya çalışıldığı günümüzde, bu eşitliği kadına veren tesettürdür. Bu genel, kabul görmüş değerler sisteminde mesleki beceri, yetkinlik ve zekâ gibi öncelikli şeyler ne yazık ki yavaş yavaş arka plana geçiyor.
Aktif bir sosyal hayatı olan her kadın arzulanan bir nesne mi yoksa eşit bir iş ortağı ve meslektaşı mı olmak istediğini kendi için belirlemelidir. Ve sonra toplum içinde buna göre davranmalı ve giyinmelidir. Her halükarda insanın içgüdüleri önemli bir rol oynar.
Bir kadın teknik bilimler profesörü bile olsa, eğer mini etek ve derin dekolteli bir bluz giyerse, etrafındaki erkekler başta onun bu dış tarafını algılar. Ve bu sefer de profesyonel anlamda bilgi ve tecrübesinden dolayı hak ettiği yaklaşımı elde etmek için çok daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalacak. Her şeyi zorlaştırmaya ne gerek var?
Bir de başka bir önemli husus var. İnsanlar dış görünüşlerini seçemez, o yüzden doğal olarak çok güzel olmayan ya da daha güzel, daha doğrusu genel olarak kabul edilen güzellik standartlarına az çok uyan kadınlar var. Bu çoğu zaman hem işverenlerin hem de genel olarak toplumun onlara karşı yaklaşımını belirler. Bu şekilde meşhur bir ifadeye atıfta bulunarak, nasıl ki tabanca zayıf ve güçlü insanları eşit hale getiriyorsa, tesettür de dış görünüş olarak daha az ya da daha çok çekici kadınların imkânlarını eşitlediğini söyleyebiliriz.
Ben birlerinin dayattığı güzellik standartları hiçbir şekilde farklı kadınların kendini gerçekleştirme ve sosyal haklarının yerine getirme imkânlarını etkilememesi gerektiğine inanıyorum.
Bütün bu avantajların yanında, geleneksel Müslüman kıyafetleri kadınlığı koruyup vurgular. Yani etraftaki insanlar tarafından dış görünüşüne değerlendirilmemesi için hakların eşitliğini savunan kadının mutlaka erkek kıyafetlerine bürünmesine gerek yok. Açıktır ki, erkek giyiminin ve davranış tarzının kadının özel hayatını düzene koyma şansını önemli ölçüde azaltacaktır.
Bu arada, pek çok kadın için önemli bir konu olan hayat arkadaşının seçiminde durum sosyal yönüyle aynıdır. Sanırım her kız gelecekteki eşinin onda ilk önce iç özelliklerine, ruhuna, zekâsına, hayat prensiplerine, ondan sonra bonus olarak, onun dış görünüşüne değer vermesini isterdi. Üstelik deneyimler ruhların ve akılların birliğine dayanan bu tarz evliliklerin bazen başka hiç bir şeyle desteklenmeyen ve anlık hormonal patlamalardan kaynaklanan birlikteliklerden daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Farklılıklarımızdan dolayı dünyada çok sık yerel ve küresel çapta çatışmalar oluşmaktadır. Bütün bunlar birbirimizi anlamayı ve olduğu gibi kabul etmeyi istemememizden kaynaklanıyor. Ama şahsen benim için Ukrayna bunun mümkün olduğunu, ayrıca tamamen farklı insanlar arasında anlayışın sağlanması hem mümkün hem de gerekli olduğunu da ispatlamış oldu.
Ve her geçen gün buna daha çok ikna oluyorum. Örneğin en son Ukrayna'nın Bağımsızlığının 25. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen geçit töreninde, yüzlerce kişi farklı dinlere mensup olduğumuza bakmadan yanıma gelip içten şükranlarını ve sevgilerini sunuyorlardı.
Amina Okuyeva, 26 Ağustos 2016
Melek Öz, 12.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri-Analiz, Çeviri
Melek Öz Yazıları
Takip et: @formel_
Kaynak:
https://www.obozrevatel.com/blogs/05762-hidzhab-i-dvojnyie-standartyi-evropyi.htm
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.