15 Kasım 2017 Çarşamba

SA5167/ÇY4-DB107: Lesbos’un Hayaletleri, Avrupa'nın Rezaleti

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki metin, Yunanistan ve Avrupa Birliği ülkelerinin hem birlik organlarınca hem de birlik ülkeleri, ABD-Rusya ve ilişkili ülkeler eliyle, ülkelerinde ürettikleri savaşlar ve terör yüzünden yollara düşen dünyanın siyahlarını, esmerlerini ve genellikle 'müslümanları'nı, seçerek ve eleyerek 'kullanabilecekleri' alanlarda tasnif ettikten sonra artakalanlara 'çöp' muamelesi yaptıklarının somut bir ispatıdır ve dikkatle okunmalıdır; metnin iki yazarından biri eski bir Yunanistan Maliye bakanı olan Prof. Yanis Varoufakis'tir.
Seçkin Deniz, 15.11.2017

Lesbos’s Ghosts, Europe’s Disgrace

Mültecilerin Yunanistan'a akışı sadece Eylül (2017) ayında 2 ,238 mültecinin Yunanistan'ın Lesbos Adası’na varışıyla devam etmekte. Ancak mülteci sefaleti, insanlık dışı koşullarla yüz yüze geldikleri bu varışta sona ermiyor ve eve gönderildiklerinde akibetleri daha da kötü.

2015'te yüz binlerce mülteci Yunanistan'ın ada kıyılarında indi. Birçoğu denizde can vermişti. Bugün uluslararası kamuoyu, Yunanistan'ın mülteci krizinin azaldığına inanmış durumda. Aslında, Avrupa ruhunu kızdıran ve gelecekte sıkıntı yaratacak kalıcı bir felaket haline gelmiştir. Lesbos Adası ve kalıntıları, merkez üssüydü. 




Shabbir'in hikayesi, gerçekliğin Avrupa'daki resmi senaryolarla çarpıcı biçimde çatıştığını gösteriyor. 40 yaşındaki Shabbir, eşi ve iki küçük çocuğu ile birlikte, bir araba kiralama şirketi çalıştırdığı Pakistan'daki orta ölçekli bir şehirde yaşıyordu. Aralık 2015'te bir gece İslamcı aşırılık yanlısı bir grup, Shabbir'in komşusunun evini Molotof kokteyli attı ve kaçan aileyi dışarıda bekledi.

Shabbir'in komşuları Hıristiyandı ve aşırılık yanlıları onları evden kaçırmaya ve evlerini bir medreseye (dini okul) dönüştürmeye hevesliydi. İçgüdüsel bir şekilde, Shabbir, Hıristiyan komşularının yardımına koştu. "Mürted" olarak yaftalandı, iş yeri yakıldı, kardeşi vahşice öldürüldü, eşi ve çocukları komşu köylere gitti ve yaşlı babasıyla Shabbir, uygar Avrupa'da güvenlik hayaliyle İran ve Türkiye üzerinden uzun ve zalim yola çıktı. 


Yolda, Shabbir'in babası Türkiye’nin karla kaplı dağ tepelerinde tükenerek öldü. Aylar sonra, Türkiye'nin Ege kıyılarında bir kaçakçıya ait çürümüş gemide mücadele ettikten sonra kendisini batmış ve düzinelerce boğulmuş diğer mülteciler ile çevrelenmiş buldu. Lesbos kıyılarından alındı, Moria kampına getirildi. Bundan sonraki sıkıntılarının başladığı yer burası. 


2016/2017 kış aylarında Moria'yı görmüş olan hiçbir Batılı, bunu insanlık dışı hissetmeden yapamaz. Çamur, çöp ve insan dışkılarından oluşmuş bir sefalet magması, dikenli telle çevrilmiş bir cehennem ve Avrupa Birliği ve Yunan makamlarının sağladığı zayıf kaynaklara yansımış resmi ilgisizlik. 


Shabbir gibi mülteciler, sığınma başvurusunu yapacak herhangi bir yetkiliyle ilk karşılaşmalarından önce en az dokuz ay bekledi. Kamp içinde, dikenli tel ve yüzlerce çaresiz mülteci ile çevrili küçük geçici bir ofis, ilk görüşmelerinde saat başı bir veya iki kişiyi kabul edecekti. Bir mülteci bize "Eğer küçük bir hasta, Afgan ya da Pakistanlıysanız, bir yetkili ile konuşmak için beklemeniz 12 ay sürebilir" dedi. "Biz hiç kimsenin fark etmediği etrafta gezinen hayaletleriz" diyerek şöyle devam etti: "Keşke savaşta ölseydik." 


Kampın etrafında dolaşırken, ayrımcılığın çok belirgin olduğu görülüyordu. Bazı ailelere uzun çitlerle korunan konteynerlerin lüksü verilmişti. Akar su, ısıtma veya konuşulması gereken herhangi bir olanak bulunmamasına rağmen ayrıcalıklı olanlardılar.


Tepeden kuzeybatıya doğru yürümek, insanlık dışılığın yükselişini yaşamak gibiydi. İlk önce Afganistanlıların gecekondu bölgesi çamurla kaplanmıştı ve dayanılmaz pis koku vardı. Tepenin üstünde, Pakistanlılar aynı korkunç koşullarda, yemek pişirmek için bulabilecekleri her şeyi yakıyorlardı. Onların yanında Cezayirliler vardı, diğerlerinden korkuyorlardı ve üçlü dikenli telin ardında duruyorlardı. Eğimin dibinde, korkunç yarı açık hava tuvaletlerinin hemen yanında, çadırlarının arasında pislik yükselen "Afrikalılar" vardı. 


Shabbir'in Midilli'ye gelmesinden bir yıl sonra ve ilk görüşmesinden üç ay sonra, sığınma başvurusu reddedildi ve sınır dışı kararı alındı. Temyiz talihsizce reddedildi ve yakınlardaki bir köyde destekçilere sığınmak istediğinde polis insan avına çıktı. Sonunda, Türkiye'ye geri götürülmeden önce teslim oldu. Haftalardır, akibeti ile ilgili hiçbir şey duymadık. Sonra Pakistan'a geri döndüğünü, Taliban tarafından bulunduğunu ve vurulduğunu öğrendik. Durumunu bilmesek de, bize sağ kaldığı bildirildi. 


Shabbir bizden birine söylediği üzere, “Müslüman olmasına rağmen” Avrupa'nın ona sığınma hakkı vereceğini düşünmüştü, “En azından ailem pahasına Hıristiyanların savunulmasının burada bir şey ifade ettiği düşüncesindeydim" demişti. Ancak "Avrupa"nın başka fikirleri vardı. 2016'da Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından müzakere edilen AB anlaşmasının tek bir amacı var: Mülteci akınının Türkiye'den Yunanistan'a ne pahasına olursa olsun durdurulması. Eğer bu, AB'nin Shabbir gibi mültecileri koruyan uluslararası mevzuatını ihlal etmek için Erdoğan'a birkaç milyar avro vererek sonuçlanacağı anlamına geliyorsa, öyle olsun.


Sadece Eylül ayında, 2.238 mülteci, Türkiye'nin akışı kesme girişimlerine rağmen Lesbos'a geldi. 2000 kişilik bir kamp şimdi bu sayının üç katının "ev"i. Ekim ayının başında, ilk güz fırtınaları Moria kampını tekrar çamur tarlasına çevirdi. 


Avrupa, insanlığa karşı bu suçun kimsenin suçu olmadığı numarasını yapıyor. Yunan makamları AB'yi fon sağlamamakla suçluyorlar, AB Yunanistan'ı mevcut fonlarla yeteri kadarını yapmamakla suçluyor ve büyük STK'lar kendi komuta ve fon kaynaklarını korumakla meşguller. Bu ahlaki batıktaki tek ayakta kalanları, insanlığın ruhunu canlı tutan yerel ekipler- tüm dünyadan gönüllüler ve daha küçük sivil toplum örgütleri - oluşturuyor.


Bu arada genel olarak Batı ve özellikle AB, ortaya çıkan insani felaketi üreten ekonomik, çevresel ve askeri faktörleri devam ettiriyor.


Lesbos'taki bir başka Pakistanlı mülteci olan Galrim, Avrupa'nın yanlışını bize şöyle anlattı: 


"İslamcı aşırılık yanlılarının bir planı var. Korku ve nefret saçarak, "mültecileri Avrupa’ya gettolamak, Avrupalı toplumlardan koparmak, Avrupa yabancı düşmanlığının kurbanları yapmak" istiyorlar. Doğu-Batı nefret yangınlarını tetikleyerek onları önemli oyuncular haline getirmek için işe alma stratejileri bu."


2500 yıl önce Lesbos'lu Sappho şunları yazdı:


"Kalpleri soğudu

Kanatlarını aşağı bıraktılar"

Bunun Avrupa çapında hümanistlere de olmasını önlemek için, mültecilerin iğrenç koşullardan kurtulmaları ve hızlı bir sığınma süreci için yeni bir harekete ihtiyaç duyuyoruz. Bunun ötesinde, mültecilerin bu umutsuz hayallerine katkıda bulunan politikaları sona erdirmek zorundayız.


31 Ekim, 2017 ,YANIS VAROUFAKIS,  GEORGE TYRIKOS-ERGAS, Project Syndicate


Yunanistan eski bir maliye bakanı olan Yanis Varoufakis, Atina Üniversitesi Ekonomi profesörüdür.

George Tyrikos-Ergas, Lesbos'ta yaşayan bir folklorcu olup, mültecilerle çalışan uluslararası çapta bir taban ekibi olan AGKALIA'nın kurucusudur.


Derya Beyaz, 15.11.2017, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Çeviri 






Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz

Seçkin Deniz Twitter Akışı