"Defalarca
okuyabilirsiniz, sakıncası yok; ben anlayamadım, belki siz anlarsınız."
Onu anladığımı söyleyemem, çünkü anlatmak istediği neyse o onu anlatıyor, onu anlayabilmem için o olmam gerekiyordu sanırım; evet onu dinledim, tane tane anlattı, anlattığını anlayabilmem için kendini neredeyse hırpaladı, ama işe yaramadı anlattıkları, onu yine anlamadım; sanırım anlaşılamayarak ölüp gidecek bu dünyadan.
Keşke anlayabilseydim onu, keşke acılarını dindirecek bir teselli sunabilseydim; ama içimden bir ses onun buna ihtiyacı olmadığını söylüyordu, o bu dünyaya ait bir insan değildi sanki; değildi bakın, siz de okuyun göreceksiniz ne demek istediğimi. Bir tek soru sordum ona onu sıkıntıdan patlar vaziyette gördüğümde:
Keşke anlayabilseydim onu, keşke acılarını dindirecek bir teselli sunabilseydim; ama içimden bir ses onun buna ihtiyacı olmadığını söylüyordu, o bu dünyaya ait bir insan değildi sanki; değildi bakın, siz de okuyun göreceksiniz ne demek istediğimi. Bir tek soru sordum ona onu sıkıntıdan patlar vaziyette gördüğümde:
"Canını sıkan şey ne?"
Konuşmaya başladığında sanki kalkıp gitmişti de sesini bırakmış gibiydi:
"Yok, hayır, o değil, düşündüğün değil canımı sıkan şey... hatta şey de değil, şeyin herhangi bir harfi de değil ya da sen anlayabilir misin diye sorsam, anlayabileceğini sanmadığım bir 'şeyler' bileşimi desem mesela, 'şeyler'de de 'şey'in harfleri var diyeceksin... Hayır yok; 'şeyler'deki harflerle 'şey'deki harfler aynı değil ve 'şey' ile 'şeyler' asla aynı değil, harflerini aynı tuşlara basarak çıkardığın tekil kısım çoğul kısımla birleştiğinde birbirleri ile zerre kadar ilgileri kalmıyor bu ikisinin. Çünkü 'şey'in harfleri bir tek olguya, nesneye ya da olaya odaklanmış bir sıradanlığın yansımasını sağlıyor. Oysa 'şeyler' birden çok olguya, nesneye ya da olaya odaklanmış, ancak bunlarla sınırlı kalmadığı gibi bunların birbirleri ile kurdukları karmaşık ilişkiler sonrası ortaya çıkan daha karmaşık 'şeyler'i de içeriyor.
Hem niye bu kadar irdelediğimi merak edebilirsin... merak etmemen de mümkün... her neyse sonuçta canımı sıkan 'şey' değil, 'şeyler' diyebilirim ve bu açıdan bakarsan görürsün ölçemediğin, kontrol edemediğin 'şeyler'in çokluğu karşısında seni etkileyen aslında 'hiçbir şey'; tek başına seni etkileyebilecek özelliği olan 'hiçbir şey' yok, tam aksine birbiri içinde kaybolmuş sonsuz tane tekil 'şey' kendi özelliklerini yitirerek bir yumru halinde 'hiçbir şey' olarak karşına çıkıyor ve işte canını sıkan da bu oluyor...
Buna durum diyebilirsin, anlayabilmek için; evet durum... ben bunu böyle tanımlamaya çalışırken bu durumun canımı sıkmasını nasıl engelleyebileceğimin arayışındayım... belki irdeleyerek her birini tek tek düşünerek sorumlu tutamayacağım şeylerin bir araya gelerek 'şeyler'i oluşturmadığını, aslında 'şeyler' denen bir çoğulluğun da mümkün olmadığını, ortaya çıkan bu bileşimin tiksinti verici bir yumru olarak tanımlanabileceğini ve bu yumrunun bir nesne, olgu ya da olay olamayacağını, olamayacağı için de ancak ve sadece 'durum' olabileceğini düşünüyorum, çünkü başa çıkamıyorum, çünkü tepkisiz kalamıyorum ve tepkim her seferinde kontrol edemediğim bu durumun canımı sıkması ile birlikte hemen her seferinde neredeyse tiksinti verecek derecede aynı... bu aynılıktan bıktım, 'durum'un tekdüze ısrarcı varlığını değiştiremiyor olmaktan kaynaklanan bir sıkıntı bu; elimde olan 'şeyler'i elimden çıkararak yumruya dönüştüren diğer 'şeyler'in faşizan baskısından yoruldum. Anlayabiliyor musun?"
Hem niye bu kadar irdelediğimi merak edebilirsin... merak etmemen de mümkün... her neyse sonuçta canımı sıkan 'şey' değil, 'şeyler' diyebilirim ve bu açıdan bakarsan görürsün ölçemediğin, kontrol edemediğin 'şeyler'in çokluğu karşısında seni etkileyen aslında 'hiçbir şey'; tek başına seni etkileyebilecek özelliği olan 'hiçbir şey' yok, tam aksine birbiri içinde kaybolmuş sonsuz tane tekil 'şey' kendi özelliklerini yitirerek bir yumru halinde 'hiçbir şey' olarak karşına çıkıyor ve işte canını sıkan da bu oluyor...
Buna durum diyebilirsin, anlayabilmek için; evet durum... ben bunu böyle tanımlamaya çalışırken bu durumun canımı sıkmasını nasıl engelleyebileceğimin arayışındayım... belki irdeleyerek her birini tek tek düşünerek sorumlu tutamayacağım şeylerin bir araya gelerek 'şeyler'i oluşturmadığını, aslında 'şeyler' denen bir çoğulluğun da mümkün olmadığını, ortaya çıkan bu bileşimin tiksinti verici bir yumru olarak tanımlanabileceğini ve bu yumrunun bir nesne, olgu ya da olay olamayacağını, olamayacağı için de ancak ve sadece 'durum' olabileceğini düşünüyorum, çünkü başa çıkamıyorum, çünkü tepkisiz kalamıyorum ve tepkim her seferinde kontrol edemediğim bu durumun canımı sıkması ile birlikte hemen her seferinde neredeyse tiksinti verecek derecede aynı... bu aynılıktan bıktım, 'durum'un tekdüze ısrarcı varlığını değiştiremiyor olmaktan kaynaklanan bir sıkıntı bu; elimde olan 'şeyler'i elimden çıkararak yumruya dönüştüren diğer 'şeyler'in faşizan baskısından yoruldum. Anlayabiliyor musun?"
Onun bana sorduğunu ben de size soracağım, siz anlayabildiniz mi onun anlattıklarından bir şeyler... kendinizi benim yerime koyun ve dinleyin onu, ben anlayamadığım halde, onun anlattıklarını size anlatıyor olmamın bir sebebi var elbette; ben değil ama belki siz onu anlayabilir gelecekte kendinizi bu 'durum'un kıskacında bulabilirsiniz. Bulduğunuz zaman da belki dünyanın bu ağır yükünü onunla aynı şekilde sırtlanmış olmanın acılarını yaşarken yalnız olmadığınızı düşünerek teselli bulabilirsiniz diye düşündüm.
Defalarca okuyabilirsiniz sakıncası yok; ben anlayamadım, belki siz anlarsınız.
Mustafa Ege – Pazartesi, 20/11/2017 –00:04/ İz Etki Ekinoksları 35
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.