"O bir efsaneydi… O Afrika’nın ruhunu taşıyan son aslan avcısıydı. Mozambikli şair Jose Craveirinha’nın dediği gibi “ölüm ve yaşamak arasında” hatırlanacak bir liderdi…"
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Hiç bir lider askeri bir darbe ile yönetimden uzaklaştırılmayı hak etmiyor. Darbenin hiç bir şekilde masumiyeti yoktur. Bütün darbeciler aynıdır, benzer tutum ve davranışlara sahiptir.
Mugabe Afrika’nın son aslan avcısı. İlerleyen yaşına rağmen iktidar hırsını devam ettiren bir lider. ‘Pan-Afrikanizm’in son adası. Afrika ruhunu okşayan, ayakta tutmaya çalışan devlet adamı. Zimbabwe’nin özgürlüğü için hayatını ortaya koymuş bir gerilla lideri. Uzun süre beyaz azınlıkçı yönetimin hapishanelerinde işkence görmüş, bedel ödemiş bir Afrika önderi.
Artık Robert Mugabe bir efsane değil dünyanın gözünde. O artık eskilerde kalmış, yönetiminde yolsuzluk, rüşvet, çürümüşlükle anılan bir devlet adamı. Yakın dostu Zuma’nın bile kendisine yapılan darbe girişimini kınayamaması ile artık dostu da kalmamış biri.
Mugabe’nin 37 yıl boyunca yaptıkları sorgulanıyor. Doğum gününde fil eti yemesi, halkının yoklukla mücadele etmesine rağmen kendisi ve ailesinin lüks içerisinde yaşaması, devlet yönetimi ile aile işlerini karıştırması, kendisinden 51 yaş küçük eşi Grace’nin isteklerine yenik düşmesi, yönetimi eşi ile paylaşmadaki isteği, birçok yolsuzluk dosyası, ülkede muhalefete nefes aldırmaması… bunlar hep sorgulanabilir, muhtemel ileride mahkemeye de taşınacaktır. Fakat bir gerçek var ki o da Zimbabwe’yi bağımsızlığa kavuşturan lider olmasıdır; bu unutulamaz.
Mugabe’nin en önemli başarılarından biri İngiliz sömürgecinin ismini taşıyan beyaz azınlıkçı rejim Rodezya’nın yıkılarak yerine yeni bir ulusa dayalı Zimbabwe devletinin inşasıdır. Başlangıçta İngiliz yönetimi bağımsızlık ilanına sessiz kaldı, fakat doksanlı yılların sonlarında elmas madenlerini Mugabe’nin devletleştirmesi düşman olarak görülmesini sağladı. İngiliz Kraliyet Ailesi Mugabe’ye verdiği sembolik sıfatları geri alma yarışına girdi.
Artık Mugabe de dünya tarafından sevilmeyen bir liderdi. Zimbabwe’ye karşı yaptırımların uygulanması gerekiyordu. İngiltere’nin öncülüğünde dünya devletleri Zimbabwe’ye silah, ilaç, otomotiv başta olmak üzere büyük bir alanda yaptırım uygulamaya başlamıştı. Hatta bir keresinde yaşlı lider vizesi olmadığı gerekçesi ile ABD’deki BM toplantısına katılamamıştı.
Mugabe bu yaptırımlara rağmen ülkesini ekonomik, siyasi ve sosyal bir bütün halinde ayakta tutmaya çalıştı. Fakat Batı’nın özellikle muhalefet liderine desteği büyüktü. Mugabe’yi ayakta tutan ise partisi ZANU-PF ve halkı idi. Çünkü Zimbabwe halkı özgürlüğün ekmekten daha önemli olduğuna inanıyorlardı. Bir gün yemeden idare edebilirlerdi ama bir gün özgür olmadan yaşayamazlardı. Kendilerine özgürlüğü veren liderlerini her zaman desteklemeliydiler. Bu yüzden Mugabe 2013’de yapılan seçimleri büyük bir farkla kazandı.
Fakat son iki yıl Mugabe için zor oldu. Devlet içerisindeki yolsuzluk artık ayyuka çıkmıştı. Bu yüzden çok güvendiği Joice Mujuru’yu başkan yardımcılığına getirdi. Fakat Mujuru, Mugabe’nin eşi Grace ile anlaşmazlığa düşünce hem koltuğunu kaybetti hem de partisinden ihraç edildi. Yerine yine Mugabe’nin en yakın arkadaşlarından, özgürlük yolundaki yoldaşlarından Emmerson Mnangagwa getirildi.
Geçen aya kadar her şey iyi gidiyordu. Fakat Mugabe bu sefer diğer devlet başkan yardımcılığına eşi Grace’i getirince ipler koptu. Grace Mugabe ile Mnangagwa arasında iktidar üzerinden bir çekişme yaşandı. Grace’in amacı 2018’de devlet başkanlığına aday olmaktı. Mugabe’nin tercihini eşinden yana kullanması taraflar arasında bir krize neden oldu ve Mnangagwa ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Aslında bu darbe girişimi bir bakıma Mugabe’den çok eşine karşı yapıldı. Mugabe’nin eşinin isteklerini yerini getirmesi, darbenin en önemli nedenidir. Artık 37 yıllık Mugabe dönemi sona ermiş yeni bir dönem başlamıştır.
Burada gerçekleşen aslında parti içinde bir darbedir diyebiliriz. Fakat bu darbe girişimi devleti yönetenler tarafından değil askerlerin meydanlara inmesi ile gerçekleşmiştir. Askerlerin Mugabe’nin iktidardan indirilmesinde başrolü oynamaları, meşru bir hareket değildir.
Mugabe sonrasının en büyük adayı Mnangagwa olarak gözükmektedir. Şu anda 37 yıldır iktidarda olan Zanu-PF partisi de Mnangagwa’ya destek vermekte. Aslında bu darbe girişiminde muhalefetin herhangi bir rolü de olmamış, fakat muhalefet bu girişimi desteklediğini belirterek darbenin meşru olduğunu kabul etmiştir. Hangi ülkede olursa olsun darbe ile gelen darbe ile gidecektir. Darbenin verdiği bir iktidarı sahiplenmek daha sonra iktidarın kendisinden alınmasını da sağlayacaktır.
Robert Mugabe özellikle Güney Afrika halkları açısından bir efsaneydi. Güney Afrika’daki beyaz ayrılıkçı apartheid rejime karşı Mandela’nın arkadaşlarına kol kanat gelmişti. Zambiya’nın özgürlük savaşçıları onun nutuklarını dinliyorlardı. Mozambik lideri Samora Machel’in ilham aldığı bir liderdi. Namibya bağımsızlığını ilan ederken Mugabe’nin çığlığı ile hareket ediyordu.
O bir efsaneydi… O Afrika’nın ruhunu taşıyan son aslan avcısıydı. Mozambikli şair Jose Craveirinha’nın dediği gibi “ölüm ve yaşamak arasında” hatırlanacak bir liderdi…
Yarın: Zimbabve’de Post-Modern Darbe yahut Mugabe’nin İstifası
İbrahim Tığlı, 23.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları
Takip et:@ibrahimtigli
Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016
Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.