27 Kasım 2017 Pazartesi

SA5233/ME36: Aşkın Gözyaşları

"Nasıl anlayabilirsiniz ki, neyi ne kadar ölçüp biçiyor bu adam?"


Tuhaf biriydi... ilginç notlar alıyordu zaman zaman, her şeye dikkat etmesine rağmen çevresindeki hiçbir şeyle ilgilenmeyen biri gibi görünüyordu. Her zaman dalgın düşünceli bakardı nedense... Kimsenin umursamadığı şeylerle ilgili kafa yorardı. Nereden mi biliyorum, okuyordum onu... üstelik yazmadıklarını da okuyordum onun, söylemediklerini de duyuyordum. Aklına dokunuyor zihninde ne var ne yok görebiliyordum. Bütün bunlara rağmen onun ne zaman ne yapacağını asla tahmin edemiyordum... Şaşırtıcı derecede sıradan ve bir o kadar da sıradışıydı... 

İşte bakın o derin filozof bu kez neler yazmıştı, nasıl yazmıştı, hangi sebeple yazmıştı, görün siz karar verin:


"Onu yüksek ve kalın ağaçların birbiriyle sürtüştüğü bir bahçede ilk kez görmüş, gölgeliklerin arasında ikizlerinden birinin ince uzun boyunun tepesine yerleştirdiği gül kurusu renginde uzun yapraklı boynu bükük çiçeklerini rüzgardan sakladığı yerde fark ederek etkilenmiştim; ikizlerinden birini değil küçücük, parmak kadar boyuyla onu topraktan usulca ayırmış ve eve getirerek bir saksıya dikmiştim. Kaç yıl oldu bilmiyorum... o hep çoğaldı ve ben o hep saksıya sığamaz hâle gelince saksıdan söküp bahçelerden birine diktim; döktüğü tomurcuklar geride bir sürü yavru bırakıyordu çünkü...

Onun hikayesini anlatmak her zaman çekici gelmiştir bana, ama işte bugüne kadar yazamadım, bugün onu bir sürü küçük ikiziyle birlikte saksıda görene kadar da yazmak istememiştim. Çok inatçıydı, ölmemek üzere programlanmıştı sanki, bir tomurcuğu ya da bir yaprağı koparak toprağa değdiği anda hemen canlanıyor, büyüyor ve yine bir sürü tomurcuk döküp toprakla buluşuyor ve gökyüzüne doğru yükselmeye başlıyordu. Bu döngü hiç bitmeyecek sanıyorum, saksısı yine küçük ve bir dahaki sefere hepsi birden saksıya sığamaz hâle gelene kadar ne olacak bilmiyorum.

Dikenli gibi duran ama dikenli olmayan kalın yaprakları var; rüzgardan sıcaktan kolay etkilenmiyor, suya fazla ihtiyaç duymuyor, ama susuz kaldığında boyunun uzamadığını fark ettim... bedeni güçlü görünmesine rağmen çok esnek, bir duvar ya da bir sopa gördüğünde ona yaslanmayı seviyor, eğriliyor, bükülüyor; eğer herhangi bir dayanak yoksa çevresinde dosdoğru göğe doğru yürüyor...

Onda en çok etkilendiğim şey, çoğalma güdüsü ve yavrularıyla her yere yayılma arzusu... bir de ilgi gördükçe şımarıyor, onu bir yerden alıp başka bir yere götürdüğümde yerini yadırgamıyor... bir yavrusunu verdiğim bir başka yerde gördüm onu, her tarafı açık bir duvarın üstündeki saksıda rüzgardan, güneşten kaskatı kesilmişti, güçlü bir şekilde ayakta duruyordu ve güzelleşmişti; yaprakları genişlemiş ve kalınlaşmış gövdesi, dalları ihtişamlı bir görsel şölenle meşguldü... 

Anladığım hareketi sevdiğiydi, ilgiden şımardığıydı, ölüme terk edildiğinde bile ölmemek üzere her türlü yolu deneyerek yavrularını, tomurcuklarını ve kendisine ad olan gözyaşlarını rüzgara terk ediyor, toprağa gönderiyor ve sonsuza dek yaşama azmini görmemi sağlıyordu...

Onu en son biriyle bahçeye dikilmek üzere göndermiştim bir ikizini ve onlarca yavrusunu saksıda bırakarak; saksıya sığmamıştı çünkü... o biri geri dönmüştü eli boş, yolda bir kadının onu gördüğünü ve kendisinden istediğini söylemişti. Saksıdaki büyük ikizini verdim bu kez ona götürüp bahçeye dikmesi için... Belki bahçede görürdüm o en büyük ödülünü, o koyu yeşil yapraklarının tepesinde bir hediye gibi görünen gülkurusu renginde çiçeklerini... hiç göstermemişti bana çünkü... küçük saksımda o kadar, o bahçede ilk gördüğüm kadar büyümeye fırsatı olmamıştı hiç...

Şimdi, küçük ikizleriyle dolu saksımda duruyor, biliyorum ödül vermeyecek bana, ama onun direnişini, yaşama azmini görmek istiyordum her seferinde...ölmemesi hoşuma gidiyordu işte... direniyordu... aşk dedikleri şeyle ne kadar ilgisi var bilmiyorum, ama eminim çok sırnaşık, çok uysal ve çok fedakar... kime benzetebilirim ki, kim onun gibi olabilir ki.. anladığım ödüle layık görmüyor beni... böyle idare ediyoruz her seferinde..."


Saksıdaki bir bitki için bu kadar şey düşünüp bu kadar zaman ayıran biri ile nasıl sürer ki hayat... imgeleme sanatı böyle bir şey mi acaba? 

Nasıl anlayabilirsiniz ki, neyi ne kadar ölçüp biçiyor bu adam?



Mustafa Ege – Pazartesi, 27/11/2017 –11:15/ İz Etki Ekinoksları 36



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.


Seçkin Deniz Twitter Akışı