"Nasıl anlayabilirsiniz ki, neyi ne kadar ölçüp biçiyor bu adam?"
Tuhaf biriydi...
ilginç notlar alıyordu zaman zaman, her şeye dikkat etmesine rağmen çevresindeki
hiçbir şeyle ilgilenmeyen biri gibi görünüyordu. Her zaman dalgın düşünceli
bakardı nedense... Kimsenin umursamadığı şeylerle ilgili kafa yorardı. Nereden
mi biliyorum, okuyordum onu... üstelik yazmadıklarını da okuyordum onun,
söylemediklerini de duyuyordum. Aklına dokunuyor zihninde ne var ne yok
görebiliyordum. Bütün bunlara rağmen onun ne zaman ne yapacağını asla tahmin
edemiyordum... Şaşırtıcı derecede sıradan ve bir o kadar da sıradışıydı...
İşte
bakın o derin filozof bu kez neler yazmıştı, nasıl yazmıştı, hangi sebeple
yazmıştı, görün siz karar verin:
"Onu
yüksek ve kalın ağaçların birbiriyle sürtüştüğü bir bahçede ilk kez görmüş, gölgeliklerin
arasında ikizlerinden birinin ince uzun boyunun tepesine yerleştirdiği gül
kurusu renginde uzun yapraklı boynu bükük çiçeklerini rüzgardan sakladığı yerde fark ederek
etkilenmiştim; ikizlerinden birini değil küçücük, parmak kadar boyuyla onu
topraktan usulca ayırmış ve eve getirerek bir saksıya dikmiştim. Kaç yıl oldu
bilmiyorum... o hep çoğaldı ve ben o hep saksıya sığamaz hâle gelince saksıdan
söküp bahçelerden birine diktim; döktüğü tomurcuklar geride bir sürü yavru
bırakıyordu çünkü...
Onun
hikayesini anlatmak her zaman çekici gelmiştir bana, ama işte bugüne kadar
yazamadım, bugün onu bir sürü küçük ikiziyle birlikte saksıda görene kadar da yazmak
istememiştim. Çok inatçıydı, ölmemek üzere programlanmıştı sanki, bir tomurcuğu
ya da bir yaprağı koparak toprağa değdiği anda hemen canlanıyor, büyüyor ve
yine bir sürü tomurcuk döküp toprakla buluşuyor ve gökyüzüne doğru yükselmeye
başlıyordu. Bu döngü hiç bitmeyecek sanıyorum, saksısı yine küçük ve bir dahaki
sefere hepsi birden saksıya sığamaz hâle gelene kadar ne olacak bilmiyorum.
Dikenli
gibi duran ama dikenli olmayan kalın yaprakları var; rüzgardan sıcaktan kolay
etkilenmiyor, suya fazla ihtiyaç duymuyor, ama susuz kaldığında boyunun
uzamadığını fark ettim... bedeni güçlü görünmesine rağmen çok esnek, bir duvar
ya da bir sopa gördüğünde ona yaslanmayı seviyor, eğriliyor, bükülüyor; eğer herhangi bir dayanak
yoksa çevresinde dosdoğru göğe doğru yürüyor...
Onda en
çok etkilendiğim şey, çoğalma güdüsü ve yavrularıyla her yere yayılma arzusu...
bir de ilgi gördükçe şımarıyor, onu bir yerden alıp başka bir yere götürdüğümde
yerini yadırgamıyor... bir yavrusunu verdiğim bir başka yerde gördüm onu, her tarafı açık
bir duvarın üstündeki saksıda rüzgardan, güneşten kaskatı kesilmişti, güçlü bir şekilde
ayakta duruyordu ve güzelleşmişti; yaprakları genişlemiş ve kalınlaşmış
gövdesi, dalları ihtişamlı bir görsel şölenle meşguldü...
Anladığım hareketi
sevdiğiydi, ilgiden şımardığıydı, ölüme terk edildiğinde bile ölmemek üzere her
türlü yolu deneyerek yavrularını, tomurcuklarını ve kendisine ad olan
gözyaşlarını rüzgara terk ediyor, toprağa gönderiyor ve sonsuza dek yaşama
azmini görmemi sağlıyordu...
Onu en
son biriyle bahçeye dikilmek üzere göndermiştim bir ikizini ve onlarca yavrusunu
saksıda bırakarak; saksıya sığmamıştı çünkü... o biri geri dönmüştü eli boş,
yolda bir kadının onu gördüğünü ve kendisinden istediğini söylemişti. Saksıdaki büyük
ikizini verdim bu kez ona götürüp bahçeye dikmesi için... Belki bahçede görürdüm o en
büyük ödülünü, o koyu yeşil yapraklarının tepesinde bir hediye gibi görünen
gülkurusu renginde çiçeklerini... hiç göstermemişti bana çünkü... küçük saksımda o
kadar, o bahçede ilk gördüğüm kadar
büyümeye fırsatı olmamıştı hiç...
Şimdi,
küçük ikizleriyle dolu saksımda duruyor, biliyorum ödül vermeyecek bana, ama
onun direnişini, yaşama azmini görmek istiyordum her seferinde...ölmemesi
hoşuma gidiyordu işte... direniyordu... aşk dedikleri şeyle ne kadar ilgisi var
bilmiyorum, ama eminim çok sırnaşık, çok uysal ve çok fedakar... kime
benzetebilirim ki, kim onun gibi olabilir ki.. anladığım ödüle layık görmüyor
beni... böyle idare ediyoruz her seferinde..."
Saksıdaki bir bitki için bu kadar şey düşünüp bu kadar zaman ayıran biri ile nasıl sürer ki hayat... imgeleme sanatı böyle bir şey mi acaba?
Nasıl anlayabilirsiniz ki, neyi ne kadar ölçüp biçiyor bu adam?
Mustafa Ege – Pazartesi, 27/11/2017 –11:15/ İz Etki Ekinoksları 36
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.