"Herkesin, hatta devletin alması gereken çok ders var Kitabevi'nde."
Kitap ne
kadar tedirgin edici bir kavram... okuyan için de okumayan için de tedirgin
edici; çünkü haberdar ediyor, kitabın okuyanı haberdar ettiği şey gerçek veya değil, doğru veya
yanlış, iyi veya kötü, romantik ya da realist; toplamında içeriklerin tümü
didaktik, yani öğretici, okumayan da oradakinden haberdar olamadığının farkında. İyiliği de öğretebilir kitap kötülüğü de, gerçeği de
öğretebilir gerçek olmayanı da, doğruyu da öğretebilir yanlışı da...çünkü
muhatabı sadece insan. İşte bu yüzden kitap önemlidir ve tedirgin edicidir.
Kitabın
önemini tedirgin ediciliği ile eş tutabiliriz, tedirgin edici özelliğidir kitabı
eleştirilen bir varlık haline dönüştüren özellik. Kitap, okuyucunun konforunu,
algılama alışkanlıklarını değiştirme gücü taşır, yanılgılarını güçlendirme veya
açığa çıkarma riski yüksektir; rahatsız eder. Doğru ya da yanlış bilgiler
içerse de tarihe tanıklık eden özelliği de önemlidir kitabın, örtülmemesi
gerekeni örten kitaplara karşılık örtülmeye çalışanları açığa çıkaran kitaplar
vardır. Özellikle romanlar...
Bugün yüzlerce yıl önce yazılmış olmalarına rağmen 'klasik' olarak tanımlanan kitapların çoğunun roman olması da bu perspektifte değer bulur, ciltli ağır saray kitaplarının sakladıklarını ve görmek istemediklerini anlatan romanlar, insanın serüvenini sonraki çağlara taşır. Efsanelerin, masalların, mesellerin dilden dile yürüyen maceralarını kitaplara devrettiği çağlardan bu yana taşınan insandır, insandaki değişimdir, değerlerdir; romanlar yazarı hangi amacı taşırsa taşısın tarihin o anki detaylarını somutlaştırır ve tanıklığını kalıcı hale getirir.
Ümit
Aktaş'ın ilk baskısı Ekim 2014'te yapılan romanı 'Kitabevi' romanın tanıklığına
çok iyi bir delildir diyebiliriz. Nurculuk, İslamcılık, Ilımlı İslam, İhvan-ı Müslimin, Selefilik,
Sufizm, Şia, DAEŞ-IŞİD, FETÖ gibi dinin siyaset, sosyoloji, ekonomi ve diplomasinin
yerel ve küresel kaos pazarında tartışılan kavramların yakın tarihimizde hangi
sistematik ilişkilerle bu kadar yaygın ve güçlü bir taban bulduğunu
tartıştığımız bir dönemde 'Kitabevi'nin tanıklığı çok önemli.
15-27 Aralık
2013'ten- FETÖ'nün Mit Müsteşarını
tutuklama girişiminin tarihi olan 7 Şubat 2012'den de başlatabiliriz bu tarihi-
15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO askerî darbesine kadar geçen sürede derin Cemaat-Tarikat-İslamcılık-Yeşil
Kuşak tartışmalarının yaşandığı bir realite. Kimin kimlerle ne tür bir derin
ilişki içerisinde olduğunu birilerinin bildiği, ama genel çoğunluğun bilmediği
bir dönemde anlam kaymalarının yaşattığı strese iyi gelebilecek olan bir roman
okumak gerçekten şaşırtıcı... Bu bir tür tanıklığın izharı anlamına gelen, saygı
duyulacak bir çaba.
Kitabevi'nin
iki bölüm olarak algılandığı söylenebilir. İlk bölüm roman kahramanının çocukluk
anılarındaki sorgulamaları içeriyor, ikinci bölüm de üzeri alelacele geçilen
gençlik ve üniversite öğrenciliği sonrasında Doğu'da bir ilde yaptığı
'tebliğ' çalışmalarını. Her iki bölümün odak noktası 'Kitabevi', biraz da kadın ya da aşk ya da başka şeyler...
İlk
bölümde bir kasaba -kasaba kavramı salt edebiyat çevrelerinin hayal dünyasında
var ettiği, ama gerçekte Türkiye'de İlçe'ye karşılık gelen yerleşim yeri-
çocuğunu ait olduğu doğal çevreden çekip çalan ve öncelikle onu kendi çevresine
yabancılaştıran ve büyükşehirlere yolculuğunun ön hazırlığını yapan yer olarak
değer buluyor 'Kitabevi', ikinci bölümde ise kitabevlerinde, kitaplarda bulduğu
düşünceleri yine bir 'Kitabevi' aracılığı ile tebliğ etmeye çalışan bir kurguya
hizmet ediyor.
'Kitabevi',
bir roman olarak gittiği yerdeki köy-kasaba ya da kasaba gibi küçük şehirlerin
çocuklarını ait oldukları ortamdan çekip almayı ve aydınlatmayı amaçlayan süreçleri
anlatıyor toplamda. Roman kahramanının birinci tekil şahısla anlattığı
hikayesinde 'iyi' uzak olabildiği gibi, 'kötü' inanılmaz derecede yakın
olabiliyor ve 'kötü'nün 'iyi' olarak yaklaştığı yerde -saklansa da- aslında
yaklaşanın 'kötü' olduğu gerçeğinin çok fazla saklanamadığını gözlemliyorsunuz.
'Hoca' burada 'kötü'nün temsilcisi olarak binbir maskeyle geziyor; okurken
'Hoca'nın şahsında Türkiye'de Nurculuk, İslamcılık, Ilımlı İslam, İhvan-ı Müslimin, Selefilik, Sufizm,
Şia, DAEŞ-IŞİD, FETÖ etiketiyle birçok gencin idealist ruhlarının nasıl taciz ve
tahrif edildiğini, daha doğrusu hem bedenlerinin hem de ruhlarının nasıl
katledildiğini fark ediyorsunuz. Ve 1980'li yıllarda 12 Eylül Darbesi sonrası
birdenbire çoğalan kitabevlerinde hangi kitapların yeni baskılarının neden
defalarca yapıldığını, nurcu, sağcı, solcu ve islamcı nüvelerin kitabevlerinde nasıl
özenle masum ruhlara sirayet ettirildiğini öğreniyorsunuz.
Roman
kahramanının her çeşit kitabın bulunması gerektiğine dair yaklaşımı kitabevinin
olması gereken özgür ruhuna uygun olsa da hakim olan gücün buna izin
vermediğini, tek tip düşüncelerin yayılması için ısrarla çabaladığına tanıklık
ediyorsunuz. Ki bu durumun yaşayan tanıklarından olarak da Ümit Aktaş'ın bu
romanında yaptığı işe saygı duyuyorsunuz.
Roman'ın
girişindeki hızın romanın sonuna dek sürdüğünü, zaman zaman tefekkür adına
duraklasa da anlatının nefessiz bir zamanda yazıldığını gözlemleyebiliyorsunuz.
Boşlukta kalan, ama yazarın ısrarla görmezden geldiği ayrıntıların, kahramanın,
yardımcı kahramanlarla ilişkisinden daha çok önem verdiği ayrıntılara kurban
edilmemiş olması romanı daha iyi yapacak olsa da, roman bu haliyle 'acil
tanıklık' çağını pas geçmemiş olarak tecessüm ediyor. Tesadüfen gelişen hiçbir
şeyin olmadığını anlatan bir sesi, sırf roman tekniklerine ait kriterlerle
eleştirmek çok da doğru durmuyor.
Ümit
Aktaş'ın alışılmadık bir netlikte yaptığı sorgulamaların 'Kitabevi'nde herkese
çok daha yakın göründüğünü söyleyebiliriz; tema, çevreden soyutlanmıyor ve
romanın öne çıkardığı olgular, kişiler ve olaylar birbirleri ile herhangi bir
uyum sorunu yaşamıyorlar.
Herkesin,
hatta devletin alması gereken çok ders var 'Kitabevi'nde.
[Ümit Aktaş, Kitabevi, Roman, Mana Yayınları, İlimyurdu Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri, 1.
Baskı, Ekim-2014, İstanbul, ISBN:
978-605-5793-93-07]
Not: Bu yazı Aylık Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi Ayraç'ın 101, Mart 2018 sayısında yayınlanmıştır.
Seçkin Deniz, 28.11.2017, Sonsuz Ark, Kitap Notları, Kitap
Kitaplar ve Hayat
Seçkin Deniz, 28.11.2017, Sonsuz Ark, Kitap Notları, Kitap
Kitaplar ve Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz