"Sükûnetle, olup biteni doğru gözleyip, ortak akıl, asla küçümsenmeyecek tecrübe ve bilgi birikimimizle çıkarız bu bizim dışımızda gelişen, ne yapsak önleyemeyeceğimiz genelde küresel özelde bölgesel türbülanstan."
Bilmem ne kadar doğru hatırlıyorum. Ama sonuçta bıraktığı his, vermek istediği mesaj açık.
Evet, Heraklitos’a atfedilen “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünün Çin versiyonu gibi.
İlkinde katı gerçekçi bir saptama, ikincisinde bu katı acımasız gerçeğe uyum sağlamanın önemi, gereği ve hatta şart olması, bunun ancak 'dostça' olacağı vurgusu.
Pragmatizm, değişen koşullara ilkeleri bırakıp uyum sağlama, çıkarcılık kast edilmiyor burada. O meseleler başka tartışmaların konusu.
Buradaki mesele, değişimin sürmekte ve durdurulamaz olmasında.
İyiye doğru mu kötüye doğru mu değişir, o biraz da sizin bulunduğunuz yere bağlı.
Şüphesiz her değişim iyi değildir ya da tersi. Yönü niteliği içeriği bir tarafa… mesele değişmenin kesintisiz bir süreç olarak sürüp gitmesi.
Dâhi olduğu açık Heraklitos’tan ya da belki ondan önce bile söylenmiş o Çin sözünden biliyoruz ki insanoğlu bunu çok erken fark etmiş.
“Fark etmek” sanıldığından önemli. Fark etmeyince değişim treni üzerinizden geçip gidiyor çünkü.
Fark edince de gereğini yerine getirmek o kadar kolay değil.
Değişim denilen şey öyle ya da böyle sancılı genellikle. Kendi gündelik hayatınızdan bile bilirsiniz, bir eşyanın yerinin değişmesi, daha iyi şartlarda benzer bir iş olsa bile başka bir işyerinde çalışmaya başlamak, hatta daha nezih bile olsa başka bir mahalleye taşınmak… yüzlerce örnek verebiliriz ki değişimin zoru da içermesi doğasında var.
Hepimiz ne çok şeyin değiştiğini elbet biliyoruz.
Sadece bölgemize, komşularımıza baksak, neredeyse haftalık değişmelerle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Bu haftalık günlük aylık değişimler yıllar içinde daha büyük bir değişimin parçası olarak karşımıza çıkıyor nihayetinde. Ama o küçük küçük değişimleri fark edemezsek, sonunda birikip dönüşmüş olarak karşımıza çıkanı ne tanıyoruz ne bekliyoruz ne şaşırmaktan kendimizi alabiliyoruz.
Bu konuda biraz fazla şanssızız dünyanın diğer kalanına göre çünkü yakın komşularımız Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve hele ki Ortadoğu.
Yani dünyanın diğer bölgelerine göre ençok hareket halindeki, kimin eli kimin cebinde anlaması zor, anladığınızda eller ve ceplerin çoktan yer değiştirdiği bir coğrafya.
Düşünsenize şöyle bir hızlıca, bir hafızanızı yoklasanıza… son birkaç yılda bölgede kimler kimlerle ittifaklar kurup kimlerle dost olup sonra tekrar karşı karşıya geldi?
Batı’da daha kurallı, çıkarların ne olduğu, alınan kararların arkasında durulduğu gibi bir izlenim vardı uzunca süredir. Şimdi onların da coğrafyaya uyum sağladığı, verdikleri sözlerin kulağa ulaşmasıyla çiğnedikleri bir oluyor. Yazılı taahhütlerin mürekkebi kurumadan tam tersi işlere giriştikleri görülüyor.
Anlaşıldı, değişim burada daha farklı, neredeyse karman çorman gidiyor.
Ve belli ki kendi gücümüze, aklımıza, sağduyumuza, birliğimize dayanarak çıkacağız bu sıra iyice artmış olan bu altüst oluştan.
Değişim nedir diye başladık ama geldiğimiz yer, yaşadıklarımız değişim dediğimiz o şey değil.
Sükûnetle, olup biteni doğru gözleyip, ortak akıl, asla küçümsenmeyecek tecrübe ve bilgi birikimimizle çıkarız bu bizim dışımızda gelişen, ne yapsak önleyemeyeceğimiz genelde küresel özelde bölgesel türbülanstan.
Ne yapalım, yine eskilerden bir cümleyle bitirelim: ‘Coğrafya kader’dir.
Yaşar Taşkın Koç, 30.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Ankara'nın Ruhu
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.