6 Aralık 2017 Çarşamba

SA5279/KY34-EE8: Bir Teklifim Var

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم



Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlarım.

24 Kasım 2017'de Mısır’da Cuma namazını kılan 305 Müslüman hunharca katledildi. Şam Ğuta’da onlarca ölü ve yaralı var, Yemen’de çocuklar açlık, kolera ya da bombalar ile ölmeye devam ediyor, Arakan’lı Müslümanların çilesi devam ediyor, Gazze hala abluka altında…liste uzuyor. 

En azından ne oluyor takip etmeye çalışıyoruz dünyayı ve coğrafyamızı. Katliamlar, işkenceler, ihanetler ve saldırılar…Aleni ya da perde arkasından düşmanlık yapan Amerika, Avrupa, İsrail ve Rusya var. Bunların yanında hiçbir şekilde güvenemeyeceğimiz ve Müslümanlara kan kusturan ve Türkiye düşmanlığı yapan Suud, İran var. 

Evet, hem Müslümanların ahvâlini iyi okumak hem de düşmanlarımızın plan ve projelerini çözümleyebilmek için teyakkuz halindeyiz. 

Tamam anlıyorum da bu teyakkuz halimiz, yorumlama ve anlama çalışmalarımız asıl meselemiz olan “nasıl daha iyi Müslümanlar haline gelebiliriz, savrulan, paramparça olmuş ümmeti nasıl toparlarız, tevhîd’i ve vahdet’i nasıl koruruz, hayatlarından Kur’an’ı mehcûr etmiş Müslümanları nasıl tekrar Kur’an’la buluştururuz, nasıl “üsve-i hasene” olan en güzel rehberimiz Muhammed Mustafa’yı daha iyi tanır ve Kur’an’ı nasıl anladığını ve hayatına nasıl taşıdığını, bizden ne istediğini nasıl anlarız” sorularımızın cevabını bulmaya fayda sağlamıyor. 

Asıl kendi yapmamız gereken işlere yani  Müslüman kimliği ve farkını nasıl tekrar inşâ etmekle alakalı olarak hala bir projemiz ve yeterli bir gayretimiz yok.

Gavur ve kefereden önce hatta hain ve münafıktan önce bizim kendi Müslüman ayarlarımıza dönme adetâ Müslümanların Müslümanlaşması gibi hayâtî önemde önümüzde bekleyen meselelerimiz var. 
Niye böyle söylüyorum çünkü biz Rabbimizin gönderdiği ve razı olduğu standartlara dönmediğimiz sürece yaşadığımız tüm problem ve kaosta bir düzelme meydana gelmeyecek. Bâtıl yani bavur, kefere ve münafık olması gerektiği gibi kötülüğün modern temsilcileri olarak vazifelerini icrâ ederken Hakk cephesinde olan Müslümanlar sorumluluklarını ve vazifelerinin gereğini yapmıyorlar ve sahip olmaları gereken vasıfları taşımıyorlar. Bu asrın muhâfızları olan Müslümanlar bırakın sorumluluklarının hakkını vermeyi gaflet ve uyuşukluk halinden uyanamıyorlar.

Burada asıl hareket noktamız ve hayati önemdeki aramamız gereken soru: Nasıl olur da Müslümanlar, Müslüman gibi hareket etmeye, düşünmeye ve mücadeleye dönebilirler? 

Müslümanlar iman ettikleri dine, kitaba, peygambere kaksızlık yapmayı ve kendilerine zulmetmeyi ne zaman bırakacaklar? 

Hani Rabbimiz bize yani hepimize demişti ya: 

“İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadîd, 57/16)

Allah (c.c.), gerçek müslümanın yani Rablerinden haşyet duyanların, vahyi işitmelerinden dolayı derilerinin titrediğini, sonra da Allahın zikriyle derilerinin ve kalplerinin yumuşadığını ifade etmektedir.(Enfal 8/2; Zümer 39/23.) 

Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatı da kendilerini aldatan, âhirete kavuşacaklarını unutan (Arāf,7/51); Allah’tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O’nun sonsuz korumasından yardım dilemeyen; kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmeyen, azaptan koruyacak işler yapmayan, ve yarın için bir şeyler hazırlamayanlardan olmamak için bir kardeşiniz olarak teklifim şudur:

Kur’ân-ı Kerîm’e göre İnsanoğlunun yaratılış ve dünyaya gönderiliş sebebi, Yüce Allah’a kulluk etmektir. Bunun için de fabrika (Kur’an) ayarlarımıza tekrar dönebilmek için bir seferberlik gerekiyor. Öncelikle her bir Müslümanın kadın, erkek, yaşlı, genciyle bilinçli, anlamaya ve yaşamaya dönük bir Kur’an okuma seferberliği.

Bu devam ederken diğer taraftan ihmal ettiğimiz ve hepimizi bir araya toplayacak en doğru mekan olan camilerimizde bir araya gelmek ve paramparça olan vahdeti inşâ için çok yoğun bir gayret göstermek. Medeniyetimizde de vâr olan camideki ders halkalarını hayata geçirmek tekrar. 

Kadınların bir taraftan erkeklerin diğer taraftan ilim halkaları etrafında yer almaları. Sorumlulukları büyük olan âlimlerimizin ve hocalarımızın Kur’anı meâli ve tefsiri ile birlikte sunmaları. 

Camilerimizde yine benzer halkalarda en güzel örneğimiz olan Muhammed Mustafa (sav)’in nebevî Sünnetini, Kur’an ahlakını ve Kur’anı hayatına nasıl taşıdığını; Allah’ın elçisine yapılan iftiralar ayıklanmış bir şekilde sahîh Sünnetini yine ders halkalarında tedrîs edilmesi. 

Aynı şekilde her bir Müslüman kardeşimize tevhîd’i ve tevhidi korumayı; imanın önemini ve şirk, küfür, nifâk ve fıskı çok iyi anlatabilmeliyiz. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sabah Namazı buluşmaları var, benzer bir şekilde Müslümanlar cami de buluşmalı, camileri ve kendimizi tekrar inşâ ve ihyâ için bu eğitim ve öğretim seferberliğini yapmalıyız. 

Yavrularımız da camilerimizin güvenli ortamlarında ve Kur’an’ın gölgesinde ve Allah'ın elçisinin rehberliğinde serpilme ve yetişme imkanı bulabilmelidirler. 

Bunları yaparken sanki Müslümanlara tek tercih olarak sunulan, ifrat ve tefrit ya da sıtma ve ölüm gibi olan  bâtinî-mistik (Sünni görünümlü bir çok sufi grup ve Şia) ya da vahhabi yorumun yayılmasının önüne geçebiliriz. Müslümanların tevhid bilincini ve vahdetini tahrip eden bu iki görüş de Müslümanlara dayatılamaz, Müslüman bunlardan birini seçmek zorunda da değildir. 


Emin Emre, 06.12.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İlahiyat, Din ve Tefekkür

Emin Emre Yazıları







Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı