"Şimdi de mesela işi gücü bırakıp bana kızabilirsiniz."
Bu tarz çalışmaların, emeklerin hayatımıza nasıl olumlu katkıda yaptığını göstermek kolay.
Dört gün önce tarih fotoğrafları yayınlayan bir hesap, dönemin önemli gazetelerinden Le Petit Journal’den bir kapak paylaştı.
Sebep koleraydı.
Pençe gibi Balkan Savaşları’nda Osmanlı ordusu ve savaştan kaçan halkın yakasına yapışmış bir hastalıktı. Savaş, açlık, kıtlık gibi dönümlerde kitleler arasında hızlı yayılıp, tedavi edilmezse hızla öldüren büyük bir dertti kolera o zamanlar.
O zamanlar?..
Ya şimdi?..
Açıp bakın, kısa bir tarama yapın haberler arasında kolera diye, Yemen’i görürsünüz. Geçen hafta koleradan ölenlerin sayısı 2 bini geçti. Adacıklardan oluşan tek bir vilayeti dışında bütün ülkeye yayılan hastalık için Dünya Sağlık Örgütü ve BM, “Tarihin en hızlı yayılan kolera salgını” diyor. İç savaş nedeniyle 3 milyon kişinin yer değiştirdiği ülkede açlık, temiz su bulamamak, çöplerin toplanmaması gibi nedenlerle salgını her yana yaymış durumda. Tahminler bir milyona yakın Yemenlinin kolera olduğu yönünde.
Bütün bunlar olurken Yemen arada sırada karşılıklı minik askerî operasyonlar, onun bununla ittifakı, şunun oraya attığı füze gibi haberlerle gündemde.
Bir asır öncesinin hastalığı başta iç savaş yaşanan bölgeler olmak üzere dünyanın geri kalmış coğrafyalarında elinde bir tırpan gezinip duruyor kararmış gökyüzünde.
Aynı saatlerde Trump’ın zaten sallantıda olan koltuğunu iyice sallayan FBI soruşturmaları artıyor. Amerikan Başkanı’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı almaya hazırlandığı günlerdeyiz bir yandan da.
Yaparsa belki koltuğunun sallanmasını biraz azaltır. Biraz daha karıştırır ortalığı, dikkatleri öteye çeker. Müslümanlar Kudüs’e atfettikleri kutsallıkla, şehrin üç dinin ortak kenti olduğu iddiasıyla buna şiddetle karşı çıkar.
İsrail yeni saldırılarla ister istemez karşılaşır.
İran için de meşru, kolay ittifak edebileceği yeni bir cephe imkânı doğar böylece.
Gazze’deki bir garibanın derdine derman olmayan bir tartışma ve çatışma başlar körüklenir büyür pas tutar.
Yemen’de aşısı bir doların altında bir ilaç bulamaz yeni doğan çocuklar. Üç kuruşluk temiz su bulamaz. Bir lokma ekmek bulamaz.
Olsun…
Çünkü Kudüs’ün başkent olup olmaması, olursa kimin başkenti olacağı tartışmalarının yüksek, ulaşamayacağımız kadar yüksek seviyesi daha hayatîdir bir çocuğun hayatından.
Şimdi de mesela işi gücü bırakıp bana kızabilirsiniz.
Değil mi ki İran, İsrail bu politikalar bu devlet yapısı bu gidişatlarıyla biri 60 diğeri 40 yıldır kendilerine, vatandaşlarına, dindaşlarına, dünyaya ne vaat etmiş, ne kazandırmış, mutlular mı acaba böyle yaşamaktan diye sorgulamıyor… biz de sorgulamayalım, hayat nedir, refah nedir, mutluluk nedir, dünya nedir, din nedir…
Sorana da kızalım.
Altı üstü ticaret kârına konma savaşı olan Pön Savaşları dönemindeki Romalı Senatör gibi her seferinde “Kartaca yıkılmalıdır” diye bağırıp çağıralım.
Yaşar Taşkın Koç, 07.12.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Ankara'nın Ruhu
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.