Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analizi sabırla ve dikkatle okuyunuz, çünkü vahşi, yalancı, alaycı, aşağılayıcı, acımasız ve tamamen İslam ve müslüman düşmanı 'İslomofobik-şeytanî' bir zihnin ürünüdür. Metin yazarı, ABD'li siyonist-evanjelik hristiyanların ve yahudilerin nükleer ve konvansiyonel gücün patronları olduklarının farkında olarak, kendilerini temsilen, orman kanunlarını uygulayan vahşi hayvanlar gibi davranmanın ilkelerini sıralıyor; parçalanmış ve birbirine düşmüş müslüman ülkelerin zavallılıklarının farkındalar, çünkü Mekke ve Medine'nin 'hükümdarları' olarak 100 yıldır ABD-İngiliz ve İsrail çıkarlarına hizmet eden Suud Hanedanı, Mısır'da Sisi, BAE ve Bahreyn gibi ait oldukları İslam dünyasına ihanet eden hainlerle birlikte çalışıyorlar. Yazar, 13 Aralık 2017'de Erdoğan liderliğinde 56 üyesi ile İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nde alınan ve İstanbul Deklerasyonu ile ilan edilen,"Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin başkenti olarak ilan ediyor ve bütün devletleri Filistin Devleti'ni ve Doğu Kudüs'ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet ediyoruz" kararını almasını hazmedememektedir; Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı tehdit etmekte ve Erdoğan'ı Osmanlı Minderi'ne çıkmış olarak tasvir etmekte, "Filistinli mülteci yoktur" diyerek yüzsüzce dalga geçen yazar bilerek ve isteyerek yalan söylemektedir; Anadolu Ajansı'nın "Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yılında Filistinli mülteciler" başlıklı yayınına göre, "Silahlı Siyonist çeteler, 1948'de Filistin'deki tarihi köylerden ve şehirlerden yaklaşık 957 bin Filistinliyi zorla göç ettirdikten sonra aynı yıl 14 Mayıs günü İsrail'in kuruluşunu ilan etti. Geçen asrın ortalarında başlayan binlerce Filistinlinin topraklarından edilmesi faciası halen durmadı. Birçok Filistinli zorlu şartlarda yaklaşık 69 yıldır kamplarda yaşamaya devam ediyor. Bugün ise Filistin İstatistik Merkezine göre, Filistinli mültecilerin sayısı 5 milyon 900 bine ulaşmış durumda, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) ise bu rakamın 5 milyon 300 bine yaklaştığını belirtiyor. Filistinlilerin toplam nüfusu 12 milyon 400 bine tekabül ediyor, mülteciler ise bu rakamın neredeyse yarısını oluşturuyor." Metni dikkatle okuyunuz ve siyonizmin 150 yıldır hümanizmin ve sahte bir soykırım hikayesinin arkasına saklanmış vahşi-kan emici yüzünü görünüz.
Seçkin Deniz, 17.12.2017
Filistinli protestocular 11 Aralık 2017'de Ramallah yakınlarındaki İsrail askerleriyle çatışmaya başladılar.
(Reuters fotoğrafı: Mohamad Torokman)
Next Year in Jerusalem?
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, müzakere yolunda çok az şey üreten ve anlamlı barış yolunda hiçbir şey üretmeyen Arap-İsrail barış görüşmelerinde artık ABD'nin herhangi bir rol almayacağını söyledi..
Başkan Abbas Birleşik Devletlerle diplomatik ilişkileri sona erdirmeyi arzu ederse, Birleşik Devletler onu zorlamak konusunda ciddi düşünmelidir.
Trump yönetimi uzun süre önce çıkarılan (1995 yılında kabul edilen ve her altı ayda bir başkanın ertelediği Kudüs'ü israil'in başkenti olarak kabul eden yasa) ABD yasalarına uyacağını ve ABD'nin İsrail büyükelçiliğini ülkenin başkenti olan Kudüs'e taşıyacaklarını açıkladığında, araplar delirdiler ancak Türklerin seveceği kadar değil; Güçlü Türk Recep Tayyip Erdoğan, Trump yönetiminin inisiyatif dışı girişimine zayıf bir Arap tepkisi olarak gördü ve eleştirdi. Türkiye kendi oyununa sahiptir ve Filistin karışıklığı Erdoğan'a iyi gelecektir. Kıyamet uyarıları vardı, ancak gerçekte verilen tepki beklenenden azdı ve Olimpiyat komitesi rock atmayı meşru bir spor olarak kabul ederse, Filistin halkı nihayetinde ulusal çağrısını bulmuş olacak.
Bu, tanıdık ve sıkıcı bir performans sanat parçasıdır. Filistin statüsü hiçbir şekilde geçerli değildir ve Filistin davası her geçen yıl İslamcı güçler için daha az faydalıdır. Arap-İsrail çatışması bir süre önce bir Soğuk Savaş vekâleti -Proxy savaşları- idi; Filistin davası Sovyetler Birliği için bir kedi ayağı gibi hizmet ediyordu, bu da gerçek bir para ve gerçek güç kaynağı olduğu anlamına geliyordu. O günler çoktan geçti; Filistin davası, küçük bir bölümde medeniyet çatışması aracından sıradan sapıklık aracına dönüştürülmemişti; Sahte bir cihad, Müslüman Ortadoğu'nun tamamında hükümetlerin varsayılan modelinde fanatik ve mali çıkarlar arasındaki ittifakı güçlendirirdi.
Bu özel tutumun devam etmesi için, İsrail ile Filistin arasında herhangi bir anlaşma yapılmamalı ve buna yönelik anlamlı ilerleme bulunmamalıdır. Bu, çözüm yolunda atılan her adımın cinayet ve terörle karşılanması gerektiği anlamına geliyor; terör aslında Filistin'in asıl müzakere tarzı. İsrail'in başkenti Kudüs'tedir ve Tel Aviv'e ya da başka yerlere taşınmasını gerektirecek ciddi bir öneri yoktur.
Doğu Kudüs'ün genelde Filistin devletinin başkenti olarak tanınması gerekiyor, öyle olduğu gibi, bu, şehrin batısının İsrail toprağı olduğu ve uzun süredir İsrail başkentini barındırıyor olduğu gerçeğini değiştiremeyecek. Başkan Trump'ın yaptığı duyuru bu durumu değiştirmedi ancak karar bütüne bakıldığında bir küçük bir adımdı, bu nedenle İslam dünyasında en azından iktidar çevrelerinde böyle bir histeriyle karşılaşıldı.
Filistin yolu bu: Çözüme yönelik her adım, hatta küçük ve büyük oranda sembolik olanlar bile, siyasi şiddet ve terörizm de dahil olmak üzere maksimum muhalefetle karşılanmalıdır. Filistin halkına duyulan sempati ne olursa olsun, liderleri ve müttefikleri olan liderler iyi niyetli müzakere ortakları değildir ve onlarla iyi niyet sahibi olarak görüşülme ihtimali yüksek değildir. Bir taraf barışı hiç istemiyorsa, kalıcı bir barış müzakeresi yapmak zordur.
Başkan Trump önümüzdeki yıl Arap-İsrail barış planını ortaya koymayı vaat ediyor. Bu plan en son New York Belediye Başkanlığı seçimlerinde mazeret oy pusulasını nasıl kullanacağını bilmeyen siyasi zekaya sahip bir gayrimenkul geliştiricisinin damadı tarafından işleniyor. (New York Daily News'in komik haberinde belirttiği gibi, Kushner, Ivanka Trump ve Üçüncü Hanım (Melania Trump) kendi oylarını geçersiz kılmak için epey çaba sarf ettiler; Başkan da kendi doğum gününü evraklarda yanlış yazdığı için oyu geçersiz olmuş olabilir; ve bunların hepsi "Jefferson yalnız yemek yediğinden beri değil"
Bunun nasıl gittiğini göreceğiz.
Abbas, Filistin devletinin ve Filistin Ulusal Otoritesinin artık ABD'den yardım almaması ile övünebilir; ancak bu doğru değildir. Birleşik Devletler, Filistinli "mültecilerin" yardım kuruluşu olan UNRWA'ya çok büyük katkıda bulunuyor. (Gerçekten de Filistinli bir mülteci yoktur, ancak dünya insanlarının geri kalanının aksine, Filistinliler mülteci statüsünü miras almaktadır.) Birleşik Devletler aynı zamanda, beceriksiz ve kötü niyetli liderlikleri yüzünden konuşulacak gerçek bir ekonominin olmadığı Filistin'e yardım sağlayan diğer BM programlarına ve uluslararası örgütlere büyük katkıda bulunuyor. 2016'da ABD, Filistinlilere herhangi bir ülkeden çok daha fazla yardım verdi.
Bunu yeniden düşünmenin zamanı geldi.
UNRWA, Filistinli radikalizmi teşvik edici ve canlandırıcı en iyi gününde bile sıkıntılı ve rahatsız edici bir organizasyondur. Dağıtılırsa, barış olasılıkları muhtemelen iyileşecektir. Bununla birlikte, Birleşik Devletler, Başkan Abbas'ın yardım taleplerini yerine getirmekten bir süre uzaklaşmayı ve yardım parasını bizimle ele almayı düşünmelidir.
Eğer Başkan Abbas, inatçılığa ve ucuz tiyatro oyununa devam ederse, paranın tamamını ödeyelim. Erdoğan'ın Osmanlı minderine ne kadar dalabileceğini görelim.. Çekilmesi muhtemelen hayal kırıklığı yaratır..
Birleşik Devletlerin küresel çıkarları vardır ve bu çıkarlardan biri İsrail dahil müttefiklerimizin çıkarlarını da gözetmektir.
Başkan Abbas, ABD'nin gelecekteki Ortadoğu barış görüşmelerinde rol oynamayacağını düşünüyor. Birisi Amerikalıları onun hakkında aynı şeyi düşünmekle suçlayamaz.
Kesin olan, Başkan Abbas'ın dipnotlara düştüğü zaman Amerikan gücü ve Amerikan çıkarları burada olmaya devam edecek ve İslam dünyasında bulunan güçler bu gerçeği hazmedecektir.
KEVIN D. WILLIAMSON, 14 Aralık 2017, National Rewiew
Seçkin Deniz, 17.12.2017, Sonsuz Ark, Yayın Dünyası'ndan, Özel Dosyalar,
Sonsuz Ark'ın notu:
Filistin yönetimi, Beyaz Saray'dan yapılan 'Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yıllardır barışı engellediği' yönündeki açıklamaya tepki gösterdi.
Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre, Filistin Devlet Başkanlığı sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, söz konusu açıklamanın "asla doğru olmadığını ve kabul edilemeyeceğini" belirtti.
Abbas'ın her zaman Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları başta olmak üzere uluslararası kararlara dayanan adil barışa bağlı olduğunu ve 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanınması isteğini her zaman tekrarladığını belirten Ebu Rudeyne şunları kaydetti:
"Barış sürecini baltalayan unsur işgalin ve ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin de aralarında bulunduğu tüm ABD yönetimlerinin kınadığı yerleşim birimi faaliyetlerinin sürmesidir. Abbas, adil barışa bağlı, şiddete ve teröre karşıdır."
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesi'nin kapanış konuşmasında, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararıyla aslında kendisiyle çeliştiğine dikkati çekerek, kararın uluslararası hukuka da aykırı olduğunu ifade etmişti.
Abbas ayrıca "Bizler, bundan sonra Filistinliler olarak ABD'yi çözüm süreci içinde ara bulucu olarak kabul edemeyiz. Çünkü, bugün itibarıyla bir ara bulucu için en basit ve açık olan tarafsızlık şartını yitirmiştir. BMGK'ya gideceğiz ve bu kararın iptali için başvuracağız." demişti.
Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın söz konusu konuşmasına karşılık Beyaz Saray yönetiminden üst düzey bir isim, "Başkan Trump barışa bağlı kalacaktır. Yıllardır barışı engelleyen bu tavır sürpriz değil, bu gibi tepkileri bekliyorduk. İsrail ve Filistin halkına fayda sağlayacak olan planımızı uygulamak için çalışmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullanmıştı. Star Gazetesi, 14 Aralık 2017
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.