"Erdoğan'dan beklenen şeyler, Erdoğan'ın taşıyabileceğinden çok daha fazlasını içeriyor. 'Gözü Kara'lık, sistematik bir direnişin sürmesini sağlamak için yeterli değil, gerektiğinde orantısız güç sahipleri ile pazarlık yapacak zekayı da gerektiriyor."
Şeytan'ın Köleleriyle Savaşımız Bütün Şiddetiyle Sürüyor
Tedirginlik
2012'de başlamadı bu halkta; 2007'ye kadar süren 85 yıllık kemikleşmiş 'kendi
vatanında parya' psikolojisi, zehirli bir genin devlet zoruyla sosyolojik aktarımı
sonucu oluşmuştu. Ancak tarihi ve otoriterleri şaşırtan başka bir şey daha
gelişiyordu aynı halkta; insanın, dayatmalara karşı direniş gücünü de nesilden
nesile büyüterek bir gün 'gözü kara' nesiller yetiştireceğini kanıtlayan umut.
Bu belki de Allah'ın mutlak otorite olduğunu ve insanı asla yalnız
bırakmadığını da kanıtlayan bir belge...
Türkiye
çok ciddî bir bölgesel-küresel sınırda; tedirginliklerin, 7 Şubat 2012'de bugün
FETÖ dediğimiz kanserin, illegal yöntemler legal-nominal araçlarla meşru
iktidarın meşru istihbarat müsteşarını, İsrail, Avrupa ve ABD lehine alaşağı
etme ve tutuklama girişimi sırasında bu kez daha şiddetli bir şekilde başladığı
günden bu yana çok şey yaşadı... bu tedirginlikler çok daha şiddetliydi, çünkü
yüzlerce yıldır aşağılanan bir halkın umutlarını kullanarak, parasını ve
çocuklarını elinden alan ve o halkın seçimlerini ve tercihlerini dikkate almaya
başlayan kendi devletine karşı kullanan bir hainle karşı karşıyaydı.
O hain
tek başına değildi... Hemen herkesin etrafında Fetullah Gülen denen bu hainin
devşirdiği ve insanlıktan çıkararak kendisi gibi şeytanlaştırdığı binlerce
insan vardı. 2012'den 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD-İsrail-BAE-Suudi askeri
darbe girişimine kadar her türlü istihbarat ve terör örgütü ile birlikte
çalışan bu binlerce şeytan, her türlü değerden, duygudan kopmuş ve
derinliklerine sızdığı devleti ve halkı her an tehdit ederek yolunda ilerlemeye
devam ediyordu. İçerideki düşmandı halkın tedirginliklerini benzersiz kılan;
çünkü tarihte böyle bir ihanetin eşi veya benzeri yoktu. Bu kadar derinleşmiş
ve bu kadar güçlenmiş başka hiçbir hain örgütten bahsetmiyordu tarih.
Hainler
pervasızlardı, Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, devletin bütün yetkililerini
küçümsüyor ve tehdit ediyorlardı. Bütün insanî değerleri hoyratça tahrip
ediyor, ikiyüzlülükleri ile sürekli haklı görünüyorlardı; boğazlarına kadar
ihanetin, suçun, ahlaksızlığın, rezaletin içine batmışlardı üstelik. Halk
tedirgindi, uyumuyordu...
Devlet
bu kanseri 15 Temmuz 2016 gecesi 'gözü kara' halkının büyük desteğiyle suçüstü
bastırınca hem dünya tarihinde hem de Türkiye tarihinde yeni bir dönem başladı.
Yeni dönem dediğimiz şey gerçekten yeni dönemdi... Alçak koltuklarda oturma
hakkı bile bulunmayan, ayakta emir bekleyen uşaklar pozisyonundan, hakkını
arayan eşit duruş gösteren bir pozisyona geçişi dayatan bir yeni dönem...
Paryalık'tan Vatandaş'a evrilen ve nihayetinde kendi devletini kendi
seçimleriyle yönetmek isteyen gözü kara bir halkın başlattığı yeni dönem.
Bu 'gözü
kara' halkın lideri de 'gözü kara' Başbakan ve sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'dı. Paryalık sadece Türkiye halkının 'sıfatı' değildi, bütün müslüman
ülkelerde yaşayan müslümanların yeryüzündeki sıfatıydı; müslümanlar muhteşem
bir tarihten 'artakalan' zavallı uşaklar olarak görülüyorlardı, yeni dönemin etkileri
dünyadaki müslümanlara da sirayet etti.
13 Aralık 2017'de İstanbul'da Erdoğan'ın liderliğinde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın aldığı 'Doğu Kudüs Filistin'in başkentidir" kararı, Suudi hanedanı ve BAE-Bahreyn gibi hainlerin olumsuz çabalarına rağmen, müslümanların kemikleşmiş küresel tedirginliklerinin de artık kontrol edilemez boyutta olduğunu gösteriyordu.
13 Aralık 2017'de İstanbul'da Erdoğan'ın liderliğinde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın aldığı 'Doğu Kudüs Filistin'in başkentidir" kararı, Suudi hanedanı ve BAE-Bahreyn gibi hainlerin olumsuz çabalarına rağmen, müslümanların kemikleşmiş küresel tedirginliklerinin de artık kontrol edilemez boyutta olduğunu gösteriyordu.
Yeni
dönem, BMGK'de de devam etti; 15 BMGK üyesinden 14'ü ABD Başkanı Trump'un BM
kararlarını hiçe sayan bir kayıtsızlıkla Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan
etmesine yönelik girişimin iptalini istedi; süreç Türkiye ve teklif sahibi
Filistin'in girişimleriyle BM Genel Kuruluna taşınacak... Müslümanların 15
Temmuz'u 13 Aralık'tı artık.
Geldiğimiz
nokta bir zaferler silsilesinin ürünü, ancak bu noktada henüz bir yığın
belirsizlik var. Türkiye, halkının yönettiği bir ülke haline gelmeye devam
ediyor, ancak henüz dış tedirginliklerle iç içe var olmaya devam eden iç tedirginlikler
şiddetlerini yitirseler de halkın tek gözle uyumasına neden oluyorlar.
Erdoğan'dan
beklenen şeyler, Erdoğan'ın taşıyabileceğinden çok daha fazlasını içeriyor. 'Gözü
Kara'lık, sistematik bir direnişin sürmesini sağlamak için yeterli değil,
gerektiğinde orantısız güç sahipleri ile pazarlık yapacak zekayı da
gerektiriyor.
Trump'ın
19 Aralık günü ilan ettiği yeni Güvenlik Belgesi'ne göre Türkiye nerede,
müslüman ülkeler nerede? Bu belirsiz.
Bizim derin
tedirginliklerimizin ana kaynağı olan ABD'nin ve yahudi-hristiyan siyonizmin
vahşi planlarının neler olduğunu bilmek ve buna göre davranmak zorundayız,
çünkü hem ülkemizde hem de bütün müslümanların içinde yüzbinlerce hain bizimle
birlikte yaşıyor. Bu hainlerin ne zaman nereden vuracaklarını bilecek bir
devlet zekasının varlığına şahidiz bir süredir, ancak bunun daha da
geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Zira karşı
çıkışlarımızın hacmi ve cüssesi büyüdükçe hainlerin ve düşmanlarımızın atacağı
adımlar daha derinden ve daha tehditkâr olmaya devam ediyorlar, savaş bütün
şiddetiyle sürüyor... bunu görüyoruz; yenilgiye alışık olmayan vahşi Batı'nın
karanlık şeytanî odalarında büyük bir planın yavaş yavaş işlemeye devam
ettiğinin farkındayız...
Erdoğan'dan
beklediğimiz şey, bu şeytanî planın bütün çıkış noktalarını tıkaması ve bunun
için de sadece Allah'a, kendisini destekleyen halkına ve samimi müslümanlara
güvenmesi...
Erdoğan'a
hatırlatmamız gereken en önemli şey aslında bu.... 16 Nisan 2017 referandumunda
bu halkın direnişine destek vermeyen 'müslüman' görünümlü hainlerden destek
beklememesi... o hainlerin oylarına muhtaç olduğunu düşünerek, insanı
tanrılaştıran sapkın düşüncelerine itibar etmemesi... çünkü bu dava ona ait
değildir, bu dava sadece Allah'a inanan ve Allah'a ortak koşmayan samimi gözü
kara insanların davasıdır.
Tedirginlikler ancak sadece Allah'a güvenenler için anlamını yitirir; biz Allah'a güveniyoruz ve yüzlerce yıllık tedirginliklerimizi artık bitirmek istiyoruz.
Arif Şahin, 20.12.2017, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 81
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.