"BAE İstihbarat servisini profesyonelleştirmek için Amerikalıları tuttu. Eski Amerikalı casuslar ne kadar uzakta olabilir?"
Deep Pockets, Deep Cover: The UAE Is Paying Ex-CIA Officers to Build a Spy Empire in the Gulf
(…) Tesisler ve dersler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin Batı’dakini model alan bir profesyonel istihbarat kadrosu yaratma çabasının bir parçası.
Eski CIA ve hükümet yetkilileri, ilginç bir görev ve belki çok daha önemlisi, ballı bir kariyer vaadiyle Körfez ülkelerine çekiliyorlar.
Eski bir görevli Foreign Policy’e dedi ki “Para şahaneydi. Günlük 1000 dolar, dahası Abu Dabi’de bir villada veya beş yıldızlı bir otelde yaşıyorsunuz.”
Giderek büyüyen bu istihbarat eğitimi operasyonunun ardındaki kilit isim, birçok kaynağa göre, CIA ile New York Polis Teşkilatı (NYPD) arasında tartışmalı bir ortaklığı teşvik eden –ve böylelikle New York çevresindeki camilerde, kitapçılarda vs. çoğunluğu Müslüman olan insanları izleyerek ileride terörist olma ihtimali bulunanların radikalleşmesinin önünü almaya çalışan– eski bir istihbarat görevlisi: Larry Sanchez. Konuyu yakından bilen altı kaynaktan aldığımız bilgilere göre, CIA’in gizli hizmetlerinde görev almış eski kurt Sanchez, son altı yıldır BAE’de Abu Dabi Veliaht Prensi için çalışarak tepeden tırnağa geniş birer istihbarat servisi ağı kurmakta.
Öte yandan Sanchez, güvenlik eğitimi vermek üzere Körfez ülkelerine giden birçok eski Batılı güvenlik uzmanından sadece biri. “Blackwater” şirketinin kurucusu Erik Prince’in, ayrıntıları ilk kez New York Times gazetesi tarafından ifşa edildiği üzere, Veliaht Prens’e hizmet eden yabancı bir askeri tabur kurmak üzere BAE’ye gittiği artık herkesin malumu. Beyaz Saray’ın eski terörle mücadele baronu Richard Clarke da “Good Harbor Security Risk Management” şirketinin CEO’su olarak uzunca bir süredir Abu Dabi Veliaht Prensi’nin baş danışmanı.
BAE’nin güvenlik kurum ve kuruluşlarını inşa etmek için yabancılara bel bağlaması yeni değil; ancak sözkonusu Körfez ülkesi, bu yardımın ayrıntılarını kamuoyundan genellikle saklamaya çalışmıştır.
Yeni oluşan istihbarat operasyonlarının eğitimine gelince, bu konuda ayrıntılar özellikle gizlenmekte. Ancak yabancı ülkelerin casusluk kapasitelerini inşa etmek için eski Amerikan istihbarat görevlilerinin kullanımı epeyce yeni bir adım.
BAE’nin istihbarat operasyonları için bir plan-proje hazırlanmasında Sanchez’in rolü, sözleşmeli özel şirketlerin, Amerikan ordusu ve istihbaratında geçirdikleri on yıllar içinde kazandıkları yetenekleri para karşılığında satmakta ne denli ileri gittiklerini ortaya döküyor. Bu türden işler şu an ABD’de (…) hukuki bir meseleye dönüşüyor.
Sanchez, bu konuda kendisine yolladığımız sorulara cevap vermekten kaçındı.
Altı eski istihbarat görevlisi ve sözleşmeli eğitmen, (…) isimlerinin gizli kalması koşuluyla eğitim operasyonunu anlattı.
(…)
Kaynaklardan biri dedi ki “hayal edilen şey” kendi CIA’ini kurmasında BAE’ye yardım etmekti.
Larry Sanchez’in, Virjinya/Langley’deki CIA karargâhlarından Abu Dabi’ye uzanan yolu New York üzerinden geçmiş. CIA’deki kariyerinin çoğunu, diğer istihbarat teşkilatlarında veya örgütlerde roller alarak bir gizli ajan olarak geçirmiş. Ancak 11 Eylül terör saldırılarından kısa bir müddet sonra 2002 yılında dönemin CIA başkanı George Tenet, Sanchez’i New York’a NYPD istihbarat başkan yardımcısı David Cohen’le çalışmak üzere göndermiş.
CIA ile NYPD arasında zaten gayriresmî bir ilişki vardı. Cohen ayrıca CIA operasyonlar biriminin eski başkan yardımcısıydı. Sanchez, New York’ta el-Kaide hakkında gerçek zamanlı istihbaratla emniyeti sağladı. NYPD, camilerin ve Müslüman toplulukların yanısıra diğer muhtemel “radikalleştirici” mekânlara sızması için casuslar yollamıştı. Hedef, 11 Eylül benzeri saldırıları önlemekti.
Sanchez NYPD’de görevliyken teşkilat aynı zamanda BAE’yle giderek genişleyen –ve sıradışı– bir ilişki içindeydi. 2008’de NYPD ve BAE hükümeti bir istihbarat paylaşımı anlaşması imzaladı ve New York polisi Abu Dabi’de kendisine bağlı bir şube açtı. Ayrıca BAE, “NYPD’nin dünyanın dört bir yanında, terörle alakalı olaylarda yerel emniyet güçleriyle birlikte çalışacak dedektifler görevlendirmesi” için finansman sağlamak maksadıyla, New York Şehri Polis Vakfı’na 2012 yılında istihbarat birimi için bir milyon dolar verdi.
Eski bir emniyet görevlisine göre, NYPD’deki görevi sırasında Sanchez, Abu Dabi Emiri Şeyh Halife bin Zayid en-Nahyan da dâhil üst düzey BAE yetkilileriyle “ileride de devam edecek bir ilişki” geliştirdi.
Aynı kaynak şunları anlattı: BAE’liler “istihbarat dünyası”nı pek bilmiyorlardı ve Sanchez onlara gidip dedi ki “Bakın ben, buraya gelen ve ardından da geri giden diğer Amerikalı elemanlar gibi olmayacağım. Her an sizinle birlikteyim. Sabahın 3’ünde bile beni arasanız hemen çıkıp gelirim yanınıza” Böylelikle özverisiyle onları kazanmış oldu.
Sanchez, BAE’yle ilişki kurduğu bir sırada ABD’deki işi denetimden geçmekteydi. NYPD’ye CIA görevlilerinin iyice yerleşmesine ilişkin yürütülen 2011’deki bir CIA genel müfettişi soruşturması, kanunların spesifik bir ihlaline rastlamadı ama (…) bu yakın ilişki biçiminin kamu güvenini aşındırdığı sonucuna vardı.
İfşaatlar sivil hak ve hürriyetlerin savunucusu olan örgütlerin büyük tepkisini çekti.
(…)
Toz bulutu dağılıp da CIA, NYPD’deki programını sonlandırma kararı aldığında Sanchez çoktan Ortadoğu’nun yolunu tutmuştu.
2001’de New York’ta İkiz Kuleler yıkıldığında BAE kendisini uluslararası terörizm derdine düşmüş halde buldu. Körfez ülkeleri, hiç farkında bile olmadan teröristler için bir transit merkezi işlevi görüyordu ve hava korsanlarının ikisi BAE vatandaşıydı. Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Ortadoğu Programı Direktörü Jon Alterman’a göre saldırılar BAE için bir dönüm noktası olmuştu.
Alterman, Foreign Policy’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu, BAE’yi gerek kendi içindeki dini örgütler gerekse daha geniş ölçekte milli güvenlik cephesinde bir dizi adım atmaya sevk etti. Milli güvenlikle ilgili hep bir endişe vardı zaten, ama bu bence 11 Eylül sonrası gerçekten şiddetlendi.”
BAE kendi istihbarat altyapısını inşa etmek istedi ve yardım için Batı’ya yöneldi. Tarihsel olarak BAE’liler, Batı’nın güvenlik yapılanmalarını olabildiğince yakından kopyalamayı hedeflemiştir. Savunma stratejisini belirlerken Avustralya, İngiltere, ABD ve diğer Batı ülkelerini incelemiştir.
Ancak BAE’yi yakından tanıyanlara göre, bu yaklaşımın olumsuz tarafı, [dışarıdan] stratejiler satın alıp düzgün yerine oturmamış yap-boz parçaları gibi bunları bir araya getirmeleri ve çoğunlukla da merkezî bir vizyon ve plandan yoksun olmaları.
Sanchez’in BAE’de görev yaptığı dönemde istihbarat eğitiminde Batılıların varlığı giderek artmaktaydı. Avustralyalı ve İngiliz kıdemli askeri istihbaratçılar da oradaydı. Ancak Sanchez, New York’ta terörle mücadelede çalıştığı yıllarda BAE’yi yöneten aileyle geliştirdiği şahsi ilişkilerden istifade etti.
Zaman zaman Amerikan yönetimi de doğrudan yardım etti. 2010-2011’de İranlılar siber savaş kapasitesini inşa ederken Amerikan yönetiminden yetkililer ve özel savunma şirketleri BAE’yi ziyaret ettiler ve BAE’lileri dijital güvenlik ve siber saldırı operasyonları konusunda eğitmeye yardımcı oldular.
Genellikle Amerikan yönetimi, Körfez ülkelerinin ABD’nin yardımıyla kendi kadrolarını kurma çabalarını içtenlikle kabul etse de Amerikan vatandaşlarının siber saldırı operasyonlarına katılmasına ise bir çizgi çekiyor/müsaade etmiyor.
2011 sonunda Amerikan yönetiminin danışmanları ve sözleşmeli şirketler, ABD’deki Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın BAE’de Milli Elektronik Güvenlik Otoritesi adı altında bir denginin kurulmasına yardım etti; şu anki adı ise Muhabere İstihbarat Teşkilatı. Eski bir istihbarat yetkilisinin Foreign Policy’yle paylaştığı belgelere göre ABD bu yapılanmanın oluşumunda (…) her şeyin içindeydi.
Aynı dönemde Sanchez ve ekibi, BAE’ye iç izleme ve gözetlemenin tekniklerini öğretmeye başladı. Merkezi Baltimore’da bulunan düşük profilli bir istihbarat şirketi “CAGN Global Ltd.”in başkanı olarak Sanchez, ekseriyeti eski kolluk kuvvetleri, emekli Batılı istihbarat yetkilileri ve eski askerlerden bir ekip oluşturarak casusluk ve paramiliter operasyonların nasıl olması gerektiği konusunda eğitime başladı.
BAE liderliğine basit bir akıl hocalığı olarak başlayan eğitim programı, içinde bulunanların dahi beklemediği hızda büyüdü. Bütün istihbarat kurumlarını kurmasını isteyecek kadar ileri bir boyutta Sanchez’e bel bağlamaya başladılar.
(…)
Dış gözetleme dersleri, neredeyse tamamen CIA’in saha/çiftlik eğitimlerinin birebir kopyasıydı.
(…)
Sanchez’in başlangıçta –içeriyi gözetlemeye ve BAE’nin Müslüman Kardeşler bağlantılı İslamcı grubu olan el-Islah gibi tehditlere odaklanan– iç istihbarat dersleri daha sonra giderek genişledi.
Aşağı yukarı son altı aydır Sanchez ve ekibi, yeni bir dış istihbarat teşkilatına şekil vermek gayesiyle, –BAE sınırları ötesindeki Yemen, İran, Suriye, Katar, Eritre ve Libya gibi ülkelerde mevcut tehditlere odaklanan– bir dersle dışarıya da bakmaya başladı.
Kaynaklarımızdan biri, BAE’lilerin “kötü bir muhitte yaşadığı”na dikkat çekti: Onlar Yemen’i “çökmüş bir devlet” olarak görüyorlar, düzenli olarak el-Kaide liderleriyle çatışıyorlar ve Somali ile Umman’daki belirsizlikten korkuyorlar. İran’la çatışmaları “o denli derin ki bu hep yanı başlarında sürüp gidecek.”
Aynı kaynağın belirttiğine göre, BAE’liler, ABD’nin dostu ama günün birinde Batı’nın kendisini terk edip gitmesine karşı teyakkuzdalar. “Kendi kendimizi korumaya başlamamız lazım” diye düşünüyorlar.
“BAE yeni yetme casuslar üretse de onları ülke dışında konuşlandıracağının bir garantisi yok” diyor, eğitim programını yakinen bilen iki kaynak. BAE bu ülkelerdeki büyükelçiliklere sürekli şekilde yatırım yapmıyor. Dolayısıyla programın, özellikle daha büyük ve güvenlik alanında daha bilinçli İran gibi ülkelerde tamamen hayata geçmesi için gerekli fiziksel destek yok.
(…)
Sanchez BAE hükümetinin güvenlik endişelerini paylaşıyor. İster İran olsun isterse Müslüman Kardeşler veya el-Kaide, potansiyel düşmanlar BAE’nin muhtemel tehditler listesinde üst sırada. Benzer şekilde Sanchez de “hep Müslüman Kardeşler’den ve İranlılardan endişe duyuyor” ve eski emniyet görevlilerinden birine göre “[BAE’de görev almakla] doğru bir iş yaptığını hissediyor.”
(…)
Bu endişeleri paylaşan sadece Sanchez ve BAE de değil, Washington’daki en baş karar alıcılar da benzer tehditlere odaklanmış durumdalar. (…)
Sanchez’in BAE’deki görevinden endişe duymayan da yok değil. İstihbarattan bazılarının kafasındaki soru şu: “Acaba BAE rejimi, kendisini meşru şekilde eleştirenleri teröristler veya yabancı ajanlar diye yaftalıyor olabilir mi?” Bölgeyi bilen bir eski istihbaratçı Foreign Policy’ye dedi ki “BAE, kendi rejimine karşı olan herkesin ya İran veya Fars etkisinde ya da Müslüman Kardeşler mensubu olduğu iddiasında.”
Kurumlarını Batı’yı örnek alarak inşa etse de BAE, siyasi muhaliflerini ezmekle nam salmış durumda. İnsan hakları örgütleri, aktivistlerin ve muhaliflerin keyfi tutuklanması ve işkenceye maruz kalması vakalarını belgeledi. En dikkat çekeni de hükümetin dışarıdan ithal ettiği gözetleme araçlarından bazılarını, mart ayından beri alıkonan tanınmış aktivistlerden Ahmed Mansur’u hedef almak için kullanması.
Ancak mülakat yaptığımız istihbarat yetkilileri ve eski eğitmenler, derslerin siyasi muhaliflere değil dış tehditlere ve ayrıca planlama operasyonlarına değil istihbarat becerisi kazandırmaya odaklandığını söylüyorlar.
(…)
İstihbarat işbirliği yeni olmayabilir ama özel şirketlerin istihbarat eğitimi vermek için kullanılması yeni bir olgu sayılır ve bu konuda herkesin içi de rahat değil.
(…)
BAE’de bulunan Amerikan istihbaratından görevliler, Sanchez ve şirketiyle doğrudan temastan kaçınıyorlar.
(…)
Üç kaynaktan aldığımız bilgiye göre, Abu Dabi’deki CIA istasyon şefi, Sanchez’in misyonunun gayet farkında; aslında istasyon şefinin eşi bir müddet Sanchez için çalışmış.
CIA ise bu konuda yorum yapmaktan kaçınıyor.
(…)
Ama artık Sanchez’den çok da endişelenmelerine gerek yok; zira liderlik düzeyinde yaşanan iç ihtilafların ve eğitimcilerin sıklıkla değişmesiyle programın kan kaybına uğramasının ardından yakında emekli olabilir veya geri çekilebilir.
(…)
İngiliz Özel Hava Hizmetlerinde görev almış eski bir yetkili tarafından yetiştirilenlerin istihdam edildiği bir BAE şirketi olan “LUAA LLC” geçtiğimiz ilkbaharda göreve başlamış. BAE hükümetiyle siber güvenlik ve istihbarat alanında iş tutan “DarkMatter” adlı şirketin bir şubesi olan üçüncü bir BAE şirketi de şimdilerde iyice yol almış durumda.
LUAA’nın bir BAE şirketi olması, bazı Amerikalı eğitmenleri huzursuz ediyor; zira güvenlik soruşturmalarını zora sokup sokmayacağından emin değiller.
Bu arada istihbarat eğitim programı şekil değiştirmeye devam ediyor. İki kaynağımıza göre, “CAGN Global” şirketi ve sahibi Sanchez’in BAE’li yetkililerle arası açılmış durumda ve FBI’ın hakkında soruşturma yürüttüğü DarkMatter şirketi şimdiler bu görevi üstlenmiş bulunuyor. (…)
BAE’nin istihbarat operasyonlarını kurmasına yardımcı olan Amerikalılara gelince, her daim bir başka program önlerinde illa ki vardır. İki kaynağımız, benzer bir istihbarat eğitim programını Suudi Arabistan’a taşıma konusunda yıllardır ağırdan da alınsa bir çabanın var olduğuna dikkat çektiler.
Jenna McLaughlin (Foreign Policy dergisi istihbarat muhabiri), Foreign Policy, 21.12.2017
Zahide Tuba Kor, 23.12.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Türk Dış Politikası ve Ortadoğu Günlüğü, Çeviri
Zahide Tuba Kor Yazıları
Takip et: @ztkor
İlk Yayınlandığı Yer: Türk Dış Politikası ve Ortadoğu Günlüğü
Sonsuz Ark'ın Notu: Zahide Tuba Kor Hanımefendi'ye çevirilerini bizimle paylaşma nezaketini gösterdiği için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 12.08.2017
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.