"Tarih ABD yöneticilerinin farelerden daha aşağıda olduğunu, yine Amerikalıların anlatımıyla "ırkçıları, pedofilileri, seks sapkınlarını kendilerini temsil etmek üzere seçtikleri'ni kaydederek ilerliyor; ABD yalanlarla bezenmiş bütün katil, kan emici, sömürgeci, özetle ahlaksız ve vicdansız özgeçmişi, insan olan herkes tarafından açıkça fark edildiği için çöküyor."
ABD gerçekten çöküyor mu? Yoksa bu, ABD'nin diplomatik, ekonomik, askerî ve istihbârî operasyonlarından bıkan ve artık ABD ne yaparsa yapsın kaybedeceği hiçbir şeyi olmayacağını düşünen dünyanın geri kalanının gerçekleşmeyecek olan bir umudu mu? Bu sorunun cevabı artık Amerikalı olan ya da olmayan herkes tarafından yaklaşık olarak aynı şekilde veriliyor; "ABD artık eskisi gibi güçlü değil, çökse de bu hemen olmayacak."
İmaj, gerçeğe karşı çok güçlü değil, gerçeğin kalıcılığına karşı ancak konjonktürel olarak güçlülük duygusu sağlayabiliyor. Hollywood filmleri ve dizileri ile oluşturduğu 'imparator' imajı, rakipsiz Amerikan silahları ve dünyanın her yerinde operasyon yapabilen askerî gücü ve doların kayıtsız şartsız egemenliği ile desteklense de, ABD hiçbir zaman göründüğü kadar güçlü olmadı, fakat buna karşılık bütün dünyada sınırsız güce sahipmiş gibi davranma hakkı elde etti.
Bugüne dek hem ABD vatandaşları için hem de dünyanın geri kalanı için âdil ve insanî olanı da yaptığını iddia eden ABD, sınırsız güce sahipmiş gibi davranma hakkını son 70 yılda çok hoyratça harcadı. Soğuk Savaş'ın ona sağladığı medyasız, muhalefetsiz dünyada siyasi liderlerin uzlaşmaları dünyaya hep âdil ve insanî olanı seçmek olarak tanımlandığı için gözlerden saklanabilen vahşi ve kan emici politikaları bugüne dek sorgulanmadı. Oysa şimdi ABD'nin saklayabileceği hemen hiçbir şey artık yok... Başından beri kan dökerek egemenlik sağlayan ve buna devam edebildiği için güçlü, emperyalist, küstah ve kibirli bir toplum inşâ eden bir devlet olarak ABD 21. yüzyılın üçüncü on yılına 'her şeyini kaybetmiş' olarak giriyor.
Bush'ın herkesin şaşkın bakışları altında Haçlı Seferleri'nden bahsetmesi ('Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır' George Bush, 17 Eylül 2001) aslında bu can çekişmenin ilk işaretlerinden biriydi; ancak böyle bir işaret fişeği müslümanların emperyalist bir meydan okumanın 'Haçlı seferleri' gibi hem dinî hem de tarihi arkaplana sarılma sebebini anlamasını sağlayabilirdi, çok geç de olsa sağladı da.
Bush, Amerikan politikalarında sıklıkla kullanılan argüman olarak 'Tanrı tarafından seçilmiş lider' olduğu için, müslümanlara savaş ilan ediyordu; gerçekte savaş meydanlarında Bush'a savaş ilan etme hayali olan bir tek müslüman devlet bile yoktu; özellikle petrol üreten ve bu petrolü Amerikan şirketlerine ve Avrupalı ortaklarına düşük bedelle satan müslüman arap ülkelerinin tamamı Amerikan politikalarının en sıkı uygulayıcısı diktatörlerdi. Arap olmayan diğer müslüman ülkeler de demokrasi sandalına bindirilip suni dalgalarla dolu okyanusa salınıyor, her biri birçok güçlü halatla Amerikan ve Avrupa limanlarına bağlanıyorlardı. Oysa Haçlı seferleri, Osmanlı Devleti gibi güçlü ve bağımsız müslüman ülkelere karşı yapılmıştı tarihte... terör örgütlerine, özellikle ABD tarafından kurulmuş ve yönetilmiş olan El Kaide gibi örgütlere karşı ancak terör operasyonları yapılabilirdi, sefer değil, savaş değil.
Bush'un Amerika'nın çöküşünü geciktirmek için ilan ettiği Haçlı Seferleri bütün müslüman ülkelerde 17 Eylül 2001'den 15 Temmuz 2016'da Türkiye'de FETÖ eliyle yaptırmaya çalıştığı askeri darbeye kadar aralıksız sürdü. ABD liderliğinde Hristiyan ülkelerin oluşturduğu koalisyon tarafından planlanan ve uygulanan Haçlı seferlerinin geçen 16 yılda savaşlarla parçaladığı müslüman ülkeler ve öldürülen ya da alaşağı edilen amerikan uşağı diktatörler ve siyasi liderler şunlar; Afganistan-Karzai (Afganistan halen taş devrinde, ABD işbirlikçisi Karzai, ABD'nin kasıtlı operasyonlarına itiraz edince gözden düştü), Irak-Saddam Hüseyin (Irak üç parçaya bölündü, 2 milyona yakın sivil ölüm gerçekleşti Saddam idam edildi), Libya-Kaddafi (Libya iç savaşla ikiye ayrıldı, Kaddafi Bir terörist gibi öldürüldü), Pakistan-Benazir Butto (Suikastle öldürüldü), Suriye-Esad (ABD'nin başlattığı iç savaşta bir milyona yakın sivilin ölümünden sorumlu olmaısna rağmen ABD-Rusya ve İran'ın desteği ile henüz yerinde), Mısır-Hüsnü Mübarek (Arap baharı ile devrildi, Onun yerine seçilmiş İlk Cumhurbaşkanı Mursi'yi askeri darbe ile deviren general Sisi getirildi), Yemen-Ali Abdullah Salih (Öldürüldü), Suudi Arabistan- Kral Abdullah Ailesi (ABD'nin Haçlı Seferleri'nde Bush'un ve Obama'nın en büyük kullanışlı uşağı Kral Abdullah'ın ailesi, Abdullah'ın 2015'teki ölümünden sonra, Kral olan Selman tarafından tutuklandı, sorgulandı ve oğlu Mutib bin Abdullah işkenceye uğradı, Suudi Arabistan Yemen ile savaş halinde.)
Türkiye'de ise net bir şekilde gözlemlediğimiz süreç şöyleydi; 2001 ve 2002'de 2003 Irak işgaline direnen Ecevit liderliğindeki ANASOL-M 57. koalisyon hükümetini ekonomik krize soktu. 2002'de seçilen Erdoğan liderliğindeki Ak Parti'nin kurduğu ilk(58.) Hükümetin 1 Mart 2003'te Irak tezkeresini meclisten geçirmemesi üzerine başlattığı askerî darbe-ergenekon-balyoz operasyon planları ve sonrasında 2011'den sonra FETÖ eliyle 15 Temmuz 2016'ya kadar giden süreçte iç savaşla, parçalanmakla yüz yüze kalan Türkiye ve defalarca öldürülmek istenen Erdoğan.
ABD tüm yalanları açığa çıkmış bir halde iken dünya kamuoyu, şu andaki başkan Trump'ı kendisinden önceki başkan Obama'yı tarihin en kanlı terör örgütü IŞİD-DAEŞ'i kurmakla suçlarken izledi. El Kaide, IŞİD-DAEŞ-Boko Haram-Eşşebab ve şimdi de PYD-YPG-PKK, FETÖ CIA ve Pentagon'un kurduğu, yönettiği, asker ve ekonomik-lojistik destek verdiği terör örgütleri idi.
Amerikan yalanları artık saklanamaz hale gelmişti, ABD adil ve insanî olanı yapıyor imajı artık dökülmüş ve çökmüştü. ABD artık imparator değildi; basit sokak serserileri gibi sadece silahlarına güvenen ve para için sürekli öldüren bir vahşi kovboydu.
Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden ABD Başkanı Trump ahlakî yozlaşmaya, alenî siyonist uşaklığını da ekledi. Dünya'nın geri kalanını da parayla tehdit eden, ABD'ye saygısızlık yapmakla suçlayan, 21 Aralık 2017 Kudüs kararı sonrası ABD karşıtı oy kullanan BM üyesi 128 ülkeyi, fareye benzeterek açıkça aşağılayan Amerikan Ruhu da tamamen deşifre oldu.
Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden ABD Başkanı Trump ahlakî yozlaşmaya, alenî siyonist uşaklığını da ekledi. Dünya'nın geri kalanını da parayla tehdit eden, ABD'ye saygısızlık yapmakla suçlayan, 21 Aralık 2017 Kudüs kararı sonrası ABD karşıtı oy kullanan BM üyesi 128 ülkeyi, fareye benzeterek açıkça aşağılayan Amerikan Ruhu da tamamen deşifre oldu.
James Traub, Foreign Policy'de19 Aralık 2017 günü yayınlanan ve çevirisini Sonsuz Ark'ta yayınladığımız "The United States of America Is Decadent and Depraved- Vicdanını Yitiren ABD Çöküyor" başlıklı analizinde şu özeleştiriyi yapıyor:
"Şimdiye kadar yaşananlara bakıldığında tanımlama duruma uyuyor. Bu kelime (çökme)'nin uyandırdığı yavaşça çürüme duygusu oldukça yerinde görünüyor.
Belki de bir demokraside çöküşün ayırt edici özelliği, ahlaksızlaşma değil, ortak hareket etme - ortak amaca inanç, hatta ortak bir mantık biçimi kabul edilmesi- kapasitesinin kaybedilmesi, kendi kendini emerek sonlandırmaktır. Bizi felakete doğru sürüklerken harika şeylere dair kehanette bulunan büyücüleri dinlemekteyiz. “Ulus” kavramını küçümsüyor ve kendi vatandaşlarımızı hor görüyoruz. Kendi menfaatini gözetmeyen her kim olursa onun aptal olduğunu düşünüyoruz."
Traub'un asıl Büyük Amerikan Çelişkisi'ni ortaya koyduğu cümlesi şuydu: "Alabama'nın kiliseye giden halkı bir Demokrat partiliyi seçmek yerine bir ırkçıyı, bir pedofiliyi seçmek için mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı. Cumhuriyetçi adayı Roy Moore ise ötekine karşı olan nefreti neredeyse insanlık dışı bir şekilde yönlendirerek senatör oldu."
James Traub'un en kapsamlı ve derin cümlesi şuydu:
"Sorun Donald Trump değil, hepimizin içinde var olan Donald Trump'tır"
James Traub'un en kapsamlı ve derin cümlesi şuydu:
"Sorun Donald Trump değil, hepimizin içinde var olan Donald Trump'tır"
Tarih ABD yöneticilerinin farelerden daha aşağıda olduğunu, yine Amerikalıların anlatımıyla "ırkçıları, pedofilileri, seks sapkınlarını kendilerini temsil etmek üzere seçtikleri'ni kaydederek ilerliyor; yalanlarla bezenmiş bütün katil, kan emici, sömürgeci, özetle ahlaksız ve vicdansız özgeçmişi, insan olan ABD herkes tarafından açıkça fark edildiği için çöküyor.
İnsanlar, ABD liderlerinin hangi tanrı (ya da tanrılar) tarafından seçildiğini ve bu tanrı (ya da tanrılar)ın ilahî dinlerin tanımladığı herhangi bir tanrı olmadığını çok iyi biliyor; Gerçek Tanrı olan Allah, kasırgalarla, The İndependent'te anlatıldığı gibi yangınlarla "Los Angeles yakınlarında yüz binlerce dönüm alana giren bir kül tabakası, cehennemin bir yan ürünü ve potansiyel bir yıkım demek", ABD'yi cezalandırıyor; Grönland'da eriyen buzullarla Amerika tarafından “Project Iceworm-Buzsolucanı Projesi” ile SSCB’ye karşı kullanılmak üzere yerleştirilen 4000 kilometre uzunluğundaki tünelde saklanan 600 adet balistik füzeyi açığa çıkarıyor.
İnsanlar dünyada tüm tehditlere ve şantajlara rağmen, 200 yıllık uzun 100 yıllık yakın geçmişten aldıkları derslerle var olduklarını Amerika Birleşik Devletlerine 'Dur' diyerek kanıtlamayı seçtiler... Somut olan budur; ABD artık itibarsızdır ve gün geçtikçe de ekonomik, askerî, teknolojik üstünlüğünü kaybedecektir.
Seçkin Deniz, 26.12.2017, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-10,
Sorgulamalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz
Ark Manifestosu'na
aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.