"Nehir Nil'in, dilindeki iyimser dokunuşların, yüreğindeki ılık seslerin akıp dolaşıp geldiği yerde sorguladığı şeylerle yaşadıklarını bize anlatması, Sonsuz Ark'ta dillendirmesi, bizde eksik olanı hatırlattı; baskı altında, esaret parmaklıklarıyla dört bir yandan donatılarak kıpırdayamaz ve kendimizden başkasını göremez hâle getirildiğimiz gerçeğinin daha çok farkına vardık."
Dünyayı
gezmek, tarihin insan neslinde bıraktığı izleri, gelenekleri, kültürleri, inançları,
mekanları ve bunlar arasındaki farkları ve ilişkileri gözlemlemek, yorumlamak
insanın hayata ve insanlara bakışını olgunlaştırır; salt-saf insanı görmek
böylece mümkün olur ve insanlar arasında ayrım yapmak yerine insana saygı
duymak, insanı daha da geliştirmeye yönelik umutlara kapılmaya sebebiyet
verir.
Tek
başına 'dünyayı gezmek' demek iyimserlik demektir zaten; fakat biz Evliya
Çelebi'den bu yana gezip görmeyi ve anlatmayı unuttuk, bunu yapamaz hâle
geldiğimiz için unuttuk, buna karşılık dünya bizi hatırlıyor, dünya bizi 16
yıldır aldığımız yolun büyüklüğünü görerek hatırlıyor. Bizler de bizi
hatırlayanların bize bakışlarındaki umudu görerek kendi geçmişimizi,
iyiliğimizi hatırlıyor ve güçlü hissediyoruz.